|
Toplumsal Şemalar Üzerine
Sınıflı toplumlarda, çok doğal olarak, her sınıf
kendi çıkarını korur. Ancak çıkar kollama stratejisi
izleyen sınıf, yine kendi çıkarı doğrultusunda olmak
koşulu ile karşıt sınıfların da çıkarı yönünde
kararlar alır. Çünkü şunu çok iyi bilir ki, bir
toplumda karşıt gruplarla beraber yaşayıp, sistemi
sürdürdükçe, uzun-dönemde kârlı çıkacaktır. Diğer
bir deyişle, sınıflı toplumlarda, sınıflar arası
mücadele, ezme noktasını gelmeden, birlikte yaşama
çizgisini korumaya çalışır. Bu anlamda, sınıflı
toplumlar dev bir koalisyonu andırır.
Böyle bir toplumsal koalisyonun en
önemli koşulu, kaynakların aşırı derecede kıt
olmamasıdır. Kaynaklar üzerindeki mücadele
sıkıştıkça toplumsal koalisyon tehlikeye düşer.
Bunun tersi de geçerlidir, toplumsal kaynaklar
bollaştıkça koalisyon güçlenir. Kaynak bolluğunun
toplumsal koalisyonu güçlendirmesine en iyi örneği,
Batı toplumları oluşturmaktır. Son elli yıl boyunca,
görece bolluk içinde oluşumunu sürdürebilen Batı
toplumları, böyle bir koalisyonu
oluşturabilmişlerdir. Tatminkâr taban gelir düzeyi
elde edebilen farklı gruplar, davranışlarını,
toplumu ayakta tutmaya yönelik olarak
belirlemişlerdir. Çıkarını toplumun varlığında
görebilen çevreler, bir tür sosyal mukavele ile,
topluma yönelik davranış modelleri sergilemişlerdir.
Kaynakların kıtlaştığı koşulda ise, toplumsal
koalisyonu oluşturmak ye korumak zorlaşmaktadır.
Böyle toplumlarda, her sınıf kendi çıkan
doğrultusunda, hemen hiç taviz vermeden, diğer
sınıfa karşı akıl-dışı davranışta bulunur. Sosyal
dinamikler, birinci tip toplumda koalisyon
oluşturmaya yönelik işlediği halde, ikinci tip
toplumda koalisyonu dağıtmaya yönelik işler. Diğer
sınıflarla toplumsal mukavele yapılamayınca, her
sınıf kendi mücadelesini, en tavizsiz bir biçimde
verir. Bu mücadelede de. bir sosyal haklılık taşır.
Ne var ki, çöken toplum içinde her sınıf kendi zarar
payını alır.
Kaynakların kıtlığı ya da bolluğu, sadece mutlak
anlamda değildir. İnsanlar, kendi durumlarını,
diğerlerinki ile mukayese ederek, görece algılarlar.
Örneğin, oldukça fakir olan bir kişi, kendi durumunu
çevresindekilere göre algılar ve değerlendirir. Bu
insan, çevresinde aynı tür insanlar varsa başka,
zengin insanlar varsa başka yorumlara gider. Şu
halde, sınıflı bir toplumun çimentolanmasında,
gelir dağılımı birinci derecede önemli bir
faktördür.
Gelir dağılımı, toplumların kaderi üzerinde çok
ciddi bir belirleyicidir. Bireyler arası ve
bölgeler arası dengesiz gelir dağılımı, hiçbir
önlemin baş edemeyeceği toplumsal huzursuzluklar
yaratır. Bu bilinçledir ki, Batı toplumları, sınıflı
toplum olmalarına rağmen, hükümetlere gelir
dağılımını düzeltme görevi vermişledir. Sınıflı
toplumda kalınacaksa, toplumsal huzursuzlukların
telafisinin en mantıksal yolu, gelir dağılımını
düzeltmektir.
Gelir dağılımı bozukluğu ile yatırım yapmak ve
kalkınmayı sağlamak olguları arasındaki ilişki de,
zannedildiği gibi güçlü değildir. Özellikle, ileri
ülke tüketim modellerini alan, daha doğrusu bu
modellerin dayatıldığı gelişmekte olan ülkeler için
böyle bir ilişki hemen hiç yoktur. Bunun kanıtı
Türkiye'dir. Gelir dağılımını bozarak, tasarrufları
da arttıramıyorsak, niçin tüm bu acılara ve
toplumsal çalkantılara katlanıyoruz ki!..
Kaynak: İzzettin Önder – İstanbul Üniversitesi
Maliye Bölümü
|