Kamu Para Akımının
Yönetimi ve Para Politikası
"Bir toplumun mevcut temellerini alt üst etmenin,
o toplumun parasının değerini bozmaktan daha
kesin, daha ince bir şekli yoktur" John Maynard
Keynes
Kamu Para
Akımının Yönetimi
Kamu para akımının yönetimi, Hazine'nin bilinen en
eski işlevlerinin başında gelir. Kısaca şöyle
tanımlanabilir; kamu kesiminin veya daha dar
anlamda Devletin, elinde bulunan para ve parayı
temsil eden belgelerin saklanması,
değerlendirilmesi (nemalandırılması) ve kullanımının
planlanması ve yürütülmesi faaliyeti.
Klasik Hazine işlevlerinin en önemlisi olarak kabul
edilen "Devlet gelir ve giderlerinin zaman ve yer
itibariyle uyumlandırılmasının sağlanması" işlemi
dar anlamda kamu para akımının yönetilmesi kavramı
ile çakışır. Dar anlamda deyimini kullanıyoruz
çünkü geniş anlamda borç yönetimi de kamu para
akımının yönetimi genel kavramının bir parçasını
oluşturur. Ancak borç yönetimi önemi ve karmaşık
tekniği gereği ayrıca ele alınıp incelenmeye ihtiyaç
gösterdiğinden bu alt kesimde kamu para akımı
yönetimini dar anlamıyla ele almayı uygun
görüyoruz.
Devlet Hazinesi'ne çeşitli kaynaklardan ve çeşitli
nedenlerle para girişi olur. Bu kaynakları özetle
aşağıdaki şekilde sıralamak mümkündür;
(i) Vergi, resim, harç gibi zorunlu gelirlerin
tahsil edilmesi,
(ii) Devletin taşınmaz mallarının satışı,
kiralanması veya başka bir şekilde işletilmesinden
sağlanan gelirler,
(iii) Devletin çeşitli iktisadi işletmelerinden
(kamu iktisadi teşebbüsleri, çeşitli özel kesim
şirketlerindeki iştirakleri, döner sermaye
işletmeleri v.b. )elde edilen ve Hazine'ye
devredilen karlar, temettü gelirleri v.b,
(iv) Kamu mülkiyetindeki iktisadi işletmelerin
çeşitli yöntemlerle özelleştirilmesinden elde
edilen gelirler,
(v) İç ve dış borçlanmalarla sağlanan imkanlar,
(vi) Çeşitli iç ve dış hibeler ve yardımlar,
(vii) Devletin mülkiyetinde bulunan taşınır malların
satış, kiralanma veya diğer şekillerde
işletilmesinden sağlanan gelirler,
(viii) Kamu parasının yatırıldığı bankalardaki
hesaplar ve tahvil gibi kaynaklardan elde edilen
faiz vb getiriler,
(ix) Devlete ait bazı tekel hakları ve imtiyazların
belirli kurum ve kuruluşlara kullandırılmasından
elde edilen gelirler,
(x) Değerli kağıtların (kira kontratosu, noter
senedi vb gibi) satışından elde edilen gelirler,
(xi) Vergi cezaları, trafik cezaları ve diğer para
cezaları.
Bu ve benzeri gelirler Hazine'ye para girişinin
kaynaklarını oluşturur. Genel kabul görmüş uygulama,
bu kaynakların tek ve merkezi hazinenin kasalarına
veya hesaplarına girmesi şeklinde olmakla birlikte
bu uygulamanın bazı istisnaları da vardır.
Hazine'nin başlıcaları yukarıda sayılan gelirleri,
belirli istisnalar dışında (hibeler, yardımlar,
bağışlar, özelleştirme gelirleri gibi), genellikle
süreklilik gösteren gelirlerdir. Örneğin vergi,
resim, harç gelirleri, taşınmaz malların kira ve
işletilme gelirleri, kamu teşebbüslerinin karları
gibi gelirler genellikle sürekli olarak tekrar eden
gelirlerdir.
Devlet Hazinesi'nin bu sayılan gelirlerinin yanında
bir bölümü sürekli bir bölümü de geçici nitelikte
giderleri vardır. Bu giderler, ülkeden ülkeye farklı
ve kamu kesiminin, ya da daha dar anlamda Devletin,
tuttuğu yerin genişliğine bağlı olarak şekillenen
bir yapı içinde bulunurlar. Devletin süreklilik
gösteren giderlerini başlıca şu kalemler etrafında
toplamak mümkündür;
(i) Kamu kesiminde görevli memur ve işçilerin maaş,
ücret, yolluk, hastalık ve tedavi giderleri,
(ii) Devletin doğrudan yürüttüğü yatırım
faaliyetlerinin gerektirdiği giderler,
(iii) Çeşitli sübvansiyonlar ve destekleme
giderleri,
(iv) Devlet hizmetlerinin gerektirdiği mal ve
hizmetlerin satın alınması veya kiralanması
karşılığı yapılan ödemeler,
(v) Devletin iç ve dış borçlanmalarının vadesi gelen
anapara ve faiz ödemeleri.
Yukarıda sayılan ve süreklilik gösteren Devlet
giderlerinin yanısıra bazı Devlet giderleri de
geçici bir yapı sergiler. Bunlara örnek olarak da
şunları saymak mümkündür;
(vi) Başka Devletlere veya uluslararası kurumlara
yönelik hibeler ve yardımlar,
(vii) Savaş ve diğer olağanüstü hallerin
gerektirdiği çeşitli giderler,
(viii) Çesitli tazminatlar.
Devletin süreklilik gösteren giderleri, hemen her ay
belirli günlerde tekrarlanır. Bu nedenle bu
giderlerin aksamaya meydan verilmeksizin
yapılabilmesi, belirli bir planlama ve programlama
gerektirir. Oysa geçici giderler planlanamaz. Bu
nedenle Devletin zaman içinde ortaya çıkan geçici
nitelikli giderlerinin karşılanabilmesini sağlamak
için, ya sürekli giderlerinden tasarruf ederek ya da
çeşitli yöntemlerle gelirlerini arttırıp bu geçici
nitelikteki giderlerini karşılaması gerekir. Genel
olarak bu gibi geçici gider artışlarını karşılamanın
yolu, borçlanmayı arttırarak giderin geçicilik
karakterine uygun geçici bir finansman tekniğini
kullanmaktır.
Asıl olarak üzerinde durulması gereken Devletin
süreklilik gösteren giderleridir. Hazine bu
giderlerin hemen hemen hep aynı zamanlarda
yapılmasından sorumludur. Devletin bazı
giderlerinin ödenmesi gerektiği anda para
yetersizliği nedeniyle ödenmeyerek bir süre
ertelenmesi imkan dahilinde olduğu halde bazı
giderlerinin zamanında ödenmeyerek kısa bir süre
için dahi ertelenmesi mümkün değildir. Örneğin
Türkiye uygulamasına bakıldığı zaman çiftçi
borçlarının veya müteahhitlerin alacaklarının
vadesinde ödenmeyerek bir süre ertelendiği, bunların
bir bölümüne erteleme nedeniyle belirli faizler
ödenirken bir bölümüne hiç bir faiz ödenmediği
görülmektedir. Buna karşılık geleneksel olarak
Devlet Memurlarının maaşlarının ödenmesinin
geciktirilmesi söz konusu olmamaktadır. Aynı
şekilde Devlet borçlarının anapara ve faiz
ödemelerinin de geciktirilmesi söz konusu olamaz.
Zira böyle bir gecikme borçların ertelenmesi
anlamına gelir ve alacaklı ile görüşüp anlaşmadan
bunun tek taraflı yapılması halinde bir daha
Devletin borçlanmasını çok zorlaştırır. O halde
genel olarak Devlet giderlerinin yapılmasının
sürekli bir işlem olduğu ve bazı istisnalar dışında
ertelenmesinin pek kolay olmadığı ortaya
çıkmaktadır.
Devlet gelirlerinin toplanması ise, giderlerde
olduğu gibi bir süreklilik göstermez. Bazı Devlet
gelirleri sürekli bir şekilde tahsil edildiği halde
büyük kapsamlı olanları, tahsil kolaylığı sağlamak
ve tahsil maliyetlerini düşük tutmak amacıyla
taksitler halinde tahsil edilir. Örneğin trafik
cezaları, para cezaları, ücretlilerin gelirlerinden
stopaj yoluyla alınan vergi kesintileri, katma değer
vergisi gibi bazı gelirler, günlük olarak olmasa
bile aylık bir dönem itibariyle bir süreklilik
sergilemektedirler. Bu aylık süreklilik dahi
Devletin her gün yapması gereken giderleri ile zaman
itibariyle bir uyumsuzluk yaratırken, daha büyük
bir zaman uyumsuzluğu gelir vergisi, kurumlar
vergisi gibi yılda 3 taksitte tahsil edilen ve
önemli miktar tutan gelirlerden dolayı ortaya çıkar.
Konu hibe ve yardımlar gibi kalemlere gelince
uyumsuzluk en üst düzeye ulaşmış olur. Çünkü bu
gelirler, tümüyle geçici bir nitelikte olduğu gibi
yılda bir veya iki kez tahsil edilen ve genellikle
tahsil zamanları da önceden pek fazla tahmin
edilemeyen gelirlerdir. Devlet giderlerindeki genel
eğilimin süreklilik olmasına karşılık Devlet
gelirlerindeki genel eğilimin düzensiz bir akım
görünümü izlemesi, bu iki kalem arasında finansman
dengesinin kurulmasını zorlaştırır.
Öte yandan aynı uyumsuzluk, gelirlerin toplandığı ve
giderlerin yapıldığı yerlerin farklılığı nedeniyle
de ortaya çıkabilir. Gerçekten de bazı bölgelerde
gelir fazlaları, bazı bölgelerde ise gider fazlaları
oluşabilir. Bu durumda gider ve gelir fazlalarının
yer itibariyle uyumlandırılması sorunu ortaya çıkar.
Eskiden bu denkleştirme işlemi, fazla veren
bölgeden eksik veren bölgeye para taşınmak suretiyle
oldukça güç koşullar altında gerçekleştirilirken,
bankacılık sisteminin geliştiği günümüzde banka
hesapları üzerinden gerçekleştirilen talimatlarla
olmaktadır.
İşte bu iki yönlü, zaman ve yer itibariyle,
uyumlandırma, Hazine'nin klasik görevi olan kamu
parasının yönetimi işlevinin temel taşını
oluşturmaktadır.
Gelir ve giderlerin zaman ve yer itibariyle
uyumlandırılması, ya tümüyle merkezden veya hem
merkezden hem de taşradan yönetim yöntemleriyle
sağlanabilir. ABD Hazinesi, ABD Merkez Bankası'nda
bir mevduat hesabı bulundurmakta ve ödemelerini ya
bu hesap üzerine çek keserek ya da bu hesaptan
ilgili hesaplara aktarma yoluyla yapmaktadır. Söz
konusu mevduat hesabının girişlerini ise,
Hazine'nin, ABD genelinde, vergi gelirlerini ve
tahvil, bono satış hasılatını tahsil etmekle
görevlendirdiği 15000 i aşkın kurumdaki
hesaplarından yapılan aktarmalar oluşturmaktadır
ABD uygulaması daha çok karma yönteme uygundur.
Türkiye' de de karma yöntem uygulanmaktadır.
Para
Politikasının Özü
Para politikası, genel olarak, para arzını ve para
talebini, ekonominin genel gidişine bağlı olarak,
denetlemek suretiyle fiyat istikrarını sağlamayı
hedefleyen bir ekonomi politikası çeşididir. Para
politikasının temel amacını, para ve kredi
genişlemesini, büyüyen bir ekonominin uzun dönemli
ihtiyaçlarına uygun oranda ve fiyat istikrarı ile
paralel olarak yürütülmesi olarak ortaya koymak
mümkündür.
Bu politikanın para arzının denetimine ilişkin
bölümü, piyasaya sürülecek para miktarını, fiyat
istikrarını bozmayacak şekilde fiziksel büyümeyle
orantılı tutmak; para talebinin denetimine ilişkin
bölümü ise, piyasadaki fazla likiditeyi geri çekmek
amaçlarına yöneliktir. Her iki bölüm de sonuç
olarak, piyasadaki fazla paranın aşırı talep
yaratması nedeniyle enflasyonist baskılara yol
açmasını gidermek nihai amacını taşır.
Kaynak: Dr. Mahfi Eğilmez
|