Türkiye Ekonomisi
Dünya Ekonomisi
Osmanlı Ekonomisi
Finansal Ekonomi
İşletme Ekonomisi
Hizmet Ekonomisi
Kalkınma Ekonomisi
Tarım Ekonomisi
Borsa ve Yatırım
Ekonomi Sözlüğü
Ekonomi Ders Notları
Ekonomi Düşünürleri
Genel Ekonomi Soruları
Özel İstatistik Arşivi
Özel İktisat Konuları
Açık Öğretim İktisat
Ekonomi Kurumları
Kamu Yönetimi
Kamu (Devlet) Maliyesi
Sigortacılık Konuları
Türkiye İktisat Tarihi
Yeraltı Ekonomisi

Kredi Kartı Piyasası

Gelişmekte Olan Ülkeler

Finansal Piyasalar

Kent Ekonomisi

Liberalizm

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

İthal ikameci Sanayileşmeden ihracata Yönelik Büyümeye 

Prof. Dr. Cem Alpar 

Türkiye 1980 yılına kadar ithal ikameci bir sanayileşme politikası izledi.

Bu politikamn en önemli özelliği yerli sanayii korumak için ithalata getirilen kısıtla­malar sonucu yaratılan montaj sanayiinin sü­rekli ithal talebi yaratmasıydı. 

Bir yandan geleneksel tarım ürünleri dı­şında ihracat yapılamaması, diğer yandan montaj sanayiinin artan ithalat talebi, Türki­ye'yi 1980 sonlarında büyük bir döviz sorunu ile karşı karşıya getirdi. 

işte Türkiye'nin 70 cente muhtaç oldu­ğu deyimi bu durumu ifade etmek için kulla­nılmıştı.

1980 24 Ocak kararlan Dış Ticaret poli­tikalarında önemli bir dönüm noktası teşkil et-mektedir. Çünkü ihracatçı için önemli bir teş-vik sayılan devalüasyon yanında 24 Ocak kararları ile dalgalı kur sistemine geçilmiş, ve dö-viz kurları belli sınırlar içinde piyasada oluşan arz ve talebe göre belirlenmeye başlanmıştır. 

Türkiye'de 1980 sonrasını dış ticaret açı­sından incelerken birkaç dönem içinde analiz yapmak gerekir.

Herşeyden önce ihracatın teşviki ile it­halatın libere edilmesini birbirinden ayırmak gerekir. Özellikle ihracatın vergi iadeleri ile çok yoğun olarak teşvik edildiği dönemlerde bile Türkiye henüz gümrük ve eş etkili vergile­rini kaldırmış değildi. Ancak özellikle 1986 yı­lından itibaren GATT (Genel Gümrük ve Tari­fe Anlaşması) anlaşması sonucu beliren taah­hütlerin yerine getirilmesi için gümrük vergile­rinin kademeli olarak indirilmesi, daha sonra Avrupa Birliği'nin Gümrük Birliğine kaünılma-sı ile ortak tarifelere uyum nedeniyle dış tica­rette önemli bir liberasyon sağlanmıştır. 

1990 sonrası bu liberasyon Avrupa Birli­ği üyeleri ile parelellik göstermeye başlarken, ihracatta ise gene GATT anlaşması nedeniyle mali teşviklerin kaldınlması zorunluluğu orta­ya çıkmıştır.

Buraya kadar söylediklerimizi kısaca özetlemek gerekirse, 

1. ithalatın liberasyonu 1986 yılında baş­lamış, 1990 yılından sonra hızlanarak Avrupa Birliğine uyum sağlanmıştır. 

2.  1984-1989 yılları arası ihracatın mali teşviklerle (vergi iadesi) teşvik edildiği dönem­dir. Bu dönemde ihracatçı sermaye şirketlerine munzam teşvikler verilmiş ancak 1989 sonrası GATT kurallarının uygulanması nedeniyle bu teşvikler kaldırılmış ve buna paralel olarak ih­racatın artış hızı da yavaşlamıştır. 

3.  ihracata yönelik büyüme, ile Dış Ti­caretin liberasyonunu birbirinden ayırmak ge­rekir. Örneğin Güney Kore, Çin, Malezya gibi ülkeler ihracata yönelik sanayi politikaları izle­dikleri halde ithalatlarını vergi ve diğer doğru­dan müdahalelerle kıstıkları için dış ticaretleri liberalleşememiştir. Türkiye'nin izlediği ihra­catı teşvik politikalarını da ithalatın libere edil­mesinden bağımsız olarak düşünmek gerekir. 

4. Üzerinde durulması gereken diğer bir nokta Türkiye'nin gerçekten ihracata yönelik bir sanayileşme politikası izleyip izlemediğinin tespitidir. 

Bize göre Türkiye 1986 - 1990 arası ihra­catı teşvik eden bir politika izlediği için yerli sanayiler iç pazarın da darlığı nedeniyle ihra­cata yönelmiştir. Bu doğrudur. Ama anılan dö­nemde Türkiye'de salt dış pazarlara mal sat­mak için yabancı veya yerli sanayiinin yeni ya­tırımlara girdiğini söylemek doğnı olmayacak­tır.

Bunun tek istisnası tekstil sektöründe yaşanmış, bazı fabrikalar dış pazarlar için ku­rulmuştur.

5.  Türkiye 1984-1990 yılları arasında ha­yali ihracat gibi türlü olumsuzluklara rağmen ihracat yapmasını öğrenen bir ülke durumuna gelmiştir. Bu açıdan hayali ihracatın yarattığı e-konomik ve sosyal çarpıklıkların da bağışlana­bileceğim düşünenler vardır.

Peki tüm bu anlattıklanmız sayısal ola­rak dış ticaretin gelişmesine nasıl yansıdı aca­ba?

1980 yılı başlarında 2.9 milyar dolar olan ihracatımız 26 milyar dolara, ithalaümız ise 14 milyardan 48 milyar dolara yükseldi.

ihracatın mali teşviklerle desteklendiği dönemlerde ihracatın ithalatı karşılama oranı %76 ya kadar yükseldi. Ancak 1997 yılında bu oran %54 e geriledi. 

Bu gelişmeleri aşağıdaki tablodan da iz­lemek mümkündür. 

Türkiye 2000 yılından itibaren nasıl bir dış ticaret politikası izlemelidir? Herşeyden ön­ce Türkiye'nin serbest dış ticaret politikasın­dan vazgeçmesi mümkün değildir. 

Türkiye ihracatta başarılı olabilmek için diğer makro dengelerini sağlam tutmak zorun­dadır.

ihracatta tekstil yerine katma değeri yüksek gerçek sanayi ürünlerine kayırması, otomotiv ürünü ihracatının arttınlması 2000 başlarındaki ilk hedefler olmalıdır. 

Bu arada Türkiye'nin pazarlama, eğitim yardımı gibi dolaylı teşviklere ağırlık vererek ihracatçıların, özendirilmesi gerekir.

2000'li yıllarda Türkiye'nin aynca ihra­catta iki önemli beklentisi olması gerekir. Bun­lar ihracatta gerçek sanayi ürünleri oranının arttırılması ve klasik pazarlar yanında yeni pa­zarlara girilmesidir. 

ihracat; netice itibariyle Türkiye'nin uluslararası pazarlarda rekabet gücünü göste­ren bir ekonomik aktivitedir. Bu nedenle de hedef mutlak ihracat değerinin arttırılmasın­dan çok kişi başına ihracat değerinin arttırılma­sı olmalıdır.

 

 

Anasayfa - İktisat - Makale - Ekonomi - Borsa - İstatistik - Türkiye Ekonomisi - Ekonomi Sözlüğü

Since 2005