İslam Konferansı Teşkilatı ve İslam Kalkınma Bankası
İslam Konferansı Teşkilatı (İKT=Organization of Islamic Conferance=OIC)
nüfusunun tamamı veya çoğunluğu Müslüman olan, dört kıtaya
yayılmış, 56 üyesi ile, Birleşmiş
Milletler'den sonra en büyük uluslararası
kuruluştur. Bütün Arap ve Ortadoğu ülkeleri,
Güney ve Doğu Asya ülkelerinin önemli bir bölümü,
Kuzey Afrika ülkelerinin tamamı,
Büyük Sahra kuşağı ve bunun güneyinde yer alan Siyah Afrika'nın
büyük bir bölümü, Sovyetler Birliğinden ayrılarak
bağımsızlığını kazanmış Türk Cumhuriyetleri ile,
Latin Amerika grubundan Surinam ve Guyana bu
teşkilatın üyesidirler. Tamamı gelişmekte olan
ülkelerden oluşan üyelerinin toplam bir milyarı
aşkın nüfusu büyük bir pazar oluşturmaktadır.
Ayrıca, İKT üyeleri bünyelerinde çok zengin doğal
kaynaklar yanında, genç bir nüfus ve
oldukça zengin insan kaynaklarını da
barındırmaktadırlar.
Kuruluşu ve Amaçları:
İKT, üye ülkeler arasında siyasi, iktisadi,
kültürel, bilimsel ve sosyal dayanışmayı ve
işbirliğini amaçlayan uluslararası bir kuruluştur.
Daha önce sınırlı düzeyde sürdürülmekte olan
dayanışma girişimleri, l967Arap-İsrail Savaşından
sonra meşru bir gerekçeye dayandırılmaya başlanmış
ve nihayet Mescid-i Aksa'nın kundaklanması üzerine
1969 Eylül ayında toplanan I. İslam Zirvesi'yle
teşkilatın temelleri atılmaya başlanmıştır.
Zaman içinde Teşkilat faaliyetlerini çeşitli alanlara yayarak
örgütlenmesini tamamlamıştır. Teşkilat'ın en önemli
karar organları sırasıyla İslam Zirve Konferansı,
Dışişleri Bakanları Konferansı ve Daimi
Komiteler'dir. Cidde'deki Genel Sekreterliğin yanı
sıra çeşitli ihtisas kuruluşları da
oluşturulmuştur. Bunlardan en önemlisi, 1974
yılında kurulan İslam Kalkınma Bankası (İKB)'dır.
İKT'nin diğer bir önemli kuruluşu da Türkiye Cumhurbaşkanı'nın
başkanlığında 1986'dan beri faaliyet gösteren
Ekonomik ve Ticari İşbirliği Daimi Komitesidir (İSEDAK=COMCEC).
İKT üyesi bütün ülkeler bu komitenin
üyesidirler. Komite DPT/DEİGM'nin düzenlediği ve
tamamı Türkiye tarafından finanse edilen
toplantılar yoluyla faaliyetini düzenli olarak
sürdürmektedir. Komite'nin yıllık toplantılarının
gündemi sınırlı katılımlı İSE-DAK İzleme Komitesi
tarafından her yıl Mayıs ayında belirlenmekte olup,
toplantılar bütün İKÖ üyesi ülkelerin ekonomiden
sorumlu bakanlarının katılımıyla her yıl Kasım
ayında çoğunlukla İstanbul'da yapılmaktadır.
İKT'nin Türkiye'de yerleşik kuruluşlarından en
önemlileri, Ankara'daki İslam Ülkeleri İstatistik
Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar ve Eğitim Merkezi
(SESRTCIC) ile, İstanbul'daki İslam Tarih Sanat
ve Kültür Araştırmaları Merkezi (IRCICA)'dır.
İslam Ülkeleri Müşavirler Federasyonu (FCIC)
ile İslam Kalkınma Bankasına Üye Ülkelerin Kalkınma
Finansmanı Kurumları Birliği (ADFIMI)'nin
merkezleri İstanbul'da. Oşinografi Merkezi (INOC)
ise İzmir'de bulunmaktadır.
İslam Kalkınma Bankası
İKT üyeliğini daha cazip hale getirmek ve üyelerine bazı iktisadi
menfaatler temin etmek için İslam Kalkınma
Bankası (İKB=lslamic Development Bank=IDB)
kurulması fikri ortaya atılmış ve bu banka
Türkiye'nin de yeraldığı 22 İslam ülkesi tarafından
kurulmuş olup, 20 Ekim 1975'ten bu yana Cidde'de
faaliyet göstermektedir. Banka'ya üye olabilmek için
İKT üyesi olmak ve üyelik için yapılan müracaatın
Guvernörler Kurulu tarafından kabul edilmesi
gerekmektedir. Bankanın üye sayısı, Ekim 1999'da
Nijerya'nın da katılımı ile 54'e ulaşmıştır.
Bankanın kuruluş amacı,
üye ülkelerin ekonomik kalkınmalarına ve sosyal
gelişmelerine katkıda bulunmaktadır. Bu amaç
çerçevesinde İKB'nin temel görevlerini;
- Üye ülkelerdeki kuruluşlara veya verimli projelere sermaye
iştirakinde bulunmak suretiyle finansman
desteği sağlamak,
- Üye ülkelerdeki kamu ve özel sektör projelerine finansman
kredisi sağlamak,
- Üye ülkeler arasındaki ticaretin geliştirilmesine yardımcı
olmak
ve bu amaçla gerekli çalışmaları yapmak, üye ülkeler arası
teknik işbirliğine yardımcı olmak ve teknik
yardım sağlamak ve,
- Eğitim ve araştırma faaliyetlerinde bulunmak şeklinde
özetlemek mümkündür.
Bankanın hesap birimi, İslam Dinarı (ID)'dır. Bir İD,
Uluslararası Para Fonu (IMF)'nun Özel Çekme Hakkı (SDR)'na
eşittir. 1992 yılında alınan bir kararla, bankanın 2
milyar İD olan kayıtlı (authorized) sermayesi 6
milyar ID'ye (yaklaşık 8.2 milyar dolar)
çıkarılmıştır. Nisan 1999 itibariyle üye 53 ülke
tarafından taahhüt edilen toplam sermaye tutarı
yaklaşık 4.1 milyar ID'dir. Nisan 1999 itibariyle
bankanın ödenmiş sermayesi ise 2.377 milyon ID'dir.
Türkiye başlangıçta banka sermayesine 10 milyon İD ile katılmıştır.
Halen İKB'deki payımız 315.5 milyon ID'dir. İkinci
sermaye artırımı dahil Türkiye tarafından bankaya
ödenen toplam sermaye payı yaklaşık 188 milyon İD
(263 milyon dolar)'dır. Taahhüt edilen (subscribed)
sermaye payına göre bankada en yüksek paya sahip
ilk beş ülke; Arabistan (%24.56), Kuveyt
(%12.23), Libya (%9.85), İrak (%8) ve Türkiye
(%7.77)'dir.
Bankanın Organları:
Guvernörler Kurulu, İcra Direktörleri Kurulu ve
Başkan ve Başkan Yardımcıları olmak üzere üç
organdan oluşmaktadır. Bankanın kurucu üyesi ve ilk
büyük ortakları arasında yer alan Türkiye, 1985
yılındaki ikinci sermaye artırımından itibaren kendi
atadığı İcra Direktörü (Bankanın Yönetim Kurulu
Üyesi) tarafından temsil edilmektedir.
1999 Nisan ayı itibariyle Bankada 784 personel çalışmaktadır.
Bankada sadece 7 Türk personel bulunmaktadır.
Bankanın Türkiye'deki muhatabı Hazine
Müsteşarlığı olup, Türkiye'nin banka ile
münasebetleri anılan müsteşarlık tarafından
yürütülmektedir.
Diğer taraftan, birer İSEDAK projesi olan ve banka bünyesinde
faaliyet gösteren "İhracatın Finansmanı
Programı" ile "İslam Ülkeleri Arası Yatırım
ve İhracat Kredisi Sigortası Kurumu"nun Türkiye'deki
ajanslığını, Türk Eximbank yapmaktadır.
Finansman Yöntemleri:
Banka esas itibariyle: a) Proje Finansmanı, b) Ticaretin
Finansmanı ve c) Özel Yardım Hesabından Finansman
(Wakf Fund) olmak üzere üç türde finansman
sağlamaktadır. Proje ve ticaretin finansmanı
imkanlarından kamu kuruluşları yanında, ticari
banka garantisiyle, özel sektör de
faydalanabilmektedir. Bankanın finansman imkanı,
istisnai durumlar hariç olmak üzere , projelerin dış
para ihtiyacı ve ekipman alımının finansmanı için
kullanılmaktadır.
a) Proje Finansmanı:
Proje finansmanı, uzun vadeli bir finansman
imkanıdır. Toplam vade ve ödemesiz dönem her
yatırımın özelliğine ve finansman türüne göre
tespit edilmektedir. Kamu ve özel sektöre açık
başvurular bir fizibilite raporu veya proje
dokümanı ile birlikte, üye ülkelerin İKB
guvernörlerinin kurum/kuruluşları (ülkemizde Hazine
Müsteşarlığı) vasıtasıyla yapılmaktadır.
Banka, proje unsurları içinde, prensip olarak, sadece ekipman
alımını finanse etmektedir. Bankanın proje
finansmanı için kullandığı enstrümanlar; Kredi
(Loan), Finansal Kiralama (Leasing), Taksitli Satış
(Instalment sales), İstisna Sözleşmesi
(Eser), Teknik Yardım, Sermaye İştiraki
(Equity), ve Kar-Zarar Ortaklığı (Profıt
Sharing)'dır.
b) Ticaretin Finansmanı:
Bankanın bu amaçla uyguladığı programlar:
İthalatın Finansmanı, İhracatın Finansmanı Programı,
İslami Bankalar Porföyü, Ticari İşbirliği
Geliştirme Programı ve Özel Yardım Hesabından
Finansman (Special Assistance Account-VVakf
Fund) olmak üzere dört tanedir.
İKB-Türkiye İlişkileri
Türkiye'ye
ilişkin olarak 1976 yılından Kasım 1998 yılına kadar
proje ve ticaretin finansmanı için toplam 2.4
milyar dolar tutarında faaliyet onaylamıştır. Buna
göre Türkiye, İKB'den sağlanan finansman imkanları
bakımından, Pakistan'dan sonra banka
kaynaklarından en fazla yararlanan ülke
konumundadır.
Ülkemizin İKB'den sağladığı finansman miktarının 1.7 milyar doları
İthalatın Finansmanı Programı (ITFO), 184.1 milyon
doları ise İhracatın Finansmanı Programı (EFS)
altında dış ticaretin finansmanına yöneliktir.
Diğer bir ifade ile İKB'den sağlanan toplam
finansmanın %75.9'u ITFO ve EFS altında
ticaretin finansmanına ilişkin olup (Genellikle
Arap Ülkelerinden İthal Edilen Petrolün
Finansmanı), sadece %24.1'lik kısmı kamu ve özel
sektör projelerinin finansmanı için onaylanmış
bulunmaktadır.
Ülkemiz lehine proje finansmanı için onaylanan faaliyetlerin
sektörel dağılımına bakıldığında ilk sırayı
%35.2 ile altyapı almaktadır. Daha sonra sırasıyla
%26.1 ile sanayi, %20.1 ile sağlık, %11.3 ile
ulaştırma ve enerji, %4.2 ile eğitim, %1.5 ile
tarım ve%1.5 ile hizmet (mali) sektörleri
gelmektedir.
Ülkemiz lehine onaylanan ticaretin finansmanı
faaliyetlerin yaklaşık tamamı özel sektöre
aittir. Proje finansmanı için sağlanan
imkanların %75.5'i kamu sektörüne, %24.5'i ise
özel sektöre aittir. İKB özel sektöre,
çoğunlukla sanayi ve hizmet (mali) sektör
kuruluşlarına sermayeye iştirak şeklinde finansman
sağlamıştır. Buna karşın eğitim, sağlık,
ulaştırma-enerji, tarım sektörlerine sağlanan
imkanların tamamı kamu kuruluşları için
onaylanmıştır.
Sonuç ve Sn. Başbakan'a Açık Mektup
Türk özel ve kamu sektörü banka ile çeşitli alanlarda yoğun bir
ilişki içinde olmasına rağmen, bu kuruluşta sadece
Türk 7 personel çalışmaktadır. Ayrıca, şimdiye
kadar sadece bir Türk vatandaşı üst düzey görevde
(Proje Dairesi Direktörlüğü) bulunmuş ve görevinden
ayrılmıştır. Gerek bankada Türk personel
sayısının artırılması (en az 25'e çıkarılması)
ve gerekse üst düzey görevlere en az iki Türk'ün
(biri Banka Başkan Yardımcısı, diğeri de bir
Daire Direktörlüğü) atanmasının halledilmesi
gereken önemli hususlardan birisidir. Bu konu Türk
yetkililer tarafından müteaddit defalar gündeme
getirildiği halde, Banka Başkanı Türk yetkilileri
yıllardır oyalamaktadır.
Başbakan Sn. B. ECEVİT'in dikkatine:
Bu satırların yazarı 1983-1989 döneminde 6 yıl İslam
Kalkınma Bankası'nın (Banka'nın) Araştırma ve Eğitim
Enstitüsü'nde kıdemli uzman olarak çalışmıştır.
Maalesef Türkiye Batı aleminin uluslararası
kuruluşlarında olduğu gibi bu Banka'da da itibarı
çok düşük seviyededir. Mesela Sudan'ın Banka'daki
sermayesi %0.3 olduğu halde bu ülkeden 30
dolayında bürokrat çalışmakta olup bunların
yaklaşık dörtte biri Direktör, Daire Başkanı ve ya
Şube Müdürü düzeyindedir. Türkiye Banka'nın
%7.8'lik sermayesini finanse ederek bu Bankanın
beşinci büyük ortağı olduğu halde, bu kuruluşta
4'ü profesyonel, 3'ü genç profesyonel olmak üzere
7 kişi çalışmakta olup, bu kişilerden hiçbiri
Banka'da ne Daire Başkanı ve nede Şube Müdürü'dür.
Diğer taraftan Türkiye, Türkiye-Suudi Arabistan ilişkilerinde de
mütekabiliyet (karşılıklılık) esasını
uygulayamamadadır. Mesela Cidde'deki Türk Banka
Şubeleri işyerine Banka ismini yazamadığı ve bir
arabın kefaleti olmadan bağımsız çalışamadığı halde,
Suudi Arabistan'ın El Baraka ve Faysal Finans
gibi kurumları büyük şehirlerimizin ana caddelerinde
boy göstermekte ve bağımsız olarak çalışmaktadırlar.
ilaveten, Suudi uçakları Cidde-İstanbul
seferlerini gündüz yaptıkları halde, Suudi
yetkililer Türk uçaklarının Cidde ve Riyad
Havaalanlarına inip kalkmalarına sadece gece
yarısından sonra sabah 2-3 dolayında izin
vermektedirler. Bu durum Suud Havayolları lehine
ve Türk Havayolları aleyhine haksız bir rekabet
ortaya çıkarmaktadır. Diğer taraftan yaz sezonu
ile Hac ve Umre mevsimi dışındaki yolcu sayısının
düşük olduğu dönemlerde, Suud Havayolları
yolcularının çoğuna gençlik bileti keserek Türk
Havayolları aleyhine haksız rekabet elde ettiği bir
çok defalar görülmüştür.
Sayın Başbakan B. ECEVİT'in en kısa zamanda
İKB'deki yönetim kurulu üyemizi ve Suudi
Arabistan'daki Türk Havayolları Müdürlerini, Banka
Başkanı Sn. Muhammet Ali'yi ve Türkiye'deki Suudi
Arabistan Büyükelçisini çağırarak ;
- İslam Kalkınma Bankasına en az 25-30 Türk bürokrat
kontenjanının tanınması ve bunlardan en az 3-5'ne
amir statüsünün (bir Banka Başkan Yardımcılığı, bir
Bölüm Direktörlüğü olmak üzere) verilmesi,
- Haksızlığa uğrayan Türk Havayolları ve Suudi Arabistan'daki Türk
Bankacılık kesiminin haklarının elde edilmesi için
gerekli pazarlıkların bir an önce başlatmaları ve
Türkiye'nin haklarının ve itibarının haysiyetinin
korunması en büyük dileğimdir.
Suudi-leri masaya oturtmak için ise Suudi ahava
yollarının İstanbul seferlerini sadece 1 ay
durdurmak yeterli olacaktır. Çünkü bu hava yolları
için İstanbul hattı en kâh olanıdır.
Aksi halde
Türkiye Banka'dan en çok kredi alan ülkeler arasında
olmasına rağmen, Türkiye'nin Banka'da üst düzey
bürokratı olmadığından dolayı haklarımız yeterince
korunmadığı için Türk özel ve kamu
kuruluşlarımın aldığı kredilere her zaman
daha yüksek düzeyde LİBOR+kâr payı(bir çeşit faiz)
uygulanmasına devam edilecek, Banka'da
çalışan Türk bürokratlarının Suudi Arabistanlı
ve diğer Arap Ülkelerinden gelenler ile, Afrika
Ülkelerinden gelen bürokratlara göre ayda en az
1.000 dolar daha az maaş ödenmesi ve nihayet Türk
bürokratların terfilerin-deki haksızlıklar devam
edecektir.
|