Küba'nın Post-Sovyet Sosyalizmi
Antony P. MUELLER
1 Ocak 2002'de Küba hükümeti Fidel Castro'nun devlete tam
hâkimiyeti ile sonuçlanan ihtilâlin 43. yıldönümünü
kutladı. Hâlâ yerli yerinde olan diktatörlük ve sıkı
merkezî plânlama altındaki ekonomi ile birlikte,
Castro yönetimi sadece Sovyetler Birliği 'nin
yıkılışı vartasını atlatmakla kalmadı, fakat hükümet
birçok Avrupa ülkesi Kanada ve Doğu Avrupa'daki ve
Asya'daki geçiş ülkeleri ile yeni ticarî ilişkiler
kurmayı ve FDI (dış kaynaklı doğrudan yatırım)
anlaşmaları yapmayı da başardı.
Venezüella'nın Hugo Chavez'i Fidel Castro'nun arkadaşı olduğunu
ilân etmiştir ve Brezilya'nın yaklaşan başkanlık
seçimlerinin kamu oyu yoklamalarına göre, galibi
gözüken Lula'sı Küba modeline olan sempatisini
sıkça ifade etmiştir. Castro'yu devirme ve demokrasi
ve piyasa ekonomisini kurma amacı cinsinden
ölçülecek olursa, ABD'nin Küba politikasını tam bir
başarısızlık olarak görmek gerekir.
ABD ambargosu etkili olamamış ve arzu edilenin tersi sonuç
doğurmuştur. Amerikan hayat tarzına özlemi hâlâ çok
canlı olan Küba halkına, hükümeti, "kuşatıldık" diye
diye, bu ambargonun ABD'ye kendilerinin düşmanı
nazarı ile bakmaları gerektiğinin bir kanıtı
olduğunu öğretmeyi başarmıştır. 1960'lı yıllarda
ABD hükümetinin ülkeyi izole etme gayretleri
Küba'yı tam da Sovyetlerin kolları arasına itmişti.
Sovyetler Birliği'nin yıkılışından beri ve
ambargonun sürdürülmesi ile yaptırımlardan en çok
çeken şimdi Küba halkıdır.
Castro ve Küba ihtilâli hakkında yanlış hüküm
vermenin kökleri devrimci Küba'nın ideolojik
temelini yanlış anlamadadır. Fidel ilk başlarda
kendini bir komünist olarak ilân etmişse de, Küba
devriminin nihaî karakteri daima sosyalist olduğu
kadar milliyetçi de olmuştur. Castro kapitalizm ve
Yankee hâkimiyetinden daha iyi bir seçenek vaadi ile
birlikte Amerikan karşıtlığı ve kapitalizm
düşmanlığı "makamlarından çalmayı" da gayet iyi
bilir.
Castro'nun nasıl olup da hâlâ iktidarda kalabildiğini anlamak için,
kendisinin ABD baskı ve hegemonyasına karşı çıkmakla
millî gururu nasıl okşadığına dikkat etmek gerekir.
Belagat yeteneği, karizması ve Sovyetler Birliği 'nden
aldığı yüklü yardımlarla Castro, kendine has bir
ideolojisi olan emsalsiz bir sistem yaratmıştır. Bu
siyasî ideoloji sosyalizm ile refahı ve bir
sosyalist refah devleti ile de sosyal adaleti
özdeşleştirmektedir. Emperyalizm karşıtlığı ve
Amerikan karşıtlığı ulusal bağımsızlığa eşdeğer
görülmekte ve ulusal bağımsızlık da Küba halkını
diğer insanlardan ayırt eden millî gururun temeli
olmaktadır.
Castro'nun ideolojik cebrinin bu iki denklemi alt alta
yazıldığında, alternatifi, sosyalizm elden gidecek
olursa Küba halkının refah devletlerini ve onunla
birlikte de sosyal adaleti yitirecekleri tehdidi
olarak boy göstermektedir. Çoğu kimsenin inancı odur
ki, sosyalizmin sonu ulusal bağımsızlığın
yitirilmesi anlamına gelecek ve yeni bağımlılıkla
ulusal ve kişisel gurur da kaybolacaktır. Castro'nun
"ya sosyalizm, ya ölüm" sloganı mantıksal olarak "ya
vatan, ya ölüm"e denktir.
40 yıldan fazla bir süredir, Fidel Castro adanın siyaset ve
ekonomisinin nerede ise tek hâkimidir. Fakat Fidel
Castro ne sömürücü ne de militarist olan diğer Lâtin
Amerika diktatörlerine benzer. Niyeti, belki de,
ülkesinin ataerkil geleneklerini sürdürmektir.
Sosyalizm görüşü Kolombiya-öncesi kabilesel "Taino-Sosyalizm"
unsurları da içermekte ve Küba'nın jeostratejik
konumundan alabildiğine yarar sağlama geleneğini de
sürdürmektedir. Tarihsel perspektiften
bakıldığında, havadan gelen parayı yandaşları
arasında "hakkaniyete uygun olarak" üleştiren
ataerkil bir liderin buyruğu altında yaşamak,
Küba'daki sistemin, "sosyalizm" kavramının bu ülkede
kazandığı yan anlamlardan daha veciz bir ifadesi
olabilir.
Ülkenin tek lideri olarak Castro, aynı zamanda, ekonominin de en
üst düzey yöneti-cisidir. Bilimsel konularda bile
son sözü o söyler. O vatandaşlarına hayatın her
veçhesine dair öğütler veren aktif bir rehberdir;
ağzından çıkan sözler mahkemelere, basına ve
eğitime bile uzanır. Küba sisteminin parçalarını
bir arada tutan tutkal, ne Komünist Partisi ne de
bir başka guruptur, bizzat Castro'dur. Castro, Max
Weber'in ideal tipte karizmatik liderinin tecessüm
etmişidir: kendi vizyonu dışındaki gerçekliliğin her
veçhesini inkâra ve fikirlerini izleyicilerine
empoze etmeye muktedirdir.
Sovyetler Birliği'nin yıkılmasından beri yaşanan küresel
değişikliklere rağmen Küba liderliği ülkeyi ileri
götürecek vasıta olarak merkezî plânlı ekonomiye
hâlâ bel bağlamaya ve Küba'nın ekonomik
problemlerinin nedeninin sosyalist sistemin
verimsizliği değil, fakat süren Amerikan ambargosu
olduğunu savunmaya etmektedir.
Castro hayranlığı başta genç kuşak olmak üzere Küba halkı arasında
inişe geçmişse de, "gelen gideni aratır" korkusu ile
mevcut yönetimi kabullenme eğilimi vardır. Rejimin
geçmişte sağlamayı başardığı refah eşitliği genel
düzeyinden duyulan hoşnutluk canlılığım hâlâ
korumakta ve diktatoryal ve otoriter rejimlere özgü
imtiyazlar rafine sistemi sayesinde ilâve sadakat
sağlanmaktadır.
Küba bir yandan yeni dış-politika bağlan kurarken,
Komünist ticaret blokunun (Co-mecon) yıkılmasından
sonra başlattığı iç ekonomik reformlar hükümetin
ekonomi düzeyinde tam denetimi sağlaması esası
üzerine bina edilmiştir.
Lenin-Guevara ekonomik modelini izleyen hükümet, ekonominin
bütününe tek bir şirket nazarı ile bakmakta, bütün
yönetim yetkisini elinde tutmaktadır.Bütün kâr,
yeni-den-bölüşüm masası gibi işlev gören hükümetin
hesabına tahakkuk etmektedir. Castro bu sosyalist
plânlamayı muhafaza etme ekonomik
politika-stratejisini, iktidarını korumanın yolu
olarak izlemektedir. Esneklik, sisteme pragmatik bir
biçimde sokulmuştur ve doğuracağı sonuçlar merkezin
kontrolü altında kalacağı sürece izin verilmektedir.
Hükümet aynı zamanda turizm ve yabancı firmaların
mevcudiyetlerinin ekonominin geri kalan kısmı
üzerinde daha fazla tesir etmesini önlemek için
elinden geleni yapmaktadır.
Küba'nın ekonomik sistemi, odağında merkezî olarak plânlanmış
ekonominin bulunduğu ve bunun da küçük bir yabancı
sektör ve-yarı-legal bir özel sektör tarafından
çevrelendiği üç boyutlu bir yapı görünümü arz eder.
Sistem, sınırlandırılmamış başlıca karar mercii
olarak hükümet ve her konuda söz sahibi olarak Fidel
Castro tarafından yukarıdan kontrol edilir.
Ekonominin şeker üretiminde yoğunlaşmış bölümü
sürekli zarar etse de, yabancı yatırımcının turizm
endüstrisi ve doğrudan yabancı yatırım bu dahili
verimsizlikleri bir ölçüde telâfi eder.
Sınırlandırılmış özel sektör en temel ihtiyaç
maddelerini temin etmekte bir yedek regülâtör işlevi
görür. Fakat, serbest çiftçi piyasalarına ve küçük
ölçekli aile işletmelerine müsamaha etmenin ülkede
girişimcilik ruhunu canlandıracağı belli olur olmaz,
hükümet sıkı müeyyideler ve boğucu vergiler getirmek
sureti ile bu oluşumların köklerini fiilen
kazımıştır.
Castro, Küba ekonomisinin bu yapısal karakteristiklerini,
uluslararası çerçevede vuku bulan derin dönüşümler
ve sosyalist ekonomik plânlamanın bariz
başarısızlıklarına rağmen muhafaza etmek
istemektedir.
Bir yandan turizm ve doğrudan yabancı yatırım, ilâve konvertibl
likidite temin etmeye yarar ve özel sektörün
merkezî plânlamalı ekonominin eksikliklerini
hafifletmesine izin verilirken, merkezî plânlamalı
bir ekonomiyi muhafaza etmek Küba sosyalizmini
muhafaza etmenin anahtarı olarak görülmektedir.
Küba ekonomisi derin çarpıklıkların sıkıntılarını çekmektedir ve
verimsizlik had safhadadır. Yoksulluk her yerdedir
ve beslenme, sağlık ve eğitime değin uzanmaktadır.
"Hoşafın" Sovyetlerden gelen "yağının kesilmesi"
"Küba modeli"nin büyüsünü bozmuştur. Yanılgı artık
Havana'nm eski binaları gibi "dökülmekte"dir.
Mamafih Küba liderliği vizyonunu şansının döneceği
beklentisi içinde muhafaza etmektedir.
"Ya sosyalizm, ya ölüm": Yenilgiyi kabullenmemek geçen yıllarda
siyasî propagandanın başlıca sloganı olmuştur.
1950'lerden kalma Amerikan otomobilleri ve Rus kamyonlarım onara
onara hâlâ kullanan Küba halkı gibi, Küba rejimi de
bir hurda hâline gelmiş sistemini umutsuzca onarmaya
çalışmaktadır. Rejime giderek daha sık vurulan
payandalar iç çelişkileri daha da içinden çıkılmaz
hâle getirmektedir. Bazı genç bürokratların ve
partililerin kendilerini "Küba Çin'in yoluna"
gideceği umudu ile avutmalarına rağmen, gerçek bu
bakış açısını desteklememektedir; Çin'in tersine,
Küba'nın değişim politikası, geçiş (transiti-on)
kavramına değil, fakat Castro'nun kendine has
sosyalizm görüşünü ve iktidarı muhafaza etmeye
odaklanmıştır.
Sovyet
yardımının son bulmasından sonra hükümet ekonomiyi
yabancı yatırımlara açma, serbest ticaret
bölgelerini kurma, turizmi teşvik etme, şirketleri
yeniden organize etme ve ABD doları sahibi olmayı
yasallaştırma gibi bir dizi reform başlatmıştır. Bu
gayretler ekonominin bütün bütün çöküşünü önlemede
işe yaramışlardır. Fakat, ekonomik büyüme cılız
kalmış ve kalkınma hızlanndaki ilki 1996, daha
sonrakiler ise 1999 ve 2000 yıllarında vuku bulan
iki sıçrama (bkz. Tablo) dengeli kalkınmayı
yansıtmamıştır; aksine, bunlar şeker üretimindeki
arızî artışların, kısa ömürlü ekonomik
liberalizasyon önlemlerinin ve 1999'daki de başta
turizm sektörüne yapılanlar olmak üzere oldukça
yoğun yatırımların sonuçlarıdır.
Gayrisafi yurtiçi hasıla -Reel kalkınma hızı 1989-2000
Yıl 1989-93 1994 1995 1996
1997 1998 1999 2000
Kalkınma Hızı -35% 0,7% 2,5% 7,8% 2,5%
1,2% 6,2% 5,6%
Kaynak: Opcioncs, Scmanario Financicro, Comcrcial
Turistico de Cuba tarafından sağlanan Ulusal
Veriler.
Son yıllarda, Küba ekonomisi turizmdeki hızlı artıştan çok istifade
etmiştir. Adaya çoğunluğu Kanada ve Batı Avrupa'dan
olmak üzere 1.7 milyon turist gelmiştir. 1990'h
yılların ikinci yarısında, doğrudan yabancı
yatırımlarda kayda değer bir artış oldu. En çok
yatırım yapılan alanlar turizm, telekomünikasyon ve
nikel ve petrol yataklarının araştırılması alanları
idi. İlâve döviz kaynakları, yurtdışında, özellikle
de ABD'de yaşayan Kübalıların yurda gönderdikleri
paralardan sağlandı.
Fakat bu gelirler sistemi uzun süre ayakta tutuş olan yüklü Sovyet
yardımlarının yerini hiç bir surette tutamıyorlardı.
Turizm ve doğrunda yabancı yatırım gelirlerindeki
azalmanın daha şimdiden hissedilmesi ile birlikte,
Küba ekonomisi önümüzdeki yıllarda yeniden tepetakla
gitme eğilimine girmiştir.
21. yüzyıla girerken, Küba oldukça dengesiz bir ekonomiyi temsil
etmektedir. En modern sektörü turizm olan bu
ekonominin geri kalanı daralma ve iniş halindedir.
Nüfusun büyük bir kısmının yaşama standartları
hızla gerilemekte, üretici sistem zayıf kalmakta ve
temel ihtiyaç maddelerinin dağıtımı çok eksik ve çok
eşitsiz olmaktadır. Sağlık ve eğitim sistemlerinde "yoklar"ın
sayısı her geçen gün artmaktadır. Yaşam
standartlarının 1980'li yıllara kıyasla yarı yarıya
düşmüş olabileceği veri kabul edildiğinde, ekonomik
sistemin daha da kötüye girmesi ekonominin siyasî
sistemin daha da radikalleşmesi ile birlikte bütünü
ile çökmesi anlamına gelebilir.
Şimdiye değin, Küba'nın sistemi bütünü ile Fidel
Castro'nun şahsına bağımlı olagelmiştir. Eski
Sovyetler Birliği ile tam tezat teşkil edercesine,
Küba rejimi tam bir "one-man show" dur ve ne "proleterya
diktatörlüğü"nü ne de "parti yönetimi"ni temsil
eder. Fidel Castro Ruz hem "Comandante en Jefe" hem
de "Primer Secretario del Comite Central del Partido
Comunista de Cuba"dır; 1 Ocak 1959'dan beri de şu
anda sayıları 11 milyonu aşmış bulunan Kübalıların
"Lider maximo"sudur. Karizmatik liderliğinin eşi
emsali yoktur. Küba'nın bugünkü sisteminin Fidel
Castro'nun gözden kaybolması ile son bulacağına
kesin gözü ile bakılabilir. En muhtemel halefi ordu
ve iç güvenlik aygıtının başında bulunun kardeşi
Raul Castro'dur. Liderlik rolünün varisi olabilirse,
yönetimini ancak daha fazla baskı ile muhafaza
edebilir.
Ekonominin giderek bozulan durumu ve siyasî baskıyı arttırma
eğilimi veri alındığında, Küba'nın istikbali
oldukça karanlık görülmektedir. Bu görünüm özellikle
ABD' yi alarma geçirmelidir, çünkü, adada
çıkabilecek kanlı bir iç çatışma Küba sınırları
dışında da sonuçlar doğuracaktır. Güney Amerika
kıtasının kuzey uzantısı üzerinde yer alan ülkelerin
istikrarsızlıkları veri alındığında, Küba'daki
karışıklık bütün bölgeyi saracak bir çatışmayı
tetikleyebilir. Küba ile detant'a ve daha yoğun
ticarî ilişkilere start vermek ve ambargoyu derhal
kaldırmak ABD'ye önerilebilecek en uygun yol
olabilir.
Çeviren:
Murat AYGEN
|