Lojistikte Taşımacılık Modları ve Entegre Taşımacılık
Giriş
Gerek uluslararası gerekse de yurtiçi
ticarette gittikçe kızışan rekabet ortamında
firmalar maliyetlerini azaltarak daha
kazançlı bir şekilde faaliyetlerini
sürdürebilmek için çeşitli yollara
başvurmaktadır. Firmaların böyle bir tutum
izlemelerinde başvurdukları bir faktör
olarak lojistik, gittikçe daha fazla önem
kazanan bir faaliyet alanı olarak karşımıza
çıkmaktadır. Lojistik, genel anlamda
hammaddenin kaynağından alınarak ürün haline
dönüştürülüp bunun nihai tüketiciye
ulaştırılması ve hatta bozulma, kırılma gibi
nedenlerle tekrar satıcıya iade edilmesi
süreçlerinin tamamını kapsamakla beraber
ülkemizde daha çok taşımacılık ve depolama
faaliyetleri olarak anlaşılmaktadır. Böyle
bir düşüncenin oluşmasında lojistik
faaliyetlerin içinde en önemli faaliyetin
taşımacılık olması ve Türkiye’deki lojistik
hizmetlerini eskiden nakliyecilik hizmeti
sağlayan firmaların gerçekleştirmesi etkili
olmuştur.
Söz konusu bu çalışmada da lojistik faaliyetler
içinde önemli bir yeri olan taşımacılık modları
üzerinde durularak, entegre taşımacılık kapsamlı bir
şekilde ortaya konulacaktır. Bu çerçevede çalışmamız
giriş ve sonuç bölümleri dışında üç bölümden
oluşmaktadır. Birinci bölümde lojistiğin tanımı
yapıldıktan sonra lojistiğin önemi üzerinde
durulacaktır. İkinci bölümde taşımacılık modları
ortaya konulacaktır. Üçüncü ve son bölümde ise,
entegre taşımacılığın tanımı yapıldıktan sonra yolcu
açısından ve kargo açısından entegre taşımacılık
üzerinde durulacak ve son olarak da entegre
taşımacılığın geleceği ayrıntılı bir şekilde ele
alınacaktır.
1. LOJİSTİK
1.1. LOJİSTİĞİN TANIMI
Lojistik kelime kökeni itibariyle Latin dilinde
lojik (mantık) ve static (istatistik) kelimelerinin
birleşmesinden meydana gelmiştir ki sözlük anlamı
olarak mantıki istatistiktir (Koptekin, 2002 46).
Lojistik kavramının en geçerli tanımı Lojistik
Yönetim Konseyi (The Council of Logistics Management:CLM)
tarafından yapılmıştır: Müşteri isteklerini
karşılamak üzere, hammaddenin başlangıç noktasından,
ürünün tüketildiği son noktaya kadar olan tedarik
zinciri içindeki malzemelerin, servis hizmetlerinin
ve bilgi akışının etkili ve verimli bir şekilde, her
iki yöne doğru hareketinin ve depolanmasının,
planlanması, uygulaması ve kontrol edilmesidir
(Baki, 2004: 13).
Bununla beraber daha başka kaynaklardan, farklı
tanımlamalar ile de karşılaşabiliriz. Örneğin,
okulda öğrencilere daha genel bir tanımlama
yapılmaktadır: Ürünün doğuş noktasından, tüketilme
noktasına kadar yapılan depolama, elleçleme,
stoklama, dağıtım, uluslararası ticaret söz
konusuysa gümrükleme, sigortalama ve teslim
faaliyetlerinin tümüne verilen isimdir.
Ayrıca, lojistik, Tedarik Zinciri Yönetimi (TZY)’nin
halkalarından biri olarak tanımlanmaktadır. Fakat
burada bir kavram kargaşası yaşanmaktadır. Lojistik,
TZY’nin bileşenlerinden biridir. TZY, ihtiyacın
belirlenmesi, araştırılması, satın alınması,
sözleşmesinin yapılması, ürünün hazırlanması,
lojistik hizmetlerin organize edilmesi ve ödenmenin
yapılmasını kapsayan bir bileşendir. Lojistik onun
en önemli ayaklarından biridir; fakat aynı kapsamda
izah etmeye çalışmak bizi hatalı bir sonuca
ulaştırır.
1.2. LOJİSTİĞİN ÖNEMİ
Günümüz dünyasında rekabet öyle bir hal almıştır ki,
uluslararası ölçekte birim başına maliyetleri bir
cent düşürebilmek için, yılda milyonlarca dolar AR-GE
gideri yapılmaktadır. Örneğin televizyon üretiminin
yapıldığı bir piyasayı ele alalım. Pazarda beş rakip
firma olduğunu varsayarak, hepsi çok küçük farklarla
72 ekran televizyonu aynı kalite tüpten, aynı kalite
plastikten, kısaca genelde birbirine benzer
kalitelerde girdiler kullanılarak üretim
yaptıklarını düşünelim. Sonuçta ortaya çıkan ürün
çok küçük farklarla birbirinin aynısıdır.
Dolayısıyla, zaten yüksek kalitede üretilen
ürünlerin maliyetlerini bir şekilde düşürmek en
azından kontrol altına almak zorundayız. İşte
insanların dilinden düşürmediği lojistik, önemini bu
aşamada göstermektedir.
Günümüzdeki yıkıcı rekabet ortamında, üreticiler tüm
üretim sistemlerini optimal stok ve siparişe göre
ürün kavramları üzerine kurmakta ya da kurmaya
çalışmaktadırlar. İşte bu noktada üretici firmalara
bir çözüm olarak lojistik önem kazanmaktadır.
Lojistik hizmet ve operasyonlar hem tüm hareket eden
maddelerin kontrolünü sağlamakta, hem de üreticiye
sağlıklı ve düşük maliyetle envanter tutma imkanı
vermektedir. Unimodel taşıma sistemleri, yerini
hızla TZY çerçevesindeki mükemmel organizasyonlar
ile birlikte JIT (Just in time) gibi düşük maliyetli
ve yüksek kaliteli taşıma tekniklerine bırakmıştır.
Lojistiğin önemini sayılarla ifade etmek de
mümkündür. Araştırmalar, ülkelerdeki ekonomik
büyüklüklerin %10’u civarını lojistik hizmetlerin
oluşturduğunu saptamıştır. Örneğin 2002 yılı için
Amerikan Ekonomisi’nin toplam lojistik harcaması 910
milyar $ (GSYİH’nın %8,7’si) olarak tespit
edilmiştir (Baki, 2004: 16). Ernst&Young-IBS(2002)
tarafından yapılan araştırmada, Türkiye’de
firmaların lojistikle ilgili harcamalarının toplam
cirolar içindeki payı %5 olarak tespit edilmiştir.
2005 yılı verilerine göre, ülkemiz lojistik pazarı
büyüklüğü, tüm lojistik hizmetlerin outsource
edilmesi halinde 30-35 milyar $ olarak tahmin
edilmektedir.
Lojistiğin rakamlar dışında da ülke ekonomileri
üzerinde çok büyük etkileri vardır. Lojistik
maliyetler üzerinde herhangi bir artış olduğunda bu,
ürünün doğuş yerinden çıkış fiyatını doğrudan
etkilemektedir. Ayrıca günümüzde değişen lojistik
disiplinleri düşünüldüğünde faydalı sonuçlara
ulaşılabilecektir Bunu birkaç örnekle
açıklayabiliriz. Derslerimizin birinde bize şöyle
bir örnek verilmişti: Lojistik firmalarından biri
çok değerli müşterisinin birine malzemesini Çarşamba
teslim edeceği taahhüdünde bulunmuş. Fakat bazı
beklenmeyen durumlar sonucu çok iyi bir performans
ile malzeme pazartesi günü müşteriye teslim edilmiş.
Bu gelişmeye müşterinin cevabı şöyle olmuştur:
“Yardımlarınız için teşekkür ederim ama siz bana
malzemenin Çarşamba günü teslim edileceğini
bildirdiğiniz için ben üretim planlamamı ona göre
yaptım. Ben bugün itibarı ile malzemeyi üretime
sokamam. Malzemeniz aracın üzerinde beklemek
zorunda”.
Diğer bir örnek olarak şunu verebiliriz. Yine
firmanın çok büyük müşterilerinden birine
malzemelerin pazartesi günü teslim edileceği
söylenmiş ama salı günü akşam hâla malzeme teslim
edilmemiş. Malzemeyi bekleyen yetkili kişi, ürünün
salı sabahı üretim bandına girmesi gerektiğini ama
salı akşamı olmasına rağmen ürünün hâla kendilerine
ulaşmadığını bu nedenle üretimin durduğunu belirtmiş
ve üretimin durması ile katlanılacak maliyetin
tedarikçi tarafından yüklenilmesi gerektiğini
belirtmiş.
Yukarıda verilen sayı ve örneklere bakarsak,
lojistiğin, onun da ötesinde TZY’nin ne kadar önemli
olduğunu anlamamız ve yerli firmaların bu konular
üzerine daha fazla düşünce ve para harcamaları
gerektiği sonucuna varmamız gerekiyor.
2. TAŞIMA MODLARI
2.1. UNIMODAL TAŞIMACILIK
Eşyanın bir veya daha fazla taşıyıcı tarafından
sadece bir taşıma türü (kara, deniz, hava,
demiryolu) kullanılarak taşınmasıdır (Alkan ve
Erdal, 2004: 400). Geleneksel taşıma yöntemidir.
Aynı zamanda en yaygın taşıma şeklidir. Ağırlıklı
olarak kara, hava, deniz ve demiryolu ile
yapılırken, iç – su (nehir) ve boru taşımacılığı
şeklinde de yapılabilmektedir. Kendi aralarında
avantaj ve dezavantajları mevcuttur.
Tablo 1,
Taşıma türlerinin özelliklerine göre
karşılaştırılması
Taşıma
Türü |
Maliyet |
Ulaştırma Hızı |
Hizmet Verilen Yerlerin Sayısı |
Çeşitli Malları Kullanma Becerisi |
Tarifeli Yüklemlerin Sıklığı |
Tarifelerin Uygulanmasının Güvenliği |
Karayolu |
Yüksek |
Hızlı |
Çok Geniş |
Yüksek |
Yüksek |
Yüksek |
Denizyolu |
Çok Düşük |
Yavaş |
Sınırlı |
Çok Yüksek |
Çok Düşük |
Orta |
Havayolu |
Çok Yüksek |
Çok Hızlı |
Geniş |
Sınırlı |
Yüksek |
Yüksek |
Demiryolu |
Düşük |
Yavaş |
Sınırlı |
Yüksek |
Düşük |
Yüksek |
Nehir yolu |
Düşük |
Yavaş |
Sınırlı |
Yüksek |
Düşük |
Orta |
Boru Hattı |
Düşük |
Yavaş |
Çok Sınırlı |
Çok Sınırlı |
Orta |
Yüksek |
Kaynak: Erdal – Çancı, 2003
2.1.1. KARAYOLU TAŞIMACILIĞI
En yaygın kullanılan taşıma türüdür. Oldukça esnek
olan bu taşımacılık türünde yükleme ve boşaltma
işlemlerinin kolaylıkla yapılabilmesi, tarifeli
yüklemelerin sıkça yapılabilmesi, kapıdan kapıya
hizmet verilebilmesi, kısa sevk süreleri gibi
sebepler tercih edilme nedenidir. Bunun yanında
yüksek taşıma maliyeti, kötü hava koşullarından
kolaylıkla etkilenmesi, trafik ve çevresel
faktörlerden etkilenmesi olumsuz yönlerindendir.
Özellikle 2. Dünya Savaşı’ndan sonra hızla gelişerek
en kullanışlı nakliye türü olmuş ve tüm lojistik
süreçlerinde yer almıştır. Günümüzde rekabetin en
yoğun yaşandığı nakliye türüdür.
Türkiye’de, özellikle 1950’lerden sonra çok hızlı
bir gelişme göstermiştir. Ülkemizde karayolu ağı
uzunluğu 1950 yılından 2001 yılına kadar 4,79 kat
artmıştır. Bu veri karayolu taşımacılığına ne kadar
önem verildiğinin bir göstergesidir.
2.1.2. DENİZYOLU TAŞIMACILIĞI
Uluslararası anlamda en yaygın kullanılan taşıma
türüdür. Taşıma modları arasında en düşük maliyetli
ve güvenli olanıdır. Çok büyük miktardaki ürünler
(kuru yük, likit ve gaz, ekonomik değeri az ürünler,
hammaddeler) ile konteynerlenebilen ürünler
denizyolu ile taşınır. Havayoluna göre 22,
karayoluna göre 7, demiryoluna göre 3,5 kat daha
ucuz olmasından dolayı dünyada en çok tercih edilen
ulaşım şeklidir (Erdal ve Çancı, 2002: 26). Deniz
taşımacılığı, dünya ticaretinin % 92’sini
omuzlamaktadır. Ülkeler ve kıtalar arasında taşınan
yük miktarı da yedi milyar tondur (Akten, 2005: 16).
Türkiye hem jeopolitik hem de coğrafi konum itibarı
ile deniz taşımacılığına çok uygun olmasına rağmen
yanlış yatırımlar nedeni ile bu avantajlarını tam
olarak kullanamamaktadır. Son yıllarda deniz
ticaretimizi güçlendirmek adına bazı düzenlemeler
yapıldıysa da hâla yetersizdir. 2000 yılı içinde
Türkiye’nin toplam dış ticaretinin %90’ından büyük
bölümü denizyolu ile taşınmıştır. Bu taşımacılıkta
denizyollarının aldığı pay %30,5 ile 36 milyon
tondur. Yabancı bayraklı gemilerin taşıdığı 82
milyon ton yük için ödenen navlun 2,5 milyar dolar
civarındadır (www.und.org.tr). Ro-Ro taşımacılığı
gibi, doğru yatırım ve vizyonlarla ülkemiz kısa
sürede asıl olması gereken güce kavuşacaktır. Eğer
denizcilik sektörü dinamikleri harekete geçirilirse,
orta vadede 20 – 25 milyar dolarlık kaynak sağlama
potansiyelini bünyesinde barındırmaktadır (Koparal,
2004: 59).
2.1.3. HAVAYOLU TAŞIMACILIĞI
En temel tercih edilme sebebi hız
faktörüdür. Bunun yanında birim taşıma maliyetleri,
diğer taşıma türlerine nazaran oldukça yüksektir.
500 kilometreden daha uzak mesafeler için
elverişlidir. Fakat havayolu nakliyesinin sağladığı
hız avantajı aynı zamanda depolama maliyetlerini
azaltıcı bir etken olarak düşünülebilir (Baki, 2004:
51).
Bununla beraber, küreselleşme ile
birlikte global şirketler için maliyet ile birlikte
zaman ve hız kavramları da önem kazanmıştır. Bu
sebeple havayolu taşımacılığının, entegre taşıma
içeririnde rolü her geçen gün artmaktadır. Son on
yılın istatistiklerine göre, dünyada taşınan toplam
kargonun tonaj olarak sadece % 2’si havayolu
taşımacılığı ile gerçekleştirilmiştir. Diğer yandan,
havayolu ile taşımaların dolar olarak değeri toplam
kargonun dolar olarak değeri içinde %33’lük paya
ulaşmıştır. Bu veri, havayolu taşımacılığındaki
yüksek maliyete rağmen buna katlanıldığını
göstermektedir.
Türkiye’de ise havayolu taşımacılığı
uzun yıllar neredeyse devlet tekeli altında
yapıldıysa da 2003 yılında yapılan düzenlemeler ile
bölgesel taşımacılığı önü açılmıştır. Bu
düzenlemeden sonra, bölgesel yolcu taşımacılığında
büyük artışlar kaydedilmiştir. Ayrıca yeni
firmaların sektöre girişi hızlanmıştır. Sektöre
giren şirket sayısı arttıkça da bu firmaların
eğilimi yerel olarak belirli bölgelerde uzmanlaşmaya
doğru gidecektir (Karagülle, 2004: 35).
2.1.4. DEMİRYOLU TAŞIMACILIĞI
Demiryolu taşımacılığı düşük değerli,
ağır ve hacimli yükler için yüksek maliyetlere
katlanılmadan yapılabilecek bir taşıma türüdür.
Yüksek ilk yatırım ve bakım maliyetleri yüzünden
genellikle devlet tarafından işletilmektedir.
Özellikle uzun mesafeli kara taşımacılığında çok
büyük maliyet avantajları sağlamaktadır. Gelişmiş
ülkelerde demiryolu taşımacılığının ayrı bir önemi
vardır ve projeler karayolunun tamamlayıcı özelliği
göz önüne alınarak hazırlanır. Entegre taşımacılık
açısından baktığımız zaman en önemli araçlardan
birisidir.
Türkiye Cumhuriyeti ilk kurulduğu
yıllardan 1950’li yıllara kadar bilinçli bir şekilde
demiryolu yatırımlarına ağırlık vermiştir. Tüm
sanayi tesislerine demiryolu bağlantısı götürülmüş
ve hatlar bu sanayi tesislerine gerekli hammaddeyi
toplayıp getirecek şekilde inşa edilmiştir. Fakat
1950’li yıllardan sonra karayoluna, doğru bir tercih
olmasına rağmen, bilinçsiz olarak hızlı yatırımlar
yapılmıştır. Günümüzde karayolları yük taşımacılığı
% 94 pay alırken, demiryolları ancak % 4
dolaylarında pay alabilmektedir. Oysa bu oran AB
ülkelerinde %8 dolaylarındadır. Ancak, AB ülkeleri
bu paydan memnun değildir. 2010 yılında hedef bu
payın % 16 – 20 aralığına çekilmesidir (Acer, 2004:
50).
Ülkemiz bu yıllarda demiryolunu teşvik
edici düzenlemeler yapmasına rağmen, bu taşıma
türünün gelişmesi için altyapı yatırımı gerektiği
için pek başarılı sonuçlar alınamamaktadır. Fakat
hem taşıyıcıların hem de üreticilerin bilinçlenmesi
sonucunda ülkemizin demiryolu taşımacılığına bakışı
ve katsısı hızla değişmektedir.
2.1.5. BORU HATTI TAŞIMACILIĞI
Demiryolunda olduğu gibi bu taşıma
türünde de ilk yatırım maliyeti yüksektir.
Genellikle ham petrol, doğalgaz gibi likit ya da gaz
halinde olan ürünler taşınmaktadır. Güvenilir olması
ve çok yüksek miktarda ürün taşıma imkânı vermesi
büyük avantaj sağlar.. Fakat esnekliği son derece
düşüktür.
Tüm dünyada olduğu gibi, ülkemizde de
son yıllarda boru hatları ile taşımacılığa önem
verilmeye başlanmıştır. Boru hatlarının genel
karakteristiği yanısıra, özellikle ülkemizin coğrafi
konumu nedeni ile Türkiye üzerinden geçecek olan
uluslararası ham petrol ve doğalgaz boru hatlarının
hızla artması beklenmektedir (www.und.org.tr).
2.1.6. İÇ – SU (NEHİR) YOLU TAŞIMACILIĞI
Avrupa’da çok yaygın ve sık olarak
kullanılmasına rağmen ülkemizde henüz emekleme
aşamasındadır. Özel taşıma araçlarına ihtiyaç
duyulmakta olup, araç kapasiteleri genelde suyun
derinliğine göre değişmektedir (Çancı ve Erdal,
2002: 27).
Ülkemiz akarsularının yüksek debi
oranına sahip olması ve coğrafi sebeplerden dolayı
taşıma yapacak yeterliliğe sahip olmamasından dolayı
ülkemizde verimli şekilde faydalanmak çok fazla
mümkün değildir.
2.2. MULTIMODAL TAŞIMACILIK
Farklı taşıma üniteleri veya aracıyla,
birden fazla taşıma türü kullanılarak yapılan
taşımacılıktır (Alkan ve Erdal, 2004: 270).
Örneğin, karayolu ile demiryolu
hangarına gelen malzemelerin konteynere yüklenip
taşınması multimodal taşımaya örnektir.
2.3. INTERMODEL TAŞIMACILIK
Kapıdan kapıya taşımacılık zincirinde en
az iki taşıma türü (karayolu, demiryolu, denizyolu,
havayolu) kullanılarak yükün nihai varış yerine
ulaştırılmasıdır. Tek yükleme ile ve aynı taşıma
birimi içinde ürünlerin ellenmeden, birden çok
taşıma yöntemleri ile taşınması olarak
tanımlanmaktadır. Bunda konteyner taşımacılığı veya
treylerin hiç açılmadan karayolu, demiryolu veya
denizyolu ile taşınması kastedilmektedir. Hedef,
yüklemede ağzı kapatılan ünitenin teslim yerinde
açılmasıdır. Boş konteynerin, boş treylerin içinde
bir ürün olmadan taşınmasına, içlerinde ürün
olmadığı için intermodal adı verilmemektedir.
2.4. KOMBİNE TAŞIMACILIK
Eşyanın tek bir taşıma biriminin içinde
yeniden yüklemeye gerek kalmadan en az iki taşıma
yöntemi (kara+demiryolu veya kara+denizyolu gibi)
kullanılarak taşınmasıdır (Alkan ve Erdal, 2004:
84).
Türkiye, diğer taşıma modları yanında,
kombine taşıma konusunda oldukça ilerlemiş ve önemli
işlerin altına imza atmıştır. Ro-Ro taşımacılığı
buna en güzel örnektir. 1990’lara kadar Deniz
Nakliyat bünyesinde sadece 2 gemi ile yapılan bu iş,
1992 yılındaki Yugoslavya iç savaşı ile birlikte
tamamen özel sektörün öncülüğünde ilerlemeye
başlamıştır. Şu günlerde 20’ye yaklaşan gemi sayısı
ile kara nakliyesinde ilk tercih olmaktadır.
Ayrıca, TCDD ile Ulaştırma Bakanlığı’nın
beraber yürüttüğü Ro-La projesinden de
bahsedebiliriz. Projeye göre Halkalı’dan başlayıp
Wels, Avusturya’ya kadar sürecek olan bir Ro-La
hattı planlanmaktadır. Bu çerçevede Halkalı – Edirne
arasındaki rayların rehabilitasyonu, Halkalı’da ki
yükleme rampalarının modernizasyonu, ambarların
tekrar inşası gibi projeler yer almaktadır.
3. ENTEGRE TAŞIMACILIK
3.1. ENTEGRE TAŞIMACILIK
Lojistik hizmetlerin hammadde
tedarikinden ürünün dağıtımına kadar bir sistem
çerçevesinde görülmesidir. Tedarik zincirini bir
bütün olarak kabul edip tüm işlevlerin yönetilmesini
gerektirir (Alkan ve Erdal, 2004: 214).
Günümüz Dünyasında, özellikle taşımada
entegrasyona yönelik adımlar atılmaktadır. Lojistik
operatörleri artan müşteri taleplerine uymak amacı
ile dünya çapında tesisler açarken bu müşterileri
kazanmak amacı ile Amsterdam Westpoint gibi lojistik
merkezleri ile Dubai’deki Jebel Ali Serbest Bölgesi
gibi serbest ticaret bölgeleri geliştirmektedir
(www.und.org.tr).
Malzemeler deniz,hava, kara ya da
demiryolu ile taşınmakta, ya birden fazla yerden
gelmekte, yeniden paketlenmekte ve başka yerlere
gönderilmekte ya da kısa veya uzun süre sonra
kullanılmak üzere belli bir bölge veya ülkede
depolanmaktadır. Bununla beraber 24 saat hizmet
veren ileri derece teknolojik sistemlerle donatılmış
depolar kurulmakta, bunun sonucunda bu şirketlerin
Amsterdam Schiphol Havaalanı gibi 24 saat hizmet
veren taşımacılık merkezlerine yakın yerlere
yerleşmeleri gerekmektedir.
Tüm bu gelişmeleri etkileyen en önemli
faktör dünya ticaretindeki inanılmaz gelişmelerdir.
Günümüz dünyasının haberleşme ve bilişim sistemleri
ürünü üretebilmeyi sorun olmaktan çıkartmıştır. Bu
problemin yerini pazara ulaşma sorunu devralmıştır.
Ve bunun sonucunda lojistik hizmetler tamamlayıcı
nitelikten çıkıp, rekabet avantajı sağlamak için
kritik bir faktör olarak nitelendirilmiştir.
Ülkemiz ise henüz entegre taşımacılık
alanında emekleme aşamasındadır. 1950’li yıllara
kadar planlı bir şekilde yapılan ulaştırma
politikaları, 1950’den sonraki iktidarların popülist
davranışları sebebi ile planlamadan uzak bir şekilde
günü kurtarmak amacı ile yapılmıştır. Şu an
dengesizlikler giderilmeye çalışılıyorsa da 50 yılın
verdiği karmaşayı aşmak çok kolay değildir.
Özellikle büyük yolcu ya da eşya terminallerinin
yapımında ulaşılabilirlik, merkeze yakınlık, coğrafi
konum gibi temel koşullar gözetilmesi gerekmektedir.
3.1.1. YOLCU AÇISINDAN ENTEGRE TAŞIMACILIK
Tüm lojistik yatırımlar ticarete hizmet
amaçlı yapılsa da, hepsi ülke vatandaşlarının
kullanacağı şekilde projelendirilmektedir. Örneğin
Türkiye’de, TCDD taşıma sıralamasında şehir içi
banliyö seferleri ilk sırayı alırken, şehirlerarası
ya da uluslar arası seferler ikinci sırada, eşya
taşımacılığı ise son sırada yer almaktadır. THY,
eğer uçakta fazla ağırlık varsa önce kargoları
uçaktan çıkarmakta ya da deniz yolculuğunda herhangi
bir problem ile ortaya çıkarsa ilk başta ticari
ürünler gemiden atılmaktadır. Demek istediğim her
zaman önce yolcunun hakları gözetilmektedir.
Şehir içi ulaştırma planları yapılırken
her taşıma modu arasındaki entegrasyon dikkate
alınır. Yolcu bir duraktan metroya ya da otobüse
bindiğinde birkaç aktarma sonunda havaalanına
varmalıdır. Son 10 yıldır tüm İstanbul Belediye
Başkanları bütçenin büyük kısmını ulaştırma
projelerine ayırmaktadır. 2006 yılı bütçesinin %60’ı
ulaştırma yatırımlarına ayrılmıştır.
Yurtdışında ise mevcut durum çok daha
gelişmiş durumdadır. Londra’da uçaktan inen bir
yolcu şehir içinde metro ile istediği her yere
rahatça gidebilirken eğer yolculuğu şehirlerarası
olacaksa her metro son durağında demiryolu
bağlantısı bulunmaktadır. Ayrıca ülkemizde maalesef
olmayan bir şekilde, özellikle gelişmiş ülkelerde
kıyılar arası deniz taşımacılığı çok yaygın bir
şekilde kullanılmaktadır.
Ülkemizdeki dengesizliği aşağıdaki
tabloda daha rahat görebiliriz:
Tablo 2.
Ulaştırma sistemleri yolcu taşımacılığı payları
|
Karayolu |
Demiryolu |
Denizyolu |
Havayolu |
1990 |
94,6 |
4,5 |
0,10 |
0,8 |
1995 |
94,8 |
3,5 |
0,04 |
1,2 |
1999 |
94,8 |
3,3 |
0,02 |
1,8 |
2000 |
95,2 |
3,0 |
0,02 |
1,8 |
2001 |
95,2 |
3,2 |
0,02 |
1,6 |
Kaynak:DİE
Özellikle üç tarafı denizlerle çevrili
olan ülkemizde deniz taşımacılığının oranındaki
vahamet, gerçekten taşıma politikamızı yeniden
gözden geçirmemizi göstermektedir. Son yıllarda hava
ve denizyolu taşımacılığına önemli teşvikler sunulsa
da bu durumun değişmesi için çok daha köklü
çözümlere ihtiyaç vardır.
3.1.2. KARGO AÇISINDAN ENTEGRE TAŞIMACILIK
AB’nin politikalarını belirleyen
birbirinden ayrılmaz 3 parçası ticaret, enerji ve
ulaştırmadır. Üniversiteye başladığım ilk yıllarda
bize ilk öğretilen önermelerden biri şuydu: Bir ürün
ne kadar değerli olursa olsun, pazara ulaşmadığı
müddetçe hiçbir anlam ifade etmez. Geleneksel
ticaret anlayışına göre çok üreten çok kazanırdı.
Para kazanmak için bir üründen birkaç tane daha
fazla yapmak yeterliydi. Fakat günümüz dünyasında bu
üretim tarzı tarih olmak üzere. Artık çok üreten
değil, ürettiği ürünü uygun kalite ve fiyatla doğru
pazarlayan firmanın malı satılıyor. Bunun sonucunda
birbirine çok benzeyen ürünlerin maliyetlerini
düşürmek için her yola başvuruluyor. Bizi
ilgilendiren kısım olarak lojistik fonksiyonunda ki
değişimin sebebi işte bu noktada yatıyor.
Maliyetleri kontrol edebilmek amacı ile lojistik
hizmetler neredeyse mükemmele yakın planlanıyor.
İşte bu nedenle kombine taşıma, intermodal taşıma,
unimodal taşıma gibi kavramların birleştiği yer,
taşıma modları arasındaki entegrasyon oluyor.
Bugün Hollanda’nın çok modlu dağıtım
ağı; yüzlerce nakliye komisyoncusunu, depolama ve
katma değerli dağıtım şirketinin yanı sıra veri
alışverişi ve kargo takibatına yönelik modern
telekomünikasyon ve elektronik sistemlerden
oluşmaktadır (www.und.org.tr). Ayrıca, Hollanda’nın
lojistik sistemini bu kadar başarılı yapan
faktörlerden biri Rotterdam limanları ve Schiphol
Havaalanı Bölgesinin sadece sevkıyat merkezi
olmaktan öte bir yere getirmeye yardımcı olan katma
değerli hizmetlerdir. Bu sistemleri etiketleme, bar
kodlama, ambalajlama, dağıtım olarak
sıralayabiliriz. Demek istediğim, entegre taşıma
sadece taşıma modları arasındaki entegrasyonu
sağlayarak değil, depolama (ve depolama işlemleri),
stoklama (ve stoklama işlemleri), gümrükleme ve
dağıtım gibi diğer lojistik halkasına dahil
hizmetleri de birbirine entegre ederek sağlanabilir.
Entegre taşımadaki asıl amaç taşıma
maliyetlerinin minimize etmektir. Ro-Ro
taşımasındaki en büyük faydalardan biri düşük taşıma
maliyeti yanında, gemiye binen aracında birim
maliyetinde düşüş sağlamasıdır. Araç binlerce
kilometre yolu deniz üzerinde gitmiştir yani
tekerlekleri dönmemiştir. Bu durum aracın tüm
maliyetleri üzerinde pozitif bir etki yapmıştır.
Bununla beraber devlet kurumlarının,
özellikle AB’nin entegre kargo taşımacılığı için çok
ciddi planlamaları mevcut. İlk aklımıza gelen
TRACECA projesidir. TRACECA projesi 1993 yılı Mayıs
ayında AB ile 8 ülkenin (Gürcistan, Azerbaycan,
Ermenistan, Türkmenistan, Kırgızistan, Özbekistan,
Tacikistan ve Kazakistan) Brüksel’de imzaladığı
anlaşma ile hayata geçirilmiştir. Proje anlaşmaya
taraf ülkelerin kara, demiryolu ve denizyolu
altyapılarının iyileştirilmesini ve Avrupa
taşımacılık ağları ile entegrasyonunu
hedeflemektedir (www.und.org.tr).
Türkiye’de 2000’li yıllara kadar jeopolitik
konumumuzun her şeye çözüm olacağı kanısı yaygındı.
Bu kanı sonucunda her firmanın gelip burada yatırım
yapacağına, her projenin biz istemeden gelip bize
sorulacağına inanmıştık. Fakat 2005 yılının şu son
günlerinde anlaşıldı ki, kimse ortaya bir şey
koymadan bir şey alamıyor.
Daha yeni yeni limanların uluslar arası
yeterlilikleri tartışılmakta, özellikle hava ve
deniz taşımacılığımız için çözümler üretilmektedir.
Özel sektör firmalarımız ise devletin çok önünde
olarak kendi limanlarını veya dağıtım merkezlerini
inşa etmektedirler. Fakat bu tip bireysel çözümlerle
bir yerlere gelmek maalesef mümkün değil. Özellikle
devlet kurumları 20, 30, 50 yıllık planlar dahilinde
bu tip projelere imza atmalılar. Sonuçta İzmir,
Mersin, Sinop gibi doğal liman özelliğine sahip
şehirlerimizin avantajını kullanmak için, Rotrerdam,
Singapur, Dubai gibi projeler ortaya koyup yüksek
teknolojinin de yardımı ile tüm birimler arasındaki
iletişimi en yüksek seviyeye çıkarmamız lazım.
Örneğin Emirated Sky Cargo firması’nın, Dubai
üzerinden aktarmalı olacak şekilde Hongkong – Dubai
arası gemi, Dubai – İstanbul arasında da uçak
servisi mevcut. Yani çok zor olduğunu iddia
ettiğimiz projeler günümüzde çok kolay bir şekilde
uygulanmaktadır.
3.2. ENTEGRE TAŞIMACILIĞIN GELECEĞİ
Günümüz dünyasında ticaret ve yaygın
dağıtım çok karlı faaliyetler haline gelmiş olup
dünyanın her yanındaki şirketler rekabet avantajı
yaratmak adına dağıtım ve lojistiğin
geliştirilmesine giderek daha fazla önem vermeye
başlamıştır. Bu stratejide kilit unsur dağınık
coğrafyalara dağıtım amacıyla dağıtım ve lojistik
merkezlerinin kurulması ve geliştirilmesidir. Bir
dağıtım ve lojistik merkezi taşımacılık, depolama ve
dağıtım tesisleri ile bir pazara erişim sağlayan
hizmetlerin entegre olması anlamına gelmektedir.
Yani taşımalarda bütünleşmeyi sağlama için sadece
taşıma modları arasındaki uyumu değil diğer katma
değer yaratan lojistik hizmetlerin de aynı oranda
geliştirilmesi gerekmektedir. Ayrıca gümrük
hizmetlerinin daha basit hale getirilmesi ve
karayolu ile bağlantılı deniz ve havayolu
taşımacılığının sağlanması konusu üzerinde daha
fazla durulmalıdır.
Türkiye açısından ise durum çok daha
vahim durumda gözüküyor. Karayolu
taşımacılığımızdaki gücü ve havayolundaki özel
sektör girişini göz önüne alırsak devlet kurumları
özellikle deniz ve demiryolu taşımacılığına yatırım
yapmalıdır. Çünkü bu taşıma türlerinde ilk yatırım
maliyeti oldukça yüksektir.
Özellikle günümüz gelişen Türkiye’sinde
havayolu kargo merkezlerine daha ciddi yatırım
yapılmalıdır. Havayolları ile kargo taşımacılığında
İstanbul kargo merkezidir. Bölge ülkelerine olan
yakınlık Batı ve diğer dış bağlantıları ile
İstanbul; bölge ülkelerine yönelik ticaretin
havayolu taşımacılığına da en elverişli merkezidir.
İstanbul bu potansiyeline karşın havaalanlarında
yeterli kargo kapasitesi bulunmamaktadır.
İstanbul’un yıllık kargo taşıma kapasitesi yıllık
100 bin ton’dur ve bu rakam arttırılmalıdır.
Havaalanında yeni kargo terminallerinin inşası,
kargo kapasitesinin yükseltilmesi, çok kapılı
terminal sistemlerine geçiş, altyapı ve gümrük
uygulamalarının kargo taşımacılığına uygunluğu, kara
ve deniz taşımacılığı ile havayolu taşımacılığı
arasında entegrasyonun sağlanması hedeflenmelidir
(www.und.org.tr).
Bununla beraber, ulaştırma sistemlerinin
birbirine entegrasyonunu sağlayacak projeler
geliştirilmelidir. Özellikle demiryolu
entegrasyonumuz hızla tamamlanmalıdır. Bunun için
TCDD hızla demiryolu inşasına başlamalı, özellikle
uluslar arası taşıma koridorlarını dikkate alacak
şekilde ulaştırma master planları hazırlanmalıdır.
Sonuç
Entegre taşımacılık imarı pahalı bir proje eylem
olarak gözükse de uzun vadede getireceği faydalar bu
durumu önemsiz kılmaktadır. Bu tip projeler
hazırlanırken dikkat edilecek en önemli nokta
maliyetlerin düşürülmesiyle beraber, insanlarında bu
hizmetlerden maksimum düzeyde faydalanmasını
sağlamak olacaktır. Türkiye ve Dünyada, tüm ticaret
türleri ağır sanayiden hizmetlere kayıyor gibi dursa
da yinede elimizde bir ürün olmadan onu pazarlamak
pek mümkün olmayacaktır. Sadece kendi ülkemiz için
değil, tüm Avrupa ve Asya ile olan bağlantılarımızı
güçlendirmek için ulaştırma yatırımlarına çok daha
fazla önem verilmelidir.
Kaynakça - A. Kitaplar
Alkan M., Erdal M. (2004), Lojistik ve Dış Ticaret
Sözlüğü, UTIKAD (Uluslar arası
Taşımacılık ve Lojistik Hizmet Üretenler Derneği),
İstanbul.
Baki B., (2004), Lojistik Yönetimi ve Lojistik
Sektör Analizi, Volkan, Ankara.
Çancı M., Erdal M. (2003), Lojistik Yönetimi, UTIKAD
(Uluslar arası Taşımacılık ve Lojistik
Hizmet Üretenler Derneği), 2. baskı, İstanbul.
Çancı M., Erdal M. (2003), Taşımacılık Yönetimi,
UTIKAD (Uluslararası Taşımacılık ve Lojistik Hizmet
Üretenler Derneği), 2. baskı, İstanbul.
Donald J. B., (2002), Supply Chain Logistics
Management, Mcgraw – Hill, New York, USA.
B. Makaleler
Koparal M. (2004), “Türk Deniz Taşımacılığı”,
Logistical, Sayı 2, s. 59
Koptekin M. (2003), “Lojistiğin tanımı&önemi”,
Logistical Dergisi, Sayı 1, S. 46
C. Diğerleri
Uluslararası Nakliyeciler Derneği (2002), Dünya Mal
Ticaretinin Akışı ve Lojistik Pazarı, İstanbul
Uluslararası Nakliyeciler Derneği (2002), Dünyadaki
Önemli Lojistik Merkezleri, İstanbul
European Union Transport Policy (2003), A Better
System for Better Logistics, Barcelona
European Transport Policy for 2010 : Time to decide
(2001), Mid – Term Review of the White Paper on the
European Transport Policy, Brussels
www.clm1.org,
www.roder.org.tr,
www.tcdd.gov.tr, www.uatod.org.tr, www.und.org.tr
Mehmet ALTUNTAŞ
- Nevşehir Üniversitesi , İİBF İktisat Bölümü
Öğrencisi
|