Kısa
Süreli Sermaye Girişlerinin (Sıcak Para Girişinin) Etkileri
Sıcak
para olarak adlandırılan kısa dönemli sermaye
girişleri, gelişmekte olan ülkelerde önemli sorunlar
yaratmaktadır. Bu sorunların başında aşırı sermaye
girişi sonucu yerli paranın yabancı paralar
karşısında değer kazanması gelmektedir. Türkiye’de
yerli paranın değerlenmesi süreci 1990’lı yıllarla
birlikte ortaya çıkmaktadır. Yerli paranın
değerlenmesinin dış ticaret üzerindeki etkileri çok
önemlidir. Özellikle ihracatçı sektörlerin rekabet
gücü ve dış ticaret dengesi üzerinde önemli olumsuz
etkileri olmakta, ithalat hacmi ve ekonominin dış
alıma bağımlılığı artmaktadır. Türkiye dahil olmak
üzere bir çok gelişmekte olan ülke uluslar arası
rekabet gücünü teknolojik gelişme ve verimlilik gibi
yapısal faktörlere oturtamamışlardır. Bu ülkelerde
fiyata dayalı bir rekabet gücü hala çok etkilidir.
Özellikle bu gruba giren ülkelerde yerli paranın
değerlenmeye başlaması uluslar arası rekabet gücünü
olumsuz etkileyen temel faktörlerdendir. Aşırı
sermaye girişinin çeşitli sektörler üzerinde farklı
etkileri olmaktadır. Uluslar arası rekabet gücünün
azalması ve genellikle dışa açık bir sektör olan
imalat sanayisinin olumsuz etkilenmesi ve hizmet ile
ticaret sektöründe şişme ortaya çıkmıştır. (Kepenek
ve Yentürk, 2009: 219).
Yüksek
faiz düşük kur politikası ile ithalat teşviki
tekstil, hazır giyim, ayakkabı ve gıda gibi
geleneksel emek yoğun istihdam alanlarında daralmaya
neden olmaktadır. Çünkü üretim maliyeti, düşük kur
nedeniyle yükselmekte ve dolayısıyla üretim
faaliyeti zorlaşmakta veya ileriki aşamada üretim
durdurulmaktadır. Çalışanlar işsiz kalmaktadır.
Düşük kur- yüksek faiz reel sektörün ve finansal
sektörün döviz borcunu arttırarak kur riskine olan
hassasiyetlerini azami ölçüde yükseltmektedir. Yerel
kaynaklara dayalı üretim yapan kesim, özellikle
KOBİ’ler, tesislerinde ürettikleri ürünleri yerel
piyasalara satamadıkları ya da karla ihraç
edemedikleri için üretimlerini durdurmak zorunda
kalmaktadır. Üretime dönük
yatırımların
sürdürülememesi nedeniyle istihdamın artmaması ve
hatta işsizliğin artması önemli bir sosyo ekonomik
gelişme olarak karşımıza çıkmaktadır. (Eken, 2009:
4)
Uygulanan bu politikalar sonucu;
ülkemizin rekabet gücü düşmüş cari açığı artmış,
ancak aynı zamanda, üretimde kullanılan aramalı ve
hammadde miktarı artmıştır. Aramalı üreten KOBİ’ler,
hammadde üreten tarım kesimi, kurdan dolayı daha
ucuza gelen ithal malı ile rekabet edememiş,
işletmeler kapanmış ve bu nedenle işsizlik
artmıştır. (Korkmaz, 2010: 5). Ülkemize gelen
yabancı sermaye sıfırdan yatırım yapmak yerine
kurulu, karlı tesisleri satın alma yoluna
gitmektedir. Bu firmalar iç pazara dönük üretimi
ihracata tercih etmektedir. İhracatı ihmal eden bu
firmalar döviz getirmek yerine ithalat yaparak ve
kar transfer ederek paranın yurtdışına çıkışına
sebep olmaktadır.
Yurt Dışına
Kar Transferi (Milyon Dolar)
YURT DIŞINA
KAR TRANSFERİ (MİLYON DOLAR) |
|
DOĞRUDAN
YATIRIMLAR |
PORTFÖY
YATIRIMLARI |
TOPLAM TRANSFER |
2002 |
401 |
2.244 |
2.645 |
2003 |
643 |
2.616 |
3.259 |
2004 |
1.043 |
2.905 |
3.948 |
2005 |
1.051 |
3.326 |
4.377 |
2006 |
1.182 |
3.463 |
4.645 |
2007 |
2.208 |
3.735 |
5.943 |
2008 |
2.738 |
3.523 |
6.261 |
2009 |
1.600 |
2.100 |
3.700 |
2003-2009 Ocak Temmuz |
10.465 |
21.668 |
32.133 |
Kaynak: Anka Ajansı,
2009
Aktaran: Korkmaz,2010: 7
Türkiye’de,
dünya ve diğer gelişmekte olan ülkelere göre dış
ticaret hacminin daha fazla düşmesinin özel
nedenlerinden birisi, kontrolsüz sıcak para ve
spekülatif sermaye hareketleridir. Daha fazla vergi
teşviki verilerek sıcak para girişi artırılmış kamu
altyapı işletmelerinin yabancı sermayeye satışı
onaylanmıştır. Ekonomide kırılganlık artmış, aramalı
ve hammadde yatırımları gereği kadar artmamıştır.
Dış kaynak ihtiyacı sürekli artmıştır.
Artan yabancı
sermaye girişinin yarattığı aşırı borçlanma ve aşırı
borç yükü, yurtiçi tasarrufların önemli bir
oranının, yatırımlara dönüşemeden yurtdışına kaynak
transferi için
kullanılmasına neden olmakta, tüketici kredisi ve
tüketim malı dışalımını kamçılayarak yurtiçi
tasarrufları kovucu etki yapmaktadır. Yoğun
spekülatif sermaye girişi, gelişmekte olan ülkelerde
yurtiçi harcamaları artırarak iç talebi
şişirmektedir. Artan iç talebin yatırımlar üzerinde
olumlu bir etki yaratabilmesi ise, yerli paranın
değerlenmesi sonucu artan tüketim malı ithalatı ile
ortadan kalkmaktadır. (Kepenek ve Yentürk, 2009:
221)
Düşük
kur-yüksek faiz nedeniyle yurda gelen kısa vadeli
sermaye, ekonomiyi birçok yönüyle tahrip etmektedir.
Bunlardan en önemlisi ekonomik büyümenin
yavaşlamasıdır. 2004 yılından sonra büyüme bir düşüş
trendine girmiştir. Kamu yatırımları giderek
azalmaktadır. Özel yatırımlar da istenen seviyeye
ulaşmamıştır. Yerli ve yabancı sermaye yeterince
yatırım yapmamaktadır. Doğrudan yabancı sermaye daha
ziyade hazır kurulu tesislerin satın alınmasına
yönelmektedir.
Büyümenin bütün sektörlere yayılmamış olması diğer
bir sorundur. 2002 yılında yüzde 10,3 olan işsizlik
oranı 2003 yılında % 10,5’e yükselmiş, 2004 ve 2005
yıllarında ise % 10,3 olarak gerçekleşmiştir. 2006
yılında ise yüzde 9,9’a düşen bu oran Kasım 2007 de
% 10,1’e yükselmiştir. 2002’den bu yana işsizlik
oranındaki yüzde 20’lik artışın temelinde üretim
yapısındaki bozulma vardır. Eksik istihdam ve
mevsimlik çalışanlar da dahil edildiğinde gerçek
işsizlik oranı yüzde 20’yi aşmaktadır. (Günal, 2010:
2)
Cari işlemler
dengesi, 2009 yılının Temmuz ayında 471 milyon $,
2010 yılının aynı ayında ise 3.4 milyar $ açık veren
cari işlemler hesabı, bu yılın Ocak-Temmuz döneminde
24.2 milyar $ açık vermiştir. Doğrudan yatırımlar
2009 yılının Ocak-Temmuz döneminde 5 milyar $ olarak
gerçekleşmişken, 2010 yılının aynı döneminde % 12,2
azalışla 4.4 milyar $ olmuştur. Portföy
yatırımlarında 2009 Ocak-Temmuz döneminde 873 milyon
$ net sermaye girişi gözlemlenirken; 2010 yılının
aynı döneminde 10.8 milyar $ tutarında net giriş
gerçekleşmiştir. (SGB, 2010: 4)(Tablo)
Sermaye Hareketleri
Kaynak: TCMB
Aktaran: DPT Ekonomik Gelişmeler,
2009: 13
(Milyon
Dolar)
|
Yıllık |
|
Ocak - Temmuz |
|
2007 |
2008 |
2008 2009 |
Sermaye ve Finans Hesapları |
36.622 |
39.594 |
34.233 -375 |
1. Doğrudan
Yatırımlar (net) |
19.940 |
15.463 |
9.825 4.039 |
-Yurtdışında |
-2.106 |
-2.549 |
-1.829 -899 |
-Yurtiçinde |
22.046 |
18.012 |
11.654 4.938 |
2. Portföy
yatırımları (net) |
717 |
-5.046 |
2.535 959 |
- Hisse Senetleri |
5.138 |
716 |
3.351 1.276 |
- Borç
Senetleri |
-2.358 |
-4.486 |
-364 936 |
3. Diğer
Yatırımlar (net) |
23.997 |
28.120 |
22.532 -8.752 |
Ticari Krediler (Yükümlülükler) |
4.231 |
1.558 |
5.640 -1.652 |
Krediler (Yükümlülükler) |
27.595 |
30.130 |
27.315 -9.496 |
- Genel Hükümet |
-3.901 |
3.424 |
3.747 222 |
- Bankalar |
5.608 |
3.047 |
4.737 -5.252 |
- Diğer
Sektörler |
25.888 |
23.659 |
18.831 -4.466 |
4. Rezerv Varlıklar |
-8.032 |
1.057 |
-659 3.379 |
Net Hata Noksan |
1.597 |
1.920 |
-2.433 6.928 |
Reel faizin yüksek
kalmasına neden olan esas yapısal problemler (yüksek
borç düzeyi, yüksek cari açık) konusunda hiçbir şey
yapılmamaktadır. Dolayısıyla yapısal faktörler
nedeniyle yüksek kalan enflasyonun temel nedeni
yüksek düzeyde kalan faiz olarak öne çıkmaktadır.
Üretim faktörlerinden biri olan sermayenin
maliyetinin yüksek kalması enflasyonun daha da aşağı
inmemesi noktasında en önemli husus olarak yerini
korumaktadır. Türkiye düşük kur politikası ile
enflasyonu düşürebileceği noktaya düşürmüştür.
Bundan sonra, düşük kurda ısrar edilmesi enflasyonun
daha da aşağıya indirilmesine yardımcı olmayacaktır.
Yapılması gereken faiz oranlarının düşürülmesidir.
(Eken, 2009: 1)
Üretimini, ekonomik büyümesini ve ekonomik
dengelerini düşük kur yüksek faiz politikasına göre
konumlandıran ülkemizde; global finans krizinden
etkilenmiştir. Ülkeye gelen yabancı sermaye
miktarında azalma ödemeler dengesini bozarken,
ihracattaki azalma da üretimi budamaktadır. Zaten
istihdam artışı yapmayan düşük kur yüksek faiz
politikası nedeniyle işsizlik oranı daha da
yükselmiştir. Dolayısıyla borç geri ödemelerinde
sıkıntılar yaşanmıştır.
Dünyada
yaşanan global finans krizi bankacılık kaynaklı
olup, buradan tüketici kesimine ve oradan da reel
kesime sirayet etmiştir. Oysa Türkiye’de bankacılık
kesiminde kriz olmadığı gibi yüksek karlar elde
etmiştir. Türkiye ekonomisi son çeyrekte % 6,2
küçülürken, bankacılık sektörü 2008 yılını % 9,1’lik
bir büyüme ile tamamlamıştır. Bunun temel nedeni
uygulanan yüksek faiz düşük kur politikasıdır.
Uygulanan bu politika nedeniyle, Türkiye krizi esas
olarak reel sektörde ve tüketici kesiminde
yaşamaktadır, zira ekonomik dengeler bir bütün
olarak global gelişmelere hassas hale gelmiştir.
(Eken, 2009: 1)
|