|
Öğretmenler Gününü Kutlayalım Mı?
24 Kasım Öğretmenler Günü... Öğretmenler Günü,
ülkemizde 1980'li yıllardan itibaren her yıl
kutlanıyor. Her yıl, bu gün geldi mi, tüm basın,
yayın ve yöneticilerimiz, öğretmenlerimize sınırsız
övgüler yağdırıyorlar. İşte bu övgüler ile,
öğretmenlerimiz bu vesileyle, ne kadar değerli bir
insan olduklarım tekrar hatırlıyorlar. Övgüler
arasında, kuşkusuz en dikkat çekeni ise, her yıl
yetkililer tarafından söyleneni. Yetkililer;
günümüz öğretmenlerin içinde bulundukları
sıkıntıları uzun uzadıya anlatıyor ve en kısa
zamanda çözümleneceği belirtiyorlar.
Öğretmenlerimiz de, hiç olmazsa bir gün dahi olsun,
büyük bir sevinç ve ümid ile yaşıyorlar.
Ne var ki, öğretmenler gününü içeren 24 saatlik süre
geçer geçmez, verilen her söz unutuluveriyor. Tüm
vaadler dosyası, gelecek yıl aynı tarihte açılmak
üzere, tozlu raflara kaldırılıyor. Öğretmenlerimiz,
bu kısır döngülü kutlama gününü alıştı artık. Bu yıl
da. geçen yıllara benzer kutlamalar olacak.
Öğretmenler hakkında, uzun uzun son derece dokunaklı
ve ağlamaklı yazılar yazılacak. Coşkulu ve
sevindirici vaadler verilecek. Ancak gün biter
bitmez, öğretmenlerimiz yine kendi dünyalarma
itiliverile cekler.
Öğretmen kimdir? Öğretmenler Günü neden kutlanır?
Öğretmenlerimizin dünyası nasıldır? İşte bu
sorulara cevap aramak oldukça zor. Hele
öğretmenlerimizin dünyasına girebilmek oldukça
güç...
öğretmenin iki dünyası vardır. Birincisi manevi
dünyası ikincisi maddi dünyası. Manevi dünyası çok
renkli ve heyecanvericidir. Herbirinin manevi
dünyasında, öğretme aşkı vardır. Herbirinin gönlü,
öğrenci sevgisiyle doludur.
Öğretmenin manevi dünyası, istisnasız
öğretmenlerimizin hepsinde aynıdır. Çünkü, bu öyle
bir dünyadır ki, bunu ancak yaşayan bilir. Mükemmel
bir ailenin, bir veya iki çocuğu ile ba-şedemediği
günümüzde, öğretmenin yüzlerce, hatta binlerce
çocukla uğraşması ve onlara sevgi aşılamaya
çalışması her kişinin başarabileceği bir iş
değildir. Bu başarının sırrı, ancak öğretmenlik
mesleğinin ulviliği ve öğretmenlerimizin sınırsız
fedakârlığı ile açıklanabilir.
Bugün öğretmenlerimizin manevi dünyalarında görülen
mutlu tablo, ne yazık ki maddi dünyalarında
görülmemektedir. 15 yıldır Öğretmen yetiştiren
fakültelerde eğitimci olarak görev yapan bir kişi
olarak, Öğretmenlerimiz ile yapmış olduğumuz anket
ve mülakat sonuçları, hiç de iç açıcı değildir.
Üstelik, yapılan anket ve mülakat sonuçlan
göstermektedir ki; öğretmenlerimizin maddi dünyası,
yıl geçtikçe daha kötüye gitmektedir. Son yıllarda,
tayini çıktığı halde, görevine gitmeyenlerin ve
göreve başlayıp ta istifa edenlerin sayısındaki
artışın dikkat çekici boyutlara ulaşması,
öğretmenlerimizin maddi dünyalarındaki çöküşü açıkça
ortaya koymaktadır.
Yapmış olduğumuz anket ve mülakatlar sonucu, maddi
alandaki çöküşün işaretleri sayılabilecek olayların
başlıcaları şunlardır. Öğretmenlerimiz parasal
yönden son derece sıkıntı içindedir. Ev kirasını
ödeyemeyen, üzerine bir takım elbise satın
alamayan, kışı odun-kömürsüz geçirmeye çalışan,
çocuğunu okutamayan, aile harcamalarını
denkleştiremeyen öğretmenler... Bu yüzden, ya
pazarcılık, ya da geceleri bir başka işyerinde
çalışan öğretmenler...
Öğretmenlerimizin çoğu bugün ekonomik sıkıntının
yanında, sosyal ve psikolojik baskı altındadırlar.
Çünkü, artık okullarımızdaki öğrencilerimizin her
türlü olumsuz yönleri ve başarısızlıkları öğretmenin
üzerine yıkılmaktadır. Haylaz ve son derece haşarı
bir öğrencisini azarlayan veya bir tokat atan
öğretmen için, bir gazeteci-yazar, yapmış olduğu
televizyon programında; "Bu çağda, böyle öğretmen
olur mu? Öğretmen bey, gelirsem okulda öğrencilerin
yanında senin kulağını çekerim. Bu konuda Sayın
Bakanıma şikayet ettim. Senin için gerekeni
yapacak." diye tehdidler savurması ve bu programa
istinaden öğretmen hakkında soruşturma açılması...
Görev yaptığı okulda, seçkin ve zengin öğrenci
velisiyle ters düştüğü için sürgün edilen
öğretmenler... Hanımı bir vilayette, kendisi başka
vilayette görev yapan öğretmenler... Daha neler,
neler...
Hani öğretmen bir anne gibiydi, hani öğretmen bir
baba gibiydi. Herhalde öğretmenin kulağını çekmek
isteyen, çocukluğunda tokat atan annesinin ya da
babasının, şimdi kulağını çekiyor olmalı... Yoksa,
öpülesi elleri olan bir öğretmen için, böyle bir
tehdidi savurmaya cesaret edemezdi...Öğretmenin
sinirlenmeye hakkı yok mu? Öğretmen, zengin ve
seçkin öğrenci velilerine karşı doğru bildiklerini
söyleyemez mi? Öğretmen ailesinden ayrı mı yaşamak
zorunda? Kısacası öğretmen insan değil mi? Burada
öğretmenlerimize karşı olumsuz tavır takınanlara
bir çift sözümüz var; "Gelin, bir gün olsun he hangi
bir okulumuzda öğretmenlik yapın. Ama hiç kızmadan,
hiç azarlamadan ve sinirlenmeden. Bakalım
becerebilecek misiniz?" O halde, öğretmenlerin de,
sizin gibi etten ve kemikten yaratılmış birer insan
olduğunu sakın unutmayın.
Öğretmenlerimiz bugün öğrencilerine gerektiği
şekilde eğitim ve öğretim yapamamaktadır. Bu
doğru... Çünkü tembel ve haylaz öğrenciler,
sınıflarda dersleri sürekli sabote etmektedirler.
Neden? Nedeni gayet açık. Okullarımızda öğrenci
disiplin kurulları çalıştırılamamaktadır. Buna
karşı, öğretmen disiplin kurulları çok acımasız ve
katı kurallarla işlemektedir. Öğretmenlerimiz,
sürekli olarak sürgün edilme endişesi ile eğitim ve
öğretim faaliyetlerini sürdürmektedirler. Her yıl,
Milli Eğitim Bakanlığı tarafından gönderilen faks
tamimleri ile şartsız ve zorunlu sınıf geçme
kurulları oluşturulması istenmekte ve tüm
öğrenciler bir üst sınıfa geçirtilmektedirler.
Böylece okullarımızda tembel öğrenci sayısı
artmakta, alt sınıf derslerini öğrenemeyen
öğrenciler, üst sınıflarda tamamen problem öğrenci
olmaktadırlar- Yine bu problem öğrencilerin
sıkıntısını öğretmen çekmektedir.
Evet, öğretmenlerimizin maddi dünyalarındaki
sıkıntılar bu kadar değil. Bunlar, tesbit
edebildiklerimizden sadece bir kaçı. O halde ne
yapılmalıdır? Bu yıl Öğretmenler Günü'nde,
öğretmenlerimizin derdleri dinlenmelidir. Tüm
okullarımızda görev yapan öğretmenlerimize anketler
uygulanmalı ve sıkıntıları sorulmalıdır. Ancak
anket uygulanırken, anketlerde okul ve öğretmen adı
sorulmamalıdır. Çünkü, öğretmenler dertlerini
söylemenin cezasının sürgün olduğunu gayet iyi
bilmektedirler. Anketler sonucunda tesbit edilen tüm
sorunlar acilen çözümlenmelidir. Çünkü, geleceğin
neslini yetiştiren, gözümüzün nuru biricik
yavrularımızı emanet ettiğimiz öğretmenlerimiz,
gerek manevi ve gerekse maddi dünyalarında huzurlu
olmalıdır.
Ben, belli bir süre için öğretmenlerimizin
öğretmenler gününü kutlayamayacağım. Çünkü kutlama,
sevinç ve huzur ortamlarında yapılır. İnşaallah,
öğretmenlerimizin özlediği günler, yakın gelecekte
gelir de, o zaman öğretmenler gününü beraberce,
büyük bir coşku ile kutlarız.
Doç. Dr. Ramazan OZEY
|