|
Müslüman Türk Dünyasının Hilali
Zaferle sonuçlanan bir savaş gününün akşamı, Osmanlı
Padişahı, vezirleri, kumandanları ve askerleri ile
savaş meydanını gezmektedirler. O anda bir manzara,
herkesin tüylerini ürpertir ve heyecan doruk
noktasına ulaşır. Bir çukurda biriken şehit
kanlarının üzerine, Hilâl ve bir yıldızın görüntüsü
aksetmiş, âdeta yeniden bir doğuşu, bir zaferi, bir
yükselişi müjdelemektedir.
Müslüman Türk Dünyası'nda, hilâl kutsaldır. Bu
kutsal simge, Türk'ün en mübarek saydığı
minarelerinde, cami kubbelerinde, sancak ve
bayraklarında yaşatılmaktadır. Şair Mehmed Akif
Ersoy'un; "Bir Hilâl uğruna ya Râb ne güneşler
batıyor..." dediği Hilâl, aynı zamanda bir milleti,
bir vatanı ve kutsal bir dini temsil etmektedir.
Bugün için, sayıları 10'u aşan İslâm ülkelerinin
bayraklarında yer alan ve Müslüman Türk kız
çocuklarının isimleri olan Hilâl, Müslüman Türk'ün
vazgeçemediği bir gözdesi «olmuştur. Bazan tek hilâl
ve yıldız, bazan da üç hilâl olarak temsil edilen
gözde; savaş meydanlarında, savaş düzenini temsil
etmiştir. Dalgalandığı topraklarda da, dalgalandığı
sürece barışı ve kardeşliği sağlamıştır.
Madde ve mânâ iklimlerinde, çok farklı ve orijinal
boyutlarda yorumlanan Türk'ün üç hilâlini, dağların
uzanış şekillerinde de görmekteyiz. Avrupa ve Asya
kıtalarının uydu fotoğrafını ya da fizikî
haritalarını yakından inceleyenler, bu iki kıta
üzerinde, belirgin bir şekilde üç ayrı hilâli
görmeleri mümkündür. Yeryüzünün kabartıları olarak
görülen bu yüksek alanlar, hilâli andırmaktadır.
İşte bu üç hilâl; Tanrı dağları, Kafkaslar ve
Balkanlar' dır. Gerçekten bu dağların her birinin
uzanış biçimi hilâl şeklindedir.
Birinci hilâli oluşturan Tanrı Dağları; Türkistanı,
Doğu ve Batı diye ikiye ayırır. Tanrı dağları, 400
ile 600 km. arasında değişen genişliği ile doğu-batı
doğrultusunda 2500 km. kadar uzanır.Tanrı dağlan;
kuzeyden güneye doğru Altay-Tarbagatay, Karlık-Kaz,
Han Tanrı (Tien-şân), Pamir-Alay, Kopet-Hindikuh ve
Kuenlun-Kaş-Altun sıradağlarından meydana gelir.
Tanrı dağları, Moğol ve Çin akınlarına karşı,
Türk'ün anayurdu olan Orta Asya'yı korumakla
görevlendirilmiş bir kale gibidir. Belki de,
Türk'ün ilk savaş düzeninin hilâl şeklinde
olmasında, bu dağların uzanış biçimlerinin rolü
büyüktür. Çünkü, insanoğlu yaşadığı çevre ile
doğrudan ilişkilidir.
îkinci hilâli teşkil eden Kafkaslar, birbirine
paralel uzanan ve kuzeybatı-güneydoğu yönündeki
uzunluğu 1200 km.ye varan dağ sistemidir. Bu
sistemde yükseltisi 5.000 m.yi aşan başlıca zirveler
şunlardır; Elbruz (5.642 m.), Dihtau (5.203 m.),
Koştantau (5.144 m.), Şhara (5.068 m.) ve Kaz-bek
(5.033 m.) dağlarıdır. Kafkaslar; Türkiye,
Azerbaycan ve üzerinde bulunan bir çok küçük Kafkas
ülkelerini, Rusya'ya karşı yüksek bir müdafa hattı
oluşturmaktadır.Bugün bu hilâl üzerinde yazılan
Çeçen destanında, Çeçenler'in en sadık dostu ve
koruyucusu, Kafkas dağlarıdır.
Üçüncü hilâl görevini üstlenen Balkanlar ise;
Avrupa ülkelerini adeta güneyden çepeçevre
sarmaktadır. Koso-va'dan Batı Trakya'ya kadar uzanan
bu dağlık kütle, Osmanlı'nın ilk devirlerinden
itibaren asırlardır Türk'ün yurdu olmuştur. Zâten
Balkan adı, tamamen Türkçe olup, 19. Yüzyılın
başlarından beri kullamlagelmekte ve "sık
ormanlarla kaplı sıradağ ya da çalılıklarla kaplı
engebeli arazi" anlamlarına gelmektedir. Balkanlar,
Türk milletinin Avrupa kıtasındaki, en son yeridir.
Her karışı Türk mezarları ile dolu Balkanlar'dan
çıkan pınarlardan, Türk'ün kanı akmaktadır. Sanki
zirvelerinde esen şiddetli rüzgârlar, ecdadın savaş
naralarını fısıldamaktadır. Bugün Bosna'da,
Kosova'da, Makedonya'da, Batı Trakya'da yaşayanlar,
bu fısıltıları duyabilmektedirler.
Tanrı dalları batıda Elburz dağları ile Kafkaslar'a,
Kafkaslar da Anadolu yarımadasındaki Karadeniz
dağları ile Bai-kanlar'a bağlantılıdır. Alp-Himalaya
sistemi dediğimiz bu dağlar, bütün olarak
düşünüldüğünde, Avrupa ve Asya kıtasında, çok büyük
bir hilâli temsil etmektedirler. Sanırız bu koca
hilâl; aynı zamanda Türk Dünyası'na tekabül etmekte
ve İslâm Dün-yası'nı kuzeyden gelebilecek tüm
tehlikelere (Avrupa Haçlı akınları, Rus ve Çin
saldırıları)karşı bir kalkan görevini
üstlenmektedir. Zaten, dünya hakimiyetlerini konu
alan Makinder'in Kara Hakimiyet, Sypkman'ın Kenar
Kuşak Teorileri'nde, sözünü ettiğimiz bu hilâl; İç
hilâl ya da Kenar Kuşak olarak nitelendirilmekte ve
dünya hakimiyetinin bu kuşağın ele geçirilmesiyle
mümkün olabileceği vurgulanmaktadır.
Bugün için, bu üç küçük hilâl ya da üçünün
birleşmesiyle meydana gelen bir koca hilâl; Türk
Dünyası'nın bağımsızlığı için canla başla
çırpınmaktadır. Bosna'da, Makedonya'da, Batı
Trakya'da, Çeçenistan'da ve tüm Orta Asya Türk
ülkelerinde cereyan eden kanlı çarpışmaların tümü,
işte bu hilâlin parçalanmaması içindir. Bu hilâller
parçalanmadıkça, diğer İslâm ülkelerinin işgal
edilmeleri mümkün olamayacaktır. Bu hilâller de,
hiçbir zaman parçalanıp yok edilemeyecektir. Bu
gerçeği, önce tüm İslâm ülkeleri, sonra süper güçler
adı verilen "Dünya Haçlı Ordusu" iyice
kavramalıdır.
Doç. Dr. Ramazan OZEY
|