Kamu Sektörünün Yeniden Yapılanma Gereği Üzerine
Bazı Gözlem ve Düşünceler
1980'li yılların başından bu yana
Türkiye ekonomisinin ciddi bir yapısal değişime
uğradığı genel kabul görmüş bir olgudur. Bu değişime
Paralel olarak özel sektör kuruluşları da gerekli
değişim sürecinden geçmektedirler. Ancak, aynı
durumu kamu sektörü için söylemek zordur. Özellikle
merkezi hükümet kuruluşlarının organizasyonları,
karar alma süreçleri, çalışma prosedürleri
kesinlikle yeniden ele alınmalı ve bu kuruluşlar
yeniden yapılandırılmalıdır. Son yıllarda, KİT’lerin
performanslarındaki kötüleşme, merkezi idaredeki
zaaflardan bağımsız olarak düşünülmemelidir.
Devletin rolünün yeniden tanımlanmasının gerekli
olduğu bir dönemde kamu kesiminin bu yeni role göre
yeniden yapılanmasının bir zorunluluk olduğuna
inanılmaktadır.
Mevcut insan gücü ve mali kaynakların etkin
kullanımı için kurumların kapasitesini geliştirmeyi
amaçlayan, kamu kesim geniş kapsamlı bir şekilde
yeniden yapılanmaya tabi tutulması, tüm alanlardaki
politikaların başarılı olabilmesi için hayati
derecede önemlidir. Çünkü, kamu yönetimindeki
eksiklikler ve zaaflar, ekonomide sapmalara neden
olduğu gibi, hükümetin performansını da zayıflatır.
Ekonomik yönetimin başarısı için, kaynak dağılımı ve
kaynakların verimli kullanımı esastır. Kaynakların
etkin kullanılamaması sonucu doğan kaynak israfları,
ekonomi politikalarının başarısını ciddi bir
şekilde engelleyecektir.
Bu
açıdan bakıldığında, en doğru ve mükemmel ekonomik
politikalar setinin başarısı bile, bunları
uygulayacak kuruluşların kurumsal kapasiteleri ile
personel kapasiteleri tarafından sınırlanacaktır.
Dolayısıyla, bu politikalar seti, aynı zamanda,
uygulayıcı kuruluşların kurumsal kapasitelerini
güçlendirerek daha etkin ve verimli çalışmalarını ve
uygun nitelikte personele sahip olmalarını
sağlayacak tedbirleri de mutlaka içermelidir.
Burada, "etkinlik" ve "verimlilik" terimleri
arasındaki anlam farkına dikkat etmek gerekir.
Etkinlik, verimlilik kavramına göre daha geniş
kapsamlı olup kurumların kendilerine doğru ve
üzerinde mutabakat sağlanmış hedefler tanımlama ve
belirleme kapasitelerini ifade eder. Bu çerçevede,
etkinlik kriteri, bil" kurum ya da kuruluşun kendi
standartlarına göre ne kadar başarılı olduğudur.
Verimlilik kriteri ise, doğru olup olmadıklarına
bakılmaksızın belirlenmiş hedeflere mümkün olan en
az kaynak kullanımıyla ulaşılıp ulaşılmadığıdır.
Türkiye'de kamu kesiminin verimliliğini ve
etkinliğini artırmaya yönelik bil" kamu kesimi
yeniden yapılanma reformu (KKYYR)'nun gerekli
olduğuna inanılmaktadır. KKYYR, şu üç bölümden
oluşmalıdır:
(i) kamu hizmetleri yönetimi ve/veya merkezi
hükümetin örgütlenmesinde, eleman çalıştırma, ücret,
maaş ve benzeri diğer teşvik sistemlerinde yapısal
değişimlere ağırlık verecek reorganizasyon
reformları
(ii) ekonomik ve mali yönetim reformları;
(iii)
mali sektör dışındaki sektörlerin (tarım, sanayi,
ticaret, ulaşım, sağlık, şehirleşme, yerel
yönetimler, konut sektörü gibi) yönetim reformları.
1
. Kamu Yönetimi Reformu
Kamu yönetimi reformuna, devletin hangi kurumlar ile
fiziksel veya insan gücü olarak hangi kaynaklara
ihtiyaç duyduğu ve amaçlarına ulaşmak için nasıl bir
yöntem izlenmesi gerektiği belirlenerek
başlanmalıdır. Fakat, mali sorunların yoğunluğu ve
büyüklüğü nedeniyle, maliyet azaltıcı tedbirler
birincil derecede önem taşımaktadır. Tedbirler, iki
geniş kategoride incelenebilir:
(i) kısa vadeli tedbirler, kamunun maaş ve ücret ödemeleri
ile istihdam politikalarının iyileştirilmesi
amacıyla alınacak ve kamu kesiminin hacmini ve
maliyetini kısıtlamaya yönelik bir tür acil önlemler
paketinden oluşur.
(ii) orta ve uzun vadeli tedbirler
ise genel olarak kısa dönemli maliyet azaltmaya
yönelik tedbirleri desteklemekle birlikte, esas
olarak kalıcı iyileşmeleri amaçlayan ve göreli
olarak daha uzun vadeye yayılması gereken geniş
kapsamlı çalışmaları ve tedbirleri kapsar. Burada
tedbirler arasında vade ayrımı bir öncelik tercihini
ifade etmemektedir. Kısa vadeli tedbirler,
belirlenmesinin, uygulanmasının ve dolayısıyla
sonuçlarının alınmasının kısa dönemde
gerçekleştirilmesi mümkün olan tedbirlerdir. Orta ve
uzun vadeli tedbirler ise, belirlenme, uygulama ve
sonuç verme bakımından göreli olarak daha uzun
vadeye ihtiyaç gösteren tedbirlerdir. Kamu yönetimi
reform programının eksiksiz ve tam olabilmesi için
her iki tür kısa ile orta ve uzun vadeli tedbirlerin
tümüne yer verilmelidir.
(i) Kısa Vade: Kamu Kesimi Ücret ve istihdam Reformu
Kamu hizmetlerinin finansmanı ve idaresi giderek
güçleşmektedir. Türkiye'de de olduğu gibi, pek çok
gelişmekte olan ülkede, kamu hizmetleri çok geniş
yer tutmakta, maliyeti çok yüksek olmakta ve verimi
çok düşük kalmaktadır. Özellikle yönetici
pozisyondaki kamu çalışanlarının motivasyonu ve
teşviki çok yetersiz kalmaktadır.
Kamu
sektörünün çok geniş yer tutması, geniş anlamda,
bazı alanlarda, devletin gereğinden fazla
büyümesini; çok fazla kurum ve kuruluşu bünyesinde
barındırmasını, bu kuruluşların çok geniş bir
sorumluluk yelpaze ine sahip olmalarını; dar anlamda
ise, kamu kurum ve kuruluşların ihtiyaçlarının çok
üzerinde eleman istihdam etmelerini ifade etmektedir
Kamu
sektörünün çok yüksek maliyetlerle çalışıyor olması,
kamu kesimi ücret ödemelerinin toplam gelirin ve
Gayri Safi Yurtiçi Hasıla'nın büyük bir kısmını
oluşturması anlamındadır. Konsolide bütçe personel
giderleri konsolide bütçe gelirlerine oranı 1986
yılında yüzde 25.7 iken, bu oran 1992 yılında yüzde
54'e yükselmiştir. Benzeri bir artış trendi Kitler
için de geçerlidir: 1986 yılında KİT'lerin personel
giderleri toplam gelirlerinin yüzde 10'u
civarındayken 1992 yılında yüzde 33'e ulaşmıştır.
Mahalli idareler için ise bu oranlar 1986 yılında
yüzde 22'den 1992 yılında yüzde 53'e yükselmiştir. Kamu
kesimi Ücret ödemelerinin fazlalığı diğer önemli ve
öncelikli kalemler için gerekli kaynakların
ayrılamamasına neden olmaya başlamıştır. Kamu kesimi
çalışanları için sağlanan motivasyonlar ve teşvikler
yetersizdir. Çünkü, kamu sektöründe çalışan orta ve
üst düzey yöneticilerin maaş düzeyleri aynı
konumdaki özel sektör çalışanlarına göre oldukça
düşüktür ve en yüksek ile en düşük ücret düzeyleri
birbirine çok yakındır. Ayrıca, atamaların
birçoğunda yeterlilikten çok politik kriterler ağır
basmaktadır.
Kamu çalışanlarının çoğunun veriminin düşük olması;
görevlendirildikleri işin gereklerini tam anlamıyla
yerine getirememeleri, başka bir ifadeyle, işlerinde
etkin olamamaları, görevlerini eksik olarak,
gecikmeyle ve yüksek maliyetle yerine getirmeleri
anlamındadır.
Mevcut sistemde kamu çalışanlarından görevlerini
yerine getirmeyenlerin gerçek anlamda
cezalandırılması mümkün değildir. Ancak, aksine, iş
yapmaya çalışırken yapılabilecek hataların cezası
ise oldukça ağır olabilmektedir. Bu durum ise kamu
çalışanlarını iş yaparak hata yapma dolayısıyla
cezalandırılma riski almak yerine iş yapmamaya
teşvik etmektedir. Söylenmek istenen, yapılacak
hataların hoş görülmesi elbette değildir; iş
yapmayanın, hatta işi zamanında, gerektiği gibi
yapmayanın cezalandırılmasının, buna karşılık işini
beklenenin ötesinde iyi yapanın ödüllendirilmesinin
motivasyon sağlamak açısından gerekli olduğudur.
Ayrıca, kamu çalışanlarının ücret düzeylerinin çok
düşük olmasına karşın toplam ücret ödemelerinin
yüksekliği şaşırtıcıdır. Kamu sektörü reel
ücretleri, özellikle kamu kesimi maaşları Devlet
Planlama Teşkilatı verilerine göre 1 990 yılına
kadar reel olarak 1983 yılı düzeyinin epey altında
seyretmiştir. 1990 yılında reel olarak 1983 yılı
düzeyini ancak yakalayan ücretler, bu yıldan sonra
bir artış trendine geçmiştir Söz konusu dönemdeki
ücret düzeyi, vasıfsız işçilerin ücretlerini
yoksulluk sınırı üzerinde koruyabilmek, ya da
ihtiyaç duyulan nitelikli personeli kamu kesiminde
tutabilmek için gereken ücret düzeyinden çok uzak
bir ücret düzeyidir. Reel ücretler düzeyi, enflasyon
oranı, ücret ayarlamalarının yapısı ve sıklığından
önemli ölçüde etkilenmektedir. Reel ücret
düzeyindeki azalışlar, ücret dışı gelir ve çeşitli
ödeneklerle kısmen telafi edilmeye çalışılmıştır,
ancak bu uygulamalar ücret sisteminin şeffaflığını
yok ederek, her kurum ya da kuruluşa özgü bir ücret
sisteminin oluşmasına neden olmuştur. Yine Tablo
2'den görülebileceği gibi kamu sektörü reel ücret
düzeyi, özel sektör reel ücret düzeyinin altında
kalmıştır. Ayrıca, üst kademe ile alt kademe
ücretleri arasındaki farkın düşüklüğü, kamu
sektöründe orta ve üst düzey pozisyonlar için
nitelikli personel bulunmasında ya da mevcut
nitelikli personelin korunmasında önemli bir engel
oluşturmaktadır.
İzlenecek Yöntemler
Kısa vadeli tedbirler çerçevesinde atılması gereken
başlıca adımlar şunlardır:
kadroda bulundukları halde, göreve gelmeyen kamu
çalışanlarının tasfiyesi,
kamu kesimindeki boş kadroların iptali,
geçici veya mevsimlik olarak alınan işçilerin
sayısının azaltılması,
belirli bir hizmet süresini doldurmuş kişilerin
emekliliğinin sağlanması,
-
yeni personel alımlarının geçici bir süre
durdurulması,
-
eğitim ve öğretim kurumlarından kamu hizmetine
otomatik geçişin önlenmesi,
-
ücret ve maaş sisteminde otomatik artışın ve
ilerlemelerin kaldırılması,
-
gerekenden fazla sayıdaki kamu çalışanlarının
çeşitli teşviklerle gönüllü emekliliklerinin
sağlanması,
Ayrıca, yukarıda sayılan bu adımları destekleyecek
tekniklerden bazıları şunlardır:
-
kamu kesimi çalışanları sayımları,
-
maaş ödemelerinde bilgisayar kullanımı,
-
kamu çalışanlarının bazılarına uygulanacak
yeterlilik testleri,
-
işini kaybedecekler için düzenlenecek etkin eğitim
ve yeni iş kurmalarında yardımcı olmak amacıyla
sağlanacak kredi programları,
-
ücret sisteminin yeniden düzenlenerek, en düşük ile
en yüksek ücret arasındaki farkın düşüklüğünün ve
ödeme farklılıklarının giderilmesi ve ücret
sisteminin basitleştirilmesi,
-
maaş ve ücretlere ek imkanlar sağlanması,
-
çalışanların verimli olmaları için yeteneklerine ve
birikimlerine uygun alanlarda değerlendirilmeleri,
(ii)
Orta ve Uzun Vade: Kamu Yönetimi Reformu
Kısa vadeli çözümler kamu sektöründeki ücret ve
istihdam uygulamalarındaki aksaklıkları gidermeye
çalışır. Ancak, yukarıda tartışılan kısa dönemli
tedbirlerle birlikte orta ve uzun vadeli tedbirler
de odak noktasını oluşturmalıdır. Orta ve uzun
vadeli tedbirler, daha detaylı, uygulanmaları daha
geniş zamana ihtiyaç gösteren ve kamu yönetiminin
etkinliğini ve verimliliğini kalıcı olarak
iyileştirmeyi amaçlayan tedbirlerdir. Tedbirlerin
temel amacı, kamu kesiminde personel politikası
oluşturma ve geliştirme kapasitesinin yaratılması
veya güçlendirilmesidir. Yukarıda tartışılan kısa
vadeli çözümlerin sonuçlarının kalıcı olabilmesi
için kurumsallaşmanın sağlanması kaçınılmazdır. Uzun
vadeli tedbirler ise kurumsallaşmayı
hedeflemektedir.
Uzun vadeli yaklaşımın amaçları arasında aşağıdaki
hususlar sayılabilir:
-
Kamu yönetiminde, uygun ve şeffaf kariyer gelişim
programlarına da yer veren personel bilgi ve
yönetim sistemlerinin, eğitim sistemlerinin ve
etkin performans değerleme sisteminin
geliştirilmesi,
-
Personel denetimi,
-
Kamu çalışanları ile ilgili tüm mevcut yasal
düzenlemelerin gözden geçirilerek basitleştirilmesi,
-
Yönetime uygun kişilerin getirilmesi, bu kişilerin
görevlerinde kalmaları için gereken teşviklerin ve
motivasyonun sağlanması, iş koşullarının daha
rekabetçi ve ödüllendirici bir hale dönüştürülmeleri
için gerekli tedbirlerin alınması ve düzenlemelerin
yapılması.
Uzun Vadeli Yaklaşımın Unsurları
(a)
Veri Toplama ve Analiz
Veri toplamada ilk etap, durum tesbiti, diğer bir
deyişle, kamu çalışanlarının sayısı, kişisel
nitelikleri, becerileri, hizmet süreleri ve ücret
düzeylerinin belirlenmesidir. Veri toplama ve analiz
aşaması, uygulamada zaman alıcı ve pahalı bir yöntem
olmasına rağmen, personel bilgi ve yönetim
sisteminin kurulması için gereken veri tabanını
oluşturulmalıdır. Bu da;
veri kayıt sürecinin iyileştirilmesi,
sürekli bir veri toplama ve toplanan verilerin
birleştirilmesini amaçlayan bir sistemin
oluşturulması,
oluşan personel verilerinin analizini
kapsamaktadır.
(b)
Fonksiyonların Geçirilmesi
Bu incelemeler, aslında merkezi hükümet teşkilatları
arasından seçilen bir grup veya öncelik sırasına
göre belirlenecek kurumların organizasyonlarının
gözden geçirilmesidir. Asıl amaç, kurumlardaki
personel sayısı ve niteliği ile kurumların görev ve
fonksiyonları arasında uygun eşlemenin yapılmasını
sağlamak olmalıdır.
Bu
incelemeler aynı zamanda
İşin yapılıp yapılmadığının denetimini,
Organizasyon ve metot çalışmalarını,
Bütçe analizlerini de içermelidir.
(c) Eğitim
Memurların işyerinde ya da yurtdışında kısa süreli
kurslarda eğitim görmeleri, kamu hizmeti yönetim
reform paketinin bir parçası olmalıdır. Kamu
kesiminde eğitim, kalitenin artmasına ve kalifiye
olmayan eleman sayısının azalmasına yardımcı olur.
Eğitim programlarının arzulanan sonuca ulaşmak için
gerekli, fakat yeterli olmayacağı açıktır. Hayati
önem taşıyan husus, kendisini sürekli yenileyen ve
idarecilik alanında yetişmiş olan personelin, kamu
hizmetinde devam etmeleri için gereken motivasyon ve
teşviklerin yetersiz olmasıdır. Bu yüzden, bu
kişiler için teşvik, maaş ve ücret sistemlerinin
iyileştirilmesi ve istihdam programlarının
geliştirilmesi ve performans değerlendirilmesi
yoluna gidilmesi gereklidir.
ii.
Ekonomik ve Mali Yönetim Reformu
Ekonomik ve mali yönetimden sorumlu kamu kurum ve
kuruluşlarının verimliliği aşağıdaki yollarla
sağlanmaya çalışılmalıdır:
Kamu yatırımları programlama sürecinin
iyileştirilmesi,
Orta ve uzun vadeli ulusal strateji planlaması için
kurumsal mekanizmaların geliştirilmesi,
Ekonomik politikayı belirleyen organların ve
kurumların güçlendirilmesi ve/veya oluşturulması,
Vergi ve gümrük idarelerinin iyileştirilmesi için
kurumsal mekanizmaların geliştirilmesi,
Kamu sektöründeki satın alma, denetim ve muhasebe
sistemlerinin ve konuya ilişkin yasal düzenlemelerin
gözden geçirilerek yeniden düzenlenmesi,
Bütçe'nin hazırlanmasında görev alan kurumların
yeniden düzenlenmesi ve bütçe uygulama
prosedürlerinin gözden geçirilerek iyileştirilmesi,
Nakit ve borç idaresinin geliştirilmesi.
Bu hususların her biri ayrı birer yazı konusu
olacabilecek kapsamda olduğundan burada detaylı
olarak tartışılmayacaktır.
Sonuç
Ülkemizin Avrupa Birliği ile gümrük birliğine
gitmeye hazırlandığı ve globalleşmenin hedef olarak
belirlendiği şu günlerde, gümrük birliğinin basit
bir gümrük mevzuatı uyumu ile sınırlı olmadığı
bilinmelidir. Bu aslında ekonomik entegrasyon
anlamına gelmektedir. Ekonomik entegrasyondan
ülkemizin yarar sağlamasının birincil koşulu ise
ekonomik istikrardır.
Entegrasyon sürecinde ekonominin her alanında
alınacak mikro ve sektörel politikaların başarısı
için istikrarlı bil' makroekonomik ortam mutlaka
sağlanmalıdır. Mikro ekonomik ve sektörel
politikalar tekel kendi alanlarında doğru ve tutarlı
politikalar olsa bile, istikrarlı bil' makroekonomik
ortamın yokluğu halinde başarısız olmaları ihtimali
çok yüksektir. Enflasyonu yüksek ve cari işlemler
açığı büyük olan ülkelerde, ekonomi politikalarının
önceliği enflasyonu ve cari işlemler açığını
düşürmek olmalıdır. Sadece, makro ekonomik
dengelerin yeniden sağlandığı bil' ortamda doğru
mikro ve sektörel politikaların hedeflerine ulaşması
mümkündür.
Enflasyon düşük ve tahmin edilebilir, reel faiz
oranları uygun ve makul, reel döviz kurları
rekabetçi ortamı destekleyici ve öngörülebilir, kamu
tasarrufları ekonominin kaynak dengeleriyle uyumlu,
ve nihayet ödemeler dengesi açığı makul düzeylerde
olduğunda, alınacak diğer bütün ekonomik önlemlerin
etkinliği ve dolayısıyla başarı şansı yüksek
olacaktır.
Makroekonomik dengesizliklerin hüküm sürdüğü bir
ekonomide en önemli bozukluk, bu dengesizliklerin
kendisidir. Bu tür ülkelerde, kamu açıklarını
azaltmayı ve etkinliği artırmayı amaçlayan kamu
sektörü reformu en öncelikli konu olmalıdır. Çünkü
bu tür ülkelerde, kamu açıklarında ciddi bil' azalma
makroekonomik dengelerin yeniden sağlanması için
kaçınılmazdır. Kamu sektörü reformu ise yukarıda
anahatlarıyla, çerçevesini çizmeye çalıştığımız kamu
kesimi yeniden yapılanma reformunu da içermelidir.
Aksi takdirde, kamu yönetimindeki zaaflar sürdükçe
kamu açıklarında sağlanabilecek azalmanın
dolayısıyla ekonomik istikrarın kalıcı olma şansı
hemen hemen hiç yok gibidir.
Kaynak: Cüneyt Sel – Hazine ve Dış Ticaret
Müsteşarlığı