İstanbul'a Niçin Yeni ve Özel Bir Kanun
Doç. Dr. Kahraman Emmioğlu
İstanbul Özel konumu ve nitelikleri nedeniyle özel
sorunları ve beklentileri olan bir kent olmasına
karşın 1580 ve 3030 sayılı yasalarla
yönetilmektedir. Ancak bu kanunlar İstanbul'un
problemlerini çözmeye ve ihtiyaçlarını karşılamaya
yetmemektedir.
İstanbul, 12 milyon nüfusu, 1,300.000 meskeni, 5712
m2 yüzölçümü ile ülke sanayiinin %
38'ini, ülke ticaretinin % 55'ini elinde
bulundurmakta, Vergi Gelirlerinin % 40'lık payı
buradan tahsil edilmektedir.
İstanbul 2477 okulu, 7 büyük üniversitesi ile
ülkenin en büyük eğitim kurumlarını barındırmanın
yanısıra, finans, sanayi, ticaret, kültür ve eğlence
merkezidir. Bu büyüklükteki nüfus ve iş kesafeti
İstanbul'un kentsel sorunlarını da diğer
şehirlerden farklı hale getirmektedir.
Çevresindeki Edirne, Tekirdağ, Sakarya ve Kocaeli
illeriyle kaynamış durumda olan ilişkileri, bu
illerle birlikte yaşayan bir kent olması nedeniyle,
hatta tek başına bir megapol niteliğini
taşımaktadır.
Nüfusu, yüzölçümü ve konumunun taşıdığı
özelliklerin yanısıra 2500 yılı aşan geçmişinin
kentin sırtına yüklediği sorunların çözümü ve
muhtemel gelişmesi için uygun hedeflerin tesbiti ve
bu hedeflere ulaşmak için gerekli olan çalışmaların
yapılabilmesi İstanbul'un sorunlarını çözmeyi
sağlayabilecek özel kanunlara ihtiyacı vardır.
Ancak buna rağmen...
A. Mali Özerklik
1. 1930 yılında, nüfusu 2000 olan beldeler için
hazırlanmış olan 1580 sayılı Belediye kanununun
öngördüğü idare biçimi ve yetkiler İstanbul
Büyükşehir Belediyesi için de geçerlidir.
1984 yılında yürürlüğe giren Büyükşehir
Belediyelerinin yönetimine ilişkin kanun yerinden
yönetim ilkesini sağlayıcı bazı yenilikler
getirmişse de yetki ve görevlere paralel mali
sorunların çözümü aynı yasada yer almamıştır.
Türkiye bütçesinin % 40'lık gelir vergisi payıyla
çok büyük bir bölümü İstanbul'dan sağlanmasına
rağmen İstanbul'un genel bütçeden aldığı pay
merkezi hükümet tarafından her yıl azaltılmaktadır.
Öncelikle İstanbul'un sağladığı ranta paralel olarak
hakettiği payı alacağı kesindir ve hükümetlerin
keyfi tavrıyla belirlenmeyen gelir oranları yasayla
düzenlenmelidir.
2. Gelirleri sağlamada yaşanan bu sıkıntı mevcut
gelirin gerekli yerlere, gerekli şekilde sarfı
konusunda da belediyemizin takdir hakkını
kısıtlamaktadır.
Muayyen büyüklükteki projelerin önceden Devlet
Yatırım Programına aldırılması, kendi öz
kaynaklarımızdan ödenecek dış krediler için dahi
Hazine ve Dış Ticaret Müsteşarlığından izin
alınması zorunluluğu hizmeti aksatmakta, planlanan
işlerin zamanında yapılabilmesini engellemektedir.
İstanbul Belediyesi bu tür işlerini Ankara'ya
gitmeden halledebilmelidir. Yap-İşlet-Devret formülü
ile ilgili özel kurallar getirilmelidir.
3. Mahalli hizmetlerle orantılı gelir temin
edilmesi Anayasal bir düzenleme olmasına rağmen;
Merkezi idare mali konularda vesayeti çok katı
biçimde uygulamış, hareket özgürlüğü ve esneklik
tanımamıştır.
Ülkemizin, belki de dünyanın en fazla rant getirici
şehri olması gözönüne alınarak bu rantın şahıslara
değil, rantın gerçek sahibi olan İstanbul halkına
hizmet olarak dönüşmesini sağlayıcı düzenlemeler
yapılmalıdır.
4. 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu; işlerin yavaş
ve gecikmeli yürümesine, idarenin pahalı iş ve
hizmet olmasına sebebiyet vermektedir. İki yıldan
bu yana sözleşmelerin Sayıştay vizesine tabi
kılınması bu işleyişi daha-da ağırlaştırmaktadır.
Belediyemize görev yükleyen kanunlarda;
hizmetlerin, verimli, çabuk yapılmasını sağlayıcı
yetkiler verilmeli, yaptırım uygulamasına imkan
tanınmalıdır. Belediye bütçesi, Belediye Meclisinin
tesbit ettiği yerlerde ve biçimlerde kullanılmalı,
gerekli organizasyonlar Ankara'nın vizesine ihtiyaç
kalmadan yapılabilmeli, işlerin gereği eleman
ihtiyacını kendisi sözleşmeli personelle takviye
edebilmelidir.
B. İdari Vesayet
Belediyeye 1580, 3030 sayılı Kanunların yanısıra,
1593 sayılı Umumi Hıfzıssıhha Kanunu, 3194 sayılı
İmar Kanunu, Tüketiciyi Koruma Kanunu, Çevre
Kanunu, Boğaziçi Kanunu, İstimlak Kanunu gibi diğer
kanunlarla çok fazla ve değişik görevler verilmiş,
bu görevleri hakkı ile ifa için gerekli yetki ve
muhtariyet sağlanmamıştır.
1) İstanbul'a sağladığı iş ve imkanlar nedeniyle
yılda yaklaşık 500.000 kişi dolayında göç
olmaktadır. Türkiye bütünün yanı sıra dünyada bu
yoğunlukta göç olan başka bir yerleşme mevcut
değildir.
Bu yoğun göç, planlanan ve yapılanın çok üstünde,
mesken, alt yapı, enerji ve su problemlerini
beraberinde getirmektedir. Yeni yerleşim birimleri,
toplu konut ve arsa üretimi
için belediyeye imkan ve kolaylık sağlanmalıdır.
2) İstanbul % 94'e ulaşan okur yazarlık oranı,
ülkenin basın merkezi olması, çok çeşitli
medeniyetlerden miras kalan tarihi ve kültürel
varlıklarıyla bir kültür kentidir. Ancak, başka
başka otoritelere aynı konuda sağlanan yasal
yetkiler keyfiliğe neden olmanın yanısıra, şehrin
gerçek sahibi olan belediyenin vazifesini ifa
edememesine sebep olmaktadır.
Merkezi idarenin İstanbul sahipliğini elden
bırakmama tutkusu İstanbul'un İstanbul'dan idare
edilmesini engellemektedir.
3) 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun öngördüğü
çalışma biçimleri ve bu yasaya göre ödenmesi
gerekli maaşlar belediyemizin değeri trilyonlarla
ölçülen büyük projelerini yönetecek eleman
temininde sıkıntılara neden olduğu gibi idari ve
mali üst yönetimde istihdam edilecek elemanların
temini de zorlaştırmaktadır.
Bu konuda Belediye Meclisine yetki veren
düzenlemeler yapılmalıdır.
4) İstanbul'da kent içi ve şehirler arası ulaşımla
ilgili tüm yatınm ve harcamalar (otogar, otopark
yapımı, otobüs temini gibi) belediyeye
yüklenmiştir. Ancak merkezi yönetim sık sık yaptığı
düzenlemelerle bu konudaki yetkileri sürekli
kısıtlamaya devam etmekte, 11 Trafik Komisyonunun
yetkilerini arttırarak 3030 sayılı yasayada aykırı
davranmaktadır.
5) Yalnız İstanbul halkına dönük hizmetler ve
sorunların çözümü belediyeye bırakılmalıdır.
Ülke bütününü ilgilendiren, Yargı ve İç ve Dış
güvenlik, Üniversite eğitimi gibi hizmetlerin
dışında kalan Trafik, Eğitim ve Sağlık gibi mahalli
sorunların çözüm yeri belediyeler olmalıdır.
Anayasanın 127. maddesi Büyük Şehirler için özel
yönetim biçimlerinin kanunla düzenlenmesine imkan
vermektedir. 127. madde gereği yürürlüğe konulan
3030 sayılı Yasa Metropol niteliğinin Megapol
niteliğine dönüştüğü İstanbul'a yetmemektedir.
İstanbul megapol statüsüne uygun özel bir yasaya
ihtiyaç duymaktadır.
Özel bir kanun çıkartılmalı, bu kanun hazırlanırken
İstanbul'un özelliği ve ihtiyaçları gözönüne
alınarak, görevlerle uyumlu mali ve idari yetkiler
arttırılmalı, merkezi idarenin keyfi vesayeti
kaldırılmalı, Mali Muhtariyet sağlanmalı, Sayıştay
denetimi hariç vize ve onay işlemleri sona
erdirilmelidir.
İstanbul'da Belediye Yönetiminin yetkilerinin
arttırılarak, klasik, merkeziyetçi, müdahaleci
yaklaşımlardan uzak, görev, yetki ve kaynak yönünden
donatılmış özel bir kanuna çok fazla ihtiyaç
duyulmaktadır ve bu Kanunun yapılmasını şartlar
elzem kılmaktadır.
|