|
Kayıtdışı Ekonomi ve Vergileme
Giriş
Kayıtdışı ekonomi için, gizli
ekonomi, elaltı ekonomisi, paralel ekonomi ya da görünmez
ekonomi gibi çok çeşitli kavramlar kullanılmaktadır.
Kayıtdışı ekonomi üçlü bir tasnife
tabi tutulmaktadır. Bu tasnif, beyandışı ekonomik faaliyetler,
enformel ekonomik faaliyetler ve yasadışı ekonomik
faaliyetlerden oluşmaktadır. Beyandışı ekonomik faaliyetler, bir
ülkede "milli gelir" olarak tanımlanan kavram ile fiilen beyan
edilen gelir arasındaki alanı kapsar. Bu alan, dar anlamda,
yasal ekonomik faaliyetler alanında yürütülen, fakat vergi
idaresine beyan edilmeyen gelir kalemlerinden oluşmaktadır.
İdareye bildirilmeyen gelirler ya da gerçek değerlerinin altında
beyan edilen gelirler, dar anlamdaki kayıtdışı ekonomik
faaliyetleri oluşturur. Yasadışı ekonomik faaliyetler de, çoğu
ülke mali mevzuatı açısından vergi kapsamına alınmaktadır.
Böylece, yasadışı olmakla beraber, idareye bildirilmemiş olan
bu tür ekonomik faaliyetler de, kayıtdışı alana dahil olurlar.
Kayıtdışı ekonomik faaliyetlerin
ikinci grubunu oluşturan enformel faaliyetler, formel olarak
kayda geçmeyen ve formel ekonomik üretim ve değişim süreçlerine
sahne olmayan faaliyetlerdir. Bu alanda, piyasa ortamı
kullanılmaz ve para mübadelesi hakim değildir. Enformel ekonomik
faaliyetler alanında yoğun olarak sermaye kullanılmaz ve genelde
prekapitalist dokular hakimdir. Öztüketim, seyyar satıcılık vb.
gibi faaliyetler kadar, yasadışı diğer bazı faaliyetler de
enformel ekonomik faaliyetler alanı içinde yer alır. Kayıtdışı
ekonominin üçüncü grubunu oluşturan ve milli gelir hesaplarına
yansımayan ve yasak faaliyetleri kapsayan bölümü ise yeraltı
ekonomisi veya yasadışı ekonomi olarak
adlandırılmaktadır.Yasadışı ekonomik faaliyetler, adından da
anlaşıldığı gibi, yasaların engellediği ve bu nedenle de milli
gelir hesaplarına dahil olmayan faaliyetleri kapsamaktadır.
Yasadışı ekonomik faaliyetlerin vergi açısından ağırlıklı
bölümünü gelir yaratıcı faaliyetler oluşturmaktadır. Uyuşturucu
ve silah kaçakçılığı gibi, milli gelir hesaplarına alınmadığı
halde, formel olarak gelir yaratan yasadışı faaliyetler ilk
grubu oluşturur ve reel olduklarından dolayı da vergi açısından
önemlidir. İkinci grup yasadışı ekonomik faaliyetler, hırsızlık
ve rüşvet gibi, gelir yaratıcı olmayan, fakat transfer
niteliğindeki faaliyetlerden oluşur. Bu grup faaliyetler
vergileme açısından fazla önemli değildir.
Kayıtdışı ekonomi iki açıdan büyük
bir öneme sahiptir. Bir defa, toplam ekonominin bir bölümü resmi
kayıtlara girmediği sürece, ekonominin gerçek boyutunu ve
ekonomik büyüklüklerin göreli ağırlığını saptamak olası
değildir. Örneğin, kayıtdışı ekonominin gerçek boyutu bilinmeden
işsizlik oranı, kamu kesiminin büyüklüğü gibi oranların doğru
olarak saptanması olası değildir. Buna bağlı olarak, ekonomik
sorunlara doğru tanı koymak ve geliştirilen politikaların
uygulanışında da etkinliğin sağlanması olası değildir.
Kayıtdışı ekonominin varlığı mali
açıdan da önemlidir. Zira, kayıtdışı kesim, aynı zamanda
vergi-dışıdır da. Başka bir ifade ile, kayıtdışı ekonominin
varlığı, kamu kesimi açısından, aynı boyutta olmamakla beraber,
vergi kaybı anlamına da gelmektedir.
Kayıtdışı Ekonominin Oluşum
Nedenleri
Kayıtdışı ekonomiyi gelişmiş
ekonomiler bağlamında ele alan yazarlar genelde iki önemli neden
ileri sürmekteler. Bunlardan birincisi vergisel faktörler,
ikincisi ise kamunun vergi-dışı müdahale ve yasaklamalarıdır.
Vergisel faktörler de kendi içinde, vergi oranlarındaki
değişmeler,vergi kaçağının yakalanma olasılığı ve vergi
cezalarının şiddeti olarak, üç ana gruba ayrılmaktadır.
Vergi yükünden kurtulmaya çalışan
yükümlünün davranışı, vergide olduğu gibi, iki ayrı yöndeki
etkinin net sonucu olarak ortaya çıkar. Birinci etkiye gelir
etkisi adı verilir ve bu etki altında mutlak gelir kaybına
uğramak istemeyen yükümlü risk alma eğiliminden uzak durur ve bu
davranışın sonucunda kayıtdışı ekonomiye kaymaz. İkinci etki
ise, vergi vermek ve kaçırmak arasında yükümlüyü ikinci alana
iter ve yükümlü risk alarak kayıtdışı alanda faaliyetini
sürdürmeye başlar. Vergi oranlarının vergi kaçırmadaki etkisinin
bertaraf edilmesinde vergi idaresinin rolü açıktır. Vergi
idaresi yükümlüleri ne derece yakından izleyebilirse, vergi
dışına çıkma eğilimi de o derece azalır Vergi cezalarının
yüksekliği de, açıktır ki, vergi dışına çıkışlar üzerinde
negatif etkisi olan bir faktördür. Vergi cezalarının yüksekliği
özellikle yakalanma olasılığının düşük olduğu koşullarda önemli
olmaktadır. Vergi kaçırma konusunda yapılmış olan başka
araştırmalarda da vergi kaçırma dürtüsünün salt vergi yükü ile
açıklanamayacağı, bunun yanında çok sayıda bireysel ve sosyal
faktörlerin bulunduğu ileri sürülmüştür. Bu faktörler arasında
yükümlünün cinsiyeti ve medeni durumu da yer almaktadır. Söz
konusu çalışmalarda kadınlara göre erkeklerin, evlilere göre
bekarların daha çok vergi dışına çıkma eğilimi taşıdığı ortaya
koyulmuştur.
Kayıtdışı ekonominin oluşumunda,
özellikle gelişmekte olan ekonomilerde ekonominin genel
verimsizliği ve yaygın işsizlik önemli etkenlerdir. Üretim
sürecinde varolan genel verimsizlik düzeyi, yükümlüyü, karı
arttırmaya yönelik olarak, maliyet unsurlarından tasarrufa
yöneltir. Bu yöneliş, vergi dairesine düşük gelir göstermek ya
da beyanname vermemek şeklinde ortaya çıkabilir.
Kayıtdışı ekonominin oluşmasına
neden olan diğer bir faktör de, devletin ekonomiye yasaklayıcı
ve/veya düzenleyici müdahaleleri sonucunda, bu tür
müdahalelerden kaçınmaya çalışanların kayıtdışı alana
kaymalarıdır. Devletin ekonomiye yasaklayıcı veya düzenleyici
müdahalesi sonucunda oluşan kayıtdışı sektör daha çok yasadışı
ekonomi alanının genişletilmesine katkıda bulunur.
Kayıtdışı Ekonominin Genel
Etkileri
Burada önce kayıtdışı ekonominin
olumlu olduğu düşünülen etkilerinden söz edilip, daha sonra
genelde çok konuşulan olumsuz etkileri açıklanacaktır.
Kayıtdışı ekonominin olumlu
etkileri arasında, ekonomik hayata ve birey refahına yaptığı
katkılar ileri sürülür. Kayıtdışı ekonominin, aynı anda vergi
dışı ekonomi anlamına da geldiğinden dolayı, bu uygulamanın
yaygın olduğu sektörde fon birikimine ve bu yolla da istihdama
katkı yaptığı ileri sürülür. Kayıtiçi olduğu durumda vergi
olarak devlete aktarılacak olan fonlar, kayıtdışılık durumunda
işletmelerde yatırım olarak kullanılabilir. Böylece,
işletmelerin özsermaye kalemi yükselir. Daha bol kaynağa
kavuşan firmalar faaliyet alanlarını ve istihdamı yükselttikçe
hem kendileri yararlanır, hem de dışsallık etkisi ile çevresel
yarar sağlar ve ekonomiyi canlandırabilir. Fonların kamu kesimi
yerine özel kesimde kullanımı, ekonomiyi daha yüksek bir
verimlilik düzeyine taşıyorsa, o durumda kayıtdışılığın
ekonomiye yarar sağladığı da ileri sürülebilmektedir. Kayıtdışı
faaliyetlerin bireysel harcanabilir gelirleri yükselterek,
ekonomide canlılık yaratacağını savlamak da, genel işleyiş
kuralları çerçevesinde fazla geçerli görülemez. Böylesi bir sav,
vergilerin ekonomiye geri döndürülmeden, steril olarak tutulduğu
ve kayıtiçi alanlardaki göreceli yüksek vergilerin ekonomik
faaliyetleri geriletmediği gibi, fazla gerçekçi olmayan
varsayıma dayandırılmaktadır.
Kayıtdışı ekonominin sayılan ve
oldukça kuşkulu olan bu faydaları yanında, onlardan çok öte
ciddi zararları söz konusudur. Bu zararlar, istatistiksel
verileri saptırmasından, ekonomi politikalarını çarpıtmasına dek
açılan geniş bir tayfın içinde yer alır. İstatistiksel verilerin
saptırılması sonucunda GSMH'dan başlayarak, bir dizi veri eksi
ya da yanlış olarak hesaplara yansıtılmış olur. Bunun
sonucunda, örneğin ülkedeki kamu kesiminin hacmi ve vergi yükü
gerçek boyutlarından yüksek çıkar, dış ticaret ve döviz
hareketleri tam olarak izlenemez ve bunların doğal sonucunda da
anlamlı ve isabetli para ve maliye politikaları geliştirilemez.
Kayıtdışı alanda çalışan işletmeler
ölçek itibariyle genellikle küçük oldukları gibi, kayıtdışı
alanda kalabilmek için de küçük kalmaya devam ederler. Bu
eğilim, işletmelerin optimal boyuta ulaşmalarını engellediği
gibi, ekonomide hem verimlilik kaybına neden olur, hem de
ekonominin kayıt altına alınmasını güçleştirir.
Kayıtdışı Ekonomi ve Vergi
Kaybı
Kayıtdışı
ekonominin yarattığı vergi kaybı, teorik olarak, tüm ekonominin
kayıt altına alınmış olduğu hipotetik durumdaki potansiyel vergi
geliri ile, fiili olarak toplanan vergi geliri arasındaki fark
olarak görülüp, öylece hesaplama yöntemleri geliştirilmeye
çalışılmıştır. Söz konusu yöntemler, kayıtdışı faaliyetlerin
neden olduğu göreli faktör getirisi farklılıklarına ve bu
farklılıklar nedeni ile oluşan arz ve talep değişikliklerine
dayanarak oluşturulan modeller üzerinden vergi hesaplama
mantığına dayandırılmaktadır.
Peacock-Shaw tarafından
geliştirilmiş olan bu yöntemde, Keynes gelir belirleme sistemi
kullanılarak, vergi kaçağının bulunduğu ekonomideki gelir
düzeyinin, kaçağının bulunmadığı ekonomidekinden daha yüksek
olacağı noktasından hareket edilmiştir. Kaçakçılığın bulunduğu
ekonomide kaçak gelir bireylerin kullanılabilir gelirini
yükselteceğinden dolayı, çarpan katsayısına bağlı olarak,
milli gelir düzeyi de yükselir. Milli gelir düzeyinin
yükselmesi, fiili vergi oranına bağlı olarak gelir üzerinden
ödenen vergi gelirinde de bir artışa neden olur. Kayıtdışı
gelirin marjinal tüketim eğilimi arttıkça, sağlanan vergi geliri
de yükselir. Peacock-Shaw yaklaşımı dolaysız vergiyi, yani
gelir vergisini ele almıştır. Oysa, vergi kaçağının bireylerin
kullanılabilir gelirini yükselttiği ve buna bağlı olarak da
ekonomide gelir artışı yaşandığı koşulda, dolaylı vergi
gelirlerinin de değişeceği açıktır. Milli gelir artışına bağlı
olarak dolaylı vergiye tabi işlemler de artmış olacağından
dolayı, dolaylı vergi gelirleri de artacaktır. Burada da,
marjinal tüketim eğilimine bağlı olarak, dolaylı vergi
gelirlerinde görülen artış farklı olacaktır. Marjinal tüketim
eğilimi "bir" değerine yaklaştıkça, dolaylı vergi gelirleri,
dolaysız vergi ziyanını da aşacak biçimde
yükselebilecektir.
Milli gelir
modeli çerçevesinde yapılmaya çalışılan vergi ziyanı tahmin
yönteminin bir başka yaklaşımında da vergi kaçağı nedeni ile
vergiden sonraki ücret düzeyinin değişmesi ile emeğe olan talep
ve buna bağlı olarak da milli gelir artışı dikkate
alınmaktadır. Vergi kaçağı gerçekleştirildiğinde, ücret
üzerindeki verginin yansıma paylarına bağlı olarak,
kullanılabilir ücret düzeyi yükselirken, aynı anda ücretin
işverene maliyeti de düşecektir. Kullanılabilir ücretin
yükselmesi emek arzını arttırırken, aynı anda işverene olan
ücret maliyetinin düşmesi de emek talebini yükseltir. Böylece,
emek istihdamının yükselmesi sonucunda milli gelir artar ve
fiili vergi oranı değişmeden, vergi geliri artabilir.
Vergi kaçağının yaygın olduğu
durumlarda ekonomide nakit gereksiniminin artacağı varsayımı
altında, vergi kaçağına bağlı olarak, ekonomide para talebinin
de artacağı ileri sürülmektedir. Ekonomide işlem saiki ile para
talebinin artması faz haddinin yükselmesine yol açar. Faiz
haddinin yükselmesi yatırımlar üzerinde caydırıcı etki yaparak
milli geliri geriletirken, cari işlemlerin artması da, milli
geliri arttırıcı etki yapar. Milli gelir düzeyi ile ilgili net
etki ise, bu iki farklı yöndeki gelişmenin net sonucu ile
oluşur.
Kayıtdışı ekonominin ekonomide ne
kadarlık bir vergi kaybına neden olduğu konusu tartışılırken,
iki önemli aşama önümüzde ciddi bir engel oluşturmaktadır.
Bunlardan biri bizzat kayıtdışı ekonominin tahmin ve ölçümünde
karşılaşılan güçlüklerdir. Çeşitli yöntemler kullanılarak
ülkemiz ekonomisi için girişilmiş olan çeşitli tahmin
çalışmalarının sonuçları birbirinden izahı mümkün olmayan bir
boyutta farklı çıkmaktadır. Farklılık boyutu hakkında bir fikir
verebilmek için, yapılmış olan kimi çalışmalarda,Türkiye'de
kayıtdışı ekonominin gayrisafi milli hasılaya oranı ile ilgili,
%1,5 ile (12), %35 değeri (13) arasında çok sayıda bulgunun
saptandığını hatırlamak yeterlidir.
Kayıtdışı ekonominin neden olduğu
vergi kaybının hesabında ikinci kademe güçlük ise, kayıtdışı
ekonominin boyutları ile vergi kaybı boyutunun simetrik bir
ilişki içinde bulunmamasıdır. Başka bir ifade ile, kayıtdışı
ekonominin kayıt içine alındığı varsayımında, vergi gelirlerinin
aynı oranda artacağı kabulü doğru değildir. Zira, kayıtdışı alan
büyüdükçe, kayıtiçinin taşıdığı vergi yükü de artmaktadır. Bunun
bir nedeni, kayıtdışı alanın, yansıma oranlarına bağlı olarak,
kayıtiçi alandaki katma değeri ve dolayısıyle bunun üzerindeki
vergi miktarını yükseltiyor olmasıdır. Bu etki kayıtdışı alanın,
kayıtiçi alandan toplanan vergiye yaptığı taban genişletme
etkisidir. Vergi açısından söz konusu pozitif etki, vergi
oranları yükseltilmeden daha fazla vergi toplanmasına neden
olmaktadır. Yukarıda ileri sürülen noktalar içir rezervasyon
yaparak, kayıtdışı alanların neden olduğu vergi kaybı için
genelde doğrudan tahmin yöntemi uygulanmaktadır. Bunlardan
birincisinde, potansiyel vergi hasılatı ile fiili vergi hasılatı
arasındaki fark bulunmakta, ikincisinde ise, vergi otoritesinin
denetlemeleri sonucunda elde edilen bulgularla tahmin yapılmaya
çalışılmaktadır.
Sonuç
-Kayıtdışılık için ileri
ülkelerde vergi ve diğer kamu müdahaleleri ileri sürülmekle
beraber, kalkınmakta olan ekonomilerde düşük verimlilik ve
işsizlik gibi yapısal nedenler de ön safa çıkmaktadır. Bu
niteliği ile, kalkınmakta olan ekonomilerde kayıtdışılık kronik
ve yapısal bir karakter göstermektedir.
-Vergi ve kayıtdışılık birbirini
besleyen ve güçlendiren süreçlerdir. Vergi, sistemi kayıtdışına
iterken, kayıtdışı kesimlerin genişlemesi de vergilerin
ağırlaşmasına yol açmaktadır.
-Kayıtdışı alanların gayrisafi
milli hasılaya oranı ile vergi kaybının toplam vergi
gelirlerine oranı arasında simetrik bir ilişki yoktur.
Kayıtdışı alanların küçültülmesi, toplam vergi tabanını
büyütürken, aynı anda kayıtiçi alana ait vergi tabanını
daraltabilir.
-Kayıtdışı alan ile kayıtiçi alan
arasında, vergi faktörünü telafi edecek düzeyde göreli
verimlilik ve fiyat farkı oluşur. Kayıtdışı alanların
genişlemesi, ekonomide genel verimliliğin düşmesine neden
olabilir.
-Kayıtdışı alanların oluşmasının
vergi ile ilgili nedenleri arasında, kesimler arasında vergi
yükü dağılımı, vergi adaleti ve yükümlülerin kamu harcamaları
ile ilgili düşünceleri de önemli rol oynar. Bunların arasında,
vergi istisna ve muafiyetlerinin varlığı, bunlardan
yararlanamayan faaliyet alanlarının kayıtdışına yönelmesine
neden olur. Başka bir ifade ile, kayıtiçi olduğu halde
vergi-dışı alanların ve faaliyetlerin bulunması, kayıtdışılık
için önemli bir neden oluşturur.
-Kayıtdışı alanların genişlemesi
fiili vergi tabanını daralttığından dolayı, gerekli vergi
gelirlerine ulaşabilmek için vergi oranlarının yükseltilmesi
zaruri olur. Bu süreç, kayıtdışılık ile birlikte yüksek vergi
oranlarının ve sonuçta da, daha büyük kayıtdışı alanların
oluşmasına neden olur.
-Kayıtdışı alanların tümü ile vergi
dışı olduğu kabulü doğru değildir. Sadece dolaylı vergiler
değil, fakat dolaysız vergiler alanında da kayıtdışı
faaliyetler, piyasa içi yansıma süreçleri ile yük almaktadır.
Kaynak: Prof.
Dr. İzzettin Önder
|