|
Kamu Açıklarının Para İhracı Yolu ile Kapatılması
Çok büyük bir ur haline gelmiş olan
kamu açıkları için, sanıyorum, bir ameliyat
düşünülmektedir. Bu senaryo yeni değildir. Borçların
bir seferde silinmesi işlemi çok önceleri de gündeme
getirilmiş idi. Özelleştirme, kamu varlıklarının
elden çıkartılması, hatta Profesör Salih Neftçi "nin
bir seferlik vergi önerisi bile, bu amaca yönelik
politikalar arasında sayılabilir. Prof. Neftçi'nin
önerisi, özelleştirme ile ortaya çıkabilecek
maliyetlerin kapatılmasına yönelik olmakla beraber,
dürüst ve oldukça haklı bir politika aracı olarak
görülebilir. Kamu açıkları, tümü ile kamu kesiminin
niteliği ve işleyişinden kaynaklanmayıp, önemli
bölümü itibariyle, güçlü grupların vergi
engellemelerinden oluşmaktadır. Durum öyle olunca,
her iki neden de, adres olarak güçlü grupları
gösteriyordu.
Güçlü gruplarca tehlikeli görülen Prof. Neftçi
önerisi anında önlendi; sihirli lâmbadan çıkan dev,
tekrar lâmbaya sokuldu ve lâmba uzaklaştırıldı! Bu
öneri, sadece yaratacağı ilâve vergi yükü açısından
tehlikeli görülmedi. Önerinin geri çevrilmesinin
diğer bir nedeni de, potansiyel vergi kabiliyetinin
açığa çıkartılmaması idi.
İlerleyen zaman içinde kamu açıkları daha da arttı.
Ameliyat daha da gerekli hale geldi. Vergi önlemleri
fazla birşey getirmedi. Özelleştirme ve kamu
varlıklarının satışı ise, gündemde olmakla beraber,
ağır işleyen bir süreç içinde gelişiyor.
Bir yerel seçim geride kaldı. Koalisyonun sağ kanadı
seçimlerden vize aldığını iddia ediyor. Dış güçler
bastırıyor ve durmadan kredi notumuzu düşürüyorlar,
işte böyle bir ortamda, toplumun bir kesimi için
fevkalâde ağır bir çözüm gündeme getiriliyor:
Merkez Bankası kaynakları ile, birikmiş olan kamu
açıklarını bir defada itfa etmek!-Böylece, birikmiş
kamu borçlan silinirken, faizin denetim altına
alınabileceği düşünülmektedir. Hatta, bu uygulama
ile, durgunluğa girmiş olan piyasalarda da canlanma
görülerek, pek de fena görüntü vermeyen bir tablo
oluşturulmuş olacaktır.
Ancak, bu politika yanlış ve fevkalâde tehlikelidir.
Bir defe, para ihracı, belirli bir zamana yayılmış
enflâsyon demektir. Enflâsyon ise, dar ve sabit
gelirliler üzerinde ağır bir yük demektir.
Enflâsyon, toplumun belirli kesimlerini ezerken,
nominal olarak artan ücretler de reel olarak
geriletilmiş olacaktır. Böyle bir gelişme, işveren
lehine, çalışan aleyhine bir sonuç ortaya
çıkartacaktır.
İş bununla bitmeyecek, artan enflâsyon nedeni ile
faiz haddi de istendiği boyutta denetlenemeyecektir.
Faiz yükselişi sürecektir. Bundan başka, artan
fiyatlar karşısında ekonomide dolarlaştırma
hızlanacaktır. Bu olgu da, karşıt önlem olarak, yine
yüksek faiz haddini gündeme getirecektir.
Kısacası, birikmiş kamu açıklarının para ihracı yolu
ile silinmeye çalışılması, Prof. Neftçi'nin
önerisini dar ve sabit gelirliler üzerinde uygulamak
anlamına gelmektedir. Bu nedenle, Prof. Neftçi'nin
önerisi ne kadar dürüst ve âdil ise, bu öneri de o
kadar karşı nitelemelere lâyıktır. Kaldı ki, böylece
faiz haddi de tam olarak denetlenemeyeceği gibi,
ekonominin dolarlaşması daha da hızlanacaktır.
Enflâsyon hızlandıkça, büyük kitleler sadece
enflâsyon etkisi ile değil, fakat enflâsyonu önleme
bahaneleri ile daha kolay dize getirilebilecektir.
Böyle bir uygulama ile hükümet, hem bugünkü sorunu
çözmüş görüntüsü elde edecek, hem de yükselen
enflâsyona karşı önlem söylemleri ile, toplumun
üzerinde baskı uygulama ortamı yaratmış olacaktır.
Şu kural unutulmamalıdır: Serbest piyasa
ekonomisinde, herkes kendi yarattığı maliyeti
ödemekle yükümlüdür. Bu ilkeyi kamu açıklarına
uygularsak şu sonuca varırız. Türkiye, yaygın bir
refah devleti olamamıştır. Kamu açıkları, özellikle
1980'lerin ikinci yansında çok büyük boyutlara
tırmanırken, bunun sorumluları önce teşvik
alıp-vergi vermeyenler, sonraki aşamada ise, bunlara
ilâveten, devletten vergisiz faiz geliri elde eden
kesim ya da gruplar olmuştur. Şimdi niçin bu
gruplara gidilmiyor da, kamu açıklarının oluşumunda
hiçbir rolü olmayan ya da görece çok ufak kabahatli
sayılabilecek kesimlere yükleniliyor. Bu noktanın
tek açıklaması vardır: Siyasal taban ve siyasete
hakim olan ekonomik güç böyle istiyor! İşçi
örgütlerinin ve demokratik kesimlerin bu öneriye
direnmesi, siyasal karan vergiye yönlendirmesi
gerekir.
Kaynak: İzzettin Önder – İstanbul Üniversitesi
Maliye Bölümü
|