|
İşveren Kesiminin Uzlaşma Stratejisi
Türk ekonomisi olumsuz bir dönemden
geçmemekte, fakat birikimli olarak olumsuzluklarının
bir andaki patlamasına şahit olmaktadır. Diğer bir
deyişle, ekonomik politikalar şimdiye kadar iyi idi
de, şimdi bozulmadı. Aynı şekilde, ekonomik gidiş de
şimdiye kadar olumlu idi de. şimdi olumsuz olmadı;
Zaten, ekonomiler anlık değişime uğramaz;
uzun-dönemli oluşumlar ve devinimler yaşar. Böyle
bir bakış açısıyla, olayların sorumlusu da ortaya
çıkıyor: Geçtiğimiz 10-12 yıl içinde ekonomik
kaynaklara ve siyasete kim hakim idi ise, bugünün
sorumlusu da onlardır.
Bugün gelinen bu noktada, yükselen ücretler ve döviz
maliyeti karşısında işveren çevrelerinin önerileri
açıktır: Sosyal barış! Bunun anlamı ise, ücretlerin
bastırılması; vergilerin hafifletilmesi ve
kaynakların sermaye kesimine aktarılmasıdır. Böyle
bir sosyal barış koşulu içinde sermaye kesiminin
payına düşen fazla bir şey gözükmüyor. Kârların
enflâsyon içinde eridiği doğru ama, enflâsyonda
erimeyen ne var ki!
Ücretlerin bastırılması ya da diğer teşvik
unsurları, ilave bir şey yaratmadan, mevcut kaynağı
paylaşmak demektir. Türkiye'nin temel sorununun
ise, üretmemek yaratmamak olduğu gün gibi ortadadır.
Bu ekonomi, benzer ülkeler arasında en düşük oranda
kamu kesimini yüklenemiyorsa; bu ekonomi istihdam
olanaklarını arzulanır hızda artıramıyorsa, bu
ekonomi çok hafif sosyal devlet uygulamalarını dahi
yerine getiremiyorsa, temelde yatan sorun, yetersiz
yatırım düşük verimlilik ve düşük üretim sorunudur.
Böyle sağlam bir maddi alt-yapı olmadan
gerçekleştirilmeye çalışan finansal liberalizasyon
ve konvertibilite, ister istemez ekonomiyi
dolarlaştıracak ve en ufak bir yanlış kararda
patlama noktasına getirecekti. Nitekim, böyle de
oldu!
Öngörülen istikrar programı, içeriği ne olursa
olsun, topluma bir yük getirecektir. 1980
politikalarının bütün nimetlerini kullanarak ancak
buraya ulaşabilen sermaye çevresi, şimdi de aba
altında sopa göstermektedir. Olası bir istikrar
programında yük almamak için, bir yandan devlet,
diğer yandan da işçilere ve işçi örgütlerine
tehditte bulunmaktadır. Üretimin kısılması; işçi
çıkartmaları; her fırsatta devletin israfçı bir
ünite gibi gösterilerek küçük düşürülmesi ve vergi
ödeyenin "yolunan kaz" görüntüsü ile
komikleştirilmesi, hep güç gösterisi olup,
oluşturulacak istikrar paketinin temel taşlarını
hazırlamaya yöneliktir. O temel taşlar ise
şunlardır: ücretleri baskı altına almak, vergi
vermemek, ucuz hammadde sağlamak, teşvik almak,
monopolist güç oluşturmak vs..
Sermaye çevreleri, toplum karşısında bu taleplerini,
biraz da olsa, haklı kılabilmek için şu sorulara
cevap vermek, ondan sonra etrafı eleştirmek
durumundadır:
- Türk özel kesimi, OECD ülkeleri ya da komşu
ülkelerle mukayesede, nasıl bir verimlilik (kârlılık
değil) sergilemektedir?
- Yatırım indirim, ilk hali ile yeni makine ve
teçhizata tanınmış bir ayrıcalıktı. Sonraları
değiştirildi, eski makinalar da bu kapsama alında.
Son tasanda yine olumlu adım atılmış olmasına
rağmen, yasada yer alan "Hazine ve Dış Ticaret
Müsteşarlığının onayına bağlı olarak kullanılmış
makinalar" ifadesine hangi çevrelerin etkisi
altında ve ne niyetle dönüldü?
|