MÜMİN ERKÜNT ile Mülakat
PİYASA:
Müteşebbisliğe nasıl başladınız? Nasıl bir süreçten sonra
müteşebbis oldunuz?
ERKUNT:
İsterseniz önce doğuşum, ailem, tahsilim hakkında kısa bir bilgi
sunayım, ondan sonra da çalıştığım işler ve nihayet
teşebbüslerimiz hakkında bilgi vereyim. Ben
Cumhuriyetle yaşıtım. 1923 yılında Cumhuriyet
bayramından iki ay sonra doğmuşum. 1923 sonu ile
1924 başlarında Türkiye harpten yeni çıkmış, ülke
fevkalade fakir durumda. Babam bir din adamı idi,
ancak hayatını müteşebbislikle kazanan bir insandı.
Tahta kaşık imalatı yaparak ticarete başlamış, daha
sonra farklı ticarî faaliyetlerde bulunmuş.
Konya'nın en muteber tüccarlarından biri haline
gelmiş. Ancak ben dört buçuk yaşındayken babamı
kaybettim. Annem dört çocukla birlikte yalnız
kalmıştı. Hayatımız çok sıkıntılı bir şekilde devam
ediyordu. İlkokula 1930 yılında Konya'da başladım.
1935 yılında mezun oldum. Ortaokulu da Konya'da
okudum. 1938 yılında Devlet Parasız Yatılı sınavına
girdim, kazandım. Lise tahsilimi Kabataş Erkek
Lisesinde yaptım. Liseyi bitirdikten sonra üç ayrı
üniversite giriş sınavına katıldım. Yüksek öğretmen
okulu, orman fakültesi ve yüksek mühendis okulu. Üç
giriş sınavını da kazandım, ancak ilk tercihim
mühendis olmaktı. Fakat o sene 600 kişi mühendis
okulu sınavına girmişti, 120 kişi sınavı kazandı,
ben de bu 120 kişi arasındaydım. Yalnızca 15 kişiyi
yatılı olarak aldılar. Ancak ben ilk onbeş kişi
arasına giremedim. İstanbul' da ailemin beni okutma
imkânı olmadığından, Orman Fakültesi'ne girdim.
Birkaç ay sonra Devlet Demiryolları Avrupa'da
yüksek mühendis tahsili yaptırmak için sınav açtı.
Bu sınavı da kazandım. 1942 yılının sonlarında
Almanya'ya gönderildik. 20 kişilik bir gruptuk.
Almanya 1939 yılında başlattığı İkinci Dünya Harbini
yaşıyordu. Rochlitz şehrindeki lisede 5 ay Almanca
lisanımı ilerlettim. 1943 yılının ilkbaharında
Dresden Yüksek Mühendis Okulu Elektrik Mühendisliği
bölümüne kayıt oldum. Almanya harbin en sıkıntılı
günlerini yaşıyordu. 1944 yılı ortalarında Türkiye
önce Almanya ile siyasî ilişkisini kesti. Türkiye
ile haberleşme imkânı kalmadı. 1945 yılı ilk
aylarında Türkiye (şeklen) Almanya'ya harp ilan
etti. Dekanlık Alman eğitim bakanlığından özel
müsaade aldı ve Türk talebeleri tahsillerine devam
ettiler. Şubat 1945 'te Dresden şehri büyük bir
bombardımana uğradı ve şehrin büyük bir bölümü bir
gecede harap oldu.
Bu bombardımandan sonra Almanya'da okuyan bütün Türk talebelerinden
öğrenimlerini tamamlayanlar Türkiye'ye dönerken
öğrenimlerini tamamlamayanların İsviçre'ye
geçmesine karar verildi. Mayıs 1945'te yaklaşık 250
Türk talebe İsviçre'ye geçtik. Büyük çoğunluk
Zürich'te öğrenimlerine devam etti. Ben de
İsviçre'de Zürich Yüksek Mühendis okulunda tahsilime
devam ettim, Temmuz 1949' da Elektrik Yüksek
Mühendisi olarak mezun oldum. Son sene Zürich Üni
ver-sitesi'nde ekonomi, modern demokrasi derslerine
de devam ettim.
Mühendis olduktan sonra ileri bir sanayi ülkesinde uygulamaları
görmek için Zürich şehrinde küçük bir trafo
imalathanesinde iş bulup çalışmaya başladım.
Yaptığım hesaplar sonunda şirketin üretmekte olduğu
neon lambalarında kullanılan sapma trafolarında %
10 -30 arasında maliyet tasarrufu sağladım. Yaptığım
hesaplar ile nihaî mamullerde elde edilen fizikî
verilerde sapmanın % l'i geçmediğini gördüm.Tahsil
esnasında öğrendiklerimin ne kadar doğru şeyler
olduğuna inandım. Böylece kendime büyük bir güven
geldi.
Uygulamada görgü ve bilgimi artırmak için küçük imalathanede daha
uzun çalışmanın bana fazla bir şey
kazandırmayacağını düşündüm ve o işten ayrıldım. Bir
tahsil arkadaşımın ailesinin yardımı ile Westfalya
Elektrik şirketinde bir iş buldum. Bu şirket
Westfalya'da elektrik üretiyor ve dağıtımını
yapıyordu. Kasım 1949'da bu kuruluşta çalışmaya
başladım. Kısa bir zaman sonra bana gerçek bir görev
verilmesini istedim ve bana bir araştırma görevi
verildi. Daha önce yapılan bir çalışmanın hatasını
buldum, böylece itibarım derhal arttı. Bölüm başkanı
bana yeni araştırma görevleri veriyordu. Bölüm
başkanı araştırma sonuçlan için yazdığım raporları
(VDE) Elektrik Mühendisleri Odası toplantılarına
götürüyordu ve bu raporlarım orada müzakere
ediliyordu. Bölüm başkanı toplantı dönüşü bana
raporun çok iyi kabul gördüğünü söylüyor ve teşekkür
ediyordu.
O yıl (1950) Westfalya Elektrik Şirketi 2 . Dünya
Savaşı'nda tahrip olan elektrik üretim tesisi ve
dağıtım şebekeleri için devamlı yatırım yapıyordu.
Bölüm başkanı ihaleyi kazanıp onanmlar yapan veya
yeni üniteleri üreten firmalara giderken Baş
mühendisle beraber beni de yanına almaya başladı.
1950 senesinin Haziran ayında bölüm başkanına
şirketten ayrılıp Türkiye'ye döneceğimi söyledim.
Bana "Bizden ayrılma bir Alman üniversitesinde bizim
hesabımıza doktora çalışması yap" dedi. Teklifi için
teşekkür ettim, ancak T.C.D.D. hesabına okuduğumu,
memleketime dönmek zorunda olduğumu söyledim. 1950
yılının yazında Türkiye'ye döndüm ve T.C.-D.D. Genel
Müdürlüğü'nden görev istedim. Haydarpaşa
işletmelerinde çalışmamı teklif ettiler, kabul
ettim. Ama Haydarpaşa işletmesinde boş mühendis
kadrosu olmadığı için Revizör kadrosu ile
görevlendirildim. Üç hafta sonra Ankara'da Genel
Müdürlükte çalışmam teklif edildi, kabul ettim.
Mühendis kadrosu olmadığı ve ek görev verilmediği
için çok düşük bir ücretle çalışmak zorunda
bırakıldım. 1951 yılı Mart ayında benim için de
mühendis kadrosu oluşturuldu ve böylece ek görev de
verildi.
1950 yılının Mayıs ayında yapılan genel seçimde CHP, T.B.M.M.'de
azınlığa düşmüş, Demokrat Parti de yeni hükümeti
kurmuştu. Mülkiye mezunu bir yüksek bürokratın
mühendisler istifa etseler bile demiryolu subayları
ile bu işi yürütebileceklerini iddia etmesi ve
ulaştırma bakanı olan bir emekli subayın da bu
teklifi/ uygun bulması sonucu T.C.D.D.'de bütün
mühendislerin ek görevleri kaldırıldı!. 120 mühendis
T.C.D.D.'den istifa etti. 1951 Mayıs ayında askerlik
görevimi yapmak için T.C.D.D.'den istifa ettim ve
askerlikten sonra da T.C.D.D.'ye dönmemeye karar
verdim.
Nisan - Ekim 1952 döneminde yedek subay okulunda eğitim gördüm.
Kasım 1952 - Nisan 1953 döneminde Erzincan'da 18.
Kolordu Komutanlığı'nda inşaat müdürlüğünde elektrik
mühendisi asteğmen olarak 6 ay çalıştım, terhis olup
Ankara'ya döndüm. Önce Hava Meydanları inşaat
müdürlüğünde 1 ay, sonra da 6 ay Toprak Mahsulleri
Ofisinde Fen şubesinde çalıştım. 1953 yılının
sonlarında bu görevimden de ayrıldım. Türkiye'de
1950 yılında iktidara gelen Demokrat Parti hükümeti
Türkiye'nin elektrifikasyonu için santraller ve
şehir şebekeleri kurma çalışmalarını sürdürüyordu.
Bir tahsil arkadaşımın müdür olduğu bir elektrik
taahhüt firmasında çalışma teklifi aldım. Kasım
1953'te çalışmaya başladım. Hem proje işleri hem de
uygulama işlerinde çalıştım. Mardin ve Bor
şehirlerinin şebeke ve santrallerinin kurulmasında
ve sonra da Hazar elektrik santrali ile Hazar-Maden,
Hazar-Erzincan Havai hatları inşaatında şantiye şefi
olarak çalıştım.
Türkiye 1954-1955 yıllarında bir döviz darboğazına girdi. Döviz
transferleri yapılamaz hale gelince mütaahhit
şirketin işleri durma noktasına geldi, bu
görevimden de ayrıldım.
O yıllarda Et-Balık Kurumu Türkiye'nin bazı illerinde kombinalar
kuruyordu. Ankara et kombinasında Fen Şubesinde
çalışmaya başladım. 1953 yılında kardeşim Ankara'da
adi ortaklık olarak Erkunt Döküm ve Model
Atölyesi'ni kurmuştu ve ben de küçük tasarruflarımla
bu kuruluşa ortak olmuştum ve kendisini teknik ve
idari bakımdan destekliyordum. 1955'te Et-Balık
Kurumu'ndan ayrıldım ve "Erkunt Kollektif Şirketi
Y. Mühendis Mümin Erkunt ve Ortaklan" adlı şirketi
kurduk. Bu şirketi Almanya'daki ve İsviçre'deki
tahsil arkadaşlarım da ortak oldular. Bu şirket 1961
yılına kadar devam etti. 1961 yılının Mart ayında
şirketin cinsini kollek-tiften Anonime dönüştürdük.
Ortaklarımızın bir kısmı Anonim şirkete katılmadılar
Ayrılan ortaklarımıza gereken ödemeleri yaptık. Malî
bakımdan bir hayli sıkıntılı günler geçirdik.
Bankalardan küçük kuruluşların kredi alabilmesi
bugünkünden daha da zordu. Konya'daki bağımızı
satarak öz kaynağımızı büyüttük.
İlk çalıştığımız kiralık atölye Ankara'da İstanbul caddesi, Bezen
sokakta küçük bir dükkandı.-1954 yılında Ankara
İstanbul Devlet yolu 8. km de kuruluşumuzun ilk
yerleşim yeri olan 8314 m2 büyüklüğündeki
araziyi satın aldık. 1955 ve 1956 yıllarında bugünkü
kuruluşumuzun nüvesini oluşturan döküm ve makina
fabrika binasını inşa ettik.
PİYASA:
Başlangıçta toplam sermayeniz ne kadardı?
ERKUNT:
Erkunt Kollektif Şirketini kurduğumuzda sermayemiz 270.000,-TL idi.
Anonim şirket kurulurken tescil edilen sermaye
1.000.000,-TL, ödenmiş sermaye de 800.000,-TL idi.
PİYASA:
Siz ve arkadaşlarınızın sanayicilik yapmak için Ankara'yı tercih
etmenizin nedeni neydi? O tarihlerde Ankara'da
sanayi var mıydı? Yoksa ilk faaliyette bulunan siz
miydiniz?
ERKUNT:
Evimiz ve çalışma yerimiz Ankara'da olduğu için işyeri olarak
Anİkara'yı seçtik. O zaman Ankara'da fabrika olarak
yalnız birkaç devlet fabrikası v'ardı. Özel
sektörün küçük imalathaneleri vardı. Biz de işe
küçük bir imalathane ile başladık. Kardeşim
Abdullah Erkunt sanat okulunda model öğretmeni idi.
Bir döküm ustası ve 8-10 işçi ile ilk işyerini 1953
yılında kurmuştu. İlk aldığı büyük iş NATO'nun bir
müteahhit firmasından hava meydanları inşaatı için
gerekli infr ak borusu üretimi idi.
Anonim şirketi kurup, Ankara- İstanbul Devlet yolundaki döküm fabrikasını
kurduktan sonra seri imalat olarak DİN normlarına
göre pissu boru iarı ve parçalarını üretmeye
başladık. DİN normlarına göre ürettiğimiz pissu boru
ve parçaları daha sonra TSE standardı olarak kabul
ve neşredildi.
Bu işlerimizin yanında Makine Kimya Endüstrisi Kurumu için dokuma
tezgahlarının gövde dökümlerini, daha sonra yine
aynı kuruluşun ürettiği torna tezgahlarının gövde
ve aksamını dökmeye başladık. Daha ileri yıllarda
Türkiye'de traktör üretimi başlayınca gerekli döküm
parçalarının modellerini yaptık, istenen yüksek
vasıfta gri pikten dökerek ve büyük kısmını da
işleyerek yani kompenent haliiie getirerek sattık.
PİYASA:
Şirketin kurumsallaşmaya geçişinde şu olay, şu tarih önemlidir
diyebileceğiniz bir dönüm noktası var mı?
ERKUNT:
Türkiye'de üretilmeye başlanan otomobil kamyon ve otobüslerin gri
pik döküm parçalarını üretmeye başladık. Bu dönemde
Ercan Anonim Şirketi ile MAN Ankara'da ortaklaşa bir
motor fabrikası kurdular. Biz de motor ve aksamının
üretimini üstlendik.
Hem dökümhane hem makina fabrikamızı devamlı büyüttük, en modern
makine ve teçhizatla donattık. 1994 yılında Ankara
Organize Sanayi sahasında ikinci çok modern
dökümhanemizi devreye aldık.
15 yıldan beri Avrupaya satış yapıyoruz. Önce Almanya, sonra
İngiltere ve son olarak da İtalya'ya ihracat
yapıyoruz. 6 sene önce ABD firması GM'e büyük
miktarda motor parçaları üretmeye başladık. Türkiye
- Amerika yolunun uzak oluşu ve GM'nin çok büyük bir
sınai kuruluş olması, organizasyonun büyüklüğü ve
teknik ve ticarî konularda muhatap bulmaktaki
zorluklar sonucu ilişkilerimiz kesildi.
Üretimimiz arttıkça kadromuzu büyüttük, toplam kalite yönetimine ve
eğitime çok önem verdik. Yüksek kaliteyi sağlamak
içinde hiçbir fedakarlıktan kaçınmadık.
PİYASA:
Şirket sermayenizi nasıl oluşturdunuz?
ERKUNT:
NATO hava meydanları için imal ettiğimiz boruların satışından kâr
etmeye başladık, tahsil arkadaşlarımın ve benim
elektrik işleri taahhüt firmasından elde ettiğim
ücretlerden yaptığım tasarruflar, ev ve bağımızın
satışlarından elde ettiğimiz bedeller kollektif
şirketin sermayesini oluşturdu. Kollektif şirketten
.
Anonim şirkete geçerken, Anonim şirkete katılmayan ortaklarımıza
ödenen tutarlar sermayemizi küçülttü. Anonim
şirketin ikinci, üçüncü yıllarında elde ettiğimiz
kârlarla sermayemiz tedricen büyüdü. Sonradan Anonim
şirkete katılan arkadaş ve ahbaplarımızla şirketin
hızla büyüyüp yeni arazi alışlarımız döküm ve makina
fabrikalarımızın yatırımları sürdü. Tanzim ettiğimiz
fizibilite raporları sonucu önce Sanayi Bakanlığı,
daha sonra Yatırım Teşvik Genel Müdürlüğü'nden
aldığımız Sanayi Yatırım Teşvik Belgelerine
müsteniden ve bankalardan aldığımız müsait şartlı
yatırım kredileri ve oluşan amortismanlarımızla hiç
zorlanmadan yatırımlarımıza devam ettik.
1990 yılından itibaren yatırımlarımızda yüksek faizli banka
kredileri kullanmadık. 1998 yılında başlayıp
süregelen ekonomik kriz döneminde de yatırımlara
devam ettik. Bu dönemde de hiç yatırım kredisi
kullanmadık. Halen yatırımlarımız (sabit
değerlerimiz) ile işletme sermayemiz toplamı rayiç
değerlerle yaklaşık 40 milyon ABD Dolarını
bulmaktadır.
PİYASA:
Ankara Sanayi Odası'nın kuruluşu esnasında sizinle birlikte hangi
iş adamları hareket etti?
ERKUNT:
Bir sanayi odası kurulurken mevzuata göre 4 kişilik bir müteşebbis
heyet oluşturulması gerekiyordu. Ankara Ticaret ve
Sanayi Odası'nda sanayiciler olarak bir azanlık
idik. Bu odanın yönetiminde bulunanlar genellikle
tüccarlar idi. Sanayi konularına vakıf değillerdi.
1960 yıllarında Türkiye'de sanayi kuruluşlarının
mühim problemleri vardı. Bu problemler ancak
sanayicilerin bilgileri ve araştırmaları sonucu
oluşturduğu yapıcı tekliflerin yetkili mercilerce
hayata geçirilebilmesiyle halledilebilirdi.
1961 yılında Ankara Ticaret ve Sanayi Odası'nın Sanayi ve Ticaret
Odaları olarak ikiye ayrılması için gereken
teşebbüsü başlattık. Müteşebbis heyetini Prof. Dr.
Orhan Işık, Kimya Mühendisi Özdemir Yarar, iş adamı
Ahmet Karamancı ve ben oluşturduk. Bu heyetin en
faal üyesi bendim ve 3 odalık şehir büromuzun bir
odasını bu işe tahsis ettim. Uzun süren gayretler
sonucu Ankara Sanayi Odası 1963 yılı Kasım ayında
resmen kuruldu. O tarihte Türkiye'de İstanbul Sanayi
Odası ile Ege Bölgesi Sanayi Odası vardı. Ankara
Sanayi Odası da 3. sanayi odası oldu.
Bu kuruluş esnasında İstanbul Sanayi Odası Odamıza maddî yardımda
bulundu, Ege Bölgesi Sanayi Odası'da kuruluşta
izlenmesi gereken yolu gösterdi.
Ankara'da sanayicilerin büyük kısmı bu teşebbüsü candan
desteklediler, bir kaçı bu teşebbüse karşı çıktı.
Oda kurulduktan sonra karşı çıkanlar da Odaya üye
olmaya mecbur oldular.
Ankara Ticaret ve Sanayi Odası'nın sanayicilerin ve tüccarların
aidatından oluşan ve harcanmayıp biriken mal
varlığının bir kısmının Ankara Sanayi Odaşı'na
verilmesi için bir hukuk mücadelesi verdik, ama
muvaffak olamadık.
Ankara Sanayi Odası 2003 yılında kuruluşunun 40.
yılını kutlayacak. Ankara Sanayi Odası Türkiye'nin
halen en aktif sanayi odalarından biri olarak çok
faydalı hizmetler verdi ve vermeye devam ediyor.
PİYASA
: Siz Ankara'da Sanayi Odası Başkanlığını yürüttünüz mü?
ERKUNT
: 1963 yıllında Ankara Sanayi Odası kurulurken yönetim kurulu
başkan yardımcısı oldum. Başkanlığı Prof. Dr. Orhan
Işık üstlendi. Bu görevim 6 sene sürdü daha sonraki
yıllarda Oda Meclisi üyesi oldum.
1982-1985 döneminde ASO Oda Meclisi Başkanlığı yaptım. 1985-1989
döneminde de Oda Yönetim Kurulu Başkanı oldum. Oda
Başkanlığının bir bayrak yarışı olduğunu genç Oda
arkadaşlarıma daima hatırlattım.
Oda Başkanlığı yaptığım dönemde TOBB (Türkiye Odalar ve Borsalar
Birliği) yönetim kurulu üyeliğinde de bulundum.
PİYASA:
Siyasete karşı mesafeniz ve devletin siyasî mekanizması ile olan
yakınlığınız, uzaklığınız, ya da etkileşiminiz
nasıldı?
ERKUNT:
Oda Başkan yardımcılığı ve Başkanlık yaptığım dönemlerde
sanayicinin güncel problemlerini, dünyada ileri
sanayi ülkelerinde devlet-sanayi ilişkilerinin nasıl
geliştiğini, memleketin sanayileşmesi için
Türkiye'de hükümetlerin neler yapması neleri
yapmaması gerektiğini, teşvik, yatırım,
vergilendirme, ithalat, ihracat, enflasyon, döviz
gibi tüm konularda doğru olduğuna inandığımız her
türlü mevzuatın Türkiye'de uygulanmasını tavsiye ve
talep ettik. Halen bu konuda Oda çalışmalarına
meclis üyesi olarak devam ediyorum.
Devletten ihalelere katılıp iş almamaya özen gösterdim. Devlet
bankalarından politikacılar kanalı ile hiçbir
talebimiz olmadı. Normal banka-müşteri
ilişkilerimiz ticarî sahada kanunî sınırlar içinde
hiçbir zorlama olmadan yürüdü.
Şirketimiz her zaman vergi ve sosyal sigorta vecibelerini
vadelerinde yerine getirdi. Borçlarımızın temdit
veya taksiflendirilmesini hiç talep etmedik.
PİYASA:
Biraz da Türkiye'deki son ekonomik gelişmeler konusunda neler
düşündüğünüzden, bahsedebilir misiniz?
ERKUNT:
Türkiye'nin 1930 yılında başlattığı sanayileşme hamleleri 1939
yılında başlayan II. Dünya Savaşı'nda yavaşladı, bir
bekleme dönemine girdi. 1945 yılında harbin sona
ermesi ile yavaş bir canlanma ortamı oluştu. 1950
yılında Demokrat Parti'nin iktidara gelmesi ile alt
yapı yatırımları ve sanayileşme az da olsa
canlanmaya başladı. Önce bazı teşviklerle ve ithal
ikamesi esas alınarak bazı sınai yatırımlar yapıldı.
1980 yılında başlayan süreçle ve 1983 'te Özal'ın
kurduğu hükümetle sanayileşme yön değiştirdi. İthal
ikamesi değil dışa açılma büyük önem kazandı. Bu
heyecan 1991 yılında koalisyon hükümetlerinin aldığı
bazı kararlar ile bir ölçüde frenlenmesine rağmen
sanayileşme hızlanarak devam ediyor.
1998 yılı son çeyreğinde Türkiye bir krize girdi. Ve bugüne kadar
bazı iniş çıkışlarla devam ediyor.
Türkiye'nin en büyük problemi devlet bütçesinin artan ölçüde
sürekli açık vermesi sonucu bütün tasarrufların
devlet tarafından emilmesi, yüksek enflasyon ve
yüksek faiz sonucu yüksek vergiler ve iş aleminin
gittikçe küçülmesidir.
1999 yılında IMF ile yapılan bir stand-by anlaşması
ile anti enflasyonist bir ekonomi ve bütçe
politikası başlatıldı. 2000 yılının Kasım ayında bir
finansman krizi patladı, bunu Şubat 2001 ayındaki
finansman krizi taiyp etti. Bu iki kriz reel sektörü
de müthiş sarstı. 2001 yılının Mayıs ayında IMF ile
yeni bir anlaşma daha yapıldı ve büyük miktarda borç
alındı.
Hükümetin aslında Türkiye'nin kara deliklerini kapatması, devleti,
küçültmesi devletteki israfın bertaraf edilmesi
için çalışması gerekirken mevcut koalisyon hükümeti
bu işi halledemedi. Bir erken seçim kaçınılmaz oldu.
PİYASA:
Seçim öncesinde iş güvenliği yasası gündeme geldi. Bu durum iş
dünyasında nasıl bir etki meydana getirdi? Türk
işverenlerini nasıl etkileyecek?
ERKUNT:
Koalisyon hükümetinin yaklaşan seçimlerden dolayı uzun vadeli,
Türkiye'yi içinde bulunduğu krizden kurtaracak
hiçbir girişimde bulunması beklenemezdi. Nitekim
koalisyon hükümeti seçimlerin yaklaşmasının da
etkisi ile ekonomiyi düzeltecek kararlar almak
yerine büyük bir kitleye seçim rüşveti verme
telaşına girdi ve mevcut iş kanununa hiç dokunmadan,
iş güvencesi yasasını yangından mal kaçırır gibi,
hiçbir işveren organizasyonunun ikazlarına kulak
asmadan, iş güvencesi adı verilen, işyeri kurmayı
müthiş frenleyecek bir kanun bir gece sabah 3'lerde
bütün partilerin desteği ve bir avuç milletvekilinin
tasvibi ile çıkarıldı.
Yaşanan
ekonomik krizde Türkiye'de 2.3 milyon çalışan işçi
işsiz kaldı. Yaklaşık 500.000 iş yeri kapandı.
Milyonlarca insan iş, aş peşinde koşarken böyle bir
kanun ancak işsizliği daha da artıracak bir
enstrümandır.
Bu kanun, işçilere iş güvencesi getirmeyen; önemini, itibarını
kaybeden işçi sendikalarına bir destek sağlama
kanunudur.
PİYASA:
Genç girişimcilere ne söylemek istersiniz?
ERKUNT:
Türk insanının refaha erişmesi, yani iyi beslenmesi, sağlıklı
yaşaması, sağlıklı meskenlerde oturabilmesi, daha
iyi eğitim alması ancak zengin bir ülkede mümkün
olur.
İnsanlar yurt içinde ve dışında ihtiyaç duyulan malları kaliteli
olarak üreterek, beklenen hizmeti en iyi şekilde
sunarak zenginleşir.
Türkiye'de eğitimini tamamlayan insanlar bir üretim veya bir hizmet
kuruluşunun içinde olmalıdır. Nihaî hedef de bu
üretim ve hizmet kuruluşlarına sahip veya ortak
olmakla mümkündür.
Gençlere çalışkan, yaratıcı, sabırlı, tutumlu, dünyaya açık,
işbirliğine hazır olmalarını tavsiye ederim. Hiçbir
başarı kendiliğinden kolayca gelmez. Gökten düşmez.
Başarılı insanları örnek alırsanız, hedefinize daha çabuk
ulaşırsanız.
PİYASA:
Mümin Erkunt sanayici olmanın ötesinde nelerle uğraşır, hangi
faaliyetlerde bulunur?
ERKUNT: Devamlı okurum. Talebelik zamanımda fotoğrafçılığı da çok
sevdim. Yurt dışındaki eğitimim zamanında iki
sömestr fotoğrafçılık dersi aldım. Ama şu anda bu
hobiden bir hayli uzağım. İçki ve sigara
kullanmıyorum.
PİYASA:
Okuduğunuz şeyler genelde iş alanınızla mı ilgili ?
ERKUNT:
Bu aralar ekonomi ile ilgili konulara çok önem veriyorum. Ama genel
olarak dünyaca ünlü yazarların eserlerini okuyorum.
Benim orta okul ve lise yıllarında kompozisyonum ve
Türkçe'nin mükemmeldi. Meselâ o zaman Türk klâsik
eserlerini okurdum. Bir gün arkadaşlarım bana ne
olmak istiyorsun diye sorduklarında, mühendis
olacağım dedim. Onlar da edebiyatla bu kadar
uğraşıyorsun, neden edebiyatla ilgili bir meslek
yapmayı düşünmüyorsun, dediklerinde hayır o bir
zevk, ben hayatımı mühendislikten kazanacağım dedim.
İş konumuzla ilgili dergiler ile İsviçre'de
yayınlanan Neue Zürcher Zeitung'a aboneyim.
PİYASA: Bize vaktinizi ayırdığınız için çok teşekkür
ederiz.
ERKUNT: Ben ilginize çok teşekkür ederim.
|