Medya ve Bilginin Değiştirilmesi
Dr. Füsun Alver
Haber-Bilgi Bağlantısı
Haber, dün bilinmeyen birşey olarak kabul edilmiş ya
da çok sayıda insanı ilgilendiren önemli ve güncel
olayların doğru, tarafsız, çabuk bir biçimde
aktanlması olarak benimsenmiştir.
Wilbur Schramm'a göre, haber insanların kafalarında
oluşmaktadır. Başka bir deyişle, haber düşünsel
boyuta, sübjektif bir yapıya sahiptir. "Haber bir
olayın kendisi değil, olaydan sonra ortaya çıkan
kavrama, olayın yeniden düzenlenmesidir". Buna göre
haber, bir olay değil, bir olayın gerçek çatısını
tekrar kurmak için yapılan girişimdir.
Haberin bir başka tanımı ise şöyledir: "Haber,
içeriğinde bulundurduğu gerçek verilere dayalı olma
özelliği nedeniyle, medyanın dağıtım kanallarında
verildiğinde, tüketici (okuyucu, dinleyici,
izleyici) üzerinde en fazla etkiye sahip olan
mesajdır"
Park, bilgi sosyolojisi perspektifinden bakarak
haberin bilginin temel formlarından biri olduğunu
söylemektedir. Haber, bilimin ortaya çıkmasından
daha önce bir haberleşme ürünü olmasına rağmen asla
bilimin yerini almamıştır. Aksine bilimin gelişmesi
ve haberleşme araçlarının yaygınlaşmasıyla haberin
önemi sürekli artmıştır. Haber bilimin yerine
geçmemiştir ama haberin bilgi bütünü içinde belli
bir yeri bulunmaktadır. Bilgi biçimi olarak
haberleri incelediğimiz zaman, onun daha çok tarih
gibi olaylarla ilgili olduğunu görürüz. Haber,
fiziksel bilimler gibi bilgi biçimi değildir.
"Bilgi biçimi olarak haber, geçmiş ya da gelecekle
değil, şimdiki zamanla ilgilidir. Haber, ancak
onunla ilgilenenlere ulaşıncaya kadar haber
niteliğindedir. Yayınlandıktan, içeriği bilindikten
sonra haber, tarih olmaktadır. Park'a göre; bireyin
bilgiyi alması için nasıl önce algılaması
gerekiyorsa, halkın bilgiyi alması da iletişim
biçiminde olmaktadır ki, bu haber demektir. Haber;
küçük, bağımsız, çabuk anlaşılabilir bilgi olarak
gelir. Haber, bilgi olarak kabul edildiğinde
insanlık kadar eskidir"
Haberin bilgi bütünü içindeki yerinin daha iyi
anlaşılması için bilgi ve enformasyon kavramlarının
iyi bilinmesi gerekmektedir. Çünkü; bilgi ve
enformasyon kavramları zaman zaman birbirine
karışürılmaktadır. Bu nedenle bilgi biçimleri
üzerinde durmadan önce bilgi ve enformasyon
kavramlımın ayrımının yapılması gerektiğini
düşünüyoruz.
"Bilgi kavramı klasik sosyologlar ve diğer
düşünürlerce çok geniş bir fenomenler alanını içine
alabilecek şekilde kullanılmıştır. Bilgi kavramıyla
dile getirilmek istenen şey bütün bir kültürel
ürünler serisidir: Düşünceler, ideolojiler, hukuk,
etik inançlar, felsefe, bilim teknoloji v.b. Buna
göre Bilgi kavramı folklorden modern bilimlerin
bilgisine kadar herşeyi kapsamaktadır. Epistemik
varsayımlar, tahminler, olgulara dayalı hükümler,
politik inançlar, düşünce kategorileri, ahlak
normları, ontolojik varsayımlar, empirik olgular ve
gözlemler. Bilgi enformasyon değildir. Enformasyon
bilginin elde edilmesi için önceden varolması
gereken bir şeydir; fakat hiçbir şekilde bilginin
yeterli
şartı değildir. Bilgi enformasyondan kat kat daha
fazla miktarda insani emeğe ihtiyaç duyar. Bilgi
enformasyondan daha açık, daha sistemli ve
tutarlıdır; kristalize olmuş bir şeydir ve daha
kalıcıdır. Bilgi kollektif bir şeydir; bireyin ürünü
değil, toplum ve kültürün ürünüdür, onu elde etmeye
çalışan kişiden daima bağımsız bir varlığa
sahiptir"
Haberin fonksiyonu, enformasyon verme olarak
tanımlanmaktadır. Genellikle enformasyonun hep saf
olduğu düşünülmekte, şekle bağlı olduğu
görülmemektedir. Enformasyonun objektif, gerçeğe
uygun ve deforme edilmemiş olduğvı varsayılmaktadır.
Oysa hiçbir enformasyon tekrar şekillendirmeden
başka bir şey değildir. Yaşam sadece enformasyonun
değişimi değil, aynı zamanda şekil mücadelesidir.
Enformasyon, şekilleri hep güçlendirmekte ve her
yerde kullanılabilmektedir yani daha yeni ve tahrip
edici isteğe göre şekillendirerek
kullanılabilmektedir.
Croce'a göre bilginin iki biçimi bulunmaktadır:
1) Pratik Bilgi
2) Deneysel Bilgi Croce, bilginin sezgisel ya da
mantıksal olduğunu kabul etmektedir; buna göre,
bilgi ya düşgücü ya da akıl aracılığıyla elde
edilir, ya tek tek şeylerin ya da kavramların
üreticisidir. Sezgisel bilgi bireyselin, mantıksal
bilgi tümelin bilgisidir.
Bilgi bütünü içinde haberin yerini belirlemeye
çalışan Robert E. Park'a göre; bilgi kendi içinde
üçe aynlmaktadır:
1) Klinik bilgi, bireysel deneyim sonucu bilinir.
2) Beceri ve teknik bilgiler.
3) Bilinçsiz olarak tesadüfen öğrenilen bilgiler
Deneysel bilgi ise üç çeşittir:
1) Felsefe, mantık gibi düşünmeye ilişkin bilgi,
2) Tarih bilgisi, öncelikle olaylarla ilgilenir,
3) Doğa bilimleri ya da sınıflandırılmış bilgiler,
öncelikle eşya ve madde ile ilgili bilgileri
kapsar.
Deneysel bilgi, yalnızca deney sonucu değil, doğanın
sistematik araştırması sonucu da birikmektedir. Dış
dünya üzerinde sorulan bir takım somlara verilen
yanıtlar üzerine kurulmuştur.
Bilginin kullanılması için gerekli olan koşullar
bilgi sosyolojisi konusunda araştırma yapan Berger
ve Luchmann tarafından incelenmiştir. Luchmann'ın
fonksiyonel-yapısal sistem teorisine dayanarak
bilginin yapısal üç boyutu tasarlanabilir:
1) Nesnel boyut,
2) Sosyal boyut,
3) Temporal boyut.
Bilginin nesnel boyutu, bilginin biçimi ile
ilgilidir. Bilginin sosyal boyutu içerdiği önemle,
temporal boyutu ise, yaşam süresi ile ilişkilidir.
Maruyama ise, üç tür bilgi bulunduğunu kabul
etmiştir
1) Smıflandırılabilen bilgi; Bu tür bilgi türü
çelişkili kategorilerin karşılıklı olarak türlerine
ayrılmasına izin verir ve zamana karşı ilgisiz bir
eğilimi vardır.
2) Relasyonel bilgi; belirli bir kişiyle, belirli
bir toplumla, belirli bir dönem ve belirli bir
durumla ilgilidir. Sınıflandırılabilir bilgi
pozisyonlara uygun bir özellik gösterirken,
relasyonel bilgi, pozisyonlar arasındaki relasyona
uygunluk gösterir.
3) Öneme göre belirlenen bilgi; bu tür bilgi aynı
zamanda relasyonel bilgidir. Bu bilgi
türü sosyal ve temporal çerçeve koşullarına
sahiptir. Önemine göre belirlenen bilgiye örnek
olarak haberleri verebiliriz.
Bilginin biçimleri incelendiğinde karakter ve
işlevsellik açısından pek farklı olmadıkları
görülmektedir. Bilginin farklı biçimleri,
birbirleriyle organik bütünlük içinde bulunmakta ve
bu bütünlük içinde haber önemli bir yere sahip
bulunmaktadır. Belirli bir bilginin sadece
enformasyon verme, eğlendirme ya da düşünce
oluşturma fonksiyonu yoktur. Bilgi türlerinin
konuşma kuran, statü yükselten veya gerçeği kuran
sonsuz sayıda fonksiyonları da bulunmaktadır. Bilgi
sosyal kontrolün ve uzlaşmanın fonksiyonu olmaya
çalışabilir.
Bilginin Gücü
Güç kavramı, yaşanılan çağın ekonomik, siyasal,
teknolojik ve toplumsal koşullara göre değişik
içerikler kazanmaktadır. Toffler'in dalga kuramına
göre güç, Birinci Dalga toplumunda Topraktı, ikinci
Dalga toplumunda üretim araçları oldu. İçinde
yaşadığımız Üçüncü Dalga toplumunda ise, güç Bilgi
kavramıyla ifade edilmektedir.
Toffler'e göre, güç şiddet, servet ve bilgi olarak
ortaya çıkmaktadır:
Şiddetin ya da gücün gölgesi, yasalann içinde
sandviç olmuş durumda, hükümetin her hareketinin
arkasındadır ve sonunda her hükümet kendi
istediğini yaptırabilmek için askerine ve polisine
dayamr. Toplumda her zaman varolan ve varolması
gereken bu resmi şiddet, sistemin işlemesini sağlar,
iş anlaşmalarını geçerli kılar, suç oranını
azaltır, anlaşmazlıklann barışçı yollardan çözülmesi
için gerekli mekanizmayı sunar.
Buna karşılık servet, çok daha iyi bir güç aracıdır.
Dolgun bir cüzdan daha çok her biçime girebilen bir
şeydir. Tehdit savurmak ya da ceza vermek yerine,
incelikle derecelendirilmiş ödüller sunulabilmekte,
para veya avanta dağı-tabilmekte, bunlan ayni ya da
nakdi biçimde yapabilmektedir. Servet hem olumlu hem
de
olumsuz biçimde kullanılabilir. Bu nedenle kaba
kuvvetten çok daha esnektir. Servet orta kalitede
bir gücün kaynağıdır.
Sosyal kontrolün bu kök halindeki üç kaynağı
arasında en esnek olanı bilgidir. Hem cezalandırmak,
hem ödüllendirmek, hem ikna etmek için
kullanılabildiği gibi, değiştirmek için bile
kullanılabilir. Düşmanı müttefik haline
getirilebilir. Hepsinden iyisi de, gerekli bilgiyi
elinde bulunduran insan, zaten tatsız durumlardan
kaçınılabileceği için, şiddet veya servet
kullanmasına ihtiyaç kalmayabilir.
Bilgi, şiddet ve servet, aralarındaki ilişkilerle
birlikte, toplumda gücü tanımlayan etkenlerdir.
Bilgi, diğer güç kaynaklarından daha esnektir,
ayrıca yapı olarak onu diğerlerinden ayıran
birtakım önemli niteliklere de sahiptir. Bilgi,
bütün güç kaynaklarının arasında en demokratik
olanıdır.
Bilgi, katı bilimsel bilgi dahil olmak üzere tüm
bilgi kendi kendini açığa vurmaz. Teknoloji gibi
bilgiye de sıklıkla kendisinin yaratmış olduğu
toplumsal sorunları çözmesi için başvurulur.
Sorulacak temel soru, kimin bilgisi, ne için
bilgidir?
içinde bulunduğumuz kabul edilen bilgi çağında
sorun bilginin olumsuz, hatta sapkın
kullanımlarıdır. Frankfurt okulunun temsilcilerinin
ileri sürdükleri gibi bilgi, günümüzde toplumsal
iktidar aracı haline gelmiştir.
Foucault ise, iktidarın bilgiden ayrı olarak
algılanamayacağını ve bilginin sürekli iktidar
etkisi ürettiğini belirtmektedir.
"Bilginin yalnızca iktidar ilişkilerinin askıya
alındığı yerde varolabileceğim ve bilginin yalnızca
iktidarın buyrukları, talepleri ve çıkarları
dışında gelişebileceğini düşünmemizi sağlayan tüm
gelenekleri terk etmeliyiz, iktidarın çılgına
çevirdiği inancını ve aynı zamanda iktidarın
reddinin bilgiye ulaşmanın koşullarından biri olduğu
düşüncesini terk etmeliyiz, iktidarın bilgi
ürettiğini kabul etmeliyiz. İktidar ve bilginin
doğrudan birbirlerini gerektirdiğini anlamalıyız;
bir bilgi alanıyla bağlantılı olmaksızın herhangi
bir iktidar ilişkisi olamayacağını kavramalıyız".
Bilgi yoluyla iktidar üretimi ve iktidar yoluyla
bilgi üretimi arasında olduğu gibi bilgi ve iktidar
arasında da dolaysız bir ilişki bulunmaktadır.
İktidar sahipleri, ürettikleri bilgiyi meşruiyeti
sağlamak ve sürdürmek, toplumu istedikleri gibi
yönlendirmek amacıyla kullanmaktadırlar.
"İktidar sahipleri, kamu yararının ve ona uygun
insan davranış örüntüsünün ne olduğunu; bu
davranışı nasıl meydana çıkaracaklarım ve kalıcı
olmasını nasıl güvence altına alacaklarını
bilmeliydi. Bu becerilerin her ikisini de edinmek
için başka insanların sahip olmadıkları belli
bilgileri ele geçirmeleri gerekmekteydi, iktidar,
bilgiye gereksinim duyar; bilgi iktidara meşruluk ve
etkinlik kazandırır. Bilgiye sahip olmak
iktidardır".
Bilgiyi stratejik bir kaynak olarak değerlendiren
Daniel Bell, sorunun tüm kaynakların kontrolünde
olduğu gibi, bilginin kim tarafından kontrol
edileceği, kimlere ve ne miktarlarda tahsis
edileceğine kimlerin karar vereceği olduğunu
belirtmektedir. Daniel Bell'e göre, içinde
yaşadığımız bilgi çağında toplumlann ilerlemesi
bilgiyi kimlerin elinde tuttuğuna bağlı olacaktır.
Bilgiyi yönlendiren toplumlar, ellerinde tuttukları
çağın gücü ile tarihin gelişim yönünü
belirleyeceklerdir. Toplum içinde bulunan farklı
sınıflar arasında ise, bilgiye hakim olan sınıf,
sahip olmayan sınıf üzerinde hegemonya kuracaktır.
Günümüzde tüm gelir ve servet eşitsizliklerine
rağmen, güç mücadelesi, bilginin üretimi, dağıtımı
ve bilgiye ulaşabilmekte olmaktadır. Bilginin
üretiminde, değiştirilmesinde ve yayılmasında çok
önemli bir rol oynayan med- ya artık bilginin
kontrolünü eline almıştır. Mil yonlarca kişinin
izlediği ekranı denetiminde tutan kişi ve kurumlar,
bilinci, bilgilenmeyi ve düşünceyi de kontrol
etmektedirler. Bilginin
denetimi, geleceğin tüm kurumlarında çok önemli bir
yer tutacak ve güç mücadelesinin odak noktasını
oluşturacaktır.
Bilgi İletiminde Teknolojinin Gücü
Medya, kullandığı en son teknolojiyle uzağı yakına
getirir ve milyonlarca insana aynı anda seslenerek
etkiler. Ancak enformasyon teknolojisindeki bu
gelişme farklı kültürlere kendilerini ifade etme
olanağını sağlamamakta tam aksine egemen kültürlerin
etkisini pekiştirmekte ve tek bir kültürün
oluşumuna katkıda bulunmaktadır. Teknolojiyi üreten
ve satan ülkeler, teknolojiyi üretemeyen ülkelere
karşı her zaman kullanabilecekleri bir iktidara
sahiptirler. Şüphesiz sadece teknolojinin
kullanımı değildir gelişmiş ülkelere bu iktidarı
sağlayan. Teknolojinin yapısı başlı başına bir
iktidardır ve genellikle negatif kullanılmaya
elverişlidir.
Marcuse'a göre, tekniğin salt kullanımı değil
kendisi de (doğa ve insan üzerinde) iktidardır,
yöntemli, bilimsel, hesaplanmış ve hesaplayan
iktidar, iktidarın belirli amaçlan ve istemleri
tekniğe ancak sonradan ve dışardan empoze edilmiş
değillerdir -onlar bizzat teknik aygıtın yapışma
dahildirler; teknik her defasında tarihsel- o
toplumsal bir tasarımdır ve onda bir toplumun ve ona
hükmeden istemlerin insanlara ve şeylere ne yapmak
istedikleri yansıtılmıştır. İktidarın böyle bir
amacı maddidir ve bu bakımdan bizzat teknik aklın
biçimine ait-tir
Enformasyon teknolojisinin gelişmesiyle birlikte,
iktidar ve güç ilişkileri gibi kavramlar, hem
ulusal hem de uluslararası düzeyde değişime
uğramıştır. Yeni teknolojiler ulusal sınırların
aşılmasını beraberinde getirdiği için, ulusların
egemenlikleri şu ya da bu biçimde tehdit edilmeye
başlamıştır.
Uluslararası enformasyon endüstrisi; Batılı
özellikle de Amerikalı şirketler tarafından kontrol
edilmektedir. Bu nedenle, gelişmemiş ülkelerdeki
medya sistemlerinin yapıları, kullanımları ve
sunulan mesajların içerikleri gücü ellerinde
bulunduranlar tarafından belirlenmektedir. Amerika
ve Batılı ülkelerin, tüm diğer dünya ülkeleri ve
ulusları üzerinde kültürel egemenlik kurdukları
görülmektedir. Gelişmiş ülkeler sadece haber
sunmanın ötesine geçmekte ve haberin üretim ve sunum
aşama-lan propaganda ve reklam aracı haline
gelmektedir. Haber, alınan merkezin veya sunanın
yorumu ile birlikte aktarılmaktadır. Haberi
hazırlayan kaynak, küreselleşen iletişim
yapılanması içinde, propaganda gücünü mümkün olduğu
kadar kullanmaktadır. Dünya'da meydana gelen
olaylan büyük haber ajanslarından az gelişmiş
ülkeler dünya olaylarını Amerikalı ve Batılı
ülkelerin bakış açıları ile görmekte ve
değerlendirmektedirler.
"Kitle iletişim araçları, bilgi aynı zamanda imge
satarak, yayarak, toplumun motivasyon potansiyelini
yönlendirme hakkını ellerinde tutuyorlar, izleyici,
hiç farkına varmadan, kitle iletişim araçlarından
yayılan bilgilerle başka toplumların, başka
kültürlerin, hayat standartları, yaşam biçimleri,
birbirleriyle ilişkileri, davranış kalıpları,
sosyal sorunları ve tüketim alanları konusunda
bilgilerle donanı-yor".
Günümüzde bilim, bilimsel bilgi ve uygulamalı bilim
olarak teknoloji toplumsal ve politik iktidann yeni
çehreleri olarak karşımıza çıkmaktadır. Bilimin ve
bilimsel bilginin içinde yaşadığımız insan
topluluğunu şekillendirmede belirleyici güçler
olduklarını kabul etmeli, bilimin ve teknolojinin
toplumsal işlevi üzerinde daha fazla düşünmemiz
gerekmektedir. Bilim ve teknolojinin en önemli
işlevleri enformasyon üretmek ve geniş halk
kitlelerinin yararına sunulması olmalıdır.
Enformasyonun güçlü azınlığın tekelinde olması
güçsüz kesimlerin dışlanmasını beraberinde
getirmektedir.
Haber Aracılığıyla Bilginin Değiştirilmesi
Bilgi değişimi, diğer toplumsal süreçler gibi bir
süreçtir ve medya tarafından da yapılmaktadır.
Medya, toplumun değişik alanlarına ilişkin edindiği
bilgiyi şekillendirerek enformasyona
dönüştürdüğünde aynı zamanda değiştirmektedir de.
Bilginin enformasyona dönüştürülerek
değiştirilmesinin yanında bilgi kasıtlı olarak
özünden koparılarak, istenildiği yanlarıyla
sunulması ve istenilmeyen bölümlerinin gizlenmesi
de önemlidir, istenilen bilginin insanlar üzerinde
etki yaratmak amacıyla sunulması veya bu doğrultuda
medya tarafından üretilmesi, sunulan bilginin
gerçekliğini ve yararını tartışılır bir duruma
getirmektedir.
Klasik anlayışa göre, öğrenme, sosyal sürece bağlı
biçimsel ya da biçimsel amaçlı olmayan bilgi
biçimidir. Günümüzde programlanmış öğrenme parolası
altında bilgi değişikliğinin medya tarafından
yapıldığı görülmektedir. Bilgi değişikliğinin medya
tarafından yapılması, medyanın etkinliğinin
artmasını sağlamaktadır. Medya aracılığıyla bilginin
değiştirilmesi, medya sayısının artması ve artan
medya tarafından üretilen çok sayıda medya
gerçekliği ile olmaktadır. Sunulan çok sayıdaki
medya gerçekliği ise, bireyleri gerçek yaşamdan
uzaklaştırdığı gibi gerçek bilgiden de mahrum
bırakmaktadır.
Eğitim sistemindeki noksanlıklar nedeniyle temel
bilgileri edinemeyen yurttaşlar, yaşama ilişkin
bakış açılarını medyadan almaktadırlar. Medya,
bilgi üretmekte, yaymakta, olaylara anlam vermekte,
topluma aktarırken ise, değiştirmekte ve
çarpıtmaktadır.
Profesyoneller, nötr unsurlar olarak, sadece
kamuoyunun eğilim ve tepkilerini belirlemiyorlar;
bunları birer veri olarak alıp hizmetinde oldukları
senyörün yüksek politikaları için uygun manipülasyon
tekniklerinde kullanıyorlar. ikinci olarak
insanların bilinçaltına seslenen ses, görüntü,
efekt, imajlarla yalın gerçekliğin yerine hissi ve
inşa bir gerçekliği ikame ediyorlar. Böylelikle
insanların, bütünüyle düşünme, yaşamı analiz etme
alışkanlıklarına el uzatıp, çıkarlarını görüp
değerlendiremeyecekleri ölçüde deforme ediyorlar.'
Kitle haberleşme araçlarının gerek haberlerin
dağıtımı, gerekse içeriği açısından oynadığı rol,
algılamayı derinleştirmek ve niteliğini
arttırmaktan çok, haberlerin hızını ve niceliğini
vurgulama yolundadır. Daha bir haberi anlayıp, onu
belirli bir bağlama oturtma fırsatını bulamadan bir
sonraki haberle karşılaşıyoruz. O haber de anında
yok olup yerini bir başka habere bırakıyor.
Şekil verilmiş bilgi olan enformasyon, hem
fantazinin hem de olgunun hammaddesidir ve artık
öyle işlenmiştir ki, kökenleri nadiren
farkedilebilmektedir. O artık neredeyse sınırsız
olarak imal edilmekte, eğilip bükülmek-te,
çoğaltılıp, karıştırılıp, yayılmaktadır.
Haberler peşpeşe sıralanmakta, ortalık karman-çorman
olmakta, izleyici, öylesi bir ortamda yaşadıklarını
değerlendirme şansı bulamamaktadır. Beynin olayları
tasnif edip değerlendirmeye fırsatı olmamaktadır.
Zihin, içerisinde her saat yüzlerce enformasyon
dökülen bir eleğe çevrilmektedir. Bunlardan ancak
pek azı önemlidir, gerisi çöplük malzemesidir.
Enformasyon, dikkatlerin belirli noktalarda
toplanıp, bireyin uyanık kalmasını sağlamak yerine
şuur altım aşırı derecede yükleyip, muhakeme gücünü
köreltmektedir. Oysa haberin ve haberden alınacak
dersin olgunlaşması zamana gereksinim gösterir.
Uydulann saniyede yüzün üzerinde haber geçtiği
dünyamızda ise, beklemeye kimsenin tahammülü
yoktur. Tüm dikkatlerin yaşanan an üzerinde
yoğunlaşması ise, geçmişle olan bağı kopardığı gibi
geleceğe uzanan köprülerin sağlıklı bir tarzda
inşasını da güçleştirmektedir.
Medya, gerçek ile yarı gerçekleri, yalanları, olay
ile yorumu birbirine karıştırarak, çok kısa zaman
aralıklarında, bir kaos içinde izleyiciye sunmakta
ve kafaları kanşürmaktadır.
Medya, insanların gerçek ile kurguyu, doğru ile
yanlışı, adalet ile adaletsizliği, enformasyon ile
reklamı ve propagandayı karıştırması eğilimini
teşvik etmektedir. Bütün bunla redaksiyon tarafından
haberlerin içine biline altına etki edecek şekilde
yerleştirilmektedir Hoş olmayan gerçekler satır
aralarına gizlenmekte ya da saçmalıkla ve alayla
birlikte insanın hoşuna gidecek şekilde
sunulmaktadır.)
Medyanın bilgilendirici habercilik yaptığı
iddialarına karşın bilgilendiricilikten oldukça
uzak olduğu görülmektedir. Öyle ki medya
bilgilendirici olmadığı gibi yalanlardan ve yarı
yalanlardan oluşan dezenformasyon vermektedir. Neil
Postman bu durumu şöyle açıklamaktadır:
"Dezenformasyon, yanlış enformasyon demek değildir.
Dezenformasyon, yanıltıcı (yersiz, ilgisiz, parçalı
ya da yüzeysel) enformasyon, yani insanda bir şey
hakkında bilgi sahibi olma ilüzyonu yaratan, oysa
aslında insanı bilgilenmekten uzaklaştıran
enformasyon demektir. Haberler eğlence biçiminde
paketlendiği zaman bu kaçınılmaz olmaktadır.
Televizyon haberlerinin bizi eğlendirdiği ama
bilgilendirmediğini söyleyerek, bizim gerçek
enformasyonlardan yoksun kalmamızdan çok daha ciddi
bir duruma parmak basıyorum. İyi bilgileri yansıtan
verileri artık ayırt edemediğimizi söylüyorum.
Cehalet daima düzeltilebilir bir durumdadır. Ancak
cehaleti bilgi olarak kabul ettiğimiz zaman ne
yapabiliriz?"
Medya, "bilgi" ve "düşünce" üretmemektedir. Medya
olayları gösteri olarak sahnelemekte, bilgiyi
şekillendirerek enformasyona dönüştürmekte ve
izleyiciye sunmaktadır. Sunulan haberin bilgi
oranının oldukça az olduğu, bilgi yetersizliğinin
sürekli aynı görüntülerin tekrarlanarak kapatılmak
istendiği görülmektedir. Bilgi istenildiği kadar
verilmekte, gizlenen bilgi ise, verilenden daha
önemli olmaktadır.
Haberlerin sunum biçimi, izleyiciyi görüntülere ve
imgelere bağımlı hale getirmekte ve birey gerçekliği
yitirmektedir. Nesneler ve olgular arasındaki
bağlantıları kuramamakta, olayları
yorumlayamamaktadır. Bu durumda bir meta haline
gelen haberler, bireyin üzerinde egemenlik
kurmaktadır.
Ortaçağı sona erdiren aydınlanma hareketi hala
amacına ulaşamamıştır. Ortaçağın karanlıklarının
devam etmesine siyasal, ekonomik ve eğitim
sorunlarının aşılamaması neden olduğu gibi kitle
iletişim araçları da gerçek bilgi iletimim ve
düşünceyi durdurarak katkıda bulunmaktadır.
|