Türkiye Ekonomisi
Dünya Ekonomisi
Osmanlı Ekonomisi
Finansal Ekonomi
İşletme Ekonomisi
Hizmet Ekonomisi
Kalkınma Ekonomisi
Tarım Ekonomisi
Borsa ve Yatırım
Ekonomi Sözlüğü
Ekonomi Ders Notları
Ekonomi Düşünürleri
Genel Ekonomi Soruları
Özel İstatistik Arşivi
Özel İktisat Konuları
Açık Öğretim İktisat
Ekonomi Kurumları
Kamu Yönetimi
Kamu (Devlet) Maliyesi
Sigortacılık Konuları
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

Kayıtdışı Ekonomi ve Vergileme 

Giriş 

Kayıtdışı ekonomi için,  gizli ekonomi, elaltı ekonomisi, paralel ekonomi ya da görünmez ekonomi gibi çok çeşitli kavramlar kullanılmaktadır.  

Kayıtdışı ekonomi üçlü bir tasnife tabi tutulmaktadır. Bu tasnif, beyandışı ekonomik faaliyetler, enformel ekonomik faaliyetler ve yasadışı ekonomik faaliyetlerden oluşmaktadır. Beyandışı ekonomik faaliyetler, bir ülkede "milli gelir" olarak tanımlanan kavram ile fiilen beyan edilen gelir arasındaki alanı kapsar. Bu alan, dar anlamda, yasal ekonomik faaliyetler alanında yürütülen, fakat vergi idaresine beyan edilmeyen gelir kalemlerinden oluşmaktadır. İdareye bildirilmeyen gelirler ya da gerçek değerlerinin altında beyan edilen gelirler, dar anlamdaki kayıtdışı ekonomik faaliyetleri oluşturur. Yasadışı ekonomik faaliyetler de, çoğu ülke mali mevzuatı açısından vergi kapsamına alınmaktadır. Böylece, yasadışı  olmakla beraber, idareye bildirilmemiş  olan bu tür ekonomik faaliyetler de, kayıtdışı alana dahil olurlar. 

Kayıtdışı ekonomik  faaliyetlerin ikinci grubunu oluşturan enformel faaliyetler, formel olarak kayda geçmeyen ve formel ekonomik üretim ve değişim süreçlerine sahne olmayan faaliyetlerdir. Bu alanda, piyasa ortamı kullanılmaz ve para mübadelesi hakim değildir. Enformel ekonomik faaliyetler alanında yoğun olarak sermaye kullanılmaz ve genelde prekapitalist dokular hakimdir. Öztüketim, seyyar satıcılık vb. gibi faaliyetler kadar, yasadışı  diğer bazı faaliyetler de enformel ekonomik faaliyetler alanı içinde yer alır. Kayıtdışı ekonominin üçüncü grubunu oluşturan ve milli gelir hesaplarına yansımayan  ve yasak faaliyetleri kapsayan bölümü ise yeraltı ekonomisi veya yasadışı ekonomi olarak adlandırılmaktadır.Yasadışı  ekonomik faaliyetler, adından da anlaşıldığı gibi, yasaların engellediği ve bu nedenle de milli gelir hesaplarına dahil olmayan faaliyetleri kapsamaktadır. Yasadışı ekonomik faaliyetlerin vergi açısından ağırlıklı bölümünü gelir yaratıcı faaliyetler oluşturmaktadır. Uyuşturucu ve silah kaçakçılığı gibi, milli gelir hesaplarına alınmadığı halde, formel olarak gelir yaratan yasadışı faaliyetler ilk grubu oluşturur ve reel olduklarından dolayı da vergi açısından önemlidir. İkinci grup yasadışı ekonomik faaliyetler, hırsızlık ve rüşvet gibi, gelir yaratıcı olmayan, fakat transfer niteliğindeki faaliyetlerden oluşur. Bu grup faaliyetler  vergileme açısından fazla önemli değildir.

Kayıtdışı ekonomi iki açıdan büyük bir öneme sahiptir. Bir defa, toplam ekonominin bir bölümü resmi kayıtlara girmediği sürece, ekonominin gerçek boyutunu ve ekonomik büyüklüklerin göreli ağırlığını saptamak olası değildir. Örneğin, kayıtdışı ekonominin gerçek boyutu bilinmeden işsizlik oranı, kamu kesiminin büyüklüğü gibi oranların doğru olarak saptanması olası değildir. Buna bağlı olarak, ekonomik sorunlara doğru  tanı koymak ve geliştirilen politikaların uygulanışında da etkinliğin sağlanması olası değildir.

 Kayıtdışı ekonominin varlığı mali açıdan da önemlidir. Zira, kayıtdışı kesim, aynı zamanda vergi-dışıdır da. Başka bir ifade ile, kayıtdışı ekonominin varlığı, kamu kesimi açısından, aynı boyutta olmamakla beraber, vergi kaybı anlamına da gelmektedir.

Kayıtdışı Ekonominin Oluşum Nedenleri

Kayıtdışı ekonomiyi gelişmiş ekonomiler bağlamında ele alan yazarlar genelde iki önemli neden ileri sürmekteler. Bunlardan birincisi vergisel faktörler, ikincisi ise kamunun vergi-dışı müdahale ve yasaklamalarıdır. Vergisel  faktörler  de  kendi  içinde,  vergi  oranlarındaki değişmeler,vergi  kaçağının yakalanma  olasılığı ve vergi cezalarının şiddeti olarak, üç ana gruba ayrılmaktadır.  

Vergi yükünden kurtulmaya çalışan yükümlünün davranışı, vergide olduğu gibi, iki ayrı yöndeki etkinin net sonucu olarak ortaya çıkar. Birinci etkiye gelir etkisi  adı verilir ve  bu etki altında mutlak gelir kaybına uğramak istemeyen yükümlü risk alma eğiliminden uzak durur ve bu davranışın sonucunda kayıtdışı ekonomiye kaymaz. İkinci etki ise, vergi vermek ve  kaçırmak arasında yükümlüyü ikinci alana iter ve yükümlü risk alarak kayıtdışı alanda faaliyetini sürdürmeye başlar. Vergi oranlarının vergi kaçırmadaki etkisinin bertaraf edilmesinde vergi idaresinin rolü açıktır. Vergi idaresi  yükümlüleri  ne derece yakından izleyebilirse, vergi dışına çıkma eğilimi de o derece azalır Vergi cezalarının yüksekliği de, açıktır ki, vergi dışına çıkışlar üzerinde negatif etkisi olan bir faktördür. Vergi cezalarının yüksekliği özellikle yakalanma olasılığının düşük olduğu koşullarda önemli olmaktadır. Vergi kaçırma konusunda yapılmış olan başka araştırmalarda da vergi kaçırma dürtüsünün salt vergi yükü ile açıklanamayacağı, bunun yanında çok sayıda bireysel  ve sosyal faktörlerin bulunduğu ileri sürülmüştür. Bu faktörler arasında yükümlünün cinsiyeti ve medeni durumu da yer almaktadır. Söz konusu çalışmalarda kadınlara göre erkeklerin, evlilere göre bekarların daha çok vergi dışına çıkma eğilimi taşıdığı ortaya koyulmuştur.

 Kayıtdışı ekonominin oluşumunda, özellikle gelişmekte olan ekonomilerde ekonominin genel verimsizliği ve yaygın işsizlik önemli etkenlerdir. Üretim sürecinde varolan genel verimsizlik düzeyi, yükümlüyü, karı arttırmaya yönelik olarak, maliyet unsurlarından tasarrufa yöneltir. Bu yöneliş, vergi dairesine düşük gelir göstermek ya da beyanname vermemek şeklinde ortaya çıkabilir.  

Kayıtdışı ekonominin oluşmasına neden olan diğer bir faktör de, devletin ekonomiye yasaklayıcı ve/veya düzenleyici müdahaleleri sonucunda, bu tür müdahalelerden kaçınmaya çalışanların kayıtdışı alana  kaymalarıdır. Devletin ekonomiye yasaklayıcı veya düzenleyici müdahalesi sonucunda oluşan kayıtdışı sektör daha çok yasadışı ekonomi alanının genişletilmesine katkıda bulunur.  

Kayıtdışı Ekonominin Genel Etkileri

 Burada önce kayıtdışı ekonominin olumlu olduğu düşünülen etkilerinden söz edilip, daha sonra genelde çok konuşulan olumsuz etkileri açıklanacaktır.

 Kayıtdışı ekonominin olumlu etkileri arasında, ekonomik hayata ve birey refahına yaptığı katkılar ileri sürülür. Kayıtdışı ekonominin, aynı anda vergi dışı ekonomi anlamına da geldiğinden dolayı, bu uygulamanın yaygın olduğu sektörde fon birikimine ve bu yolla da istihdama katkı yaptığı ileri sürülür. Kayıtiçi olduğu durumda vergi olarak devlete aktarılacak olan fonlar, kayıtdışılık durumunda işletmelerde yatırım olarak kullanılabilir.  Böylece,  işletmelerin özsermaye kalemi yükselir. Daha bol kaynağa kavuşan firmalar faaliyet alanlarını ve istihdamı yükselttikçe hem kendileri yararlanır, hem de dışsallık etkisi ile çevresel yarar sağlar ve ekonomiyi canlandırabilir. Fonların kamu kesimi yerine özel kesimde kullanımı, ekonomiyi daha yüksek bir verimlilik düzeyine taşıyorsa, o durumda kayıtdışılığın ekonomiye yarar sağladığı da ileri sürülebilmektedir.  Kayıtdışı faaliyetlerin bireysel harcanabilir gelirleri yükselterek, ekonomide canlılık yaratacağını savlamak da, genel işleyiş kuralları çerçevesinde fazla geçerli görülemez. Böylesi bir sav, vergilerin ekonomiye geri döndürülmeden, steril olarak tutulduğu ve kayıtiçi alanlardaki göreceli yüksek vergilerin ekonomik faaliyetleri geriletmediği  gibi,  fazla  gerçekçi   olmayan   varsayıma dayandırılmaktadır.

Kayıtdışı ekonominin sayılan ve oldukça kuşkulu olan bu faydaları yanında, onlardan çok öte ciddi zararları söz konusudur. Bu zararlar, istatistiksel verileri saptırmasından, ekonomi politikalarını çarpıtmasına dek açılan geniş bir tayfın içinde yer alır. İstatistiksel verilerin saptırılması sonucunda GSMH'dan başlayarak, bir dizi veri eksi ya da yanlış olarak hesaplara  yansıtılmış olur. Bunun sonucunda, örneğin ülkedeki kamu kesiminin hacmi ve vergi yükü gerçek boyutlarından yüksek çıkar, dış ticaret ve döviz hareketleri tam olarak izlenemez ve bunların doğal sonucunda da anlamlı ve isabetli para ve maliye politikaları geliştirilemez.  

Kayıtdışı alanda çalışan işletmeler ölçek itibariyle genellikle küçük oldukları gibi, kayıtdışı alanda kalabilmek için de küçük kalmaya devam ederler. Bu eğilim, işletmelerin optimal boyuta ulaşmalarını engellediği gibi, ekonomide hem verimlilik kaybına neden olur, hem de ekonominin kayıt altına alınmasını güçleştirir.  

Kayıtdışı Ekonomi ve Vergi Kaybı

 Kayıtdışı ekonominin yarattığı  vergi kaybı, teorik olarak, tüm ekonominin kayıt altına alınmış olduğu hipotetik durumdaki potansiyel vergi geliri ile, fiili olarak toplanan vergi geliri arasındaki fark olarak görülüp, öylece hesaplama yöntemleri geliştirilmeye çalışılmıştır. Söz konusu yöntemler, kayıtdışı faaliyetlerin neden olduğu göreli faktör getirisi farklılıklarına ve bu farklılıklar nedeni ile oluşan arz ve talep değişikliklerine dayanarak oluşturulan modeller üzerinden  vergi hesaplama mantığına dayandırılmaktadır.

 Peacock-Shaw tarafından geliştirilmiş olan bu yöntemde, Keynes gelir belirleme  sistemi kullanılarak, vergi kaçağının bulunduğu ekonomideki gelir düzeyinin, kaçağının bulunmadığı ekonomidekinden daha yüksek  olacağı noktasından hareket edilmiştir. Kaçakçılığın bulunduğu ekonomide kaçak gelir  bireylerin kullanılabilir gelirini yükselteceğinden dolayı, çarpan katsayısına  bağlı olarak,  milli gelir düzeyi de yükselir. Milli gelir düzeyinin yükselmesi, fiili vergi oranına bağlı olarak gelir üzerinden ödenen vergi gelirinde de bir artışa neden olur. Kayıtdışı gelirin marjinal tüketim eğilimi arttıkça, sağlanan vergi geliri de yükselir.  Peacock-Shaw yaklaşımı dolaysız vergiyi, yani gelir vergisini ele almıştır. Oysa, vergi kaçağının bireylerin kullanılabilir gelirini yükselttiği ve buna bağlı olarak da ekonomide gelir artışı yaşandığı koşulda, dolaylı vergi gelirlerinin  de değişeceği açıktır. Milli gelir artışına bağlı olarak dolaylı vergiye tabi işlemler de artmış olacağından dolayı, dolaylı vergi gelirleri de artacaktır. Burada da, marjinal tüketim eğilimine bağlı olarak, dolaylı vergi gelirlerinde görülen artış farklı olacaktır. Marjinal tüketim eğilimi "bir"  değerine yaklaştıkça, dolaylı vergi   gelirleri,  dolaysız  vergi  ziyanını  da  aşacak  biçimde yükselebilecektir.

Milli gelir modeli çerçevesinde yapılmaya çalışılan vergi ziyanı tahmin yönteminin bir başka yaklaşımında da vergi kaçağı nedeni ile vergiden sonraki ücret düzeyinin değişmesi ile emeğe olan talep ve buna  bağlı olarak da milli  gelir artışı dikkate alınmaktadır. Vergi kaçağı   gerçekleştirildiğinde, ücret üzerindeki verginin yansıma paylarına bağlı olarak, kullanılabilir ücret düzeyi yükselirken, aynı anda ücretin işverene maliyeti de düşecektir. Kullanılabilir ücretin yükselmesi emek arzını arttırırken, aynı anda  işverene olan ücret maliyetinin düşmesi de emek talebini yükseltir. Böylece, emek istihdamının yükselmesi sonucunda milli gelir artar ve fiili vergi oranı değişmeden, vergi geliri artabilir.

 Vergi kaçağının yaygın olduğu durumlarda ekonomide nakit gereksiniminin artacağı varsayımı altında, vergi kaçağına bağlı olarak, ekonomide para talebinin de artacağı ileri sürülmektedir. Ekonomide işlem saiki ile para talebinin artması faz haddinin yükselmesine yol açar. Faiz haddinin yükselmesi yatırımlar üzerinde caydırıcı etki yaparak milli geliri geriletirken, cari işlemlerin artması da, milli geliri arttırıcı etki yapar. Milli gelir düzeyi ile ilgili net etki ise, bu iki farklı yöndeki gelişmenin net sonucu ile oluşur.

Kayıtdışı ekonominin ekonomide ne kadarlık bir vergi kaybına neden olduğu konusu tartışılırken, iki önemli aşama önümüzde ciddi bir engel oluşturmaktadır. Bunlardan biri bizzat kayıtdışı ekonominin tahmin ve ölçümünde karşılaşılan güçlüklerdir. Çeşitli yöntemler kullanılarak ülkemiz ekonomisi için girişilmiş olan çeşitli tahmin çalışmalarının sonuçları birbirinden izahı mümkün olmayan bir boyutta farklı çıkmaktadır. Farklılık boyutu hakkında bir fikir verebilmek için, yapılmış olan kimi çalışmalarda,Türkiye'de kayıtdışı ekonominin gayrisafi milli hasılaya oranı ile ilgili,  %1,5 ile (12), %35 değeri (13) arasında çok sayıda bulgunun saptandığını hatırlamak yeterlidir.

 Kayıtdışı ekonominin neden olduğu vergi kaybının hesabında ikinci kademe güçlük ise, kayıtdışı ekonominin boyutları ile vergi kaybı boyutunun simetrik bir ilişki içinde bulunmamasıdır. Başka bir ifade ile, kayıtdışı ekonominin kayıt içine alındığı varsayımında, vergi gelirlerinin aynı oranda artacağı kabulü doğru değildir. Zira, kayıtdışı alan büyüdükçe, kayıtiçinin taşıdığı vergi yükü de artmaktadır. Bunun bir nedeni, kayıtdışı alanın, yansıma oranlarına bağlı olarak, kayıtiçi alandaki katma değeri ve dolayısıyle bunun üzerindeki vergi miktarını yükseltiyor olmasıdır. Bu etki kayıtdışı alanın, kayıtiçi alandan toplanan vergiye yaptığı taban genişletme etkisidir. Vergi açısından söz konusu pozitif  etki,  vergi  oranları  yükseltilmeden  daha  fazla  vergi toplanmasına neden olmaktadır. Yukarıda ileri sürülen noktalar içir rezervasyon yaparak, kayıtdışı alanların neden olduğu vergi kaybı için genelde doğrudan tahmin yöntemi uygulanmaktadır. Bunlardan birincisinde, potansiyel vergi hasılatı ile fiili vergi hasılatı arasındaki fark bulunmakta, ikincisinde ise, vergi otoritesinin denetlemeleri sonucunda elde edilen bulgularla tahmin yapılmaya çalışılmaktadır.

Sonuç

  -Kayıtdışılık için ileri ülkelerde vergi ve diğer kamu müdahaleleri ileri sürülmekle beraber, kalkınmakta olan ekonomilerde düşük verimlilik ve işsizlik gibi yapısal nedenler de ön safa çıkmaktadır. Bu niteliği ile, kalkınmakta olan ekonomilerde kayıtdışılık kronik ve yapısal bir karakter göstermektedir.  

-Vergi ve kayıtdışılık birbirini besleyen ve güçlendiren süreçlerdir. Vergi, sistemi kayıtdışına iterken, kayıtdışı kesimlerin genişlemesi de vergilerin ağırlaşmasına yol açmaktadır.  

-Kayıtdışı alanların gayrisafi milli hasılaya oranı ile vergi kaybının toplam vergi gelirlerine  oranı arasında simetrik bir ilişki yoktur. Kayıtdışı alanların küçültülmesi, toplam vergi tabanını büyütürken, aynı anda kayıtiçi alana ait vergi tabanını daraltabilir.  

-Kayıtdışı alan ile kayıtiçi alan arasında, vergi faktörünü telafi edecek düzeyde göreli verimlilik ve fiyat farkı oluşur. Kayıtdışı alanların genişlemesi, ekonomide genel verimliliğin düşmesine neden olabilir.

 -Kayıtdışı alanların oluşmasının vergi ile ilgili nedenleri arasında, kesimler arasında vergi yükü dağılımı, vergi adaleti ve yükümlülerin kamu harcamaları ile ilgili düşünceleri de önemli rol oynar.  Bunların arasında, vergi istisna   ve  muafiyetlerinin  varlığı,  bunlardan yararlanamayan faaliyet alanlarının kayıtdışına yönelmesine neden olur. Başka bir ifade ile, kayıtiçi olduğu halde vergi-dışı alanların ve faaliyetlerin bulunması, kayıtdışılık için önemli bir neden oluşturur.

 -Kayıtdışı alanların genişlemesi fiili vergi tabanını daralttığından dolayı, gerekli vergi gelirlerine ulaşabilmek için vergi oranlarının yükseltilmesi zaruri olur. Bu süreç, kayıtdışılık ile birlikte yüksek vergi oranlarının ve sonuçta da, daha büyük kayıtdışı alanların oluşmasına neden olur.  

-Kayıtdışı alanların tümü ile vergi dışı olduğu kabulü doğru değildir. Sadece dolaylı vergiler değil, fakat dolaysız vergiler alanında da kayıtdışı faaliyetler, piyasa içi yansıma süreçleri ile yük almaktadır.

Kaynak: Prof. Dr. İzzettin Önder

 

 

Anasayfa - İktisat - Makale - Ekonomi - Borsa - İstatistik - Türkiye Ekonomisi - Ekonomi Sözlüğü

Since 2005