Türkiye Ekonomisi
Dünya Ekonomisi
Osmanlı Ekonomisi
Finansal Ekonomi
İşletme Ekonomisi
Hizmet Ekonomisi
Kalkınma Ekonomisi
Tarım Ekonomisi
Borsa ve Yatırım
Ekonomi Sözlüğü
Ekonomi Ders Notları
Ekonomi Düşünürleri
Genel Ekonomi Soruları
Özel İstatistik Arşivi
Özel İktisat Konuları
Açık Öğretim İktisat
Ekonomi Kurumları
Kamu Yönetimi
Kamu (Devlet) Maliyesi
Sigortacılık Konuları
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

Zirvedeki Japonya Ve Türkiye

Anahtar Kelimeler; Japonya Ekonomisi, Türkiye Japonya ilişkileri, Türk Japon İlişkileri

"Kalkınma Yolunda Japonya ve Türkiye" adıyla 1970'li yılların başında yazmış olduğumuz kitabımızda; Japon ekonomisinin 21. yüzyılda zirveye tırmanacağını ve Japonya'nın lider durumuna geçeceğini tahmin et. miştik. Bu tahminimizde yalnız değildik. Bazı bilim adamları, Japon ekonomisi konusunda kitap yazan bir­çok düşünür aynı tahmini yapmıştı.

1990'lı yılların başına geldiğimizde, Japon ekonomi­siyle ilgili yeni bir araştırma yapmak imkanımız oldu. Bu araştırmalarımızın sonunda; Japon ekonomisinin daha 21. yüzyıla gelmeden birçok sektörde lider duru­ma yükseldiğini saptamış bulunuyoruz. Bu konudaki görüşlerimizi "Zirvedeki Japonya" adlı kitabımızda yayınladık. Bu kitabımız şu cümlelerle bitmektedir. "Olağanüstü bir gelişme olmadıkça, Japonya'nın sadece ekonomik bir süper güç değil, politik bir güç olarak da hassas dengeler içinde liderlik yarışına devam edeceği ve 21. yüzyılda zirveden inmeyeceği anlaşılmaktadır." 

Bu görüşlerimizi kanıtlayacak rakam ve bulguları ki­tabımızda uzun boylu tartıştık. Gerçekte de 1990'lı yıl­ların başına geldiğimizde birçok ekonomik gösterge ba­kımından Japonya birinci sıralara ulaşmıştı. Kişi başına gelir, enflasyon oranı, işsizlik, kalkınma hızı gibi göster­geler Japonya'yılider sandalyesine oturtmuştu.  www.ekodialog.com

1990'lı yılların başlarında dünyadaki durgunluğa pa­ralel olarak Japon ekonomisinde de bir duraklama ve mali sektörde kriz sayılabilecek gelişmeler oldu. Bu ge­lişmeler batılı bir çok ekonomist tarafından adeta se­vinçle karşılandı. Bazı ekononıistler "Japon Ekonomi­sinde Kriz" adıyla kitaplar yayınladı. 

1990'lı yıllarında başlarında ortaya çıkan sıkıntılara rağmen Japonya yine de 1993 yılında % 1, 1994 yılında % 0,6 civarında enflasyon oranı sağlamıştır. 1992'de % 1,5 olan büyüme hızı 1993'te % 0,4'e kadar düşmüş ise de 1994'te % 2 civarında bir gelişme sağlamıştır. Ure­timdeki duraklamaya rağmen, 1993 yılında Japonya'nın dış ticaret hacmi 561 milyar doları geçmiştir. Japon ekonomisi 1993 yılında 350 milyar dolar civarında ihra­cat yapabilmiş ve 98 milyar dolar döviz rezervine sahip olabilmiştir. Haziran 1994 tarihi itibariyle döviz rezerv­leri 114,6 milyar dolara varmıştır. 

Ekonomideki durgunluğun sonucu % 2'ler civarında seyreden işsizlik oranı 1994 yılında % 2,6'ya kadar yük­selmiştir. Bu oran kalkınmış diğer ülkelerle kıyaslandı­ğında yine de çok düşük bir orandır. 1994 yılındaki Amerika'nın % 6.5, Almanya'nın % 11.3, Fransa'nın % 12 ve Türkiye'nin % 13 civarında işsizlik oranı karşısın­da Japonya'nın durumunun çok iyi olduğunu ifade etmek mümkündür.

En önemlisi; Japon ekonomisinin rekabet gücü, İn­giltere 100 sayıldığında % 50 daha iyi bir durumda ol­masıdır. Türkiye'nin rekabet gücü ise, Japonya'ya kı­yasla üçte bir seviyesindedir.

Bu rakamları vermemizin başlıca sebebi, Japon eko­nomisindeki durgunluğun atlatılmakta olduğunu gös­termek içindir. Ekonomi yazarlarının görüşü; Japon ekonomisinin yavaş fakat kararlı bir şekilde tekrar hız­landığı şeklindedir.

1993 yılının resmi rakamlarına göre Japonya'da cari işlemler dengesi 131, 4 milyar dolar ve dış ticaret den­gesi de '141 milyar dolar fazla vermiştir. İthalat hacmi ise 200 milyar doları geçmiştir. Fert başına düşen geliri 1993 yılında 33.170 dolara ulaşan Japonya bu bakım­dan da birçok ülkeyi geride bırakmıştır.

Mali sektörde dünyanın en büyük bankaları, en bü­yük banker kuruluşları ve en büyük dış ticaret şirketleri Japonya'ya aittir. Bu sebeple bazı yazarlar Japonya için "Dünyanın Bankeri"benzetmesini yapmaktadırlar.

Japonya'da sanayi kendi içinde büyük devrim geçir­miş, ilkel sanayi kollarından ağır sanayi kollarına, ağır sanayi kollarından da en yüksek teknoloji kullanan elektronik sektörüne bir geçiş olmuştur. Bununla da yetinilmemiş, elektronikten mikro-elektroniğe bir transformasyon yapılmıştır. Dünyadaki en büyük beş elektrik firmasından dördü Japonya firmasıdır. En ileri uzay teknolojisinin de peşindedirler.

Kompütür üretiminde ve teknolojisinde büyük aşa­malaryapılmıştır. Sanayi robotları üretiminde de ön sı­raya geçilmiştir. Bu açıdan, önümüzdeki yüzyılı Japon­ya için robot çağı olarak nitelendirenler de vardır.

Japonya'da çok ileri front-line teknolojisi geliştiril­miş "üçüncü madde" adını alan yepyeni ürünler ortaya çıkarılmıştır. Bu konuda yeni bir çığır açılmaktadır. Bi­yo-endüstri ve genetik teknolojisi sektöründe de sür­priz gelişmeler beklenmektedir.

Japonya demir-çelik sektöründe sanayileşmiş ülkeler arasında daha 1980'li yılları başında liderliği ele geçir­miştir. Otomotiv sektöründe 1988 yılında 12,2 milyon ünite üretim yaparak ilk sıraya geçmiştir.

Bu ilklerle ilgili örnekleri daha da uzatmak müm­kündür. Bu açıklamalardan da anlaşılacağı üzere, J a­ponya 1990'lı yılların. başında dünya ekonomisinde liderliği hakketmiştir. Ancak, bu liderlik batı dünyasınca ve ABD'ce hazmedilememekte ve kabul edilememek­tedir. Japonya'nın öne fırlaması birçok çevre de gıpta uyandırdığı kadar kıskançlık ta yaratmıştır. ABD ve Ja­ponya ticaret görüşmeleri her yıl bir olayolmaktadır. ABD'nin baskısı ile Japonya daha fazla serbesti ve da­ha fazla iç tüketim ve ithalat konusunda sözler vermek­tedir. Buna karşılık, ABD de bütçe açıklarını kapatmak için gayret göstereceği konusunda Japonya'ya söz ver­mek zorunda kalmaktadır. Bu da gösteriyor ki ekono­mik güçler arasında şimdilik bir denge mevcuttur.

Japonya uluslararası Sanayi ve Ticare  Bakanlığı (MITI) nın başlıca sanayi kollarının orta vadede gelişme si ile ilgili tahminlerine göre, özellikle enformasyon sektörünün %17-18 oranında büyümesi beklenmekte­dir. Diğer taraftan halkın refah düzeyiyle ilgili sektör­lerde de önemli gelişmeler hesaplanmaktadır. 

Japon modelinin bugünkü işleyici ile aynen tekrar­lanması mümkün değildir. Tarihi gelişmesi içinde dik­katle izlendiğinde Japon kalkınmasının bir mucize ol­madığı da görülmektedir. Japonya, batı ülkelerindeki başarılı deneyimleri izlemiş ve ekonomisine mal edebil­miştir. Buna karşılık, Japon deneyimlerinin başka ülke­ler tarafından kopya edilmesi söz konusu değildir. Bu­nun başlıca sebebi, aynı "insan faktörünün" diğer ülke­lerde olmayışıdır. Her kalkınma modelinin temelinde yatan bu faktör Japonya'da kendine has bir özellik taşı­maktadır.  www.ekodialog.com

Japonya'da; birlikte, disiplin içinde çalışmasını bilen ve seven bir toplum ortaya çıkmıştır. Mümkün olmaya­nı mümkün kılan bir kişi iradesi vardır. En küçük işi, çok büyük bir iş gibi özenle yapan ve kendisini işe ada­yan bir iş gücü ordusu vardır. Üretilen şeye benim diyen, onunla övünen ve bu ürünün dünyanın en iyisi ol­ması için çırpınan emekçi, yönetici, işveren ve liderler vardır. Bunlar çoğunlukla mütevazı ve sade yaşamayı bir fazilet saymaktadırlar. 

Kendini vatan görevi olarak saydığı sanayileşme yo­luna adamış iyi tahsil, dürüstlük, mertlik gibi nitelikler­le donatılmış girişimciler vardır. İnandığı dava uğruna gözünü kırpmadan ölen insanlar vardır. Bir Yukio Mis­hima'yı ancak Japon toplumu çıkartabilir. Birçok defa Nobel ödülüne aday gösterilmiş uluslararası ünlü yazar Mishima inandığı dava uğruna savunma teşkilatı binası­nın balkonunda herkesin gözü önünde bir piyes sahne­ye koyarcasına harakiri yapabilmiştir. Onu, aynı inançta olanlar takip etmiştir. Birçok kişinin aynı şeyi yapabile­cekleri kanıtlanmıştır. Y. Mishima ordu beslerneyi hu­kuki kılacak bir Anayasa değişikliği peşindeydi. Böyle­ce, savunma güçlerinin ve Japonya'nın gururunun ko­runacağına inanıyordu.

Japonya'da bütün kurumlar tam anlamıyla laiktir. Buna rağmen inançlara bağlılık Japon toplumunun bir niteliğidir. Bugün Japonya, sade yaşantıları içinde ken­dilerini toplumunun ilerlemesine adamış sivil, asker li­derlerinin mezarlarını Shinto tapınakları haline getiril­diği, geleneklerine bağlı ancak modern bir ülke görü­nümündedir.

Japon kalkınması belki taklit edilemez ancak ekono­mide izlediği yol ve geçirdiği aşamalar değerlendirile­rek her ülkenin özel koşullarına göre faydalı olabilecek sonuçlar çıkarılması mümkündür.

Dünyada en fazla kalkınma yardımı temin eden ülke Japonya'dır. Daha 1988 yılında Toronto'da yapılan sa­nayici ülkeler zirvesine katılan Japon Başbakanı beş yıl­da 50 milyar dolarlık bir yardım paketi açıklamıştı. Böyle bir ekonomik güce sahip olan ülkenin zirvelerde söz sahibi olması doğaldır. Yapılan ve yapılacak olan kalkınma yardımlarının önemli bir kısmının mal ve hiz­met gönderme şeklinde olacağı hesaba katılırsa Japon üretim ve ihracat kapasitesinin daha da artması bekle­nir. 

Dünyanın karşılaştığı petrol şoklarıyla en iyi şekilde mücadele veren ülke Japonya olmuştur. Yeni bir petrol veya enerji krizine eski tecrübelerini kullanarak kolay­ca dayanabileceğini tahmin edebilmek zor değildir.

Körfez Krizinden başta ABD olmak üzere Batı Dün­yası önemli ölçüde ekonomik ve askeri güç kaybetmiş­tir. Buna karşılık Japonya büyük ölçüde mali yardım sağlamasına rağmen Körfez Savaşının konjonktürün­den faydalanmasını bilmiştir. Geçmişte de, Japonya ka­tılmadığı Kore ve Vietnam Savaşlarının ortaya çıkardı­ğı ekonomik konjonktürden azami ölçüde yararlanmış­tır.

Türkiye'nin yarısı kadar bir adalar dizisi üzerinde 120 milyondan fazla nüfus barındıran, Japonya'nın an­cak % 15'lik bir bölümü ekilebilir bir durumdadır. Kul­landığı petrolün % 99, demir cevherinin % 98, kok kö­mürünün % 75'ini, alüminyumun % 100'ünü dışarıdan ithal etmek zorunda kalkmaktadır. Buna rağmen 1970'li yıllarda sağlanmış olan gerçek % 14 ve nominal % 18 kalkınma hızı başka örneği olmayan bir büyüme modeli oluşturmuştur. Her kalkınmanın bir bedeli var­dır. Bunu ödemeden hiçbir mucize, düzen bir ülkeyi mamur edememiştir. Japonya'da bu bedeli en güç şart­larda ve en ağır şekilde ödemiştir. Tüketici yaşantısın­dan fedakarlık edilmiştir. Tüketim kısıtlanmış, sosyal yapı ve güvenlik ihmal edilmiştir. Her devirde "ekono­mik kalkınma" ön' planda tutulmuş doğrudan verimli yatırımlara öncelik verilmiştir. Yatırımlar için gerekli fonlar başlangıçta tarım sektöründeki büyük fedakar­lıklar karşılığında sağlanabilmiştir. Eğitim için her de­virde büyük fonlar ayrılmıştır. çok çalışma, organize çalışma fertlerin normal yaşantısı olmuştur

 

 

Anasayfa - İktisat - Makale - Ekonomi - Borsa - İstatistik - Türkiye Ekonomisi - Ekonomi Sözlüğü

Since 2005