Türkiye Ekonomisi
Dünya Ekonomisi
Osmanlı Ekonomisi
Finansal Ekonomi
İşletme Ekonomisi
Hizmet Ekonomisi
Kalkınma Ekonomisi
Tarım Ekonomisi
Borsa ve Yatırım
Ekonomi Sözlüğü
Ekonomi Ders Notları
Ekonomi Düşünürleri
Genel Ekonomi Soruları
Özel İstatistik Arşivi
Özel İktisat Konuları
Açık Öğretim İktisat
Ekonomi Kurumları
Kamu Yönetimi
Kamu (Devlet) Maliyesi
Sigortacılık Konuları
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

Kapitalist Krizin Çarpıtılması 

Kapitalist ekonomilerde yaşanan kriz, Nasreddin Hoca"nın eşeği misali bir işleve sahiptir. Krizin ana nedeni, özünde, kapita­list üretim ilişkisi, ve kâr hadlerinin daralması, krizden çıkışta da sermaye sahiplerinin davranışı temel belirleyici olduğu halde, kriz döneminde tüm dikkatler, hiç bu noktalar üzerinde yoğun­laşmadan, çok farklı alanlarda gezilir; ana hedef saptırılır ve sermaye karşıtı güçler birbirine saldırır hale gelir. Sistemin bü­yük mucizesi! 

Bu süreç içinde önce krizin nedeni saptırılır. Krizin nedeni olarak ya ücret artışları, ya devlete ödenen vergiler, ya da kamu kesiminin hantallığı gibi faktörler ileri sürülür. Oysa, bunların hiçbir krizin temel nedeni değildir. Bir kere, fiyat artışları karşı­sında ücret artışları gerçek değildir. İkincisi, vergiler kazanç üzerinden ödenmektedir. Diğer bir ifade ile, kazanç yok ise, vergi de yok demektir. Kaldı ki, vergilerin, insanların kazanç dürtüle­rini çok radikal bir biçimde etkilemediği de bilinen bir gerçektir. İkinci Dünya Harbini izleyen yıllarda kapitalist ülkelerde uygu­lanan vergi oranları günümüzdekilerden çok daha yüksek idi. Oysa, o dönemde işler daha iyi gidiyordu, işsizlik ise bugünkü boyutlarda değil idi. Demek ki, vergiler ve kamu kesimi hantallı­ğı savlarının hiçbir bilimsel temeli yoktur. Devletin büyüklüğü ve ücret artışları, aslında talebi kamçılayıcı ve ekonomiyi canlandı­rıcı bir rol de oynarlar. 

Kapitalist krizin nedeni, kâr oranlarının düşmesi ve sermayenin tıkanmasıdır. Bu olgunun daha gerisinde ise, özellikle kalkınmakta olan ülkelerde, üretimin verimsiz yapısı ve zengin grupların ithalata dayalı lüks tüketim eğilimi yatmakta olduğu halde, kimse bunu görmemekte, sebepleri ise başka yerde aramaktadır.

 

Sebepler başka yerde aranınca, sorunun çözümü için de fark­lı, fakat hep sermayeyi yücelten ve hoşnut eden öneriler gelişti­rilmektedir. Örneğin, krizin önlenmesini, işsizlikle, ücretlerin bastırılması ile, devletin çökertilmesi ile çözmeye çalışan görüş­ler önem kazanmaktadır. 

Böylesi bir sistemsel algılama ve yorumlama çarpıklığının çok çarpıcı bir örneğini şu sıralarda Türkiye'de yaşamaktayız. Bilindiği gibi, bu kriz ortamında, özelleştirme adı altında ger­çekleştirilme çalışılan "kirli devir" işlemine özellikle kamu çalı­şanları karşı çıkmaktadırlar. Fakat ne ilginçtir ki, bu güçlerle birlik olması gereken özel kesim emekçileri ve küçük esnaf, ol­dukça farklı bir tavır sergilemektedir. Nedeni ise çok açıktır: Kamu kesimi, emekçi haklarına özel kesimden çok daha saygılı davranmıştır. Bu durum, hele de yoğun emekçi tasfiyesi döne­minde, açığa çıkmıştır. Böylece, kamu ve özel kesimde çalışanlar arasında yapay bir husumet ortaya çıkmıştır. Diğer taraftan, sistemin devinimi içinde, faiz ve monopolist kârlar karşısında eriyen küçük esnaf da kamu çalışanları yanında yer almamaktadır. Oysa gerek küçük esnaf, gerek özel kesim çalışanları, so­rumlu olarak kamu çalışanlarını değil, sermayeyi ve sistemi görmelidirler. Çarpık görüntü ve kasıtlı yönlendirme altında yan­lış adrese gitmemeliyiz. 

Kaynak: İzzettin Önder – İstanbul Üniversitesi Maliye Bölümü

 

 

 

Anasayfa - İktisat - Makale - Ekonomi - Borsa - İstatistik - Türkiye Ekonomisi - Ekonomi Sözlüğü

Since 2005