Türkiye Ekonomisi
Dünya Ekonomisi
Osmanlı Ekonomisi
Finansal Ekonomi
İşletme Ekonomisi
Hizmet Ekonomisi
Kalkınma Ekonomisi
Tarım Ekonomisi
Borsa ve Yatırım
Ekonomi Sözlüğü
Ekonomi Ders Notları
Ekonomi Düşünürleri
Genel Ekonomi Soruları
Özel İstatistik Arşivi
Özel İktisat Konuları
Açık Öğretim İktisat
Ekonomi Kurumları
Kamu Yönetimi
Kamu (Devlet) Maliyesi
Sigortacılık Konuları
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

Kamu Açıklarının Para İhracı Yolu ile Kapatılması

Çok büyük bir ur haline gelmiş olan kamu açıkları için, sanı­yorum, bir ameliyat düşünülmektedir. Bu senaryo yeni değildir. Borçların bir seferde silinmesi işlemi çok önceleri de gündeme getirilmiş idi. Özelleştirme, kamu varlıklarının elden çıkartılması, hatta Profesör Salih Neftçi "nin bir seferlik vergi önerisi bile, bu amaca yönelik politikalar arasında sayılabilir. Prof. Neftçi'nin önerisi, özelleştirme ile ortaya çıkabilecek maliyetlerin kapatılmasına yönelik olmakla beraber, dürüst ve oldukça haklı bir politika aracı olarak görülebilir. Kamu açıkları, tümü ile kamu kesiminin niteliği ve işleyişinden kaynaklanmayıp, önemli bölü­mü itibariyle, güçlü grupların vergi engellemelerinden oluşmak­tadır. Durum öyle olunca, her iki neden de, adres olarak güçlü grupları gösteriyordu. 

Güçlü gruplarca tehlikeli görülen Prof. Neftçi önerisi anında önlendi; sihirli lâmbadan çıkan dev, tekrar lâmbaya sokuldu ve lâmba uzaklaştırıldı! Bu öneri, sadece yaratacağı ilâve vergi yükü açısından tehlikeli görülmedi. Önerinin geri çevrilmesinin diğer bir nedeni de, potansiyel vergi kabiliyetinin açığa çıkartılmaması idi. 

İlerleyen zaman içinde kamu açıkları daha da arttı. Ameliyat daha da gerekli hale geldi. Vergi önlemleri fazla birşey getirmedi. Özelleştirme ve kamu varlıklarının satışı ise, gündemde olmakla beraber, ağır işleyen bir süreç içinde gelişiyor. 

Bir yerel seçim geride kaldı. Koalisyonun sağ kanadı seçim­lerden vize aldığını iddia ediyor. Dış güçler bastırıyor ve durmadan kredi notumuzu düşürüyorlar, işte böyle bir ortamda, toplu­mun bir kesimi için fevkalâde ağır bir çözüm gündeme getirili­yor: Merkez Bankası kaynakları ile, birikmiş olan kamu açıkları­nı bir defada itfa etmek!-Böylece, birikmiş kamu borçlan silinir­ken, faizin denetim altına alınabileceği düşünülmektedir. Hatta, bu uygulama ile, durgunluğa girmiş olan piyasalarda da canlan­ma görülerek, pek de fena görüntü vermeyen bir tablo oluşturul­muş olacaktır. 

Ancak, bu politika yanlış ve fevkalâde tehlikelidir. Bir defe, para ihracı, belirli bir zamana yayılmış enflâsyon demektir. Enflâsyon ise, dar ve sabit gelirliler üzerinde ağır bir yük demektir. Enflâsyon, toplumun belirli kesimlerini ezerken, nominal olarak artan ücretler de reel olarak geriletilmiş olacaktır. Böyle bir gelişme, işveren lehine, çalışan aleyhine bir sonuç ortaya çıkartacaktır. 

İş bununla bitmeyecek, artan enflâsyon nedeni ile faiz haddi de istendiği boyutta denetlenemeyecektir. Faiz yükselişi sürecek­tir. Bundan başka, artan fiyatlar karşısında ekonomide dolarlaştırma hızlanacaktır. Bu olgu da, karşıt önlem olarak, yine yüksek faiz haddini gündeme getirecektir. 

Kısacası, birikmiş kamu açıklarının para ihracı yolu ile silin­meye çalışılması, Prof. Neftçi'nin önerisini dar ve sabit gelirliler üzerinde uygulamak anlamına gelmektedir. Bu nedenle, Prof. Neftçi'nin önerisi ne kadar dürüst ve âdil ise, bu öneri de o kadar karşı nitelemelere lâyıktır. Kaldı ki, böylece faiz haddi de tam olarak denetlenemeyeceği gibi, ekonominin dolarlaşması daha da hızlanacaktır. Enflâsyon hızlandıkça, büyük kitleler sadece enf­lâsyon etkisi ile değil, fakat enflâsyonu önleme bahaneleri ile daha kolay dize getirilebilecektir. Böyle bir uygulama ile hükü­met, hem bugünkü sorunu çözmüş görüntüsü elde edecek, hem de yükselen enflâsyona karşı önlem söylemleri ile, toplumun üzerinde baskı uygulama ortamı yaratmış olacaktır. 

Şu kural unutulmamalıdır: Serbest piyasa ekonomisinde, herkes kendi yarattığı maliyeti ödemekle yükümlüdür. Bu ilkeyi kamu açıklarına uygularsak şu sonuca varırız. Türkiye, yaygın bir refah devleti olamamıştır. Kamu açıkları, özellikle 1980'lerin ikinci yan­sında çok büyük boyutlara tırmanırken, bunun sorumluları önce teşvik alıp-vergi vermeyenler, sonraki aşamada ise, bunlara ilâveten, devletten vergisiz faiz geliri elde eden kesim ya da gruplar olmuştur. Şimdi niçin bu gruplara gidilmiyor da, kamu açıklarının oluşumunda hiçbir rolü olmayan ya da görece çok ufak kabahatli sayılabilecek kesimlere yükleniliyor. Bu noktanın tek açıklaması vardır: Siyasal taban ve siyasete hakim olan ekonomik güç böyle istiyor! İşçi örgüt­lerinin ve demokratik kesimlerin bu öneriye direnmesi, siyasal karan vergiye yönlendirmesi gerekir.

Kaynak: İzzettin Önder – İstanbul Üniversitesi Maliye Bölümü

 

 

Anasayfa - İktisat - Makale - Ekonomi - Borsa - İstatistik - Türkiye Ekonomisi - Ekonomi Sözlüğü

Since 2005