Kamu Finansal Açıkları Sorunu
ve Kamu Yönetiminde Yeniden Yapılanma İhtiyacı
1. 1980 Öncesi
1974'lerin ikinci yarısında ham petrol fiyatlarında yaşanan
olağanüstü artışlar ekonomide çok ciddi bir
dış ödemeler dengesi krizine dönüşmüş,
üretim için gerekli girdiler ithal
edilememiş, iç üretim durmuş ve fiilen
yokluklar yaşanmıştır. Ekonomiyi idari
kararlar ve müdahalelerle yönetme ve piyasa
sistemini devreden çıkarma anlayışı hem
ödemeler dengesi krizini, hem de üretim
krizini derinleştirmiş, karaborsa ve
kuyruklar daha da yaygınlaşmıştır.
1974-1980 öncesi krizde sabit döviz kuru politikası ihracatı durma
noktasına getirmiş, döviz yokluğu nedeniyle ithalat
ve üretim de durmuş, kriz giderek derinleşmiştir.
Sıkı fiyat kontrolleri, döviz ve temel mallardaki
tahsis uygulamalarıyla, kamu mal ve hizmetlerindeki
sürekli zamlar ve toplu iş sözleşmeleri ve
destekleme fiyatlarındaki olağanüstü artışlarla
kamu finansman dengeleri de alt-üst olmuş,
enflasyon hızla yükselmiştir. Türkiye bu dönemde
dış borç yükümlülüklerini yerine getirememiş, dış
kredi kuruluşları ile olan ilişkilerini bozmuş,
kısmi moratoryum ilan edilmiştir.
Dış ödemeler dengesinde, iç finansal dengede, üretimde, ihracatta,
dağıtımda yaşanan sorunlar ekonomi politikalarında
ve kamuda yönetim anlayışında çok ciddi değişim
ihtiyacını kaçınılmaz hale getirmiştir.
2. 24 Ocak 1980 Kararları Sonrası
Ekonomide yaşanan darboğazların aşılmasında öncelikli konu, fiyat
kontrollerinin kaldırılması, üretimin yeniden
başlatılması, gerekli ithalatın yapılması ve
kuyrukların ortadan kaldırılması olmuştur. Yüksek
oranlı devalüasyon, kurdaki artışın
serbestleştirilmesi, dış ticaret rejimindeki ve
kambiyo rejimindeki kısmi serbestleşme ve
deregülasyon uygulamaları piyasa sistemine geçişin
önündeki engelleri aşmış, ekonomide üretim, dağıtım
ve serbest fiyatlandırma mekanizmaları işler hale
gelmiştir.
Kamu mal ve hizmetlerine yapılan şok zamlar, toplu sözleşme ve
ücret rejimindeki kısıtlamalar, vergide getirilen
kısmi af ve tahsilattaki iyileşmeler kamu
finasmanında ciddi iyileşmeleri de beraberinde
getirmiştir. Devalüasyon ve zamların etkisiyle
%100'lere tırmanan enflasyon hızla aşağıya
çekilmiş, dengeler yerli yerine oturmuş, rekabetçi
piyasa sisteminin oluşturulması yönünde ciddi
adımlar atılmış, sonuçlar da alınmıştır.
3- 1983 Sonrası Dönemi Uygulamaları
Benimsenen ekonomik politikalara destek vermek, yeni ve liberal
uygulamalara karşı direnci kırmak anlayışı ile
merkezi ve mahalli idare kuruluşlarının yapısında
ciddi değişiklikler yapılmıştır. Değişikliklerde
temel amaç, yeni politikalara destek verecek
muhafazakar yaklaşımlardan uzak, yeniliklere ve
hızlı karar alma anlayışına açık bir yeniden
yapılanma yaratılmasıdır. Bu strateji çerçevesinde,
Hazine Maliye Bakanlığın'dan ayrılmış Dış Ticaretle
birleştirilerek Başbakanlığa bağlı Müsteşarlık
haline getirilmiştir.
Ekonomide koordinasyon, hızlı karar alma. ve daha çağdaş bir
yönetim anlayışı öne çıkarılmıştır. Yatırımcı
bakanlıklarda yapılan yeniden yapılandırmada, daha
fonksiyonel ve çağdaş .bir yapılanma hedeflenmiştir.
Kendi içinde fevkalade radikal uygulamalar içeren bu
yeniden yapılandırmanın ciddi ve tutarlı
değerlendirmelere dayandırıldığını, kamu
yönetiminde çağdaş bir yeniden yapılandırma
stratejisine dayandırıldığını söylemek mümkün
değildir. Kısa vadeli, pragmatik, hızlı karar alma
ve ekonomi politikalarına destek sağlama ve bu yönde
/bir yönetim altyapısı oluşturma amacı ön
plandadır.
Bu dönem ekonomi politikalarının temel amacı, hızla ekonomiyi dışa
açmak, ihracatı ve döviz kazandırıcı faaliyetleri
desteklemek, dış ödemeler dengesindeki sorunları
kalıcı bir yapıda çözmektir. Bu ana politika
çerçevesinde kambiyo rejimi tümüyle Liberalize
edilmiş, ithalat serbestleştirilmiş, liberal bir dış
ticaret rejimi yürürlüğe konulmuştur.
Ekonomide dışa açılma, kambiyo ve dış ticaret rejimlerinde tam
serbestleşme, iç piyasada fiyat kontrollerinin
tümüyle kaldırılması, ekonomi politikalarıyla
uyumlu bir vergi altyapısı oluşturulması, ekonomide
rekabete dayalı piyasa sisteminin oluşturulmasını
sağlamıştır. Bankacılık sektörünün rekabete
açılması, para ve sermaye piyasalarının
oluşturulmasına yönelik yeni düzenlemeler piyasa
ekonomisinin güçlendirilmesinde sistemin
tamamlayıcısı olmuştur.
Bu dönemde benimsenen politikalar ve uygulamalar, üretim
ekonomisini, reel ekonomiyi piyasa sistemi içinde,
rekabetçi bir yapıda, Ankara'ya, devlete bağımlı
olmadan karar alabilir, faaliyetlerini sürdürebilir
duruma getirmiştir. Devletin ekonomiye müdahalesini
sınırlayan, özel sektör kuruluşlarının, her türlü
kararını rekabetçi piyasa sistemi içinde almaşım
sağlayan yeni ekonomik altyapı, Türk ekonomisinin
kamu yönetimi dışında kalan kesiminde gerçek bir
dönüşüm sağlamış ve rekabeti ve piyasa sistemini
kalıcı bir yapıda yerli yerine oturtmuştur.
Bu dönemde kamu kurumlarında yeniden
yapılanmanın temelinde, kurumların yeni sisteme
uyumlarını, hızlı karar alma mekanizmalarına
katılımını sağlamak anlayışı yatmaktadır. Bu
anlayış devletin temel kurumlarında, özellikle kamu
finans yönetiminde ciddi hatalar yapılmasına neden
olmuştur. Kamu harcamalarında, temel finansal
disiplin ilkelerini ihmal eden, hızlandırılmış bir
yapıda sonuca gitmeyi hedefleyen yeni bir kurumsal
yapı oluşturulmuştur. Bu dönemde yaratılan bütçe
içi ve bütçe dışı fonlar, özel hesaplar bugünkü kamu
finans yönetiminin ana sorunları olmaya devam
etmektedir.
4. İç Borçlanma Alt Yapısının Oluşturulması
1984 sonrası dönemde, para ve sermaye piyasalarını oluşturma
programı çevresinde kamu finansman açıklarının
finasmanı amacıyla Hazinenin ihale yönetimi ile
devlet iç borçlanma senedi satışı uygulaması
başlatılmıştır. Bu uygulamadan önce, Hazine
dönemsel ödeme ihtiyaçlarını karşılamak için Merkez
Bankası Avansını, çok sık olmamak üzere doğrudan
ihalesiz bankalara kağıt satışından sağladığı
tutarları kullanmıştır. İhale suretiyle kağıt satışı
Hazine'ye sınırsız kaynak sağlama imkanı
getirmiştir. İç borçlarıma konusunu disipline
edecek ciddi düzenlemelerin olmaması nedeniyle
Hazine istediği kadar kağıt satma ve kaynak sağlama
uygulamasını sürdürmüştür. Kamu açıklarının iç
borçlanma yoluyla kolayca finanse edilebilir olması,
harcamaların hızla artmasına, artan açıklar
nedeniyle borç stokunun yükselmesine, yükselen
borçlar nedeniyle borç faizlerinin bütçe için ciddi
büyük oluşturmasına, bu ciddi borç faizi yükleri
nedeniyle bütçe açıklıklarının daha da artmasına
neden olmuştur.
Kamuda ekonomi ve fınans yönetiminden, kamu harcama ve fınans
yönetiminden sorumlu kurumların, harcama
artışlarını, bu artışların borçlanmalarla finanse
edilmesini, artan borçlanma faizlerinin yeni açıklar
yaratarak açığı danada büyütmesi uygulamasını neden
engellemedikleri hususu önemle üzerinde durulması
gereken bir konudur. Kamunun sınırlı kaynaklarını
dikkate almadan harcamalarını olağanüstü boyutlarda
artırması, olağanüstü açıklar yaratması, olağanüstü
açıklan olağanüstü borçlanmalarla finanse etmesi,
olağanüstü borçlanmalardan kaynaklanan olağanüstü
faiz yükü ile açığı daha da arttırması ve iç
borçlarını sürdüremez noktaya gelmesi sürecinin
doğru sorgulaması gerekmektedir. Bu süreci doğru
sorgulamadan, doğru tanımlarla ortaya koymada, kamu
açıkları sorununa ve ekonomide yaşanan kaotik
sorunlara çözüm bulmak mümkün değildir.
5. Ekonomide Yaşanan Sorunların Temelinde Kamu
Harcamaları Yatıyor
Türkiye'de kamu harcamalarının (GSMH) oranı son yıllarda hızla
yükselmiş ve %56 seviyesine gelmiştir. Bu oran tüm
OECD ülkeleri içinde bir rekor oran olarak onaya
çıkmaktadır. Türkiye'ye 2001 yılında yaratılan
yaklaşık 184 katrilyonluk milli gelirin %56'sına
tekabül eden 103 katrilyon TL'si kamu tarafından
kullanılmaktadır. Bu düzeyde kamu harcamasının
%30'luk kısmı faiz harcamaları ile kamu
ücretlerinden oluşmaktadır. Merkezi hükümet
harcamalarının %60'ını faiz ve ücret gelirleri
oluşturmaktadır.
Son yıllarda kamu gelirlerinde önemli artışlar olmasına rağmen
toplam kamu gelirlerinin GSMH'ya oram %36'lar
seviyesindedir. Bu oranlar dikkate alındığında kamu
harca-malan ile gelirleri arasındaki fark (kamu
kesimi borçlanma ihtiyacı, PSBR) GSMH'ya oran
olarak %20-25 düzeyinin altına düşmemektedir. 2001
yılında bu oran %40'lar seviyesinde oluştuğu
hesaplanmaktadır.
Kamu açıklan nedeniyle bu düzeye yükselmiş borçlanma ihtiyacı,
ekonomideki finansal kaynakların kamu tarafından
büyük Ölçüde kullanılmasına, reel sektör için
kaynak kullanılmasına neden olmaktadır.
Son yıllarda ekonomideki finansal kaynakların %100'üne yakın kısmı
başta Hazine olmak üzere kamu kuruluştan tarafından
kullanılmaktadır. Kamu kesiminin olağanüstü
boyutlardaki finansal açığı ve buna dayalı
borçlanma ihtiyacı, reel faizlerdeki artışın ve çok
yüksek düzeyde seyreden kronik enflasyonun da temel
nedenini oluşturmaktadır.
Kamu kesimi finansman açığından kaynaklanan
yüksek enflasyon ve makro ekonomik dengesizlikler,
piyasa sistemi içinde varlığım ve faaliyetlerini
sürdüren reel sektör kuruluşları için temel
sorunları oluşturmaktadır. 1980'ler öncesinde
Ankara'nın yanlış piyasa konseptinden uzak,
müdahaleci kararlarından bunalmış olan özel sektör,
son yıllarda kamu finansmanından kaynaklanan ve
giderek derinleşen makro ekonomik dengesizliklerden
ve bu dengesizliklerin yarattığı belirsizliklerden,
risklerden ve olumsuzluklardan etkilenmektedir.
6. Kamu Harcamaları Sorununun Boyutları
1980 sonrası dönem politikaları içinde kamunun ekonomik ve ticari
faaliyetlerden çekilmesi ve bu yöntemle kamunun
küçültülmesi ilkesi benimsenmiştir. Kamu ekonomik
ve ticari kuruluşlarının özelleştirilmesine yönelik
idari ve hukuki yapı oluşturulmuştur. Özelleştirme
uygulamaları yoluyla devletin küçültülmesi yaklaşımı
başarılı olmamış, Özelleştirme İdaresi sorunlu pek
çok kamu kuruluşunun yönetiminden sorumlu bir
holding gibi yönetilmiştir. İdare kârlı pek çok
kuruluşun satışından elde ettiği kaynaklan,
sorunlu kuruluşların açıklan için kullanmış, kamu
kesiminde ciddi bir daralma ve küçülme
yaratamamıştır.
1980 sonrası dönemde kamu kesimi Organizasyon olarak ve personel
sayısı olarak büyüme trendini sürdürmüştür. Devletçi
yaklaşım içinde kamuda yeni binalar, taşıtlar,
sosyal tesis alanları edinimi ve kullanımı hızla
büyümüştür. Merkezdeki büyüme paralelinde mahalli
teşkilatlar, bölge teşkilatlan, belediye sayılan
olağanüstü artışlar kaydetmiştir. Bütçe dışı fonlar,
döner sermaye kuruluşları, özerk kurum ve kurullar,
belediye iktisadi teşekkülleri kamuda yeni gelişme
alanları olarak ortaya çıkmıştır.
Kamudaki organizasyon, idare ve personel sayısındaki artışa
paralel olarak kamu açıkları ve açıklarla bağlantılı
faiz ödemelerindeki açıklar kamu harcamalarında
olağanüstü artışlara neden olmuştur. Kamu
harcamalarının milli gelire oranı kriterine göre
Türkiye dünyada rekor düzeyde kamu harcaması yapan
ülke konumuna yükselmiştir.
Kamu harcamalarındaki olağanüstü artış ve bu artıştan kaynaklanan
açıklardaki artış makro ekonomik dengeleri
fevkalade olumsuz etkilemektedir. Kamu kesiminin
milli gelire oranla %55-60 düzeyinde kaynak
kullanması ve bu kaynakların etkinlik ve
verimlilikten uzak bir yapıda kullanılması
ekonomide genel verimlilik düzeyini de düşürmekte,
iç ve dış piyasalarda kuruluşların rekabet gücünü
kırmaktadır.
Türkiye ekonomisi bu büyüklükte kamu sektörü ve kamu harcama
düzeyi ile yoluna devam edemez. Kamunun bir bütün
olarak organizasyon, personel, fonksiyonlar
açısından mutlaka küçültülmesi, buna paralel
olarak kamunun ekonomide kaynak kullanımının
sınırlandırılması kaçınılmaz hale gelmiştir.
Kamuda harcama yönetiminde de çok ciddi sorunlar yaşanmaktadır.
Bütçe birliği ilkesi zedelenmiş, kamuda bütçe dışı
harcamalar giderek artmış, bütçe yanlış ve hatalı
ekonomik politikaların sonuçlarının yansıtıldığı
bir muhasebe dokümanı haline gelmiştir. Türk mali
yönetimi, bütçenin yapısı, kapsamı, hazırlanması,
görüşülmesi ve kabulü, uygulaması denetimi,
yönetimi, stratejik politika kararlan, programlarla
bütçelerin ilişkisinin kurulması, harcamalarda
hesap verilebilirlik, şeffaflık, harcamalarda
performans kriterlerinin oluşturulması ve ölçülmesi
konularında ciddi sorunlarla kaşı karşıyadır. Türk
bütçe sistemi ve harcama yönetiminin, hukuki,
kurumsal, teknik ve yönetsel boyutlarının sistematik
bir yaklaşımla gözden geçirilmesi ve yeniden
yapılandırılması ertelenemez bir öncelik haline
gelmiştir.
Gereğinden fazla büyütülmüş, israfın
verimsizliğin kaynağı haline gelmiş kamudaki hantal
yapının yaşatılması ve devlet adına bu yapının
ihtiyaçlarının öncelikle karşılanması bütçe
uygulamalarında her zaman öncelik taşımıştır.
Kamudaki idari yapının, cari harcamaların, personel
harcamalarının, oluşmuş ve oluşacak
yükümlülüklerinin karşılanması gereği kaynak
tahsislerinin en vazgeçilmez önceliğini
oluşturmakta bütçe harcama esnekliklerini tümüyle
yok etmektedir. Sürekli ve ertelenemez
yükümlülükler yaratan kamu idari yapısı, kamu
kaynaklarının bu yapı içinde kullanımı zorunlu
kılmakta ve genel ekonomi için çok büyük bir yük
oluşturmaktadır. Kamu kesiminde yeniden yapılandırma
stratejisinin öncelikle bu büyütülmüş yapının
küçültülmesi ve böylece kamu kaynaklarının bu
büyütülmüş yapı için zorunlu tahsisi ihtiyacının
ortadan kaldırılması gerekmektedir.
7. Kamu Kesiminde Yemden Yapılandırma Reformu
Stratejisi
Genel kamu sektörü, genel bütçeli kuruluşlar, bütçe içi fonlar 65
adet katma bütçeli kuruluş, yaklaşık 3000 döner
sermaye kuruluşu, 13 bütçe dışı fon, 3 dev
büyüklükte sosyal güvenlik kuruluşu, 3215 belediye,
81 özel idareden oluşan bir yapıya sahiptir.
Yaklaşık üç milyon çalışan için kamu kurumlan iş
veren konumundadır. Toplam kamu sektörüne dahil
kuruluşların yıllık harcama büyüklükleri ve kamu
gücüne dayalı gelir tahsilatları ve yarattıkları
yükümlülükler ve fînansal açıklar konusunda
sağılıklı ve kendi içinde tutarlı veriler elde
edilememektedir.
Genel kamu sektörü için görev yetki ve sorumlulukları da içeren bir
organizasyon şeması mevcut değildir. Çok çeşitli
bütçe yapılan içinde yönetilen kurumların kamu
hizmetlerine kalkılan yönünden fonksiyonel bir
analizi de yapılamamaktadır. Yaklaşık üç milyon
insan istihdam eden genel kamu sektöründe, ücret
yapısı verim ve etkinlik yönünden doğru analiz ve
değerlendirmeler de yapılamamaktadır.
Kamuya hizmet amacıyla çok farklı zamanlarda, çok farklı yapıda
yaratılmış olan bu dev organizasyon yapısının
tümüyle kamuda yaratılan finansal açığın ve
ekonomideki genel verim düşüklüğünün tek önemli
nedeni olduğu bilinmektedir. Milli gelire oran
olarak her yıl %20-25 seviyesinde açık ve borçlanma
gereği yaratılmasında bu yapı en temel etkeni
oluşturmaktadır.
Kamu harcamalarından kaynaklanan ve makro ekonomik göstergelerdeki
istikrarsızlığın nedeni olan bu dev yapının mutlaka
gözden geçirilmesi, küçültülmesi ve buna dayalı
olarak kamu harcamalarının ciddi ölçülerde
küçültülmesi gerekmektedir. Bu yapıda küçültülme,
kamuda tasarruf, etkinlik ve verimlilik ilkeleri
esasına dayalı yeniden yapılandırma
gerçekleştirilmeden kamu harcamalarının düşürülmesi
mümkün değildir. Kamu kesiminde reform ve yeniden
yapılandırma stratejisinin öncelikle bu hedefe göre
şekillendirilmesi gerekmektedir.
Bu yaklaşım ve içerikte bir strateji ve uygulama planı ortaya koyup
kamu kesimi küçültülmeden, kamu finasmanındaki
açıkların ortadan kaldırılması ve ekonomideki
krizlerin kalıcı olarak önlenmesi mümkün
olamayacaktır.
8. Genel Kamu Kesiminin Büyüklüğü Kamu Harcama
Düzeyinin Yüksekliğinde En Temel Etkeni
Oluşturmaktadır
Milli gelirin %55-60'ı seviyesindeki kamu harcamalarının
yönetiminde etkinlik ve verimlilik sağlanması da
önemle üzerinde durulması gereken bir husustur.
Yerinde, rasyonel, etkin ve verimli kullanılmayan
kamu harcamaları ciddi israfa ve ekonomide genel
verimliliğin düşmesinde neden olmaktadır.
Kamu kesiminde kaynak kullanımı bütçe
sistemleri aracılığı ile gerçekleşmektedir. İyi
işleyen bir bütçe sistemi, vergi ve vergi dışı
kaynakların sürdürülebilir bütçe açığının
karşılayabileceği kamu harcama büyüklüklerini doğru
saptamalıdır. Düşük enflasyon, istikrarlı borç/GSMH
oranı ve ödemelerde gecikme yaratmaması başarılı
bir bütçe yönetiminin göstergeleridir. Bütçe
sistemleri, başta Hükümet olmak üzere, karar
alıcılara, kaynak tahsisleri ve stratejik politika
önceliklerine göre finansman sağlanması konularında
doğru bilgiler üretebilmelidir. Keza, bütçe
sistemleri, kamu harcamalarında hesap verebiliri
iği, verimlilik ve etkinliği teşvik edici,
performans uygulamalarını destekleyici bir yapı
ortaya koymalıdır.
Kaynak:
Kemal Kabataş
|