Türkiye Ekonomisi
Dünya Ekonomisi
Osmanlı Ekonomisi
Finansal Ekonomi
İşletme Ekonomisi
Hizmet Ekonomisi
Kalkınma Ekonomisi
Tarım Ekonomisi
Borsa ve Yatırım
Ekonomi Sözlüğü
Ekonomi Ders Notları
Ekonomi Düşünürleri
Genel Ekonomi Soruları
Özel İstatistik Arşivi
Özel İktisat Konuları
Açık Öğretim İktisat
Ekonomi Kurumları
Kamu Yönetimi
Kamu (Devlet) Maliyesi
Sigortacılık Konuları
Türkiye İktisat Tarihi
Yeraltı Ekonomisi

Kredi Kartı Piyasası

Gelişmekte Olan Ülkeler

Finansal Piyasalar

Kent Ekonomisi

Liberalizm

Forex Piyasaları

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

Krizlerin Dünya ve Türk Bankacılık Sektörü Üzerindeki Etkileri

Yaşanan krizlerin çıkış nedenlerine bakıldığında, krizlerin oluşmasında siyasi istikrarın olmaması, ulusal ve uluslararası olumsuz ekonomik gelişmeler etkili olmuştur.

Bankacılık risk üstüne kurulmuş bir sistem olsa da, özellikle 2008’de yaşanan küresel mali krizin ortaya çıkışında, regülasyonun kötüye kullanılması sonucu kontrolsüzce alınan risklerle büyüme, krizin asıl nedeni olarak görülmektedir.

Piyasadaki aksaklıkların giderilmesi için maliyetleri yüksek olarak görülen regülasyonun etkin bir şekilde çalışması gerekmektedir. Unutulmaması gereken krizlerden kaynaklanan   ekonomik olumsuzlukların regülasyon sayesinde aşılabileceği en azından minimum düzeylere indirgenebileceğidir.

2008’in Kasım ayında yapılan G20 toplantısında finansal krizlerden korunmak için en etkili yolun düzenlemelerle sağlanabileceği noktasında uzlaşılmış, düzenlemelerin ve finansal piyasalarda birleşmenin arttırılması gerekliliği ortaya çıkmıştır.

G20 üyesi olan Türkiye’de bu toplantıya katılmış, diğer ülkeler nazaran krizden daha az etkilenmesi sebebiyle sadece yeni bir teşvik sistemi oluşturulmuş, düzenleme ve denetlemelerde elle tutulur bir değişiklik yaşanmamıştır. 2001 krizinde oluşturulan düzenleme ve denetlemelere devam edilmiştir.

Yaşanan krizler bankaların sermaye yeterliliğinin azalmasına, likidite, kredi ve döviz pozisyonu risklerinin artmasına, gelir-gider dengesinin bozulmasına, mevduatların elde tutulabilmesi için daha yüksek faiz oranları ödenmesine ve bankaların temsilcilik giderlerinin artmasına neden olmuştur.

Türkiye’de 2014 Sonrası Bankacılık Sektörüne Yön Verecek İtici Güçler

Giderek büyüyen küresel ekonomik ortamda, daha çok pazarda sektörlerin diğer sektörlerle, hatta aynı sektördeki iş modelleriyle rekabet ettiğini tamamıyla yeni kategorilerin ortaya çıktığı görülmektedir. Askeri bir örnek verilmesi gerekirse muharebeler belirli coğrafi lokasyonlarda belirli teçhizat ve malzemeyle rakipleri yenmek için yapılmaktadır. İş stratejileri günümüzde ve gelecekte bu düzeyde formüle edilecektir. Stratejik analiz oldukça sofistike ve incelikli olan satranç oyununa benzetilebilir. Satrançta amaç rakibi mat edebilmektir. Aynı şekilde pazardaki amaç da güçlü bir rekabet avantajı elde etmektir.

Uluslararası danışmanlık şirketi EY’nin yapmış olduğu araştırmalar sonucu 2014 yılını izleyen beş yıl içerisinde bankaların yeniden yapılma sürecinde ulusal ve uluslararası düzenlemelerin varlığı, müşteri talep ve istekleri, rakiplerin izlediği politikalar, teknolojik gelişmeler, sosyal ve politik yapılar gibi belirleyici faktörlerin önemli rol oynaması beklenmektedir.

2014 yılında bankaların öncelikli hedeflerinin, son düzenlemeler ve tüketiciyi koruma amaçlı yapılan kanunlar çerçevesinde, sermaye maliyetlerini ve öz kaynak karlılıklarını korumak amaçlı devrimci hareketler olması beklenmektedir.
 

 

 

Anasayfa - İktisat - Makale - Ekonomi - Borsa - İstatistik - Türkiye Ekonomisi - Ekonomi Sözlüğü

Since 2005