Kapitalizmin Aldatmacası, Ahlak ve Kapitalizm
Fransa'da büyükelçi olarak görev yaptığım yaklaşık dört sene
boyunca Fransa içinde yaptığım resmî görüşmelerde
sık sık "Amerika'da Popüler Kapitalizm" olarak
adlandırdığım bir konuşma yapıyordum. Bu bizim
yüksek büyüme ve düşük işsizlik oranımızı kıskanan
Fransızlar'ın ve diğer Avrupa ülkelerinin ilgisini
çekti. Fransızlar ve öbür Avrupa ülkelerinin
vatandaşları genel olarak, bizim bu avantajı
sağlarken adaletsiz bir sosyal güvenlik ağına sahip
olduğumuza, spekülasyona tolerans sağladığımıza ve
ABD'de gelir ve zenginlik dağılımında kabul edilemez
bir eşitsizliğin hüküm sürdüğüne inanırlar. Onlar
ayrıca Amerikan sistemini, fınansal kurumlan
yöneten ve katı stabilizasyon ölçüleri gerektiren
IMF ve diğer batılı organizasyonlar aracılığıyla
yüksek düzeyde yoksulluğu ve işsizliği gelişmekte
olan ülkelere yükleyen bir sistem olarak algılarlar.
Ben bu konuşmamı, bu görüşleri cevaplandırmak ve
Avrupa ülkelerindeki vergi, yatırım ve istihdam
konularındaki reformları yüreklendirmek için yaptım.
Bu reformların hepimizin ortak menfaatine olacağını
ve sistemlerimizi daha da yakınlaştıracağını ileri
sürdüm.
Bunu yaparken, ekonomik sistemimizi şimdiye kadar icat edilmiş
bütün sistemler içerisinde vatandaşlara nispî
olarak daha fazla iş ve zenginlik sağlayan bir
sistem olarak savundum. Bu sistemin temel bir öğesi,
artan sayıda Amerikalıyı, IRA'lar emekli sandıkları,
yaygın tabanlı menkul kıymetler borsası ve diğer
yatırım ve tasarruf araçları yoluyla ABD'deki
şirketlerin sahipleri arasına katabilmesidir.
ABD Merkez Bankası başkanı Alan Greenspan'ın şu görüşünü
paylaşıyorum: "Modern Pazar güçleri, gelişmiş
fmansal düzenleyici sistemlerle, oturmuş yasal bir
yapıyla ve hukukun kurallarını destekleyici bir
kültürle mutlaka eşleştirilmelidir.".
Wall Street'te geçen kırk yıldan sonra hiç şüphem yok ki tesadüfi "dalgalanmalar"a
'rağmen, ekonomimiz Greenspan'in gerekli gördüğü
unsurlara kavuşacaktır.
Ne var ki, 1997-2001 arasında Amerika'ya düzenli seyahatler
yaptıkça finan-sal sistemimizde beni derinden
endişelendiren bazı değişiklikler gördüm. Borsadaki
spekülatif hareketlerdeki artış hayret vericiydi.
1988'de yöneticilerin dikkatsiz spekülasyonundan
dolayı dev bir firma olan "Long Term Capital
Management" iflas etti ve bu hale düşmekle fınansal
sisteme bir tehdit oluşturdu. New York Merkez
Bankası bir grup bankayı ve yatırım şirketini, bu
şirketi milyarlarca dolar karşılığında kurtarmaları
için organize etti. Dot-com (internet)
şirketlerinin hisse senetlerindeki keskin artış,
pazarı daha yükseğe çekmek için acımasız ve alenî
kampanyalarla birlikte geldi. Brokerların TV
reklâmları herkesi, her gün stokları almaya ve
ticaret yapmaya teşvik etti. Sözde bağımsız
analistler çalıştıkları firmalar için yatırım
bankacılığı işi üretmek ümidiyle kendi favori
stoklarıyla ilgili fantastik iddialarda bulundular.
Bu iddialar genellikle "evrak üzerinde kazançlar"
gibi yaratıcı muhasebe kavramlarıyla desteklendi.
Borsanın büyük bir kısmı gösteri/eğlence
endüstrisinin bir şubesi haline geliyordu ve bu
ekonomiyi tam ters yöne sürüklüyordu.
Finansal düzenleyiciler (ister Hazine Departmanı, Merkez Bankası
ister SEC ve isterse diğer kuruluşlar olsun) bu
hareketi denetlemeye ya isteksiz ya da
yeteneksizlerdi. SEC'in bir sonraki başkanı Arthur
Levitt, denetçiler arasında yaygın olan aşikâr
menfaat çelişkisini önleyecek kuralları geliştirmeyi
denedi. Muhasebe sektörünün kongre üyeleri arasında
Levitt'in girişimi aleyhinde yaptığı lobiyle
Levitt'in bunu yapması engellendi. Merkez Bankası
Nasdaq'da listelenen stoklar için bu pazar
üzerindeki başıboş spekülasyona kuvvetli bir ikaz
gönderebilecek olan ilâve tedbirleri alabilir ve bu
bir dereceye kadar başıboş spekülasyonu
önleyebilirdi, ama Merkez Bankası bunu yapmayı
tercih etmedi.
Kaçınılmaz olan meydana geldiği ve balon patladığı zaman çoğu ileri
teknoloji stokunda olan 4 trilyon dolar buharlaştı.
Amerikalı ailelerin yarısı borsada işlem "ören hisse
senetlerine sahiptir. Daha çok orta gelirli
Amerikalının tasarruflarının yok olduğunu, ardı
ardına şirketlerin iflasa gittiğini ve piyasadan
çekildiğini gördükçe bu konuşmayı tekrar yapıp
yapamayacağımı kendi kendime sormaya başladım.
Acaba bizim popüler kapitalizmimiz hem zenginlik
yaratılmasını sağlayan hem de kamuyu koruyan ve
anonim yönetimlerin yüksek standartlarına ulaşmayı
teşvik etmek için düzenlemeler getiren bir sistem
miydi? Alan Greenspan'in sorumlu bir anlayışla
düzenlenmiş piyasanın etkinliği konusundaki inanışı
gerçekle uyumlu düşmüyordu.
Enron'un iflasını çevreleyen konular, Enron'un kendi çıkarlarını
aşar ve daha büyük bir sorun olan fmans
piyasalarının dürüstlüğüne gelir. Dürüstlük kendi
yatırımcımız! korumamız, ekonomik büyümeyi finanse
edebilmemiz ve yabancı sermaye akışım
sürdürebilmemiz için elzemdir. 2001 yılı sonu
itibariyle New York Borsası ve Nasdaq'da işlem gören
bütün ortaklıkların %15'i yabancı kaynaklıdır. Bu
aşağı yukarı 2 trilyon dolarlık bir değerdir. Şunu
aklımızdan çıkartmamalıyız ki ticaret açığımızı
kapatmak için günde 1 milyar dolarlık sermaye
girdisine ihtiyacımız var. Hoş göreceğimiz son şey
sermaye piyasamıza güvensizlik olmalıdır.
Kesin bir yargıya varmak için çok erken olmakla beraber, son
olaylar bizim regülasyon sistemimizin başarısız
olduğunu gösterdi. Amerika'nın Fortune 50
şirketinden biri olan, 100 milyar dolarlık satışa
ulaşan, hemen hemen 1 milyar dolar kâr eden Enron
altı ay içerisinde 90 milyar dolarlık bir kayıpla
iflasa sürüklendi. Pek çok kimse, Enron'un sadece
enerji arz eden bir firma olduğunu sandı, diğer mal
piyasalarında da ana fınansör olduğunu gözden
kaçırdı. Enron ticari işlerini yürütürken bazıları
şirket idaresine katılmayı da içeren binin üzerinde
ortaklık kurdu, bu ortaklıkların kayıpları tamamen
kamuya açıklanmadı fakat sonunda bu kayıplar nominal
değerlerde ve varlıklarda yüksek miktarda azalmaya
sebep oldu. Şirketin türevsel olarak adlandırılan ve
diğer riskli fınansal operasyonlarıyla ilgili
kayıtlarının bir kısmı kasıtlı olarak gizlendi ve
şirketin genel fınansal durumu da çarpıtılarak
kamuya sunuldu. Enron'un yönetimi ve denetçileri bu
sorunu bilmelerine rağmen halka açıklamadı.
Aşikâr ki bir çok durumda bunu yapmak zorunda değildiler. Yan (derivative)
piyasa Kasım 2000'de "mal piyasalarının
modernizasyonu kanunu"(commodity features
modernisation act) tarafından deregüle edildi.
Gerçekte fmansal bir kuruluş olmasına rağmen
Enron'un hayli uzun, önemli fmansal işlemlerini
incelenmeleri için regülatörlere teslim etmek gibi
yasal bir zorunluluğu yoktu ve federe ya da federal
hiçbir kurum onun önemli işlemlerini düzenlemek gibi
bir zorunluluk altında değildi. Şirketin muhasebe
firması belgeleri yok ettiğini itiraf etti.
Hepsinden daha kötüsü ise şirketin teminatlarına
güvenen ve emeklilik planlarını Enron-'a yatıran
25.000 işveren tasarruflarının çoğunu kaybederken,
Enron'un büyükbaşları ve yönetim kurulu üyelerinin
1 milyar dolarlık hisse senedi satmasıydı.
Altı ay zarfında Amerika'nın önde gelen şirketlerinden birinin
Amerikan kapitalizminin yumuşak karnı olduğu
eleştirmenler tarafından iddia edilir hale geldi.
Üstelik Enron'un başarısızlığı geçtiğimiz birkaç yıl
içinde piyasalarımızın güvenilirliği ve
regülatörlerin etkinliği üzerinde gölge yaratan
olaylar dizisinin sadece son halkasıdır. Eğer hisse
senedi piyasalarının suistimalinin devamına müsamaha
gösterirsek, sistemimizin temel işlevlerinden biri
yok edilecektir. Kongre Enron'un hisse
sahiplerinin, kredi sağlayıcılarının ve çalışanların
durumunu incelediği zaman, son birkaç yıldır sisteme
büyük zarar veren diğer suistimalleri de göz önünde
tutmak zorunda kalacaktır.
1932'de New York'ta Ferdinand Pecora tarafından yürütülen kongre
oturumları, finansal sistemimizde reform yapacak
olan ana işlemleri başlattı. Sonuç olarak tasarruf
ve borç çöküşleri gibi katı devlet hareketi
gerektiren olaylara rağmen, son zamanlara kadar bize
iyi hizmet eden bir regülasyon sistemi yaratıldı.
Özellikle muhasebe şirketlerinin dürüst ve sorumlu
davranmasını sağlayacak ciddî reformlara yeniden
ihtiyacımız var. Menkul Kıymetler yasaları tam bir
şeffaflık sağlamalıdır. Muhasebe şirketleri
müvekkillerinin kârlarını, zararlarını ve
varlıklarını açık ve tutarlı bir şekilde ilân
etmelidir. Muhasebe sisteminin hali hazırdaki kendi
kendini düzenleyiş biçimi ciddî bir şekilde
incelenmeli ve eğer gerekliyse yürürlükten
kaldırılmalı, yeni bir kontrol sistemiyle
değiştirilmelidir. Halihazırda beş denetim şirketi
borsada kayıtlı Amerikan şirketlerinin denetiminde
neredeyse bir tekeldir ve bu diğer sektörlerde
karşılaşılması pek muhtemel olmayan bir durumdur.
Bu firmaların, önceki SEC başkanı Arthur Levitt'in, muhasebe
şirketlerinin, şirketlerin finansal müşavirliklerini
yaparken şirket defterlerini de tuttuğu bugünkü
sistemin doğasından kaynaklanan menfaat çelişkisini
giderecek kuralları benimsemesini sağlamasını
engellemeye yeterli politik gücü vardı. Muhasebe
sektörü için bir büyük muhasebe firmasının başka
bir muhasebe şirketini incelemekten sorumlu olması
besbelli ki itimat edilecek kadar tatmin edici
değildir. Kırk yıl boyunca yönetim kurullarında
görev yaptım, çoğu zaman denetçi komitelerinde ve
çeşitli şirketlerde çalıştım fakat denetçi
komitesinin önüne negatif bir "meslektaş
incelemesf'nin getirildiği herhangi bir vakıaya
rastlamadım. Bu süre boyunca yeni fınans tekniği ve
sayısız ölçüde türevsel ve diğer finansal araçların
yaratılması(ve bunlardan doğan problemler) şüphesiz
başka bir yaklaşımı gerekli kıldı
SEC'in yeni başkanı Harvey Pitt, bu iki temel konuya yönelmese bile
sıkı standartlara sahip yeni bir kurum yaratmanın
gerekli olduğu inancı içerisinde. Bu kurumun
yönelmeyeceği konular ise lider muhasebe
şirketlerinden bağımsız bir devlet incelemesine
duyulan ihtiyaç ve aynı anda bir firmanın
denetlenmesini üstlenme ve hem de malî müşaviri
olarak hareket etme arasındaki çelişkiyi elimine
etme ihtiyacıdır. Arthur Levitt, Pitt'in görüşlerine
sert bir şekilde karşı çıkmakta ve bağımsızlık
kavramının temel olması gerektiğini düşünmektedir.
Her ikisi de haklı, muhasebe standartları da menfaat
çatışmaları da hassas bir şekilde ele alınmalıdır
(Temel denetleme servislerindeki artan fiyatlar
müşavirlik gelirlerindeki düşüşü telafi etmeye
yardımcı olabilir). SEC bu konuda geniş kuvvetlere
sahip ve eğer daha fazla kuvvete ihtiyaç duyulursa
Kongre hem ilâve yetkileri hem de SEC personelinin
bu sorunlarla uğraşmasına yardımcı olacak bütçeyi
temin edebilir
Şirketlerin periyodik bir şekilde, meselâ 5 yılda bir, muhasebe
firmalarını değiştirmesi yeni regülasyon sistemi
için düşünülmesi gereken bir nokta. Bu pahalı ve bir
dereceye kadar külfetlidir, ama denetçileri işleri
olan denetim işinde tutmaya ilâveten, aynı zamanda
yeni muhasebe firmalarını sektöre girmeye teşvik
edecek büyük bir rekabet oluşturabilir. Şunu
aklımızdan çıkartmamalıyız ki herhangi bir şirket
için hayatî önem taşıyan muhasebe fonksiyonları
şirketin kendisi tarafından yapılmalı ve sıkı bir
iç kontrole bağlı olmalıdır (iç denetçiler şirketin
kendi çalışanları olmalı, dışarıdan denetçiler
şirkete bağlı olmamalıdır). Yeni sistemde bu iç
fonksiyonlar daimî olmalı, dış denetçiler zaman
zaman denetim yapmalıdır.
Potansiyel çıkar çelişkisi, tabiî ki denetçilerle sınırlı değildir.
Bir çok sorun vardır. Birkaç örnek verelim, yatırım
bankacılığı işiyle uğraşan, menkul kıymetler
analistlerinin objektifliği, yatırım bankalarının
müşterileri arasında yeni sıcak alanlarla ilgili
sigortaları tahsis etme biçimi; Glass-Stegall
Kanunu'nu izleyerek aynı anda borç verici,
sigortacı, fınansal müşavir ve aynı işlemlerde ana
yatırımcı olan bankaların faaliyetleri...
Amerikan popüler kapitalizmi karmaşık düzenlemelere ihtiyacı olan,
gerek finans alanında gerekse diğer alanlarda çok
modern bir sistemdir. Enron olayında devlet kendisi
illegal davranmış gözükmüyor. Problem devletin
olacağı tahmin etmekte ve önlemekte başarısız
kalmasıdır. Eğer bu olayların tekrar etmesini
önleyecek kanunî ve regülasyonla ilgili tedbirleri
almazsak, Amerikan piyasa kapitalizmi artan
risklerle beraber burada ve dışarıda noksanları olan
bir ekonomi olarak görülecek. Bu sadece ABD
ekonomisinde değil dünya ekonomisinde de derin ve
ciddî sorunlar doğuracak. Enron'un başarısızlığı
belirli kişi ve kurumların başarısızlığı ama
hepsinin üzerinde bana göre Amerikan ekonomik
sisteminin temeli olan ahlâkî ölçüleri muhafaza
etmedeki genel başarısızlığın bir parçasıdır. Bu
ahlâkî standartlara saygı göstermeden popüler
kapitalizm zaten yaşayamaz.
Çeviren:
Burak Bilgehan ÖZPEK
Kaynak: Felix ROHATYN
|