Türkiye Japonya işbirliği
Türk Japon ilişkilerinin geçmişi 1889 yılına kadar
gerilere gider. İlişkilerin gelişmesi daha çok
1960'lı yılları takip eden yıllarda olmuştur.
İmparatorluk kurmuş ve Asya kültürü almış bu iki
ülke batı tesirleriyle aynı yıllarda karşılaşmıştır.
Buna rağmen, Türkiye Japonya'ya kıyasla politik
modernleşme çabalarına 40 yıl, ekonomik modernleşme
çalışmalarına asgari 60 yıl geç ba§layabilmiştir.
Bu başlangıçtaki gecikmeye ilaveten Japonya süratli
Türkiye ise çok yavaş ilerleyebilmiştir.
Sadece fert başına düşen gelir bakımından
kıyaslarsak; 1960'lı yıllarda fark sadece 2 katı
iken, 70'li yıllarda 8 katına, 90 yıllarda 15
katına kadar çıkmı§tır. Şehirleşme, eğitim, orta
sınıfın durumu mali idarenin etkinliği gibi
konularda mesafe daha da fazladır. www.ekodialog.com
Türkiye ekonomik modernleşme hareketlerine 1950
yıllarını izleyen dönemde başlayabilmiştir.
Başladığı zaman çok partili bir demokratik düzene
geçme çabalarıda gündeme gelmiştir.
Japonya, Türkiye'nin demokratik düzen ve geniş
anayasal hakların bulunduğu dönemde halletmeye
çalıştığı ekonomik problemleri totaliter yönetimler
altında halletmiştir. Bu açıdan Türkiye'nin
ekonomik gelişme yolunda ulaştığı aşama hiçte
küçümsenecek bir konum değildir.
Türkiye'nin konulduğu ve Japonya'nın ekonomik gücü
dikkate alındığında;' 'Türkiye ile Japonya'nın
birçok alanda müşterek iş yapması mümkündür. 'Kanımızca,
bugüne kadar bu ilişkiler yeterince gelişmemiştir.
İşbirliği yapılabilecek birçok sektör sayılabilir.
Özellikle, Sovyetler Birliğinden ayrılan yeni Türk
Cumhuriyetlerinde birlikte iş yapmak mümkündür.
Japon turistler için Türkiye ilginç bir ülkedir. Bu
itibarla, Türkiye ile Japonya arasındaki ekonomik
ilişkilerin en az on misli artabileceği
hesaplanmaktadır.
Japonya ile ikili ticari ilişkilerin ve Japon
yatırımlarının gelişmesini engelleyen faktörleri
iyi etüt etmekte yarar vardır.
Japonları en fazla ilgilendiren, "güven ortamının"
sağlanmasıdır. Bu konuda önemli mesafeler alınması
gerekmektedir. Japon karakterindeki fazla ihtiyat "karar
verme aşamasını" uzatmaktadır. Bunun
kısaltılmasının tek çaresi ekonomide istikrarı
sağlamaktır. Bunun yanında, ekonomik kararların
devamlılığını da göstermek gerekmektedir. Japonlar,
önünü görmeden, emin olmadan kolay kolayadım
atmazlar. Bunu bilerek, Japon sermayesi için
elverişli ortamı hazırlamak mecburiyeti vardır.
Böyle bir ortam sağlandıktan sonra, Japon
yatırımları için ümit verici sektörleri şu şekilde
sıralamak mümkündür; Japon sermayesi ve
teknolojisinin Türkiye'yi ihracat merkezi olarak
kullanabileceği sektörler arasında; elektronik,
tekstil, otomobili, demir-çelik, gemi inşaatı ve
kimya sektörleri sayılabilir.
Petrol arama diğer bir alternatiftir.
Türkiye'deki iç tüketime dönük olmak üzere de,
yukarıdaki sayılan sektörler yanında inşaat
malzemesi ve donatımı da sayılabilir.
İşbirliği yapılabilecek en yüksek potansiyele sahip
sektör ise, Turizm'dir. Bu konuda biraz daha
ayrıntılı değerlendirme yapılması gerektiği
kanısındayız.
Japonya birçok ülkeye oranla dış ülkelere turist
gönderme konusunda çok gerilerde kalmıştır. 1990'lı
yıllarda toplam nüfusun % 5'i turist olarak dış
ülkelere çıkabilmiştir. Bu oranlar İngiltere'de %
40'ın, Batı Almanya'da % 35'in, Fransa'da % 18'in
ve ABD'de % 16'nın üzerindedir. Yen'in değerlenmesi
de Japonlar için turizmi daha ucuz bir hale
getirmiştir. Beş yılda dışarıya gidecek turist
sayısını yıllık 10 milyonun üzerine çıkartacak bir
plan kabul edilmiştir. Bu plan gereğince, turizmi
teşvik edecek birçok tedbir alınmıştır. Bu on yıllık
hedefe 1988'de 8.4 milyon ve 1989'da da 9 milyonu
aşarak beş yıla varmadan ulaşılmıştır. Bu hedefe
varılsa dahi, batı ülkeleri düzeyine
ulaşılamayacaktır. Bu nedenle, hedefyeniden gözden
geçirilmiştir. Bu açıklamalardan da anlaşılacağı
üzere, Japonya'da dış turizm konusunda büyük bir
potansiyel mevcuttur. Japon turistlerinin % 50'si
Asya, % 40'a yakını da ABD'ye gitmektedir. Ancak, %
1 'in altında bir bölümü Ortadoğu ülkelerine
gelmektedir.
Türkiye'ye gelen Japon turistleri 1983'te 8.000
civarında iken, bu rakam bütün teşviklere rağmen
1989'a 32.000'e 1990'lı yıllarda 36.000'e kadar
ancak çıkmıştır.
Japon dış turizminin hem genelde artması, hem de
Türkiye'ye gelenlerin sayısının artması
beklenmektedir. Bunu dikkate alan Japonlar
İstanbul'da iki turistik otel inşaatına
başlamışlardır. Japonların hem turizm sektöründeki
yatırımlarını artırmaları, hem de gelen turist
sayısını artırmaları mümkündür. Bu amaçla bazı
projeler geliştirilmektedir. Yapılacak şeyler aşağı
yukarı bilinmektedir. Sabırlı ve dikkatli bir
çalışmayla bu sektörde büyük ilerleme
sağlanabilir.
Türkiye ile Japonya arasında hiçbir politik sorun
yoktur. Japonya bir ekonomik 'güç olarak tepeye
tırmanmaktadır. Dünyanın en büyük sermaye ve
teknoloji ihracatçısı haline gelmiştir. Türkiye ile
Japonya arasındaki karşılıklı ticaret hacmi 1.5
milyar dolar civarındadır. Türkiye'ye gelen yabancı
sermaye içinde Japon sermayesi sadece yüzde 5
oranındadır. 1960-1990 yılları
arasında Japonya'dan bir milyar dolara yakın iyi
şartlı kredi sağlanmı§tır. Son yıllarda Japon para
piyasasından büyük ölçüde borçlanma imkanı
doğmuştur. www.ekodialog.com
Türkiye Japonya arasındaki ekonomik ilişkilerin
bugünkü seviyesinin yakında çok üstüne çıkacağı
hesaba katılarak gerekli alt yapı çalışmaları
yapılmalıdır.
Ekonomik ilişkilerin geli§tirilmesi, dostluk ve
kültürel alt yapı sağlanırsa, daha süratli
olabilir. 1993 yılında kurulan Türk Japon Vakfı'nın
ilişkilerin gelişmesinden büyük katkı sağlayacağı
kanısındayız.
18 Haziran 1993 tarihinde Çanakkale'de "Türk ve
Japon İktisadi Kalkınmaları ve İki Ülke
İlişkilerinin Geleceği" konusunda bir seminer
yapıldı. Bu seminer de Japonya Büyükelçi Yoichi
Yamaguchi "Türk Japon İlişkilerinin Yeni Çağı"
konusunda yaptığı konuşmasının sonuç bölümünde aynen
şu görüşleri ortaya koydu:
"Sovyetler Birliği'nin dağılması ve soğuk savaşın
sona ermesinin ardından ortaya çıkan yeni dünya
düzeni içerisinde Japon Türk ilişkileri, 21. yüzyıla
yaklaşırken yeni bir işbirliği çağına doğru yürümeye
başlamıştır.
Türkiye ve Japonya, tüm Avrasya'nın, hatta bütün
dünyanın barış ve gelişmesine ortak katkılarda
bulunan ve sorumluluklarını yerine getiren önemli
bağlar kurmuş bulunmaktadırlar. On dokuzuncu asır
İngiltere'nin asrı olarak nitelenmiştir.
Yirminci asır Amerika'nın asrı olmuştur.
Önümüzdeki yirmi birinci asır Türk dünyası ve
Japonya'nın asrı olabilir. Tabii ki bu, Türk Dünyası
ve Japonya'nın dünyayı kontrol etmesi anlamına
gelmemektedir. Türk Dünyası ve Japonya, önemli
dünya sorunlarının çözümlenmesinde işbirliği
yaparak aktif bir rol oynayabilir ve bu rolleri ile
bütün dünyanın saygısını kazanabilirler.
1990'lı yılların başlarında Amerika toprakları
üzerinde Japonlar 300 bin Amerikalı çalıştıran 1043
üretim birimine sahip oldular. Bunlar arasında 13 TV
fabrikası, 53 elektronik araç-gereç fabrikası,
137'yi bulan araba fabrikası var. Amerika'da birçok
banka ve finans kurulu§una da sahip olan Japonya
şimdi hedef olarak Avrupa'yı almış. Gene 1990'lı
yılların başında 250'ye yakın büyük Japon işletmesi
Avrupa Topluluğunda 200'den fazla fabrika kurmuş. Bu
fabrikalarda yüz binlerce Avrupalı
çalıştırılrnakta...
Japonya-Avrupa'ya yılda 1 milyondan fazla araba
satıyor. Şimdiden Avrupa'da büyük Japon araba
fabrikası kurulmuş Japonlar başta İngiltere ve
Fransa olmak üzere Avrupa'nın birçok ülkesinde eski
şatolar, malikaneler, golf kulüpleri, eğlence
merkezleri, çok değerli tablolar satın alıyorlar
Bu gelişmeleri kısaca özetlersek; Japonlar Avrupa
Topluluğu ve Avrupa pazarına şimdiden girmişler ve
Avrupa pazarını fethediyorlar.
Türkiye'nin ve dünyanın içinde bulunduğu şartlar
Japonya ve Türkiye ilişkilerini geliştirmeyi
zorluyor.
|