Türkiye Ekonomisi
Dünya Ekonomisi
Osmanlı Ekonomisi
Finansal Ekonomi
İşletme Ekonomisi
Hizmet Ekonomisi
Kalkınma Ekonomisi
Tarım Ekonomisi
Borsa ve Yatırım
Ekonomi Sözlüğü
Ekonomi Ders Notları
Ekonomi Düşünürleri
Genel Ekonomi Soruları
Özel İstatistik Arşivi
Özel İktisat Konuları
Açık Öğretim İktisat
Ekonomi Kurumları
Kamu Yönetimi
Kamu (Devlet) Maliyesi
Sigortacılık Konuları
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
İşveren Kesiminin Uzlaşma Stratejisi 

Türk ekonomisi olumsuz bir dönemden geçmemekte, fakat birikimli olarak olumsuzluklarının bir andaki patlamasına şahit olmaktadır. Diğer bir deyişle, ekonomik politikalar şimdiye ka­dar iyi idi de, şimdi bozulmadı. Aynı şekilde, ekonomik gidiş de şimdiye kadar olumlu idi de. şimdi olumsuz olmadı; Zaten, eko­nomiler anlık değişime uğramaz; uzun-dönemli oluşumlar ve devinimler yaşar. Böyle bir bakış açısıyla, olayların sorumlusu da ortaya çıkıyor: Geçtiğimiz 10-12 yıl içinde ekonomik kay­naklara ve siyasete kim hakim idi ise, bugünün sorumlusu da onlardır. 

Bugün gelinen bu noktada, yükselen ücretler ve döviz mali­yeti karşısında işveren çevrelerinin önerileri açıktır: Sosyal barış! Bunun anlamı ise, ücretlerin bastırılması; vergilerin hafifletilmesi ve kaynakların sermaye kesimine aktarılmasıdır. Böyle bir sosyal barış koşulu içinde sermaye kesiminin payına düşen fazla bir şey gözükmüyor. Kârların enflâsyon içinde eridiği doğru ama, enf­lâsyonda erimeyen ne var ki! 

Ücretlerin bastırılması ya da diğer teşvik unsurları, ilave bir şey yaratmadan, mevcut kaynağı paylaşmak demektir. Türki­ye'nin temel sorununun ise, üretmemek yaratmamak olduğu gün gibi ortadadır. Bu ekonomi, benzer ülkeler arasında en düşük oranda kamu kesimini yüklenemiyorsa; bu ekonomi istihdam olanaklarını arzulanır hızda artıramıyorsa, bu ekonomi çok hafif sosyal devlet uygulamalarını dahi yerine getiremiyorsa, temelde yatan sorun, yetersiz yatırım düşük verimlilik ve düşük üretim sorunudur. Böyle sağlam bir maddi alt-yapı olmadan gerçekleşti­rilmeye çalışan finansal liberalizasyon ve konvertibilite, ister istemez ekonomiyi dolarlaştıracak ve en ufak bir yanlış kararda patlama noktasına getirecekti. Nitekim, böyle de oldu! 

Öngörülen istikrar programı, içeriği ne olursa olsun, topluma bir yük getirecektir. 1980 politikalarının bütün nimetlerini kullanarak ancak buraya ulaşabilen sermaye çevresi, şimdi de aba altında sopa göstermektedir. Olası bir istikrar programında yük almamak için, bir yandan devlet, diğer yandan da işçilere ve işçi örgütlerine tehditte bulunmaktadır. Üretimin kısılması; işçi çıkartmaları; her fırsatta devletin israfçı bir ünite gibi gösterilerek küçük düşürülmesi ve vergi ödeyenin "yolunan kaz" görüntüsü ile komikleştirilmesi, hep güç gösterisi olup, oluşturulacak istikrar paketinin temel taşlarını hazır­lamaya yöneliktir. O temel taşlar ise şunlardır: ücretleri baskı altına almak, vergi vermemek, ucuz hammadde sağlamak, teşvik almak, monopolist güç oluşturmak vs.. 

Sermaye çevreleri, toplum karşısında bu taleplerini, biraz da olsa, haklı kılabilmek için şu sorulara cevap vermek, ondan son­ra etrafı eleştirmek durumundadır:

-  Türk özel kesimi, OECD ülkeleri ya da komşu ülkelerle mukayesede, nasıl bir verimlilik (kârlılık değil) sergilemektedir? 

- Yatırım indirim, ilk hali ile yeni makine ve teçhizata tanın­mış bir ayrıcalıktı. Sonraları değiştirildi, eski makinalar da bu kapsama alında. Son tasanda yine olumlu adım atılmış olmasına rağmen, yasada yer alan "Hazine ve Dış Ticaret Müsteşarlığının onayına bağlı olarak kullanılmış makinalar" ifadesine hangi çev­relerin etkisi altında ve ne niyetle dönüldü?

 

 

Anasayfa - İktisat - Makale - Ekonomi - Borsa - İstatistik - Türkiye Ekonomisi - Ekonomi Sözlüğü

Since 2005