|
21. Yüzyılın Eşiğinde Kimya Mühendisliğinde Beklenen
Gelişmeler
Prof. Dr. Zeynep lisen Önsan
Giriş
Dünyamızın çok hızlı bir değişim sürecine girdiği
ve toplumlann bu değişimin dışında kalamayacağı
artık bilinmektedir. Bu hızlı değişimi 17. yüzyılın
Sanayi Devrimi'nin ilk dönemlerine benzetmek mümkün
olmakla birlikte, çağımızın yeni bilimsel
altyapısının ve temel teknolojilerinin çok farklı
olduğu açıktır. Sanayi Devrimi'nin tümüyle mekanik
olan teknolojisi, aynı yüzyılda geliştirilen Newton
fiziğine dayanmaktaydı. Bilgi çağının temelini
oluşturan teknolojiler ise 20. yüzyılda kaydedilen
önemli ve çeşitli bilimsel gelişmeler sonucunda
ortaya çıkmıştır. Bunların arasında, modern nükleer
fiziğin temeli olan Einstein fiziği, bilgisayar
teknolojisine zemin hazırlayan von Neumann
matematiği ile Watson ve Crick'in yeni
biyoteknolojinin temelini oluşturan DNA
araştırmaları öncelikle yer almaktadır Günümüzün
ileri teknolojileri dendiğinde akla bilgisayarlar,
iletişim, robotik, malzeme bilimi, bi-yoteknoloji,
lazerler ve enerji gelmektedir. Heri teknolojilerin
zaman ve süre kavramlarını değiştirmesi, bunun
sonucu olarak da üretimin ve üretkenliğin artması
beklenmektedir.
İleri Teknolojiler
Yeni teknolojilerin merkezinde bulunan bilgisayar
teknolojisinin maliyetinin 1950'ler-den bu yana
büyük bir hızla (yaklaşık 10' kat) düşmesi,
1970'lerin sonunda mikrobilgisayarların piyasaya
çıkması, izleyen yıllarda donanım gücünün ve
hızının artması ve bilgisayar yazılımının sürekli
geliştirilerek çeşitlendirilmesi sonucunda
bilgisayar kullanımı her alana girmiştir. Bilgisayar
teknolojisindeki gelişmelerden en çok yararlanan
alanlar arasında uygulamalı bilimler ve mühendislik
dallarını saymak mümkündür. Bu dallarda bilgi
üretilmesi ve yeni teknoloji geliştirilmesi adeta
yeni bir boyut kazanmıştır. Bu bağlamda, bilgisayar
teknolojisi beyin gücünün arttırılması, iletişim
teknolojisi beyin gücünün yaygınlaştırılması,
robotik ise bu gücün uygulanması olarak
nitelendirilmiştir. Yapay zeka ve uzman
sistemlerin tüm ileri teknoloji alanlarına katkısı
ile kısa bir süre önce düşünülmesi bile güç olan
uygulamalar hayata geçirilmiştir. Yeni iletişim
teknolojileri fiberoptik, iletişim uyduları, uzun
mesafeli mikrodalga sistemleri, mobil telefonlar ve
görüntülü iletişim sistemlerini kapsamakta olup
daha önce yalnız ses ile yapılabilen canlı iletişim
kavramını da değiştirmiştir. Bilgisayar
teknolojisine dayalı endüstriyel otomasyonun ise,
üretim kapasitelerini, kalite anlayışını ve
ekonomik dengeleri etkilemesi kaçınılmazdır.
İleri teknolojiler arasında, üretkenliğin
arttınlması ve yaşam kalitesinin iyileştirilmesi
bakımından en ümit verici olanlardan biri bi-yoteknolojidir.
1980'lerin başında tanımlanan "yeni" biyoteknoloji,
geleneksel anlamda bir sanayi dalı olmaktan çok
sanayi tarafından kullanılacak birçok teknolojinin
toplamı olarak anlaşılmaktadır. Bu teknolojiler
arasında, rekombinant DNA teknolojisi olarak bilinen
genetik mühendisliği, hücre teknolojisi, enzim
teknolojisi, mikrobiyal teknoloji ve biyoproses
mühendisliği bulunmaktadır. Biyoteknoloji
uygulamalarının tarım, sağlık, özel kimyasallar ve
ileri malzemeler gibi üretim alanlarında
yoğunlaşması ve sağlanan gelişmelerin çevre ile
ilgili hizmet alanlarına da yansıması
beklenmektedir/)
Diğer yandan, endüstriyel alanda üretkenliğin
arttırılması için gerekli ileri teknolojilerin en
önemlileri arasında malzeme bilimi yer almaktadır.
Araştırmacıların maddeyi mo-leküler düzeyde
değiştirme becerisi geliştikçe, seramikten başlayıp
polimerik ve/veya kom-pozit malzemelere kadar
uzanan, üstün özelliklere sahip çeşitli yeni
ürünlerin elde edilmesi mümkün olmaktadır. Uzay
teknolojisinin gerektirdiği özel malzemelerin hemen
tümü günlük yaşamımızda da çeşitli amaçlarla
kullanıma girmiştir. Ayrıca, 21. yüzyılın
tükenmeyen, u-cuz, temiz ve güvenli enerji
gereksinimini karşılamak amacıyla yapılan
araştırmalar, enerji kaybı olmaksızın elektrik
akımını taşıyabilen süperiletken malzemeleri de
kapsamaktadır.
Kimya Mühendisliği
Son on yıla bakıldığında, güncel ya da modem kimya
mühendisliğinin, bilgisayar teknolojisinin yanısıra,
gittikçe artan bir oranda diğer fiziksel ve
biyolojik bilimler ile örtüştüğü açıkça
görülmektedir. Yeni biyoteknolojinin büyük çapta
uygulanması ve birçok ileri malzeme üretim
süreçleri, 20. yüzyılın ikinci yansında
geliştirilen kimya mühendisliği metodolojisi ve
uygulamaları ile çok yakından ilişkilidir. Aslında,
birçok bilim dalının sınırlarının belirsizleştiği ve
bazı geleneksel sınıflandırma ve ayırımlann çeşitli
kurumlarda idari açıdan kolaylık sağlamaktan başka
bir yarar sağlamadığı bir dönemde bulunuyoruz. Yeni
bir yüzyıla hazırlanırken, geleceğin mühendislerini
yetiştirmekle yükümlü olan kimya mühendisliği
bölümlerini iki zorlu mücadele beklemektedir.
birincisi, öğrencilere bilimde ve yeni teknoloji
üretiminde yaşanan müthiş yarışta geri kalmamaları
ve üretilen teknolojileri toplumun kullanımına
sunabilmeleri için gerekli bilimsel altyapının
verilmesi, ikincisi ise, kimya mühendisliğinin
yalnızca "uygulamalı bilim" tanımıyla
sınırlandırılarak diğer dallardan ve toplumun
beklentilerinden soyutlanamayacağının anlatılması.
Baş döndürücü bir hızla değişen ve ilerleyen
teknolojilerin verdiği karmaşık görüntü içerisinde,
tüm uygulamalı bilimlerin toplumun daha iyi bir
yaşam özlemine ve beklentilerine cevap niteliğinde
olduğu, bu nedenle uygulamalı bilimlerin temel
bilimlerdeki gelişmelerin bir sonucu olduğu kadar
temel araştırmaları yönlendirdiği de gözden
kaçırılmamalıdır.
Toplumların daha iyi, daha rahat ve daha sağlıklı
bir yaşam için duydukları istek kimya
mühendisliğinin gelişmesindeki itici gücü
oluşturmaktadır. Gelişmiş ülkelerde sürekli olarak
yeni teknolojilerin üretilmesini ve kimya
mühendisliğinin en önde gelen dallardan biri
olmasını sağlayan da budur. Bu istek yalnız maddeci
değil, aynı zamanda çok insanca bir yaklaşımı
yansıtmaktadır: mesela, sağlık için ilaç ve tıbbi
malzemeler, güzellik ve/veya sağlık için
kozmetikler, bebeklerin rahatını sağlamak veya
çöllerdeki ağaçların köklerini nemlendirmek için su
emici jeller, aç bir dünyayı doyurabilmek için
tarım kimyasalları, gen mühendisliği teknikleri ile
değişitirilmiş hücreler aracılığıyla daha çok
miktarda üretilebilen gıdalar, eski tabloları ve
arkeolojik eserleri restore etmek için özel boya ve
yapıştırıcılar ve daha birçok ürün...
Yukarıda sıralanan ürünlerin tasanmı, geliştirilmesi
ve toplumun kullanımına sunulacak miktarlarda
üretimi kimya mühendisliğinin temel işlevleri
arasında bulunmaktadır. Bu nedenle, kimya
mühendisleri her zaman yeni kavramlar, yeni
süreçler, yeni teknolojiler ve sistemler yaratmak
ve/veya mevcut olanları geliştirerek iyileştirmek
durumundadırlar. Tümüyle yeni olan buluşlara ve
gelişmelere sıklıkla rastlamak mümkün olmamakla
birlikte, her iki faaliyetin de evrimsel nitelikte
olduğuna ve hızlarının "evrimsel dinamik"
çerçevesinde tanımlanabileceğine işaret
edilmektedir.
Kuramsal açıdan son derece karmaşık birçok ayrıntıyı
içeren evrim dinamiğinin anlaşılabilmesi, yeni
geliştirilen bazı kavramlar ve-yöntemler sayesinde
olmuştur. Bunlara örnek olarak biyolojik modellerin
yanısıra biyolojik olmayan modeller de
gösterilebilir. Mesela, biyolojik modellerde yer
alan birçok kimyasal ve fizyolojik ayrıntıya rağmen,
modern biyoteknolojinin temelini enformasyon
kuramının oluşturduğu, biyolojik sistemlere özgü
karmaşıklığın evrim dinamiğinden kaynaklandığı ve
söz konusu amaç fonksiyonunun DNA zincirinin
taşıdığı enformasyonun korunması olduğu ileri
sürülmektedir/7' Ayrıca, biyologların
uğraşmak zonında kaldığı karmaşık sistemlerin
tanımlanabilmesi için mühendislerin kullandığı
sistem analizini basit gösterecek karmaşıklıkta
bazı hiyerarşik modellerin geliştirilmesi
gerekmektedir. Basit mikroorganizmalara! ve
hücrelerin dahi, yaşamsal faaliyetleri için gerekli
kütle aktarım süreçleri ve denetim stratejileri
bakımından büyük kimyasal fabrikalardan daha
karmaşık sistemler niteliğinde olduğu vurgulanarak,
bu konulann kantitatif ve sistematik olarak
incelenmesinin moleküler biyoloji veya biyokimyadan
ziyade kimya mühendisliği kapsamında gerçekleşeceği
belirtilmektedir. Biyolojik olmayan modellerin
oluşturulmasında ise, doğrusal olmayan dinamiğin ve
kaos kuramının kullanıldığı çalışmalar mevcuttur.
Biyolojik olmayan evrim süreçlerinin biyolojik
evrimin temel niteliklerini paylaştığını da gösteren
bu öneriler, gelecek vadeden, ilginç ancak henüz
ispatlanmamış hipotezlerdir. Bu nedenle, halen basit
mikroorganizmalardan başlayıp ekosistemlere kadar
uzanan çeşitli düzeylerde yapılmış çalışmalardan
yararlanan ampirik yaklaşımlar kullanılmaktadır.
21. yüzyılın sanayi kuruluşlarının aradığı kimya
mühendisleri, hızlı bir gelişme sürecinde olan yeni
teknolojileri izleyebilen, en uygun kimya
mühendisliği denklemini türetip belirli bir
problemin sayısal çözümünü en uygun bilgisayar
yazılımını kullanarak buluveren, ancak
çalışmalarının çevre üzerindeki olumlu ve olumsuz
etkilerim de değerlendirebilen mühendisler olmak
zorundadır/9' Ayrıca, evrimsel dinamiğin
kimya mühendisliği sistemlerinin temel
niteliklerinden biri olduğu kabul edilirse,
geleceğin mühendislerinin analizden ziyade sentez
yeteneklerinin geliştirilmesi gerekecektir/"»
Belirli bilim dallarının sınırlan olarak düşünülen
alanlardaki örtüşme-lerin ekip çalışmasını
kolaylaştırdığı, çeşitliliğin ise üretkenliği ve
yaratıcılığı arttırdığı göz-önüne alınarak çalışma
ortamlarının yeniden düzenlenmesi uygun olacaktır.
|