Türkiye Ekonomisi
Dünya Ekonomisi
Osmanlı Ekonomisi
Finansal Ekonomi
İşletme Ekonomisi
Hizmet Ekonomisi
Kalkınma Ekonomisi
Tarım Ekonomisi
Borsa ve Yatırım
Ekonomi Sözlüğü
Ekonomi Ders Notları
Ekonomi Düşünürleri
Genel Ekonomi Soruları
Özel İstatistik Arşivi
Özel İktisat Konuları
Açık Öğretim İktisat
Ekonomi Kurumları
Kamu Yönetimi
Kamu (Devlet) Maliyesi
Sigortacılık Konuları
Türkiye İktisat Tarihi
Yeraltı Ekonomisi

Kredi Kartı Piyasası

Gelişmekte Olan Ülkeler

Finansal Piyasalar

Kent Ekonomisi

Liberalizm

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası ve Enflasyonla Mücadeledeki Rolü 

2001 yılında yaşanan ekonomik kriz sonrasında enflasyon ile mücadele için çözüm noktası olmuştur. Yapısal dönüşüm sürecinin başında Merkez Bankası Kanunu’nda önemli değişiklikler yapılmıştır. 25 Nisan 2001 tarihinde gerçekleştirilen değişikliklerden en önemlisi Merkez Bankası’nın temel amacının fiyat istikrarını sağlamak ve sürdürmek olduğunun yasada açıkça tanımlanması olmuştur. Bu çerçevede, Merkez Bankası’nın uygulayacağı para politikasını ve kullanacağı para politikası araçlarını doğrudan kendisinin belirleyeceği hükme bağlanmış ve böylelikle banka araç bağımsızlığına kavuşmuştur. Kanun ayrıca, Bankanın fiyat istikrarını sağlama amacı ile çelişmemek kaydıyla hükümetin büyüme ve istihdam politikalarını destekleyeceğini hükme bağlamıştır.

Bağımsızlık, Merkez Bankalarının fiyat istikrarını gerçekleştirebilmeleri açısından büyük önem taşımaktadır. Fiyat istikrarı uzun vadeli, istikrarlı ve kararlı politika uygulamaları sonucu elde edilebilmektedir. Merkez Bankası bağımsızlığı beraberinde “hesap verme yükümlülüğü” kavramını ön plana çıkarmaktadır. Hesap verme yükümlülüğünün yansımaları, Banka Kanunu’nun 42. maddesinde açıkça belirlenmiştir. Bu kapsamda, Merkez Bankası Başkanı tarafından, banka faaliyetleri ile uygulanmış ve uygulanacak olan para politikası hakkında her yıl Nisan ve Ekim aylarında Bakanlar Kuruluna rapor sunulmaktadır. Tüm bu değişim sürecinde uygulanan para politikası stratejisinin de değiştirilmesi kararlaştırılmıştır. Temel amaç olan fiyat istikrarı doğrultusunda 2002 yılından itibaren, modern bir para politikası olan “enflasyon hedeflemesi rejimi” uygulamasına geçilmiştir. 

Finansal istikrarı sağlamak amacıyla Merkez Bankası, finansal piyasaları izlemekte, Türk parasının hacim ve tedavülünü düzenlemekte, ödeme ve menkul kıymet transferi ve mutabakat sistemleri kurmakta, bu sistemlerle ilgili gerekli düzenlemeleri yapmakta, finansal sistemde istikrarı sağlayıcı ve para ve döviz piyasaları ile ilgili düzenleyici tedbirleri almaktadır. Banka, finansal istikrara ilişkin değerlendirmelerini şeffaflık ilkesi doğrultusunda, 2005 yılından itibaren yılda iki kez yayımlanmakta olan Finansal İstikrar Raporu aracılığıyla kamuoyu ile paylaşarak sisteme ilişkin kırılganlıklar ve riskler konusunda uyarılarda bulunmaktadır. 

Merkez Bankası, 1995-1999 yılları arasında döviz kurundaki dalgalanmaları azaltmayı ve döviz piyasalarındaki spekülatif hareketleri önlemeyi amaçlayarak finansal piyasalarda istikrarı sağlamaya yönelik politikalar izlemiştir. Bu dönemdeki dışsal şokların etkisiyle ekonomik durumun daha da ağırlaşması üzerine 2000 yılında döviz kuruna dayalı yeni bir ekonomik program yürürlüğe konulmuştur. Ancak ekonomik programın öngördüğü yapısal değişimin istenilen düzeyde gerçekleştirilememesi nedeniyle 2000 yılının sonlarında ekonomide bir güven kaybı başlamıştır. Güven kaybının derinleşmesi ile ortaya çıkan 2001 krizi neticesinde döviz kuruna bağlı istikrar programına son verilmiştir. 22 Şubat 2001 tarihinde dalgalı kura geçilmiştir. Dalgalı kur rejiminde döviz kurlarının seviyesi piyasadaki yabancı para arz ve talebi tarafından belirlenmektedir. Bu rejim altında döviz kuru bir politika aracı olma işlevini yitirmiştir. Merkez Bankasının kurun seviyesine ilişkin herhangi bir taahhüdü yoktur. Ancak, Merkez Bankası finansal istikrarın önemli bir parçası olarak döviz piyasasını yakından takip etmektedir. Merkez Bankası dalgalı kur rejimi çerçevesinde döviz piyasasında iki tür işlem yapmaktadır. İlk olarak, döviz likiditesindeki gelişmelere ve rezerv biriktirme politikasına bağlı olarak, döviz kurunun seviyesini etkileme amacı taşımayan, miktarları ve programı önceden ilan edilen “döviz alım talepleri” gerçekleştirmektedir. İkinci olarak, döviz kurlarında aşırı dalgalanma yaşanması halinde döviz piyasasına doğrudan müdahale etmektedir. Bu müdahale yönteminde, Banka bir oyuncu olarak piyasadan doğrudan döviz almakta veya piyasaya doğrudan döviz satmaktadır. Müdahaleler, döviz piyasasında oluşabilecek her iki yöndeki aşırı oynaklıklara karşı da gerçekleştirilmekte, simetrik olmayabilmekte, duyuru veya opsiyonlarla yapılabilmektedir. 

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın kimi zaman yaptığı döviz alım ihaleleri döviz rezervini artırmayı amaçlamaktadır. Döviz rezervi, bir ülkenin döviz yükümlülüklerini yerine getirmede karşılaşabileceği zorlukları aşmak amacıyla bulundurduğu yabancı para tutarlarını ifade eder. Bir paranın uluslararası alanda rezerv para olarak kabul edilebilmesi için paranın uluslararası alanda satın alma aracı, şoklama aracı ve hesap birimi olarak işlev görmesi gerekiyor. 

Merkez Bankası verilerine göre, Kasım 2009’da döviz rezervi 71 milyar 547 milyon dolardır. Merkez Bankası döviz rezervleri en son 23 Mayıs 2008 tarihinde 78 milyar 314 milyon dolarla rekor kırmıştır. 

 

 

Anasayfa - İktisat - Makale - Ekonomi - Borsa - İstatistik - Türkiye Ekonomisi - Ekonomi Sözlüğü

Since 2005