Türkiye Ekonomisi
Dünya Ekonomisi
Osmanlı Ekonomisi
Finansal Ekonomi
İşletme Ekonomisi
Hizmet Ekonomisi
Kalkınma Ekonomisi
Tarım Ekonomisi
Borsa ve Yatırım
Ekonomi Sözlüğü
Ekonomi Ders Notları
Ekonomi Düşünürleri
Genel Ekonomi Soruları
Özel İstatistik Arşivi
Özel İktisat Konuları
Açık Öğretim İktisat
Ekonomi Kurumları
Kamu Yönetimi
Kamu (Devlet) Maliyesi
Sigortacılık Konuları
Türkiye İktisat Tarihi
Yeraltı Ekonomisi

Kredi Kartı Piyasası

Gelişmekte Olan Ülkeler

Finansal Piyasalar

Kent Ekonomisi

Liberalizm

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

Dünya'da ve Türkiye'de Menkul Kıymetler Borsaları'nın Geleceğine Yönelik Beklentiler 

Prof. Dr. Suat Gezgin 

Borsaya yatırım yapan insanların sayısı her geçen gün artarken, borsayı daha cazip kıl­mak ve işleyiş sistemini belirli bir düzene sok­mak için yeni gelişmeler birbirini izliyor. Tür­kiye'de bir hayli yeni bir olgu olan menkul kıy­metler borsası, 1987 yılından itibaren sağlıklı bir yapıya kavuşmaya başlamıştır. İlk etapta sokak borsası yerine, aracı kurumlar vasıtası ile yatırımcının hisse senedi işlemlerini yapma­sı sağlanmıştır. Ancak yaşadıkları ekonomik sı­kıntılarla iflas eden aracı kurumların müşterile­ri, mağdur olabilmektedir. Bunun için önü­müzdeki dönemde yeni aracı kurumların ku­rulması ve piyasada yer alabilmelerine ilişkin yasal düzenlemeler yeniden gözden geçirilme­lidir. 

Kurumların enflasyon muhasebesi, fi­yatların hareketlerinin fazla ve sürekli olduğu ortamlarda uygulanmaktadır. Enflasyonun az olduğu ülkelerde enflasyonun etkileri de çok az olur. Fakat Türkiye'de ortalama % 95'in üze­rinde bir enflasyon var. O yüzden, Türkiye'de enflasyon muhasebesi uygulaması gerekmektedir. Bu sisteme geçiş daha uzun bir zaman alacaktır. Türkiye'de muhasebenin nasıl uygu­lanacağını belirleyen en önemli etken devlet ve  vergi  yasalarıdır.  Enflasyon  muhasebesi eğer dışa dönük raporlarda kullanılıyor olsa, bunun en büyük faydası yatırımcıya olur. Bu­nu bilimsel yöntemlerle yatırımcının önüne doğru bir şekilde sunmak ayrı, yatırımcının kendi gayretiyle bulmasını beklemek çok ayrı­dır. Borsanın geliştiği ortamlarda muhasebenin nasıl olması gerektiğini düzenleyen en önemli unsur, yatırımcıların bilgi ihtiyacıdır. Önemli olan yatırımcının en doğru bilgiye hangi sis­temle ulaşabileceğidir. Borsaya  kote olan şir­ketlerin ve aracı kurumların yıl sonu itibariyle hazırlamış oldukları mali tablolarını enflasyon muhasebesine göre düzenleyip, ikinci bir tab­lo olarak vermelerinde fayda vardır. Çünkü bu tablo yatırımcıya ulaşacağı için, buradan yatı­rımcının daha doğru karar verme şansı olacak­tır, kesin olan, Türkiye'de de batılı ülkelerde olduğu gibi muhasebenin düzenlenmesinde en önemli kaynak yatırımcı olacaktır. Borsa genişleyip ileride daha çok tabana yayılırsa, yatırımcının ihtiyaçlarının ön plana çıktığı mu hasebe sistemine gitmenin zorunluluk arzedeceğidir. 

Uygulamalar açısından da, bir takım ye­niliklerin gündeme girmeye başladığı görülü­yor. Şirketlerin kıdem tazminatlarının borsada değerlendirilmesi yönünde çalışmalar yapılı­yor. Özel bankalar da aracı kurumlar gibi, bir süreden beri müşterileri için işlemler yapmaya başlamıştır. Dolayısıyla orta ve uzun vadeli olarak bankalann bu şekilde mevcut piyasada yer almaları, menkul değerler bölümlerinin kurdukları aracı kurumlarda yer almaları siste­me çok ciddi bir açıklık getirmektedir. Bu den­ge de, gelecek dönemde sistemin daha adil bir biçimde çalışmasını sağlayacaktır. 

Hükümetin öncelikli hedeflerinden biri olan kamu kuruluşlarının özelleştirilmelerinin borsadaki performanslarına etkisi olumlu olaçaktır. Çünkü bu kuruluşlar özel sektör tarafın dan daha verimli bir şekilde yönetilme imkanına kavuşacaklardır. Başarılı bir özelleştirme ekonomiyi dengeye sokabileceğinden ve sağ­lıklı bir yapıya kavuşabileceğinden en önemli gösterge olan piyasa buna paralel tepki göste­rebilecektir. Bu noktada özelleştirmede alıcı­nın ticari kredibilitesi çok önemli bir durum arzetmektedir. Özelleştirmeyle ekonomi, bün­yesini bozan bu hastalıktan kurtulabilecek ve kaynaklarını büyüme yönünde değerlendire­bilecektir, işte özelleştirmenin ülkeye en bü­yük katkısı budur. Hem ülke ekonomisinin sağlıklı bir yapıya kavuşması, hem de borsada işlem gören bu şirketlerin performanslarının artması gelecek dönemde yeni endeks rekorla­rı getirecektir. Özelleştirme amacına ulaştığı takdirde devletin borçlanma talebi azalacak, bankaların devlete borç verme politikaları' başka enstrümanları harekete geçirmeyi ge­rektirecektir, dolayısıyla vergi avantajı da göze alınarak A tipi fonların kurulması hızlanacak ve Hazine Bonosu'nda fonlanan para, kade­meli olarak hisse senedine dönecektir. Güçle­nen sermaye piyasaları, yerli yatınmcılann ta­sarrufları ile hisse senedi ağırlıklı oluşacaktır. Özelleştirme durumunda yine zarar eden ka­mu hisselerinin artık spekülatif hisselerden çok, bilanço beklentisi olan hisselere dönüşe­cekleri görülecektir. 

Piyasa ekonomisine yeni soyunan ülke­lerde çok doğal olarak en önde gelişen kurum­lardan birisi de özellikle özelleştirme çabala­rından dolayı borsalar olmaktadır. Bu borsalar­daki fiyat yapılanmalarının düşük düzeyde bu­lunması, yabancı yatırımcılar açısından bir fır­sat olmaktadır. Önemli olan kar maksimizasyonu olduğuna göre, bu açıdan yabancı yatı­nmcılann bu davranışlarını son derece doğal karşılamak gerekir. Yabancılar bunun için son zamanlarda Rusya, Macaristan, Polonya ve Çe­koslovakya borsalarına yönelmişlerdir. Ancak Türkiye ile aralarında bu ülkelerin çok büyük bir fark vardır. Türkiye on yıllık dönemde, çok  uzun mesafe katetmiştir. Bugüne kadarki süre­ de kunıluş ve gelişme dönemini yaşayan Türk  borsasının, asıl önümüzdeki on yılda çok bü- yük ölçüde performans göstermesi bekleniyor.  Bu gelecek 10 yıl içinde gerek yeni şirketlerin katılımı, gerekse yeni yatınmcılann katılırın açısından çok daha ciddi bir atılım olması ümit ediliyor. 

Uzak Doğu ekonomisinde ve buna bağ­lı olarak borsalarında yaşanan krizin ekono­mik gelişmelerin kötüye gidişinden değil, glo­bal bir panikten kaynaklanmış olması, piyasa­ların bundan sonraki seyri hakkında önemli ipuçları veriyor. Panik geçer geçmez; kurum­sal yatırımcı, iyi ile kötüyü ayırmaya başlaya­caktır. Ekonomileri sağlam olan borsalar bu krizden çabuk kurtulacak, buna karşın ekono­misi sorunlu ülkelerde kriz devam edecektir. Bu ayrıma göre, kriz Uzak Doğu'da kalıcı ola­bilir. Uzak doğu ekonomileri nitekim, 1990'lar-da hız kazanan büyüme ortamında, mali disip­linden çok uzaklaştılar. Özel sektörün hızla büyüdüğü bir ortamda, mali ve para politikala­rının gereksiz gevşetilmesi, buna karşın para biriminin yapay olarak ABD Dolarına endeks-lenmesi, borsaların temel dengelerinde onarıl­ması güç bozukluklara yol açmışür. istikrarlı ekonomik uygulamalara gidilmesi, kredi kuru­luşlarıyla sağlam temellere dayalı anlaşmalara gidilmesi ve özelleştirmeye hız verilmesi halin­de Türkiye'nin yabancı yatırımcılara yönelik cazibe merkezi olmaması için hiçbir engel yoktur.

Borsaya daha geniş oranlarda yatırımcı kitlesinin ilgi duyması ile, spor kulüpleri de son dönemde gerek dünyada gerekse Türki­ye'de hızla menkul kıymetler borsasına yöne­lik çalışmalara ağırlık vermiş bulunuyorlar. Ni­tekim ticari şirketleri ve mali altyapısı çok güç­lü olan ingiltere'nin Manchester United Kulübü'nün hisse senetlerine rağbet çok fazla ol­maktadır. Şirketlerin bilanço göstergeleri gibi kulüp takımlarının elde ettikleri sonuçlar da değer kayıplanna veya yüksek oranlarda pri me neden olabilmektedir. Türkiye'de ise Fe nerbahçe ve Galatasaray bu yönde çalışmalarını sürdürmektedir. Müzik sektöründe kasetle rinin ve konserlerinin gelirlerine hisse senetle rini alan yatırımcılarım kar ortağı yapan dünya­ca ünlü David Bowie'yi, diğer ünlü sanatçıla da gelecek dönemde takip etmesi bekleniyo 

Aracı kurumlar, bilgisayarın büyülü dünyası Internet aracılığıyla müşterilerine hisse alım-satımı imkanı tanımaktadırlar. Son yıllarda ay­rıca tematik yayıncılığın bir parçası olarak eko­nomi kanallarının borsa dünyasını izleyicileri­ne daha ayrıntılı olarak yansıtmaları ve bu ka­nalların sayısının da önümüzdeki dönemde artması bekleniyor. 

Borsa ayrıca etik anlayışının en gerekli olduğu  kurumlardan  birisidir.  Mesleki  etiği oluşturmanın tek yolu da, mesleki örgütlenme­den geçmektedir. Bu tarz bir örgütlenme ol­maksızın,   mesleki   çıkarların   savunulması, mesleğin geliştirilmesi bir hayli zordur. Böyle bir örgütlenme olmaksızın borsa, dış saldırıla­ra karşı her zaman savunmasız kalacaktır. Ge­rektirdiği  eğitim  seviyesi  düşünüldüğünde borsada maaş seviyesi ortalaması, Türkiye or­talamasının pek de üzerinde değildir. Ayrıca bu sektör, çoğu zaman birçok işe göre çok da­ha fazla ve zorlu bir çalışmayı gerektirmekte­dir. Yani sanılanın aksine, borsada çalışan ke­sim çok fazla para kazanmamaktadır. Ancak böyle yerleşik ve yanlış bir yargı borsaya gü­ven duyulmasını engeller. Ama bunu ne borsa, ne de başka bir resmi kurum düzeltebilir. Sa­dece çalışanların kendi mesleklerine sahip çık­malarıyla bu tür yanlış yargılar düzeltilebilir. Sermaye piyasaları için 10 yıllık bir perspektif çizen herkes nereye gidildiğini açıkça göre­cektir. Türev piyasalarının gelişimi, uluslarara­sı piyasalarla entegrasyon kaçınılmaz olarak profesyonelliğin düzeyini de yükseltecektir. Piyasanın önümüzdeki dönemlerde hızla iyi yetişmiş genç elemanlara ihtiyaç duyacağı açıktır. Bu personel için örnek teşkil edecek, standart oluşturacak davranış kalıplarına, etik kurallara ihüyaç vardır. Etik kurallar hem piya­saların gelişimine katkıda bulunacak, hem de piyasalar geliştikçe giderek artan oranda zorunluluk haline gelecektir.

 

 

Anasayfa - İktisat - Makale - Ekonomi - Borsa - İstatistik - Türkiye Ekonomisi - Ekonomi Sözlüğü

Since 2005