Küçük ve Orta Büyüklükteki İşletmelerin Sermaye
Piyasasında Finansmanı
Giriş
Bugün dünyada KOBİlerin ekonomik krizlerden mümkün
olduğu ölçüde az etkileniyor olmaları, iktisadi
kalkınmayı gerçekleştirmedeki rolleri ile
taşıdıkları sosyal fonksiyonlar, onları ekonomilerin
vazgeçilmez unsurları haline getirmiştir. Ancak
ülkemiz ekonomisi içinde de önemli bir yer tutan KOBİ'lerin karşılaştıkları sorunlar nedeniyle
kendilerinden beklenen fonksiyonları tam anlamıyla
yerine getirdiklerini söylemek mümkün değildir.
Gerek AB’da gerekse ülkemizde KOBİ'lerin sorunların
başında, finansman yetersizliği gelmektedir. Bu
amaçla AT dahil ülkelerde KOBİ'lerin finansman
sorunlarına çözüm bulmak için yapılan çalışmalar,
bu şirketlerin öz kaynaklarının artırılması ile
bunlara sağlanan uzun vadeli fonların artırılması ve
yaygınlaştırılması şeklinde iki noktada
yoğunlaştırılmıştır. Ülkemizin AB’ye girme
aşamasında olduğu bu dönemde, toplulukta izlenen
politikaların izlenmesi, sisteme entegrasyonun
kolay olması için önem taşımaktadır.
Ülkemizde KOBİ1ere finansal destek büyük ölçüde,
kamu ağırlıklı ihtisas bankası durumundaki T. Halk
Bankası ile kalkınma ve yatırım bankalarından T.KB
ve T.3.K.B. tarafından sağlanmaktadır. Ancak bu
yolla sağlanan fonlar KOBİ'lerin öz sermaye ve uzun
vadeli fon ihtiyacını karşılayacak nitelikte
değildir. Ayrıca KOBİ'lerin ticari bankalar ve
sermaye piyasası aracılığı ile fon toplama
olanakları da sınırlıdır. Ticari bankalar bu tür
işletmeleri riskli gördükleri en uzun vadeli kredi
açma konusunda isteksiz davrandıkları gibi ipotek
karşılığı yoluyla kredi açmayı tercih
etmektedirler. Sermaye piyasasında ise yaratılan
kaynakların büyük bölümü az sayıdaki holding grup
ile kamu kuruluşları tarafından kullanılmıştır.
Başka bir deyişle kamu ihraçlarının sermaye
piyasasında bütün şirketler için yarattığı crowding-out
etkisi, büyük şirketler tarafından KOBİ1er için
ikinci kez yaratılmıştır.
KOBİ'lerin finansman sorununa çözüm denince ilk çare
olarak bu işletmelere düşük faizli kredi sağlanması
ve/veya devlet eliyle sübvansiyon sağlanması
gelmektedir. Artık ekonomide hiçbir nimet
maliyetsiz olmayacağı gibi devlet eliyle sağlanan
sübvansiyon külfetin başkalarına katlandırılmasıyla
mümkün olabilmektedir. Bu nedenle KOBİ'lerin
finansman sorunlarına çözüm ararken geleneksel
yolların yanı sıra sermaye piyasasından yararlanma
imkanının fayda vardır.
Sermaye Piyasası Kanunu bir
fon kanunu olmamakla birlikte, amaçlan arasında
iktisadi kalkınmayı gerçekleştirmek de vardır.
Ayrıca kanunun yürürlüğe girdiği 1982 yılından,
günümüze kadar ki koşullarda önemli gelişmeler
olmuş, sermaye piyasası artık fon temin edilen bir
piyasa haline gelmiştir.
KOBİ'lerin günümüze kadar çok az ölçüde
yararlandıkları sermaye piyasasından daha aktif
biçimde yararlanabilmeleri için yapılması
gerekenleri, karşılaşılan finansal güçlüklere göre
iki bölüm halinde incelemek mümkündür.
Özkaynaklar Yoluyla Finansman
KOBİ'ler öz kaynaklar yoluyla ile finansmanda
çeşitli zorluluklarla karşılaşmaktadırlar. ilk
olarak hisse senedi ihracı yoluyla fon temininde,
çok basit bir anlatım la hisse senetlerini satın
alacak yatırımcıların bulunamasıdır. Çünkü bu tür
işletmeler ya yatırım aşamasındadırlar ya da
zararları dolayısıyla kar dağıtamayacak
durumdadırlar. Bu nedenle KOBİ'lerin hisse
senetlerine küçük tasarruf sahipleri ilgi
göstermemektedir. Bunları alan tasarruf sahipleri
ise bu senetleri ihtiyaç duydukları zaman paraya
çevirememektedir. KOBİ'lerin bu yer bölümü borsaya
kotasyon şartlarını da sağlayamadıkları için hisse
senetleri borsada işlem görememektedirler. Bu
aşamada karşılaşılan sorunu çözmek için ilk yol
borsada KOBİ ve benzeri şirketlerin hisse
senetlerinin işlem göreceği "üçüncü pazarın"
oluşturulmasıdır. Bu konu ile ilgili çalışmalar son
aşamaya gelmiş bulunmaktadır. İkinci bir çözüm yolu
ise bu tür hisse senetlerine kurumsal yatırımcıların
ilgisinin arttırılmasıdır.
KOBİ'lere yatırım yapmak belli bir risk üstlenmeyi
gerektirdiğinden risk sermayesi (Venture Capital)
olarak adlandırılan yatırım türü, KOBİ'lerin öz
kaynak ile fon sağlamada kullanacakları bir aracı
niteliğindedir. Ülkemizde benzer amaçlar için
Sermaye Piyasası Kanunu ile SPK'ya Risk Sem1ayesi
Yatırım Ortaklıkları (RSYO) ile Risk Sermayesi
Yatırım Fonlarının düzenlenmesi konusunda yetki
verilmiştir. SPK Seri: VIII, No: 21 Sayılı
Tebliğ'ıile RSYO'latın kuruluş ve faaliyet
şartlarını düzenlemiştir. KOBİ'lerin büyük bölümünün
olmasa bile bir kısmının özkaynak sorununa çözüm
getirecek RSYO'lar için hukuki düzenleme yapılmış ve
bu kurumlar vergi teşvikleriyle desteklenmiştir.
Günümüze kadar ise kuruluş formaliteleri ve teknik
yetersizliklerden dolayı RSYO'lar faaliyete
geçememişlerdir. Bu kurumlar KOBİ'ler için çok yakın
zamanda vazgeçilmez kurumların arasında yer
alacaktır.
Sermaye Piyasası Kanunu ile getirilen bir diğer
kurum da Risk Sermayesi Yatırım Fonlarıdır. Henüz
bir düzenlemesi olmayan bu fonlar büyük kurumsal
yatırımcıların katılabileceği şekilde ve halka
kapalı olarak şekillendirilebilir. Ancak Risk
Sermayesi Yatırım Fonları gibi yeni bir kurum için
hukuki düzenlemeye gitmeden de mevcut yatırım
fonlarına ilişkin mevzuat da yapılacak küçük
düzenlemelerle özellikle yatının fonlarının
portföylerinin bir bölümü riskli yatırımlardan
oluşturulabilir. Bunun için yatırım fonları
içtüzüklerine "borsa da pazar açılmış bütün hisse
senetleri portföye alınabilir" şeklinde bir ifadenin
eklenmesi yeterli olacaktır. Ayrıca sigorta
şirketleri ile emekli sandıklan fonları uzun vadeli
düşündüklerinden bunların kuracakları yatırım
fonlarının portföylerinin belli bir bölümünü
borsada açılacak üçüncü pazardan oluştuffi1aları
gibi bir zorunluluk getiffi1ek suretiyle, bu fonları
KOBİ1erin finansmanına yöneltmek olanaklıdır. Ama
bütün bu değişikliklerin yapılabilmesi borsada
üçüncü pazarın açılmasına bağlı bulunmaktadır.
KOBİ'lerin yararlanabileceği en önemli sermaye
piyasası araçlarından bir tanesi de "Oydan Yoksun
Hisse Senetleridir (OYHS)". KOBİ'lerin halka arz
yoluyla hisse senedi ihracında en çok tereddüt
ettikleri hususların başında şirket yönetiminin el
değiştirmesi gelmektedir. Bugün ülkemizde şirket el
değiştirmelerini düzenleyen bir düzenleme mevcut
olmadığından KOBİ'ler için en uygun araçlardan biri
de OYHS'dir. Ancak bu araç yeteri kadar hem KOBİ'ler
hem de yatırımcılar tarafından tanınmadığından
bugüne kadar gerekli ilgiyi göffi1emiştir.
KOBİ'ler açısından hisse senedi ihracında
karşılaşılan bir diğer sorun da esas sermaye
sistemine tabi olmaktan kaynaklanmaktadır. Özellikle
çok ortaklı KOBİ1erin sermaye artırımı sırasında
çıkarılan hisse senetlerini 3 aylık zaman zarfında
mevcut ortakla ve/veya üçüncü kişilere satarak
bedellerini tamamen ve nakden tahsil etmeleri güç
olmakta, ayrıca satılamayan kısımlar için taahhüt
verilmesi zorunluluğu KOBİ'lerin sermaye artırımı
işlemlerini zorlaştırmaktadır. Ayrıca Sermaye
Piyasası Kanunu'na tabi olmanın getirdiği
yükümlülükler de KOBİ'ler için hisse senedi
ihracının cazibesini azaltmaktadır. Bu nedenle
şirketleri sermaye artırımında kolaylık sağlayan
kayıtlı sermaye sistemine geçmeye özendirmek
gerekmektedir. Sermaye Piyasası Kanunu'nun 11.
maddesi uyarınca aktif toplamı belli bir miktardan
az olan şirketleri Sermaye Piyasası Kanunu'ndan
kaynaklanan yükümlülüklerden kısmen veya tamamen
muaf tutabilecektir. Bu maddenin kayıtlı sermaye
sistemini kabul edecek belli aktif büyüklüğündeki
KOBİ'ler için uygulanması olanaklıdır.
Sonuç
KOBİ’lerin sermaye piyasasından finansmanı belli
ölçütlerde bir zorlama gibi görünsede bugün sermaye
piyasamız 1982 yılında hayal edemeyeceğimiz
noktalara gelmiştir. Bu nedenle de Kobilere yönelik
olarak belli çalışmaların yapılmasında fayda
olacağına inanıyoruz. Özellikle mevcut hukuki
düzenlemeler içerisinde aktif olarak kullanılmamakla
birlikte HDT ile RSYOların, Kobilerin sermaye
piyasasından finansmanında en etkili yollar olduğu
düşünülmektedir.