Türkiye Ekonomisi
Dünya Ekonomisi
Osmanlı Ekonomisi
Finansal Ekonomi
İşletme Ekonomisi
Hizmet Ekonomisi
Kalkınma Ekonomisi
Tarım Ekonomisi
Borsa ve Yatırım
Ekonomi Sözlüğü
Ekonomi Ders Notları
Ekonomi Düşünürleri
Genel Ekonomi Soruları
Özel İstatistik Arşivi
Özel İktisat Konuları
Açık Öğretim İktisat
Ekonomi Kurumları
Kamu Yönetimi
Kamu (Devlet) Maliyesi
Sigortacılık Konuları
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

Türkiye'de Kamu Paylarının Yönetimi Üzerine Değerlendirme 

Türkiye’de kamu paylarının yönetimi uzun bir süreden beri son derecede yanlış bir şekilde yürütülmektedir. Yanlış yönetim dayanaklarını bulabilmek için bu teşebbüsleri özel kesim kuruluşları ile karşılaştırmak gerekir. Cevabını aramamız gereken soru şudur; aynı konularda iş yapan özel kesim kuruluşları karlı ve verimli çalışabilirken, kamu iktisadi teşebbüsleri niçin karlı ve verimli çalışamamaktadır? Bu sorunun cevabını bulabilmek için ön­celikle özel kesim kuruluşları ile kamu iktisadi teşebbüsleri arasındaki te­mel farkları belirlemek gerekmektedir. Bu farkların en önemlileri şunlardır:

(i) Özel kesim kuruluşları hiçbir tartışmaya yer bırakmayacak şekilde Türk Ticaret Kanunu'na tabidirler. Oysa kamu iktisadi teşebbüsleri kendi çerçeve kanunlarında çizilen ve Türk Ticaret Kanunu'ndan oldukça farklı olan kurallara tabidirler. Bu nedenle de sermayeleri paylara bölünememiştir. Pay sahibi tek (Hazine) olduğundan, özel kesim kuruluşlarından farklı olarak bir paysahipleri genel kurulu ve dolayısıyla kendi denetçileri bulunmamakta, hisse senetleri olmadığı ve borsada işlem görmediği için, gerçek değerleri belirlenememektedir.

(ü) Özel kesim kuruluşlarının denetimi, paysahipleri genel kurul tarafın­dan seçilen denetçilerin düzenleyecekleri rapor üzerine genel kurul aracılığıy­la yapılmakta, yönetim kurulunun aklanıp aklanmaması bu kurulda ve büyük ölçüde ekonomik ve ticari konularda gösterilen başarı ve başarısızlık­lar gözönünde tutularak kararlaştırılmaktadır. Kamu iktisadi teşebbüslerinde denetim Anayasa'nın çizdiği çerçeve içinde TBMM Kamu iktisadi Teşebbüs­leri Komisyonu aracılığıyla yürütülmektedir. Bu komisyon, denetiminde esas olarak, Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu'nun tek tek kamu iktisadi te­şebbüsleri için düzenlediği raporları ele almakta ve bu raporlardaki tespitler üzerinden denetimini yapmaktadır. Bu komisyonda yapılan denetim esas ağırlığı itibariyle teknik olmaktan çok siyasal bir denetimdir. Bir kamu iktisa­di teşebbüsünün yönetiminin ilgili dönem için aklanması veya aklanmaması bu komisyonun önerisi üzerine TBMM Genel Kurulu tarafından kararlaştırıl­maktadır. Doğal olarak denetimin siyasal olduğu bir ortamda, kamu iktisadi teşebbüsleri yönetimlerinin teknik kalması mümkün olamamaktadır. Yöne­timler, dönem sonunda hesaplarını kabul ettirebilmek için TBMM'nin ve do­ğal olarak siyasal iktidarın ve hatta komisyonda yer alan muhalefet partileri milletvekillerinin büyük etkisi altında kalmakta ve piyasanın işleyişi doğrul­tusunda ekonomik ve ticari kararlar almaktan çok siyasal iktidarın tercihleri doğrultusunda kararlar almaya yönelmektedirler. 

(iii) Özel kesim kuruluşlarında çalışanlar iş Kanunu hükümlerine tabi ol­dukları halde, kamu iktisadi teşebbüslerinde çalışanların çoğu, yine Anaya­sa hükümleri gereği, Devlet Memuru statüsünde istihdam edilmektedirler. Devlet memurlarının iş güvencelerinin işçilere göre çok daha fazla olduğu Türkiye'de, bu elemanların gerektiğinde işten çıkarılması mümkün olama­makta, böyle olunca da zarar eden bir kamu iktisadi teşebbüsü eleman azalt­ma yöntemine başvuramamaktadır.

(iv) Özel kesim kuruluşlarında işin sahibi bellidir. Şirkete sermayeyi kim koyduysa, ya da sermayenin büyük miktarını pay olarak kim elinde tutuyor­sa işin sahibi odur ve dolayısıyla başarısızlığın hesabını o sorar. Oysa kamu iktisadi teşebbüslerinde böyle açık seçik bir sahiplik söz konusu değildir. Bu teşebbüslere sermayeyi Devlet adına Hazine koymakta, fakat yönetimleri büyük ölçüde bağlı oldukları bakanlık ve dolayısıyla siyasal iktidarın elinde bulunmaktadır. Denetimi ise Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu kanalıy­la TBMM yapmaktadır. Bir başka deyişle sermayeyi koyan, yönetimi şekil­lendiren ve denetimi yapan hep Devletin farklı birimleridir ve bunlar siyasal kararlar çerçevesinde işi ele almaktadır.

Denetimin siyasal olduğu, finansmanın önemli bölümünün doğrudan ya da dolaylı olarak Devlet eliyle sağladığı bir kuruluşta yönetimin siyasetten soyutlanması mümkün değildir. Zira sonuçta, hesabını siyasal olarak vere­cek olan bir kamu iktisadi teşebbüsünün yönetimi, bu hesabı kolay verip ak­lanabilmek için, siyasal iktidara yaklaşmak ve onun talimatları doğrultusun­da uygulama yapmak zorundadır. Öte yandan bu teşebbüslerin yönetim ku­rulu üyeleri de büyük çoğunluk itibarıyla siyasal tercihlere göre atanmakta ve kararlarını teknik olmaktan çok siyasal etkilere göre almaktadırlar. Bir ör­nek olarak Toprak Mahsulleri Ofisi'nin durumunu ele alalım. 

Toprak Mahsulleri Ofisi'nin destekleme alımı yapmakla yükümlü tutuldu­ğu maddelerin başında buğday gelmektedir. Buğdayın destekleme alım fi­yatları siyasal iktidar tarafından verilir ve Tarım Bakanlığı aracılığıyla Toprak Mahsulleri Ofisi'ne talimat olarak iletilir. Türkiye'de ekmek ve un fiyatı önemli bir gösterge olarak kabul edildiği için, buğday satış ve ihraç fiyatları da siyasal iktidarca aynı yöntemle belirlenir. Ote yandan Toprak Mahsulleri Ofisi'nin eleman alması, mevcut elemanlarını işten çıkarması vb gibi istih­dam politikaları da siyasal iktidarca karara bağlanır. Ofis, hükümetin yetkili makamlarının iznini almadan ne bir kişiyi istihdam edebilir ne de bir kişinin işine son verebilir. Bir başka siyasal müdahale Ofisin yapacağı yatırım gider­leri dolayısıyla ortaya çıkar. Toprak Mahsulleri Ofisi'nin yapacağı yatırım miktarı da siyasal iktidarın iznine tabidir. Hatta daha da ileri giderek siyasal iktidar Ofise belirli bazı yatırımları yapmasını empoze edebilir. Bütün bu müdahalelerin ötesinde Toprak Mahsulleri Ofisi'nin dönem sonu hesaplarının ve faaliyetlerinin denetlenmesi de yukarıda açıklandığı şekilde siyaset ağır­lıklı olarak yapılır. Böyle bir ortamda Ofis yöneticilerinin herhangi bir insiya­tif üstlenmelerini ve dolayısıyla kuruluşu kar ettirebilmek için önlem almala­rını beklemek mümkün değildir. Bu örnek küçük bazı değişikliklerle bütün kamu iktisadi teşebbüsleri için geçerlidir.

Bu söylediklerimizin özeti olarak kamu iktisadi teşebbüslerinin Türki­ye'de ekonomik ve ticari kurallara göre değil siyasal kararlara göre işletil­diğini bir kez daha vurgulamak yararlı olacaktır.

En büyükleri 1960, 1984 ve 1992 yılında yapılan ve büyük ölçüde af ni­teliği taşıyan tahkim kanunu uygulamaları da bu teşebbüslerin mali disiplin­lerini kaybetmelerinde önemli rol oynamıştır. Belirli aralıklarla borçları silinen teşebbüslerin, birbirlerine olan borçlarını ödemeye gayret göstermeleri için ortada hiçbir neden kalmamaktadır. Tahkim uygulamaları daima karlı ve ve­rimli çalışan teşebbüsü cezalandırmış, tersine, verimsiz çalışan, borç ödeme­me yi adet haline getirmiş olan teşebbüsleri ödüllendirmiştir. 

Kamu iktisadi teşebbüsleri ile ilgili çözümün iki aşamalı olduğu anlaşıl­maktadır. İlk aşamada bu teşebbüslerin siyasal denetimden çıkarılıp ekono­mik denetime konu edilmeleri, ikinci aşamada ise bunların önemli bölümünün özelleştirilmesi. Kamu iktisadi teşebbüslerinin siyasal denetim­den uzaklaşmasına yol açacak ve böylece bu teşebbüslerde ekonomik ve ti­cari kararlar, siyasal kararların yerini alabilecektir. Nitekim 1983-1985 ara­sında söz konusu teşebbüslere yönelik siyasal müdahalelerin azaltılması bu teşebbüsleri özel kesim kruluşları gibi karlı çalışmaya yöneltmiştir. Bu yıllar­da, teşebbüslerin karlarının artmış ve dolayısıyla bütçeden aldıkları transferlerin azalmış olması, siyasal müdahalelerin azaltılması halinde bu uygulama bazı yasal düzenlemelerle desteklenmediği taktirde kısa bir süre içinde eski müdahaleci ortama dönülmesi önlenememektedir. Siyasal müdahalenin ön­lenmesi konusundaki köklü çözüm için Anayasa değişikliği yapılarak bu ku­ruluşların Türk Ticaret Kanunu'na tabi kılınmaları ve çalıştırdıkları elemanla­rın Devlet Memuru statüsünden çıkarılarak işçi statüsüne geçirilmeleri zorun­ludur. Konunun nihai çözümü olarak bütün dünyada geniş uygulama alanı bulan özelleştirmenin yapılabilmesi için bu ilk aşamanın tamamlanması büyük önem taşımaktadır.

İkinci aşamayı oluşturan özelleştirme işleminin tamamlanması ile de Dev­letin ekonomiye müdahalesi büyük ölçüde ortadan kalkmış olacak ve -eko­nomi, siyasal müdahalelerle değil piyasa düzeninin gerektirdiği ekonomik kurallar çerçevesinde işlemeye başlayacaktır. Bugün ABD' de serbest piyasa ekonomisinin ileri bir düzeyde olması Devlet müdahalesini asgari ölçülerde olmasından kaynaklanmakta bu da büyük ölçüde kamu mülkiyetinin dar tu­tulmasına bağlı bulunmaktadır

 

 

Anasayfa - İktisat - Makale - Ekonomi - Borsa - İstatistik - Türkiye Ekonomisi - Ekonomi Sözlüğü

Since 2005