Türkiye Ekonomisi
Dünya Ekonomisi
Osmanlı Ekonomisi
Finansal Ekonomi
İşletme Ekonomisi
Hizmet Ekonomisi
Kalkınma Ekonomisi
Tarım Ekonomisi
Borsa ve Yatırım
Ekonomi Sözlüğü
Ekonomi Ders Notları
Ekonomi Düşünürleri
Genel Ekonomi Soruları
Özel İstatistik Arşivi
Özel İktisat Konuları
Açık Öğretim İktisat
Ekonomi Kurumları
Kamu Yönetimi
Kamu (Devlet) Maliyesi
Sigortacılık Konuları
Türkiye İktisat Tarihi
Yeraltı Ekonomisi

Kredi Kartı Piyasası

Gelişmekte Olan Ülkeler

Finansal Piyasalar

Kent Ekonomisi

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

Müslüman Türk Dünyasının Hilali 

Zaferle sonuçlanan bir savaş gününün akşamı, Osmanlı Padişahı, vezirleri, kumandanları ve askerleri ile savaş meyda­nını gezmektedirler. O anda bir manzara, herkesin tüylerini ür­pertir ve heyecan doruk noktasına ulaşır. Bir çukurda biriken şehit kanlarının üzerine, Hilâl ve bir yıldızın görüntüsü akset­miş, âdeta yeniden bir doğuşu, bir zaferi, bir yükselişi müjdele­mektedir. 

Müslüman Türk Dünyası'nda, hilâl kutsaldır. Bu kutsal simge, Türk'ün en mübarek saydığı minarelerinde, cami kubbe­lerinde, sancak ve bayraklarında yaşatılmaktadır. Şair Mehmed Akif Ersoy'un; "Bir Hilâl uğruna ya Râb ne güneşler batı­yor..." dediği Hilâl, aynı zamanda bir milleti, bir vatanı ve kut­sal bir dini temsil etmektedir. 

Bugün için, sayıları 10'u aşan İslâm ülkelerinin bayrakla­rında yer alan ve Müslüman Türk kız çocuklarının isimleri olan Hilâl, Müslüman Türk'ün vazgeçemediği bir gözdesi «olmuştur. Bazan tek hilâl ve yıldız, bazan da üç hilâl olarak temsil edilen gözde; savaş meydanlarında, savaş düzenini temsil etmiştir. Dalgalandığı topraklarda da, dalgalandığı sürece barışı ve kar­deşliği sağlamıştır.

Madde ve mânâ iklimlerinde, çok farklı ve orijinal boyut­larda yorumlanan Türk'ün üç hilâlini, dağların uzanış şekille­rinde de görmekteyiz. Avrupa ve Asya kıtalarının uydu fotoğra­fını ya da fizikî haritalarını yakından inceleyenler, bu iki kıta üzerinde, belirgin bir şekilde üç ayrı hilâli görmeleri mümkün­dür. Yeryüzünün kabartıları olarak görülen bu yüksek alanlar, hilâli andırmaktadır. İşte bu üç hilâl; Tanrı dağları, Kafkaslar ve Balkanlar' dır. Gerçekten bu dağların her birinin uzanış bi­çimi hilâl şeklindedir. 

Birinci hilâli oluşturan Tanrı Dağları; Türkistanı, Doğu ve Batı diye ikiye ayırır. Tanrı dağları, 400 ile 600 km. arasında değişen genişliği ile doğu-batı doğrultusunda 2500 km. kadar uzanır.Tanrı dağlan; kuzeyden güneye doğru Altay-Tarbagatay, Karlık-Kaz, Han Tanrı (Tien-şân), Pamir-Alay, Kopet-Hindikuh ve Kuenlun-Kaş-Altun sıradağlarından meyda­na gelir. Tanrı dağları, Moğol ve Çin akınlarına karşı, Türk'ün anayurdu olan Orta Asya'yı korumakla görevlendirilmiş bir ka­le gibidir. Belki de, Türk'ün ilk savaş düzeninin hilâl şeklinde olmasında, bu dağların uzanış biçimlerinin rolü büyüktür. Çün­kü, insanoğlu yaşadığı çevre ile doğrudan ilişkilidir. 

îkinci hilâli teşkil eden Kafkaslar, birbirine paralel uzanan ve kuzeybatı-güneydoğu yönündeki uzunluğu 1200 km.ye varan dağ sistemidir. Bu sistemde yükseltisi 5.000 m.yi aşan başlıca zirveler şunlardır; Elbruz (5.642 m.), Dihtau (5.203 m.), Koştantau (5.144 m.), Şhara (5.068 m.) ve Kaz-bek (5.033 m.) dağlarıdır. Kafkaslar; Türkiye, Azerbaycan ve üzerinde bulunan bir çok küçük Kafkas ülkelerini, Rusya'ya karşı yüksek bir müdafa hattı oluşturmaktadır.Bugün bu hilâl üzerinde yazılan Çeçen destanında, Çeçenler'in en sadık dostu ve koruyucusu, Kafkas dağlarıdır. 

Üçüncü hilâl görevini üstlenen Balkanlar ise; Avru­pa ülkelerini adeta güneyden çepeçevre sarmaktadır. Koso-va'dan Batı Trakya'ya kadar uzanan bu dağlık kütle, Osman­lı'nın ilk devirlerinden itibaren asırlardır Türk'ün yurdu olmuş­tur. Zâten Balkan adı, tamamen Türkçe olup, 19. Yüzyılın baş­larından beri kullamlagelmekte ve "sık ormanlarla kaplı sıradağ ya da çalılıklarla kaplı engebeli arazi" anlamlarına gelmektedir. Balkanlar, Türk milletinin Avrupa kıtasındaki, en son yeridir. Her karışı Türk mezarları ile dolu Balkanlar'dan çıkan pınar­lardan, Türk'ün kanı akmaktadır. Sanki zirvelerinde esen şid­detli rüzgârlar, ecdadın savaş naralarını fısıldamaktadır. Bugün Bosna'da, Kosova'da, Makedonya'da, Batı Trakya'da yaşa­yanlar, bu fısıltıları duyabilmektedirler. 

Tanrı dalları batıda Elburz dağları ile Kafkaslar'a, Kaf­kaslar da Anadolu yarımadasındaki Karadeniz dağları ile Bai-kanlar'a bağlantılıdır. Alp-Himalaya sistemi dediğimiz bu dağ­lar, bütün olarak düşünüldüğünde, Avrupa ve Asya kıtasında, çok büyük bir hilâli temsil etmektedirler. Sanırız bu koca hilâl; aynı zamanda Türk Dünyası'na tekabül etmekte ve İslâm Dün-yası'nı kuzeyden gelebilecek tüm tehlikelere (Avrupa Haçlı akınları, Rus ve Çin saldırıları)karşı bir kalkan görevini üstlen­mektedir. Zaten, dünya hakimiyetlerini konu alan Makinder'in Kara Hakimiyet, Sypkman'ın Kenar Kuşak Teorileri'nde, sö­zünü ettiğimiz bu hilâl; İç hilâl ya da Kenar Kuşak olarak nite­lendirilmekte ve dünya hakimiyetinin bu kuşağın ele geçirilme­siyle mümkün olabileceği vurgulanmaktadır. 

Bugün için, bu üç küçük hilâl ya da üçünün birleşmesiyle meydana gelen bir koca hilâl; Türk Dünyası'nın bağımsızlığı için canla başla çırpınmaktadır. Bosna'da, Makedonya'da, Batı Trakya'da, Çeçenistan'da ve tüm Orta Asya Türk ülkelerinde cereyan eden kanlı çarpışmaların tümü, işte bu hilâlin parçalan­maması içindir. Bu hilâller parçalanmadıkça, diğer İslâm ülke­lerinin işgal edilmeleri mümkün olamayacaktır. Bu hilâller de, hiçbir zaman parçalanıp yok edilemeyecektir. Bu gerçeği, önce tüm İslâm ülkeleri, sonra süper güçler adı verilen "Dünya Haçlı Ordusu" iyice kavramalıdır. 

Doç. Dr. Ramazan OZEY

 

 

Anasayfa - İktisat - Makale - Ekonomi - Borsa - İstatistik - Türkiye Ekonomisi - Ekonomi Sözlüğü

Since 2005