Konut Kooperatiflerinde Devlet
Denetimi
Giriş
Kooperatiflerde genel olarak denetim denilince, İç
ve Dış denetim olmak üzere iki ayrı denetim şeklinin
anlaşıldığı, Dış Denetimin ise Üst Örgüt Denetimi
ile Devlet denetiminden ibaret bulunduğu
bilinmektedir.
Devletin kooperatifleri denetlemesi; biri kooperatif
ve ilgililerin yapacakları işlemlerde belirli
kurallara riayetin sağlanması, yani Düzenleme
Yolu ile Denetleme, diğeri ise kooperatif
işlerine Müdahale Suretiyle Denetleme olmak
üzere iki ana grupta toplanabilir.
Kooperatiflerin Düzenleme Yolu ile Denetlenmesi;
kooperatif ve ilgililerin uymakla yükümlü
bulundukları kanun, yönetmelik ve tebliğlerin
Devletçe çıkarılarak kooperatiflerin bu kurallara
uymaya zorlanmasıdır. Başka bir ifadeyle Devlet,
kooperatifleri ve ilgilileri bir dizi kurala
uymakla yükümlü tutmaktadır. Bu kuralların
yürürlüğe konulmasına Devletin Kooperatifleri Pasif
Denetlemesi de denilebilir.
Büyük bir topluluğu ilgilendirmesi nedeniyle
kooperatiflerin kuruluş, işleyiş ve tasfiyesini
geniş bir düzenlemeye tabi tutan Devlet, denetleme
işinde, bu pasif yetkilerle de yetinmemiş, ayrıca
aktif olarak kooperatif işlerine müdahale hakkını da
elde tutmuştur.
İşte Devletin, 1163 sayılı Kooperatifler Kanununa
tabi kooperatifleri ve özellikle konut
kooperatiflerini bu anlamda ve aktif olarak
denetlemesinin koşul şekil ve kuralları bu
çalışmanın konusunu oluşturmaktadır.
Devletin, konut kooperatifleri üzerindeki Aktif
(Müdahaleci) Denetimi; Kuruluş Aşamasındaki Denetim
Şekilleri ve İşleyişte Devlet Denetimi şeklinde
olmak üzere 2 ana başlık altında incelenmiş
bulunmaktadır.
Kooperatiflerin Kuruluş Aşamasındaki Devlet
Denetimi
Kuruluşta Devlet Denetiminin Gereği
Kooperatiflerin sağlıklı bir şekilde kurulabilmesi
ve amaçlarını başarılı bir biçimde
gerçekleştirebilmesi için bazı koşulların mevcut
bulunması gereklidir. Bu koşulların sonradan temini
oldukça güç ve genellikle imkansızdır. Böyle olunca
başlangıçta denetim yapılarak, gerekli asgari
koşulların mevcut bulunmaması halinde kooperatifin
kurulmasına izin verilmemesi, tutarlı ve gerekli
bir uygulama olarak görülmektedir.
Kuruluşta Devlet Denetimi
A- Sanayi ve Ticaret Bakanlığının Örnek Kooperatif
Anasözleşmeleri Hazırlamak Suretiyle
Gerçekleştirdiği Denetim (KK:Md.88)
Kooperatif anasözleşmelerinde bulunması zorunlu olan
hükümler ile seçimlik ve yorumlayıcı hükümler,
Kooperatifler Kanununun 4-6'ncı maddeleri arasında
açıklanmış bulunduğundan, bunlara uyulmak koşuluyla
kooperatif kurucu ortaklarınca arzu edildiği gibi
bir ana sözleşme düzenlenmesi her zaman mümkündür.
Ancak Kooperatifler Kanunu, kooperatif kurmak
isteyenlere yardımcı olmak, onlara yol göstermek ve
bir anlamda da kooperatifçiliğin gelişmesini
sağlamak amacıyla Sanayi ve Ticaret bakanlığına
"Örnek Ana sözleşmeler Hazırlanması" görevini de
vermiştir (KK:Md.88).
Bakanlık bu görevi yerine getirirken kooperatif üst
kuruluşlarının görüşünü almakla da yükümlü
tutulmuştur.
Kanunun, Sanayi ve Ticaret Bakanlığına verdiği
"Örnek Anasözleşme" hazırlama görevi, Bakanlıkça
yerine getirilmesi zorunlu bir görev niteliği
taşımakla beraber, kooperatiflerin ve üst
kuruluşların, bu ana sözleşmelere aynen veya kısmen
uymak zorunlulukları yoktur. Yukarıda da
belirtildiği üzere, kurucu ortaklar (kooperatif
kuruluşlarında) veya kooperatifler (üst kuruluşların
oluşturulmasında) kanuna aykırı olmamak şartıyla
değişik ana sözleşme taslaklarını Bakanlığa vererek
kuruluş izni talebinde bulunabileceklerdir.
Bakanlık örnek kooperatif ana sözleşmeleri
hazırlarken, ortakların menfaatlerinin azami ölçüde
güvence altına alınmasına ve Kooperatifler Kanununun
tartışmalı hükümlerine açık-net yorumlar getirilerek
uygulama birliğinin sağlanmasına özellikle çaba sarf
etmektedir. Ayrıca, zaman içerisinde ortaya çıkan
yeni sorunların çözümlenebilmesi, hukuki
boşlukların doldurulabilmesi ve ortakların
menfaatlerine zarar verici olumsuz girişimlerin
karşılanabilmesi bakımlarından ihtiyaç duyulduğunda,
örnek ana sözleşmelerin değiştirilmesi yoluna da
gidilmektedir. Sanayi ve Ticaret Bakanlığının
koordinatörlüğünde ilgili kuruluş yetkililerinin de
katılmasıyla "örnek kooperatif ana sözleşmesi
hazırlanması ve hazırlanmış ana sözleşmelerde
gerektiğinde değişiklikler yapılması" suretiyle
gerçekleştirilen bu denetim; örnek ana sözleşmelere
göre yapılacak kooperatif kuruluşlarına Bakanlığın
ve ilgili kamu kredi kuruluşlarının (Sanayi ve
Ticaret Bakanlığı, Bağ-Kur, SSK vd.) gösterdiği
kolaylıklar nedeniyle günümüzde oldukça yaygın ve
etkin bir konuma ulaşmıştır. Hatta, Bakanlığın ve
ilgili kamu kuruluşlarının örnek ana sözleşmelere
göre kurulan kooperatiflere tanıdıkları imkanlar ve
kolaylıklar nedeniyle, bugün artık örnek ana
sözleşmelere bağlı kalınmayarak (değişik tip ve
şekillerde) ve özel nitelikte ana sözleşmeler
hazırlanarak kooperatifler kurulması uygulamasının
(yapı kooperatifleri için yılda ortalama 8 veya
bazen azami 10 adet kuruluş) son derece sınırlı bir
düzeye indiği söylenebilir.
B-Sanayi ve Ticaret Bakanlığının, Kooperatif
Kuruluşuna İzin İşlemleri Sırasındaki Denetimi (KK:Md.2-7)
Sanayi ve Ticaret Bakanlığının, kooperatif
kuruluşuna izin işlemleri sırasında hangi objektif
kıstaslara dayanacağı hususu Kooperatifler Kanununda
açıklanmamıştır. Bu durum, Bakanlıkça ' yapılacak
kuruluş izni denetiminin hukuki mi yoksa ekonomik
bir denetim mi olacağı konusunda farklı düşünce ve
tartışmalara yol açmıştır.
Nitekim bazı görüş sahiplerince; sicil memuru
tarafından şekil ve esas yönünden yapılacak
incelemenin yeterli olduğu belirtilerek, Bakanlığın
yapacağı incelemenin ekonomik yönden olmasının
gereğine değinilmiştir .
Ortaklıkların Denetimine Dair Tüzük Tasarısının
Danıştay'da görüşülmesi sırasında kuruluş izni için
inceleme yapılırken ise "... kuruluşların milli
iktisadın gereklerine ve sosyal amaçlara uygun olup
olmadığını, çalışma konularının Kalkınma planı
yönünden yararlı bulunup bulunmadığını inceler,
kurulmasını gerekli ve yararlı görmediklerine izin
vermez" şeklindeki Hükümet Teklifi hüküm, Danıştay
tarafından "... özel teşebbüs kurma hürriyetine
tüzükle getirilmiş bir sınırlama niteliğinde olması
itibariyle Anayasa'nın özel teşebbüsler kurmanın
serbest olduğu, bu hürriyetlerin ancak kamu yararı
amacıyla ve kanunla sınırlanabileceği yolundaki
40'ıncı maddesine aykırı görülerek ..." tasarıdan
çıkarılmıştır.
Böylece, doktrinde taraftar toplayan ve Bakanlığın
yapacağı incelemenin ekonomik yönden olması
gereğini savunan görüşün, ortaklıkların Denetimine
Dair Tüzük Tasarısının Danıştayda görüşülmesi
sırasında yüksek yargı organınca belirtilen karşı
görüş nedeniyle bugün için geçerliliğini oldukça
kaybettiği söylenebilir.
Nitekim, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı; izin işlemleri
sırasında yalnızca, kuruluş belgelerinde ve ana
sözleşmede, Kooperatifler Kanununun emredici
hükümlerine aykırılıklar bulunup bulunmadığı
yönünden incelemeler yapmakta, böylece Danıştay'ın
"Ortaklıkların Denetimine Dair Tüzük" tasarısının
görüşülmesi sırasında belirttiği karşı görüşe
paralel uygulamayı benimsemiş gözükmektedir. Değişik
söyleyişle bugün, kooperatiflerin kuruluş
aşamasındaki Devlet Denetimi, yalnızca tescil için
gerekli işlemlerin ve şekli koşulların yerine
getirilip getirilmediğinin araştırılmasıyla sınırlı
tutulmaktadır "" .
Kanımızca, Bakanlıkça gerçekleştirilen kuruluş
denetimlerinde yalnızca hukuki nitelikteki
değerlendirmelerle yetinilmemesi, mevcudiyeti
gerekli görülen diğer koşulların var olup
olmadığının da araştırılması yerinde olacaktır.
Zira, Kooperatifler Kanununun Bakanlığın "ana
sözleşmelerin, kanunun ihtiyari hükümlerinden
ayrıldığını ileri sürerek kooperatifin kuruluşuna
izin vermekten kaçınamayacağı" şeklindeki hükmüne
göre Bakanlık, ana sözleşmeyi ancak Kanunun emredici
hükümlerine uygunluk açısından inceleyebilecektir.
Oysa, emredici hükümlere aykırılık bulunup
bulunmadığını sicil memurları incelerler ve bunlar,
incelemeleri hukuki bakımdan yapmaya ehildirler. Bu
nedenle, Sanayi ve Ticaret Bakanlığının inceleme
yetkisinin kanunun emredici hükümleri yönünden
değil, kamu yararı bakımından olduğu kabul
edilmelidir. Kamu yararı açısından yapılacak bir
incelemede ise; kooperatifin makro düzeyde ekonomik
yönden konumunun değerlendirilmesi ile mikro açıdan
amaçlarını gerçekleştirebilme yeterliliğinin de göz
önünde bulundurulacağı kuşkusuzdur. Anayasa
Mahkemesinin 17 Mayıs 1987 tarihli, 19463 sayılı
Resmi Gazetede yayımlanan 26.6.1986 tarihli, Esas:
1985/9 Karar: 1986/14 sayılı Kararı da bu
görüşlerimizi doğrular nitelikte gözükmektedir.
C-Ticaret Sicil memurunun Denetimi
Kooperatifler Kanununun 7'nci maddesi gereğince
kooperatifler ancak ticaret siciline tescil ile
tüzel kişilik kazanırlar. Kanunun 3'üncü maddesi
hükmüne göre de "Tescil ve İlan", kooperatifin
kuruluşu için zorunlu geçerlik koşuludur. Bu
işlemler, bağlı bulundukları Asliye Ticaret
Mahkemelerinin gözetim ve denetiminde faaliyet
gösteren ve fonksiyonları itibariyle icra daireleri
gibi yargı organlarının yan kuruluşlarından sayılan
Ticaret Sicil Memurluklarınca gerçekleştirilirler.
Ticaret Sicil Memurları, kaydı istenen olayın
tescili için Kanun ve Ticaret Sicili Nizamnamesinin
öngördüğü bütün koşulların yerine getirilmiş olup
olmadığını incelemekle yükümlüdürler.
Bu amaçla, tescil edilecek olaylarda;
- Kanuni koşulların mevcut olup olmadığını
(TTK:Md.34/1, 34/2),
- Gerçeğe uygun olup olmadığını (TTK:Md.34/3, TSN:Md.29/3),
- Üçüncü kişilerde yanlış bir fikir uyandıracak
nitelikte olup olmadığını (TTK: Md.34/3),
- Kamu yararına aykırı olup olmadığını (TTK:Md.34/3,
TSN:Md.28/2), araştırmakla zorunlu kılınmışlardır.
Böylece kanun koyucu bu açıdan bir başka denetim
yolu daha oluşturmuş bulunmaktadır. Sicil Memurları
kanunlara aykırı bir yön gördükleri yada yasanın
geçerlik koşulu saydığı unsurların yokluğu halinde
tescil isteğini reddedecek, eksikliğin giderilmesi
için uygun süreler tanıyacak ve sonucuna uygun karar
vereceklerdir. İlgililer bu kararların kendilerine
tebliğinden itibaren sekiz gün içinde Sicilin bağlı
olduğu Asliye Hukuk (Ticaret) Mahkemesine itiraz
edebileceklerdir. Mahkeme, itiraz edenleri ve
gerektiğinde hukuki yararı bulunan kişileri
dinledikten sonra, itirazın kabulü (tescilin
yapılması) veya reddi konusunda vereceği kararı,
ilgililerin ve sicil memurlarının temyiz yetkisi
mevcuttur (TTK:Md.34/4, 36).
D
- Noterlerin Denetimi (KK:Md.2, 1512 Sy.K:Md.53,
61)
Kooperatif ana sözleşmesinin Kanunun öngördüğü bazı
unsurları içermesi ve yazılı yapılması yanında,
kurucu ortak imzalarının da ayrıca noterce
onaylanması (KK:Md.2), anasözleşmenin geçerlik
koşulu olarak öngörülmüştür. Kooperatifler Kanununun
bu konudaki 2'nci maddesi aynen, "Bir kooperatif en
az 7 ortak tarafından imzalanacak anasözleşme ile
kurulur. Anasözleşmedeki imzaların noterce
onaylanması gerekir" şeklindedir.
Ancak 1512 sayılı Noterlik Kanununun 53'üncü
maddesinde yer alan, "Noterler, kanunların emredici
hükümlerine aykırı hususlarda işlem yapamazlar. Bu
hüküm, imza onaylaması yapılan işlemlerin
münderecatı hakkında da uygulanır" şeklindeki hüküm
nedeniyle noterler, kooperatif anasözleşmesi
altındaki imzaları onaylamakla yetinmeyecek,
hükümlerini
de inceleyerek gerek konu ve amacın gerekse içerdiği
özel maddelerin yasalara, genel ahlaka, kamu
düzenine ve kişisel haklara aykırılığını görürlerse
onaydan kaçınmaları gerekecektir.
Kooperatiflerde Kuruluş Sonrası (İşleyişte) Devlet
Denetimi
1. İşleyişte Devlet Denetimini Gerektiren Nedenler
A- Üst Örgüt Denetiminin Yetersizliği
Kooperatifler Kanununun yürürlüğe girdiği 1969
yılından buyana geçen 20 yılı aşkın süreye rağmen,
Kanunun öngördüğü kademeli örgütlenme modelinin (KK:Md.70-80)
henüz oluşturulamadığı bilinmektedir. Değişik
şekillerdeki özendirme önlemleri ve vergi
muaflıklarıyla Devlet organlarınca da oluşumu
desteklenen bu örgütlenme modelinin, ülke düzeyinde
yaygınlaştırılmasında maalesef başarılı
olunamamıştır. Sınırlı sayıda olmak üzere bu tür
kademeli örgütlere şeklen dahil olan
kooperatiflerle, Birlikler ve Merkez Birlikleri
arasındaki ilişkilerin ise, aidat alıp vermek ile
vergi muaflığı ve arsa tahsislerinden yararlanma
dışında başkaca organik bir ilişkiyi içermediği
söylenebilir.
Oysa, 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu, bu kademeli
örgüt modelini getirirken, kooperatiflerin her türlü
sorunlarının öncelikle bu sistem içerisinde ve üst
örgütlerce çözümünü öngörmüştür. Kanun koyucunun
bugün sayıları 42.500'e ulaşmış bulunan konut
kooperatiflerinin denetim ihtiyaçlarının
karşılanması için düşündüğü çözümede yine bu
örgütlenme modeli içerisinde yer verilmiştir.
Kooperatiflerin denetim ihtiyaçlarının üst
örgütlerce karşılanmasını öngören bu sistem,
kademeli örgütlenmenin gerçekleştirilememesi
nedeniyle bugün uygulanabilirliğini büyük ölçüde
yitirmiş durumdadır.
Kooperatif-Merkez Birliği (Merkez Birliğinin
kuruluşu tamamlanmadığı hallerde Birlik) şeklindeki
kademeli örgüt oluşumunun gerçekleştirilememesi,
günümüzde kooperatifler için "Devlet denetimini" ön
plana çıkarmış bulunmaktadır.
B-İç Denetimin Yetersizliği
a) Ortaklarca Yapılan Denetimin Yetersizliği
Kooperatifler Kanununa göre, yönetim kurulunun
gelir-gider farklarının dağıtım şekli hakkındaki
tekliflerini ihtiva eden yıllık çalışma raporu ile
bilanço ve denetçilerin 66'ncı madde hükümlerine
uygun olarak tanzim edecekleri rapor, genel kurulun
yıllık toplantısından en az 15 gün öncesinden
itibaren bir yıl süre ile kooperatif merkezinde ve
varsa şubelerinde ortakların tetkikine amade tutulur
(KK:Md.24/l). Ayrıca talep eden ortaklara bilanço ve
gelir-gider farkı hesaplarının birer suretinin
verilmesi mecburidir (KK:Md.24/2). Kooperatifin
ticari defterleri ve haberleşme ile ilgili
hususların tetkiki, genel kurulun açık bir müsaadesi
veya yönetim kurulunun kararı ile mümkündür.
İncelenmesine müsaade edilen defter ve vesikalardan
öğrenilecek sırlar hariç olmak üzere, hiçbir ortak
kooperatifin iş sırlarını öğrenmeye yetkili değildir
(KK:Md.25). Kooperatifler Kanunu, genel kurulun
aldığı, kanun, anasözleşme hükümleri ve iyi niyet
esaslarına aykırı kararların, bazı koşullarla,
ortaklarca iptal ettirilmesi imkanını da sağlamıştır
(KK:Md.53). Ortaklar gerekli gördükleri hususlarda
denetçilerin dikkatini çekmeye ve açıklama
yapılmasını istemeye yetkilidirler.
İç denetlemede, en etkin haklar genel kurula tanınan
haklardır. Genel Kurulun yönetici ve denetçilerin
tayini, azli, ibrası yetkisi (KK:Md.42,46),
ortaklığın mali durumunu kontrol imkanı (KK:Md.38,
42) ve süresinden önce ortaklığın feshi yetkisi (KK:Md.81)
mevcuttur.
Azlığın genel kurulu toplantıya çağırma hakkı (KK:Md.44)
da ortakların kooperatifi denetlemesine imkan veren
haklardandır.
Görüldüğü üzere Kooperatifler Kanunu ortaklara tek
tek, azlık veya genel kurul olarak
kullanabilecekleri çeşitli iç denetim imkanları
tanımıştır. Ancak, defterleri inceleyebilmek için
genel kurulun açık izni veya yönetim kurulu
kararının gerekmesi, genel kurul kararlarının iptali
için ise bazı koşulların mevcudiyetinin aranması,
kooperatiflerin ortaklarca denetimini
zorlaştırmaktadır. Özellikle konut kooperatiflerinde
ortakların sayıca çok olması ve farklı yerleşme
bölgelerinde bulunmaları da kooperatiflerini etkili
bir şekilde gözetim ve denetimleri altında
tutmalarına engel oluşturmaktadır. Kaldıki,
ortakların büyük çoğunluğunun kooperatifin hukuki ve
mali yapısının inceliklerini bilecek eğitim düzeyine
sahip olmamaları, kooperatiflerin ortaklarca
denetiminin önemini azaltmakta veya bu denetimi
etkisiz kılmaktadır. Ortakların genel kurul
toplantılarında, kendi adlarına kooperatifi
yönetecek kişileri seçerken, bu kişiler hakkında
yeterli bilgiye sahip olamamaları da ortaklarca bu
şekilde gerçekleştirilen denetimin sağlığını
etkileyen önemli bir diğer engeli oluşturmaktadır.
b) Denetçi veya Denetim Kurullarınca Yapılan
Denetimin Yetersizliği
Kooperatiflerde denetçilerin görevi, genel kurul
namına kooperatifin bütün işlem ve hesaplarını
tetkik etmektir (KK:Md.65/l). Kooperatifler
Hukukunda Denetim, yalnızca hesapları kontrolden
ibaret olmayıp, kooperatifin bütün iş ve işlemlerini
kapsar.
Denetçiler, işletme hesabıyla bilançonun defterlerle
uygunluk halinde bulunup bulunmadığını, defterlerin
düzenli bir surette tutulup tutulmadığını ve
işletmenin neticeleriyle mameleki hakkında uyulması
gerekli olan hükümlere göre işlem yapılıp
yapılmadığını incelemekle yükümlüdürler. Ortaklan
şahsen sorumlu veya ek ödeme ile yükümlü olan
kooperatiflerde denetçiler, ortaklar listesinin
usulüne uygun olarak tutulup tutulmadığını da
incelemek zorundadırlar (KK:Md.66/l). Yöneticiler,
bu maksatla denetçilere defterleri ve belgeleri
verirler. Denetçilerin istekleri üzerine müfredat
defteri ve bu defterin hangi esaslara göre
düzenlendiği ve istenilen her konu hakkında bilgi
verilir (KK:Md.66/2).
Denetçiler her yıl yazılı bir raporla beraber
tekliflerini genel kurula sunmaya mecburdurlar (KK:Md.67/l).
Denetçiler görevleri çerçevesinde işlerin
yürütülmesinde gördükleri noksanlıkları, kanun veya
anasözleşmeye aykırı hareketleri, bundan sorumlu
olanların bağlı bulundukları organa ve gerekli
hallerde aynı zamanda genel kurula haber vermekle
yükümlüdürler (KK:Md.67/2)..
Bu yükümlülükleri yerine getirmeyen denetim kurulu
üyeleri, fiilin önem ve niteliğine göre bir aydan
altı aya kadar hapis ve ellibin liradan
beşyüzbinliraya kadar ağır para cezası ile
cezalandırılırlar.
Kooperatifler Kanunu, bir yandan
denetçilerin görevlerini sınırlandırarak
sıralarken ve bu görevlerin yerine getirilmemesi
halinde uygulanacak cezai müeyyideleri belirtirken,
diğer yandan da Anonim Şirket hükümlerine yollama
yaparak (KK:Md.98) şirket denetçilerine verilen
görevlerin, kooperatif denetçileri tarafından da
uygulanacağını hüküm altına almıştır. Böylece,
kooperatif denetçileri, 1163 sayılı Kanunda yer alan
ve anonim şirketteki görevlere paralel olarak
düzenlenmiş görevleri yaparken, bizzat anonim şirket
faslında gösterilen görevleri ifa ile de yükümlü
tutulmuşlardır.
Gerçi denetçilerin, bu görevleri hiç veya gereği
gibi yerine getirmemeleri halinde doğacak kooperatif
zararının sorumlularından tazmini (Hukuki
sorumluluk) için ne gibi işlemlere başvurulabileceği
Kooperatifler Kanununda gösterilmemiştir. Ancak bu
durumda, Kanunun 98'inci maddesi aracılığıyla, Türk
Ticaret Kanununun 359'uncu maddesi hükmünün
uygulanması gerektiği hususunda doktrinde görüş
birliği mevcuttur. Bu maddeye göre denetçiler,
görevlerini hiç veya gereği gibi yapmamalarından
doğan zararlardan dolayı kusursuz olduklarını ispat
edemedikçe müteselsilen mesul olmaktadırlar.
Bütün bu hükümlere rağmen, Kooperatifler, denetim
kurullarınca yeteri kadar denetlenememekte, bir
diğer deyişle kooperatiflerde denetçiler etkinlik
gösterememektedirler. Bunun başlıca nedeni Kanunda
denetçiler için gerekli niteliklerin öngörülmemiş
olması ve uygulamada denetçilerin, yönetim
kurullarına tabi durumda bulunan kişilerden
seçilmeleridir.
Kooperatif denetçilerinin, Kooperatifler Kanununun
yüklediği görevleri kavrayarak, etkin denetim
yapabilmeleri için en az kooperatif yöneticileri
kadar ekonomik ve ticari hayat hakkında bilgi ve
görgülerinin olması, kooperatifin iş konusuna göre
ilgili yasa hükümlerini doğru anlayacak ve
değerlendirecek eğitim düzeyine sahip bulunmaları
gerekir. Kooperatif denetçileri en azından
muhasebeden anlamalı, bilançoyu okuyabilmelidir.
Muhasebe tekniğini bilmeyen bir kimsenin kooperatif
denetleyebilmesi mümkün değildir.
Denetçilerin yönetim kurullarına tabi durumda
bulunmaları da denetimi etkisiz kılan
sebeplerdendir. Kooperatiflerde, uygulamada çeşitli
nedenlerle genel kurullarda gruplaşmalar olmakta ve
çoğunluğu oluşturan grup hem yönetim kurulunu hem de
denetleme kurulunu seçmektedir. Böylece, denetçiler
genel kurul adına, yönetim kurulunu denetleyecekleri
yerde, yönetim kuruluna tabi olmakta ve bu nedenle
denetçilik adeta, ikinci mevki yönetim kurulu
üyeliği niteliği arz etmektedir . Oysa, Denetleme
Kurullarının kararlarının tarafsız ve objektif
olması, söz konusu kişilerin, yönetim kurulları,
müdürler ve bizzat kooperatif karşısında mutlak
anlamıyla bağımsız olmalarına bağlıdır.
Denetim Kurullarının çoğunluk ve yönetim kurulları
karşısındaki bu durumu nedeniyle, kooperatiflerde
Devlet Denetimi bugün artık özel bir önem kazanmış
bulunmaktadır.
|