Türkiye Ekonomisi
Dünya Ekonomisi
Osmanlı Ekonomisi
Finansal Ekonomi
İşletme Ekonomisi
Hizmet Ekonomisi
Kalkınma Ekonomisi
Tarım Ekonomisi
Borsa ve Yatırım
Ekonomi Sözlüğü
Ekonomi Ders Notları
Ekonomi Düşünürleri
Genel Ekonomi Soruları
Özel İstatistik Arşivi
Özel İktisat Konuları
Açık Öğretim İktisat
Ekonomi Kurumları
Kamu Yönetimi
Kamu (Devlet) Maliyesi
Sigortacılık Konuları
Türkiye İktisat Tarihi
Yeraltı Ekonomisi

Kredi Kartı Piyasası

Gelişmekte Olan Ülkeler

Finansal Piyasalar

Kent Ekonomisi

Liberalizm

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

Otomotiv Endüstrisi ve Ekonomideki Yeri 

Çalışmanın bu bölümünde ilk olarak otomotiv endüstrisinin tanımı, kapsamı ve yapısı açıklanmaya çalışılacaktır. Endüstriyle ilgili olarak yapılacak bu genel açıklamalardan sonra çeşitli iktisadi veriler kullanılarak söz konusu endüstrinin Dünya’daki ve Türkiye’deki gelişimi ve mevcut durumu üzerine analizler yapılacaktır. 

Otomotiv Endüstrisi 

İktisat biliminin varoluş mantalitesine göre toplumu oluşturan bireylerin ihtiyaçları sınırsız; bunu doğada karşılayacak kaynaklar ise sınırlıdır. İnsanlar varolduğu günden bugüne bir noktadan diğer noktaya çeşitli araçlarla hareket etmeye çalışmışlar ve daha hızlı nasıl gidilebileceği yönündeki istekler ile teknolojik yönlü gelişmeler, sürekli yenilik üretimini beraberinde getirmiştir. Bu bağlamda karayolları da iktisadi birimlerin belirli noktalar arasında hareket edebilme sürelerini azaltabilen bir ulaşım metodu olarak görülmüştür. Böylece motorlu kara taşıtları geliştirilmiş, çeşitli marka ve modeli içerisinde barındıran bir endüstrinin temelleri atılmaya başlanmıştır. 

Otomotiv Endüstrisinin Tanımı ve Kapsamı 

Otomotiv endüstrisi genel olarak, motorlu kara taşıtı araçları ve bu araçların yapımıyla ilgili bir endüstri dalıdır (Seyidoğlu, 2002: 472). Uluslararası Sanayi Sınıflandırması (ISIC) kapsamında ise otomotiv endüstrisi; çekici, kamyon, kamyonet, karavan, minibüs, midibüs, otomobil, otobüs, treyler, iki ve üç tekerlekli araçlar ve yan sanayi ürünlerini içermekte olan, karayolu taşıtları imalat sanayisi veya motorlu taşıtlar imalat sanayisi olarak da adlandırılan endüstri olarak tanımlanmıştır (Bedir, 1999: 3). Diğer bir tanımlamaya göre ise, otomotiv endüstrisi, farklı ülkelerde üretilen parçaların farklı bir ülkede birleştirildiği bir montaj endüstrisidir (Ayoğlu ve Seyfettinoğlu, 2008: 394). 

Bu tanımlardan hareketle bir tanımlama yapılmak istendiğinde otomotiv endüstrisi; özelliği, malzeme yapısı, üretim süreci, tekniği ve yeri birbirinden farklı olan çok sayıda girdinin ortak kalite yönetimi, verimlilik ve etkinlik anlayışı ile bir araya getirilip nihai ürünün meydana getirilmesi süreçlerine hakim bir montaj endüstrisidir. 

Otomotiv Sanayi denildiğinde, genellikle Otomotiv Ana Sanayi ifade edilmeye çalışılmaktadır. Ancak temelde otomotiv sanayi, otomotiv ana ve yan sanayinden oluşmaktadır. Ana sanayi, bir yanmalı veya patlamalı motorla tahrik edilen, yük veya yolcu taşımak ve karayolu trafiğinde seyretmek üzere belirli teknik mevzuata göre dört veya daha fazla tekerlekli taşıt araçlarının üretiminin yapıldığı sanayidir. Otomotiv yan sanayi ise, hem ana sanayiye hem de parktaki araçların parça yenileme talebine yönelik ana sanayi tarafından belirlenen teknik donanımlara uygun aksam, parça, modül ve sistem üreten sanayi koludur (Karbuz, Silahçı ve Çalışkan, 2008: 3). 

Otomotiv ana sanayinde üretilen motorlu kara taşıtları, aşağıdaki uluslararası sınıflandırmaya göre tanımlanmaktadır (DPT, 2007: 1). 

>   M Kategorisi: En az dört tekerlekli ve motorlu yolcu taşıma araçları.

M1 Kategorisi: Sürücü dışında en fazla sekiz kişilik oturma yeri olan, yolcu taşımaya yönelik motorlu araçlar.

M2 Kategorisi: Sürücü dışında sekizden fazla oturma yeri olan, yolcu taşımaya yönelik ve azami yük kapasitesi beş tonu aşamayan motorlu araçlar.

M3 Kategorisi: Sürücü dışında sekizden fazla oturma yeri olan, yolcu taşımaya yönelik ve azami yük kapasitesi beş tonu aşan motorlu araçlar. 

>   N Kategorisi: En az dört tekerlekli, motorlu yük taşıma araçları:

N1 Kategorisi: Azami kapasitesi 3,5 tonu aşmayan, motorlu yük taşıma araçları.

N2 Kategorisi: Azami kapasitesi 3,5 tonu aşan, 12 tonu aşmayan motorlu yük taşıma araçları.

N3 Kategorisi: Azami kapasitesi 12 tonu aşan motorlu yük taşıma araçları. 

>   O Kategorisi: Römorklar (Yarı römorklar Dahil):

O1 Kategorisi: Azami kapasitesi 0,75 tonu aşmayan römorklar.

O2 Kategorisi: Azami kapasitesi 0,75 tondan büyük, 3,5 tondan küçük römorklar.

O3 Kategorisi: Azami kapasitesi 3,5 tondan büyük, 10 tondan küçük römorklar.

O4 Kategorisi: Azami kapasitesi 10 tonu aşan römorklar. 

Otomotiv Endüstrisinin Yapısı 

Otomotiv endüstrisinde az sayıda üretici olmasının karşısında sınırsız sayıda tüketicinin var olması bu endüstrinin oligopolistik bir piyasa yapısına sahip olduğunu göstermektedir. Bununla birlikte endüstride farklı çeşit ve modellerde ürünler üretiliyor olması endüstrinin farklılaştırılmış yani heterojen bir oligopol yapısının varlığını yansıtır. Oligopol piyasalarda firmaların fiyatı etkileme veya belirleme işlemleri anlaşmalı veya anlaşmasız olarak gerçekleşebilir (Uysal ve Yiğitbaşı, 2009: 491). Otomotiv endüstrisindeki firmaların satış sürecinde daha fazla müşteriye sahip olmak için birbirlerinin uyguladıkları stratejilere veya taktiklere tepki göstermeleri endüstride anlaşmasız bir oligopol yapının olduğunu göstermektedir. 

Endüstride yeni üretilmiş araçların alınıp satıldığı sıfır kilometre araç piyasasının yanı sıra güçlü bir ikinci el piyasası bulunmaktadır. Sıfır kilometre araç piyasasında alıcı ile satıcının simetrik bilgiye sahip olması, şeffaf bir piyasa yapısının olduğunu göstermektedir. Ancak limon piyasası olarak da tabir edilen ikinci el araç piyasasında tarafların ticarete konu olan araç hakkında simetrik ve tam bilgiye sahip olmaması, ilgili piyasada şeffaf nitelik taşımayan bir yapıyı da beraberinde getirmektedir. 

Otomotiv Endüstrisinin Ekonomideki Yeri 

Otomotiv endüstrisi, gelişmiş ve hatta gelişmekte olan ülkelerin birçoğunda ekonominin lokomotif sektörü olarak nitelendirilmektedir. Ekonominin lokomotifi olarak nitelendirilmesindeki temel faktör, endüstrinin tedarik, üretim ve satış süreçlerinde kendisiyle birlikte birçok sektörü hareketlendirmesidir. Tedarik sürecinde demir çelik, petro kimya, boya, tekstil, plastik, cam, elektrik elektronik ve makine sanayi gibi alanlarda iş potansiyeli oluştururken; satış sırası ve sonrasında da bankacılık, sigortacılık gibi alanlarda iş hacmi yaratmaktadır. Ayrıca endüstride üretilen araçların çeşitli alanlarda kullanılması anlamında söz konusu endüstri; savunma sanayi, turizm, inşaat, tarım, ulaştırma ve altyapı sektörlerinde de canlılık meydana getirmektedir. 

Sanayileşmiş ülkelerin tamamına yakınında otomotiv sanayi firmaları, ülkelerin büyük şirketleri arasında üst sıralarda yer almaktadır. Ayrıca, üretim büyüklüğü ve yarattığı katma değer itibariyle endüstri, toplam imalat sanayi üretimi içerisinde yine ilk sıralarda yer almaktadır. Örneğin 1914 yılında ABD imalat sanayi üretimi içerisinde 14. sırada bulunan otomotiv endüstrisi, yüzyılın ilk çeyreğinden sonra birinci sıraya yükselmiş ve bu durumunu uzun yıllar sürdürmüştür. AB’de imalat sanayi katma değerinin yüzde 9,3’ü, Japonya’da ise imalat sanayi üretiminin yüzde 10’undan fazlası otomotiv endüstrisince sağlanmaktadır (Bedir, 2002: 13). 

Otomotiv endüstrisi, birçok endüstri kolunda iş hacmini genişleterek ekonomide bir dinamizm yarattığı gibi istihdam alanı olarak da önemli faydalar sağlamaktadır. Dünya genelinde sekiz milyondan fazla kişinin doğrudan otomotiv endüstrisinde istihdam edildiği belirtilmektedir. Bu sayı, dünyada gerçekleşen istihdamın yaklaşık yüzde 5’ine tekabül etmektedir. Ayrıca, otomotiv endüstrisinde doğrudan istihdam edilen bir kişi, beş dolaylı istihdamı da beraberinde getirmektedir. 

Dolayısıyla otomotiv endüstrisi vasıtasıyla dünyada yaklaşık 50 milyon kişi çalışma alanı bulmaktadır (OICA, 2006: 1). 

Dünya’da Otomotiv Endüstrisi 

Otomotiv endüstrisi, reel anlamda 1900’lü yılların başlarında kurulmuştur. Bu yıllara kadar çeşitli üretim denemeleri yapılmış; ancak seri üretime geçiş 20. yüzyılın başlarında gerçekleşmiştir. Otomotiv endüstrisinin kurulduğu yıllardan günümüze kadar iki önemli gelişme endüstri için dönüm noktaları niteliği taşımaktadır. Bunlardan ilki Ford firmasının önderliğinde emek yoğun üretimden seri üretime geçiş dönemidir. Bu dönemle birlikte maliyetler düşürülmüş ve gittikçe büyüyen bir piyasanın varlığı gündeme gelebilmiştir. İkinci önemli gelişme ise, 1970’li yıllarda yaşanan krizle birlikte seri üretimin önem kaybedip, Japonya tarzı yığın ve esnek üretimin gündeme gelmesidir. 

Otomotiv endüstrisi çerçevesinde seri üretimin başlangıç dönemi olan 20. yüzyılın başlarından günümüze kadar Amerika Birleşik Devletleri ve Batı Avrupa ülkeleri, özellikle Almanya, Fransa, İngiltere ve İtalya; gerek üretim, tüketim gibi büyüklükler olarak gerekse de üretim sistemleri, ürün geliştirilmesi ve teknolojideki değişim açısından öncü ülkeler olmuşlardır. Japonya, 1950 yılından sonra otomotiv endüstrisinde çok hızlı bir gelişme göstererek, 1970’li yıllardan sonra Dünya’nın en büyük motorlu araç ihracatçısı ülke konumuna gelmiştir. 1980’li yılların ortalarından itibaren ise Japonya’ya benzer bir gelişme Güney Kore’de gözlenmiş, ülke söz konusu endüstride ihracata dayalı bir büyüme başarısı sağlamıştır (Bedir, 1999: 11). Japonya ve Güney Kore’yi takiben 2000’li yıllarda Çin, otomotiv ürünleri ihracatında önemli gelişmeler yaşamıştır. 1995 yılında yaklaşık 600 milyon dolarlık ihracat gerçekleştiren Çin Otomotiv Endüstrisi, 2000 yılında 1,5 milyar dolarlık, 2008 yılında ise, yaklaşık 30 milyar dolarlık ihracat gerçekleştirmiştir. 

Dünya’da otomotiv üretimi, ilgili endüstrinin gelişmiş olduğu ülkelerden transplant üretim ile diğer ülkelere doğru yayılmaktadır. Maliyetlerin gittikçe birbirine yaklaştığı günümüz ortamında firmalar rekabet güçlerini kaybetmemek ve artırmak için optimal maliyetle üretim yapabilecekleri ülkelerde tesis kurma yolunu tercih etmektedirler. Böylece her bir parça farklı bir ülkede üretilip, farklı bir ülkede montaj edilmektedir. Yaşanan bu gelişmeler bağlamında otomotiv üreticisi ülkelerin üç sınıfta toplandığı söylenebilir. Birinci sınıf ülkeler, teknoloji ve girdi üretimini gerçekleştiren ve marka üretebilen merkez ülkelerdir. İkinci sınıf ülkeler, teknolojiyi ithal ederek, araç üretimini gerçekleştiren üretim merkezi şeklindeki ülkelerdir. Üçüncü sınıf ülkeler ise, teknoloji ve araç üretemeyen, teknoloji ithal edemeyen ve araç bakımından dışa bağımlı ithalatçı ülkelerdir (Ertekin vd., 2008: 19). 

Dünya Otomotiv Endüstrisi’nde yaşanan diğer bir önemli gelişme ise, şirket birleşmeleri ve satınalma yolu ile ana sanayi firmalarının sayısının gün geçtikçe azalmasıdır. Birleşmeler ya sektörden tamamen ayrılma ya da üretim ünitesinin bir bölümünü satarak diğer bölümler üzerinde yoğunlaşma şeklinde olmaktadır (Ayoğlu ve Seyfettinoğlu, 2008: 395). Bu doğrultuda kaydedilen önemli birleşme ve satın almalar şunlardır: General Motor ve Opel, Saab’ın yüzde 50’sini; Ford, Mazda’yı; Hyundai, Kia’yı; Toyota, Daihatsu’yu; Volkswagen, Scania’nın yüzde 34’ünü, Rolls Roysce ve Lamborghini’yi; General Motor, Fiat’ın yüzde 20’sini, Tata Motor, Jaguar ve Land Rover’i satın almıştır. Ancak 2007 yılının Mayıs ayında Daimler’in Chreysler’i satmasıyla Daimler – Chreysler grubunun ayrılması, bu küresel eğilime ters düşen bir gelişme olmuştur (Sönmez ve Sarı, 2009: 13)

 

 

Anasayfa - İktisat - Makale - Ekonomi - Borsa - İstatistik - Türkiye Ekonomisi - Ekonomi Sözlüğü

Since 2005