Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası ve Enflasyonla
Mücadeledeki Rolü
2001 yılında yaşanan
ekonomik kriz sonrasında enflasyon ile mücadele için
çözüm noktası olmuştur. Yapısal dönüşüm sürecinin
başında Merkez Bankası Kanunu’nda önemli
değişiklikler yapılmıştır. 25 Nisan 2001 tarihinde
gerçekleştirilen değişikliklerden en önemlisi Merkez
Bankası’nın temel amacının fiyat istikrarını
sağlamak ve sürdürmek olduğunun yasada açıkça
tanımlanması olmuştur. Bu çerçevede, Merkez
Bankası’nın uygulayacağı para politikasını ve
kullanacağı para politikası araçlarını doğrudan
kendisinin belirleyeceği hükme bağlanmış ve
böylelikle banka araç bağımsızlığına kavuşmuştur.
Kanun ayrıca, Bankanın fiyat istikrarını sağlama
amacı ile çelişmemek kaydıyla hükümetin büyüme ve
istihdam politikalarını destekleyeceğini hükme
bağlamıştır.
Bağımsızlık, Merkez
Bankalarının fiyat istikrarını
gerçekleştirebilmeleri açısından büyük önem
taşımaktadır. Fiyat istikrarı uzun vadeli,
istikrarlı ve kararlı politika uygulamaları sonucu
elde edilebilmektedir. Merkez Bankası bağımsızlığı
beraberinde “hesap verme yükümlülüğü” kavramını ön
plana çıkarmaktadır. Hesap verme yükümlülüğünün
yansımaları, Banka Kanunu’nun 42. maddesinde açıkça
belirlenmiştir. Bu kapsamda, Merkez Bankası Başkanı
tarafından, banka faaliyetleri ile uygulanmış ve
uygulanacak olan para politikası hakkında her yıl
Nisan ve Ekim aylarında Bakanlar Kuruluna rapor
sunulmaktadır. Tüm bu değişim sürecinde uygulanan
para politikası stratejisinin de değiştirilmesi
kararlaştırılmıştır. Temel amaç olan fiyat istikrarı
doğrultusunda 2002 yılından itibaren, modern bir
para politikası olan “enflasyon hedeflemesi rejimi”
uygulamasına geçilmiştir.
Finansal istikrarı
sağlamak amacıyla Merkez Bankası, finansal
piyasaları izlemekte, Türk parasının hacim ve
tedavülünü düzenlemekte, ödeme ve menkul kıymet
transferi ve mutabakat sistemleri kurmakta, bu
sistemlerle ilgili gerekli düzenlemeleri yapmakta,
finansal sistemde istikrarı sağlayıcı ve para ve
döviz piyasaları ile ilgili düzenleyici tedbirleri
almaktadır. Banka, finansal istikrara ilişkin
değerlendirmelerini şeffaflık ilkesi doğrultusunda,
2005 yılından itibaren yılda iki kez yayımlanmakta
olan Finansal İstikrar Raporu aracılığıyla kamuoyu
ile paylaşarak sisteme ilişkin kırılganlıklar ve
riskler konusunda uyarılarda bulunmaktadır.
Merkez Bankası, 1995-1999
yılları arasında döviz kurundaki dalgalanmaları
azaltmayı ve döviz piyasalarındaki spekülatif
hareketleri önlemeyi amaçlayarak finansal
piyasalarda istikrarı sağlamaya yönelik politikalar
izlemiştir. Bu dönemdeki dışsal şokların etkisiyle
ekonomik durumun daha da ağırlaşması üzerine 2000
yılında döviz kuruna dayalı yeni bir ekonomik
program yürürlüğe konulmuştur. Ancak ekonomik
programın öngördüğü yapısal değişimin istenilen
düzeyde gerçekleştirilememesi nedeniyle 2000 yılının
sonlarında ekonomide bir güven kaybı başlamıştır.
Güven kaybının derinleşmesi ile ortaya çıkan 2001
krizi neticesinde döviz kuruna bağlı istikrar
programına son verilmiştir. 22 Şubat 2001 tarihinde
dalgalı kura geçilmiştir. Dalgalı kur rejiminde
döviz kurlarının seviyesi piyasadaki yabancı para
arz ve talebi tarafından belirlenmektedir. Bu rejim
altında döviz kuru bir politika aracı olma işlevini
yitirmiştir. Merkez Bankasının kurun seviyesine
ilişkin herhangi bir taahhüdü yoktur. Ancak, Merkez
Bankası finansal istikrarın önemli bir parçası
olarak döviz piyasasını yakından takip etmektedir.
Merkez Bankası dalgalı kur rejimi çerçevesinde döviz
piyasasında iki tür işlem yapmaktadır. İlk olarak,
döviz likiditesindeki gelişmelere ve rezerv
biriktirme politikasına bağlı olarak, döviz kurunun
seviyesini etkileme amacı taşımayan, miktarları ve
programı önceden ilan edilen “döviz alım talepleri”
gerçekleştirmektedir. İkinci olarak, döviz
kurlarında aşırı dalgalanma yaşanması halinde döviz
piyasasına doğrudan müdahale etmektedir. Bu müdahale
yönteminde, Banka bir oyuncu olarak piyasadan
doğrudan döviz almakta veya piyasaya doğrudan döviz
satmaktadır. Müdahaleler, döviz piyasasında
oluşabilecek her iki yöndeki aşırı oynaklıklara
karşı da gerçekleştirilmekte, simetrik
olmayabilmekte, duyuru veya opsiyonlarla
yapılabilmektedir.
Türkiye Cumhuriyet Merkez
Bankası’nın kimi zaman yaptığı döviz alım ihaleleri
döviz rezervini artırmayı amaçlamaktadır. Döviz
rezervi, bir ülkenin döviz yükümlülüklerini yerine
getirmede karşılaşabileceği zorlukları aşmak
amacıyla bulundurduğu yabancı para tutarlarını ifade
eder. Bir paranın uluslararası alanda rezerv para
olarak kabul edilebilmesi için paranın uluslararası
alanda satın alma aracı, şoklama aracı ve hesap
birimi olarak işlev görmesi gerekiyor.
Merkez
Bankası verilerine göre, Kasım 2009’da döviz rezervi
71 milyar 547 milyon dolardır. Merkez Bankası döviz
rezervleri en son 23 Mayıs 2008 tarihinde 78 milyar
314 milyon dolarla rekor kırmıştır.
|