Otomobil Düşmanları
Otomobil aşağı yukarı 100 yaşındadır.
Yeni bir yıla (milenyuma) yaklaşıyoruz. Otomobilin
insan mutluluğuna derin katkılarını takdir etmek
için daha uygun bir zaman olamaz.
Maalesef otomobiller düşmanlara sahip. Etkili bir hareket,
insanların arabalarını kullanmalarını ve kullanma
imkânlarına sahip olmalarını çok daha zor bir hale
getirmek için çabalamakta.
Otomobil sahibi olan bazı kimseler bile, otomobili çoğu zaman ana
işlevi insanları "a" noktasından "b" noktasına
taşımak olan sıradan bir makine parçası olarak
görürler. Bu insanlar otomobilin satın alınırken ve
çalışırken yüksek bir maliyete sahip olduğunu
savunurlar. Bunlara göre, toplu taşıma araçları, çok
elverişli olmasalar bile, daha ucuz ve daha
rasyoneldir.
Otomobiller, insanoğlunun hergün kullandığı özgürlükleri
genişletmede tarih içinde yapılan diğer icat ve
keşiflerden daha tesirli olmuştur. Arabalar çok
sayıda insanın bireysel özerkliğini destekleyen
önemli bir rol oynar. Eğer otomobil düşmanları daha
az nüfuza sahip olsaydılar bu insanların sayısı daha
fazla olurdu.
Bir çok otomobil eleştirmenleri, otomobilin, ABD gibi yaygın olarak
var olduğu ülkelerde, şehirlerin ayrılmasına ve
banliyölerin gelişmesine yol açtığını, bunun ise
şehir merkezindeki imkânlara ulaşmayı
zorlaştırdığını ve gecekonduların yaygınlaşmasına
sebep olduğunu iddia ederler. Bu çok dile getirilen
fenomene uygun düşecek ibare "şehrin yanılması"dır.
Fakat insanların banliyö hayatını çekici bulmasına izin verilmemeli
midir? Eğer insanlar banliyöde hayatı denemeyi
isterlerse bunu yapmakta özgür olmalılar. Bu,
insanların otomobil kullanmaya ihtiyaç duyacakları
anlamına gelir. Eğer banliyö hayatı bazı
eleştirmenlerin iddia ettiği gibi arzu edilmeyecek
kadar kötüyse, tecrübeler insanlara bunu
öğretecektir. Banliyölerden alınacak ders -eğer bir
ders varsa-genelde en iyi öğrenme yolu olan gönüllü
öğrenme temeli üzerinde öğrenilecektir
Eleştirmenler tarafından desteklenen alternatif yol
insanların araba kullanmalarını daha güç hale
getirmektir. Onlar yakıt vergilerinin
arttırılmasını, yeni otoyolların yapılmasının ve
varolanların geliştirilmesinin engellenmesini, şu
anda kullandığımız sokak ve otoyolların kullanımına
ekstra kısıtlamalar getirilmesini ve işyeri ve
evler için küçük yerlerde haddinden fazla binanın var olmasını
mümkün kılan yüksek yoğunluklu yapılaşmaya
gidilmesini talep ederler.
Birlikte ele alındığında, bu politikalar, politikacıların bu
günlerde "akıllı (smart) büyüme" dedikleri şeydir,
ama bu kavram, kendi kendine, bir saçmalıktır çünkü,
bu politikalar ne akıllıcadır, ne akılcıdır, ne de
büyümeyle bir ilgileri vardır. Daha önemlisi bu
politikalar insanların çoğunun gerçekten yaşamak
için istediği yerlerden daha iyi yerlerin ve
işlerine gitmek için kullandığı yollardan daha uygun
yoların sağlanmasını savunan bir politika değildir.
Bazı otomobil eleştirmenleri, federal devletin ve eyalet
yönetimlerinin, arabaları, taşımacılığın diğer
şekillerinin zararına sübvanse ettiğini ve bu yüzden
banliyölerden alınan dersin gönüllü olmadığını
ileri sürdüler. Bu iddia temelde doğru değildir.
Yakıt vergileri ve diğer otoyol ücretleri, otoyol
yapımı ve bakımı için gerekli kaynakların hemen
hemen hepsini temin eder. Randal O'Toole'un
gözlemlediği gibi: "Ben de bir zamanlar
otomobillerin ve otoyolların sübvanse edildiği
mitine inanıyordum Geride kalan on senede otomobil
kullanıcılarına sağlanan ortalama sübvansiyon
yolcu, mili başına bir sentin onda biridir, toplu
taşımacılığa verilen ortalama sübvansiyon ise mil
başına 40 sent civarındadır."
Araçlara Karşı Alternatif Taşımacılık
Politikacılar her yerde bir şeyleri devlet eliyle yapmak anlamına
gelen "işbirliği ve yüklerin paylaşılması" hakkında
konuşmaktan çok keyif alırlar. Amerikalılar birlikte
çalışmalı, birlikte fedakârlık yapmalı, geleceği
birlikte planlamalı ve her yere otobüsler, trenler
ve metrolarla beraber gitmelidirler. Bu tema çok
sayıda sosyal bilimci, gazeteci ve de politikacı
tarafından dile getirilir. Medya hikâyeleri toplu
taşıma sistemleri bizimkilerden daha iyi olan
"gelişmiş " Avrupa ülkelerinden söz eder,
Avrupalılar ve diğerleri bize rekabet etmemiz
gereken modeller olarak sunulur.
Birleşik Devletler'in bu noktaya kadar izlediği politika -her
ekonomik sınıfa mensup insanların araba sahibi
olması fikrine dayanan politika- çok üstün bir
politikadır. Avrupa politikaları fakir ve orta
sınıf insanlar için araba sahibi olmayı neredeyse
imkânsız hale getirir. Bunun bir sebebi Avrupa'daki
sistemin yeni arabalardaki katma değer vergisini
dramatik bir şekilde arttırmasıdır. Sadece zengin
sınıf yakıt maliyetinin yüksekliğinden dolayı uzun
yolculuklara sıkça çıkabiliyor. Sadece pek az sayıda
birey arabalarını arzu ettikleri kadar çok
kullanabiliyor. Yeni arabaların son derece pahalı
olduğu ve çok az arabanın satıldığı yerlerde düşük
gelir seviyesine sahip kişiler için çok az sayıda
kullanılmış araç mevcuttur. Avrupa'ya giden
ziyaretçiler etraflarına baktıkları vakit
kullanılmış arabaların ne kadar az olduğunu görünce
çok şaşırırlar.
Sırf pratik sebeplerle, özellikle nüfus yoğunluğu
yüksek yerlerdeki toplu taşımacılıkla ilgili
söylenebilecek çok fazla şey vardır. Nüfus yoğunluğu
arttıkça, metro sistemine, evle iş arasında mutat
seferler düzenleyen trenlere, otobüslere ve insan
taşıma araçlarına olan ihtiyaç artar. Toplu taşıma
araçları kendi tarzlarında özgürlüğe -yani kötü
yollarda araç sürme ve park yeri bulma endişesinden
kurtulmaya- yardım eder. Fakat zaten herkes bunu
anlıyor. Birleşik devletler vatandaşları toplu
taşıma sisteminin hem zayıf hem güçlü noktalarına
vâkıftır ve bu yüzden vatandaşlar otobüsleri ve
trenleri arabaya oranla ne kadar çok arzuladıklarına
karar verecek yetenektedirler. Onların istemediği
tek şey birilerinin onlar için seçim yapması ve
"akıllı büyüme" olarak adlandırılan şeyin
kendilerine dayatılmasıdır.
Peki ya Global Isınma
Otomobille ilgili ciddî eleştirilerden biri de global ısınmadır.
Otomobilin atmosferdeki karbon dioksit oranına
etkisi inkâr edilemez. Eleştirmenler atmosferdeki
karbon dioksit oranındaki artışın sera etkisini
arttıracağını, şiddetlendireceğini, dünya iklimini
değiştireceğini, büyük buzul kütlelerini
eriteceğini, böylece deniz seviyesinin yükseleceğini
ve bunun arzu edilmeyen sonuçlar doğuracağını
söyler.
Sorulması gereken ilk soru bilim adamlarının eli kulağında zararlı
bir sera etkisi tahminlerinin hangi eminlik
derecesinde olduğudur. İkinci soru, şu anda meydana
gelen sera etkisine otomobillerin katkısının ne
derecede olduğudur. Patrick Michael ve Robert
Bolling Jr. gibi ünlü iklim bilimcilere göre sunî
global ısınmayla ilgili kanıt kıttır ve bu yakıt
vergilerini aşın yükseltme gibi radikal tedbirleri
haksız kılmaktadır.
İnsanların, benim otomobil medeniyeti diye adlandırmaktan çok
hoşlandığım ortamda yaşamaktan sağladığı muazzam
faydalar belgelenebilir. Arabalar hayatımızı bir
çok bakımdan iyileştiriyor ve arabalar her geçen gün
daha da gelişiyor. Bunun tersine, gelecekteki havayı
tahmin etme kalıpları büyük ölçüde karışık ve
problemlidir. Bunu uzun dönemde başarmak ise hemen
hemen imkânsızdır. Nedensel faktörlerin karşılıklı
etkileşimini, bilim adamlarının ise çözümlemesi için
son derece zordur ve henüz daha gelecekteki sera
etkisini tahmin eden ve bu etkinin haritasını
çıkartabilecek yeterlilikte bir bilgisayar
simulasyonu icat edilmedi.
Bu başarısızlığın bir sebebi hidrokarbonların yanmasından oluşan
gazların dünya yüzeyindeki ısı değişmelerine iki
önemli yoldan katkıda bulunmasıdır: Birincisi, dünya
yüzeyine ulaşan ısıyı hapsetmesi, ikincisi ise,
güneşten gelen bazı ısıları bloke eden bulut şeddine
katkıda bulunmasıdır. Dahası karbon dioksit su gazı
gibi sera etkisi için önemli bir gaz değildir. En
iyi modellere göre, bugün var olan sera etkisine
sebep olan karbondioksit (ki bu, dünyayı bizim
sevemeyeceğimiz kadar soğuk olmaktan korur) sadece
su buharının yirmide bir kadardır. Hatta hidro
karbon içeren kimyasal tepkimelerin ürünleri
arasında karbondioksit metan gibi sera etkisi için
ana bir gaz değildir. Fakat metan üretiminin
otomobil kullanılmasıyla bir alâkası yoktur, o esas
olarak tarımsal faaliyetlerden gelir.
Global ısınmanın en önemli isimlerinden biri bu
noktaya gelmiştir. Global ısınmaya bu açıdan bakan
NASA iklim sistemleri araştırma merkezinden James
Hen-sen karbondioksitin sera gazı etkisine önemli
bir katkı yaptığı görüşünü reddetmektedir. "Biz
geçmiş yıllarda global ısınmayı temel olarak fosil
yakıtlarının yanmasının değil, kloroflorokarbon ve
nitrojenoxit gibi karbondioxit olmayan sera
gazlarının arttırdığını iddia ettik." Ulusal
Bilimler Akademisi tarafından neşredilen
Alternatif Bir Senaryo: 21.yüzyılda Global
Isınma'da bulunan ve revize edilen bu görüşler dramatik bir şekilde otomobil karşıtı görüşleri
etkisizleştirir.
Dahası, dünya yüzeyindeki esas ısınmayla karbon dioksit seviyesi
arasında tarihî bir korelasyon yoktur. Bunu
tersine, 1940'lardan 1970'e kadar karbon dioksit
seviyesi arttıkça dünyanın ısısı düştü. Geçtiğimiz
25 yılda ise dünya ısısı arttı ancak karbondioksit
oranı çok düşüktü. Bunun bir açıklaması şu olabilir:
Güneş ışınlarının etkinlik seviyesindeki değişimler
dünya yüzeyindeki ısı değişimlerini belirlemede
karbondioksit seviyesinin olduğundan daha etkin
olabilir.
Kutupların buzul kayalıklarına gelince: Global ısıdaki küçük bir
ısınma muhtemelen okyanuslarda daha çok yağmur ve
kar anlamına gelen buharlaşmayı meydana
getireceğinden bu olay buzulların kalınlığını
arttırabilir.
Ayrıca bizim kapanmak üzere olan buzul çağında yaşayıp
yaşamadığımız sorusu da vardır (hatta dünyanın buz
dönemlerindeki problemleri hakkında bilinen şeyler,
iklim değişikliklerinde sera gazlarının oynadığı
muhtemel roller hakkında bildiklerimizden daha
azdır). Eğer durum böyleyse bir buz çağının gündeme
gelmesine karşı uzun vadede sera etkisinin biraz
kuvvetlendirilmesi arzuya şayan olabilir.
Otomobil eleştirmenleri "bilim adamları ya karbondioksit
seviyesindeki değişmelerin sera etkisine yaptıkları
zararlı ve gerçek etkiyi göstermeyi başarırsa?",
"Bu, otomobil düşmanlarının baştan başa haklı
olduklarını ispatlamaz mı?" diye sorarlar.
Bu hiçbir şeyi ispatlamaz. Eğer arabalar sera etkisine ciddî bir
katkıda bulunuyorsa biz de arabalara onlardan
kaynaklanan özel zarara yönelik bir alet
yerleştirmek zorunda kalırız. Bütün bunlardan sonra
"otomotiv ülküsüyle" içten yanmalı motorlar ve
hidrokarbonların yanması arasında hiçbir bağlantı
kalmaz.
Otomotiv Ülküsü
"Otomotiv ülküsü" güç kaynağına aldırış edilmeksizin insanlar ve
insanların özel eşyaları için satın alınabilir ve
kendi kendini pratik olarak ilerletebilen araç
kavramıdır.
İçten yanmalı motorlar hidrojenle çalışırlar, yani hiç karbon
dioksit üretmezler ve şimdiki tasarımlarından çok
daha etkin yeni tasarımlar geliştirilebilir. İçten
yanmalı motorlara umut verici alternatiflerin
olması mümkündür ve bunlar 21. yüzyılın gelişen
global ekonomisinin rekabetçi atmosferi içinde şüphe
yok ki geliştirilecek ve ticarî olarak cazibe
kazanacaktır. Halihazırda test edilen ve aktif
olarak geliştirilen otomobil gücü fikirleri arasında
benzin ve ethanolü direkt olarak kirliliğe sebep
olmayan elektriğe çevirmeyi öngeren fikirlerde
vardır.
Atmosferdeki karbon dioksit seviyesiyle ilgili problemlerle meşgul
olmakta en iyi olan yaklaşım otomobil kullanmadan
doğan benzer problemlerle mücadele etmede de
eygundur. Birinci adım: Problemi rasyonel olarak
teşhis edin (olguları doğru tespit et;
aklî/ihtiyatlı ol). İkinci adım: Sözkonusu spesifik
zararın ortadan kaldırılmasının veya makul
seviyelere indirilmesini hedefle, fakat bunun nasıl
yapılacağını piyasaya bırak. Politikacıların
problemleri demagoji yapmak için ve politik
sebepler amacıyla abartmalarına müsaade etmemek
zorundayız.
Çeviren:
B. Bilgehan Özpek
Kaynak: Ralph W. CLARK
|