Kanayan Yara: Merkez Valiliği
Doç. Dr. Mustafa Kalemli
Bilindiği gibi siyasi kadrolar iktidar olgusunda
yetki ve sorumluluklarını üst düzey memurlarla
paylaşırlar. Bunun sonucu olarak, iktidar
değişiklikleri bu memurların da bazen çeşitli
mülazahalarla değişitirilmesine yol açmaktadır. Bu
konuda en bariz örnek: ilde Devleti, hükümeti ve
ayrı ayrı her bakanı temsil eden, 11 İdaresi
Kanununun siyasi niteliğini ortaya koyduğu; Devlet
Memurlan Kanununa göre istisnai memur olan
valilelerin merkezde görevlendirilmesi, günlük
tabiriyle merkeze alınmasıdır. Bu valilerin pek azı
İçişleri Bakanlığı veya nadiren diğer bakanlıklarda
fiilen bir göreve atanırlarken; çoğunluğu adeta bir
nara atılmakta bilgi ve tecrübelerinden hiç
rarlanılmamaktadır. Bu konu ülkemizin hiç hammül
edemeyeceği, yetişmiş insan isra dan başka bir şey
değildir. Süreklilik taşı; bir uygulama, bizce
kanayan ve acilen mü hale edilmesi gereken bir
yaramızdır.
Gelişmekte olan ülkemizin yetişmiş sanlarından
istifade edememesi o insanları zın ne güçlüklerle,
Devletimiz ve milletimi ne gibi fedakarlıkları ile
yetiştirildikleri dü nülünce, o denli akıl almaz bir
davranıştır bundan rahatsızlık duymayacak tek bir
kişi varlığı bile tasavvur edilemez. O halde geli bu
önemli ve o derecede de çözümü zor kc üzerinde
birlikte biraz kafa yoralım, çıkış ) lan arayalım.
Bunu yaparken, çeşitli bakanlıkla bulunmuş bir
siyaset adamı- ve politkacı c rak açık yüreklilikle
bir noktaya işaret etn isterim. Bu da, ülkemizde
yönetim olayı cereyan ettiği her alanda, bazan,
atamala kişilik, bilgi-beceri, nitelik gibi objektif
kışı . lann göz ardı edilebileceği gerçeğidir. An<
bu istisna durum, konumuz için çok önem şımıyor.
Zira her iktidar işlerini emanet ede ği bürokrat
kadrosunu en iyi, en kabiliyetli, becerikli ve
bilgili, şahsiyetli memurlan oluşturmaya çalışır.
Aksi halde çıkacak fatının bedeli seçimlerde
iktidarı kaybetmekle ödeyecektir.
Bu tesbitten sonra konumuza tekrar dönersek merkez
valiliği olayında işin üç boyutu olduğunu
görmekteyiz. Atayan yani siyasi iktidar, atanan:
merkez valisi ve nihayet kamu hizmetlerinin asıl
sahibi ve muhatabı halk, açısından durum farklı
boyutlarıyla tezahür etmektedir.
Valilik yukarıda değindiğimiz vasıf ve özellikleri
ile iktidar açısından uyumlu, belli bir siyasi
programın uygulanmasında yararlı olacak ölçüde o
siyasi görüş ve felsefeye ayak uydurabilecek
kişilerin görevlendirilmesini gerekli kılan bir
müessesedir. Örneğin: Özelleştirmeyi en öncelikli
konu sayan bir hükümetin devletçi görüş ve felsefe
yanlısı birini valiliğe ataması aklımızın bir
kenarından bile geçire-meyeceğimiz bir ihtimaldir.
Bu yönüyle düşündüğümüzde siyasi iradenin vali
tayinlerinde birlikte çalışabileceği görevlileri iş
başına getirmesinin haklılığı hususunda
söylenebilecek hiç bir söz yoktur.
Öte yandan valilik kurumunun tabiatı gereği, aktif
görev verilebilen sınırlı sayıda merkez valisi
dışında merkez valileri atalete itilmektedir. Bu
valilere, İçişleri Bakanlığı Teşkilat ve Görevleri
Hakkındaki Kanun uyarınca verilebilecek görevler
araştırma-inceleme, soruşturma, iller arası sınır
uyuşmazlıklarım çözmek gibi arızi işlerle
sınırlıdır. Bunun ötesinde bir çözüm arayışı, söz
gelimi mülkiye müfettişliği kökenli bir valiyi
tekrar bu göreve atamak da adeta tenzil-i rütbe gibi
açık bir haksızlık olur. O halde merkezde
görevlendirilen bir vali, bu görevde kaldığı sürece
-ki emekliliğe kadar bile sürebilir.- millete
hizmet etmek imkânından yoksun bırakılmaktadır.
Vergileri ile bu valileri okutup yetiştiren,
maaşlarını ödeyen halk açısından baktığımızda;
halkın yararlanması gerektiği bu yetişmiş
insanlarından, bu beyinlerden, bu yüksek vasıflı
işgücünden bir başka deyişle bu üst düzey
memurlarının bilgi, tecrübe ve hizmetlerinden
asgari seviyede bile istifade edemediğini müşahade
ediyoruz.
Meselenin çözümü olayın bu üç boyutunun birlikte
değerlendirilmesi ile, yani atayan - atanan ve
halkın yararlarının telif edilebilmesi ile
mümkündür. Siyasi otorite istediği vali ile birlikte
çalışabilmeli, merkeze alınan vali kamuya hizmetten
mahrum edilmemeli, halkta bir surette bu yetişmiş,
vasıflı işgücünden yararlanabilmelidir.
Valilerimizin kamudaki eşdeğerleri büyükelçilerimiz
ve generallerimizdir. Devlet bu görevliler için
çıkış yolunu bulmuştur. Karargâhta görevlendirilen
bir general veya merkeze atanan bir büyükelçinin
atalete itilmediğini, yeni görevlerinde de
fonksiyonel ve aktif olduklarını görüyoruz. Bu
generallerin kadrosuzluktan emekli edilmeleri,
büyükelçilerin de merkezde görev verilebilecek bir
sayının üstüne çıkmayacak surette atanmaları ile
sağlanmaktadır. O halde bu örneklerden
faydalanmalıyız.
Merkez valisi kadrolan fiilen çalıştırabilecekleri
bir sayıya indirilmeli ve bu sayı üzerindekiler
akçalı haklan emeklilik yaşına kadar aynen devam
ederek belli ve objektif kıstaslar esas alınarak
emekli edilmelidirler. O zaman kadro yetersizliği
yüzünden kadrosuzluk tazminatı ödenerek emekli
edilen bu valilerimiz, memur olmadıkları için özel
sektörde çalışarak, siyaset veya ticarete atılarak,
ilmi çalışmalar yaparak, medyada yazılar yazarak,
benzer bir çok yollardan halka hizmetten mahrum
kalmaz iken, millet de kendi vergisiyle
yetiştirdiği bu iş gücünden yararlanabilecektir.
Öte yandan bu çözüm siyasi iktidarların da
istedikleri valilerle birlikte çalışmalarına
kafiyen bir engel teşkil etmeyecektir.
Eski bir İçişleri Bakanı ve bir politikacı olarak bu
konuda, böyle bir çözüm şekli, bir çıkış yolunu
işaret ediyor, bunun somut hale getirilmesi için
mevzuatta yapılacak değişikliklerle, objektif
kıstasların neler olabileceğinin tesbitini de bir
süre birlikte olmak şerefini taşıdığım, değerli
İçişleri Bakanlığı mensuplarımıza ve özellikle de
halka hizmeti Hakka hizmet sayan, çalışma arzu ve
gayretlerini yakinen bildiğim valilerimize
bırakmayı uygun buluyorum.
|