Özelleştirme Yağması
Özelleştirme
yasasına baktığımızda, yasanın amacının,
verimliliği yükseltmek ve bütçe yükünün
hafifletilmesi şeklinde tanımlandığım görüyoruz. Bu
amaçlardan ilki, yani verimliliğin yükseltilmesi
amacı, görünüşte anlamlı ve parıltılı Ama soruna
biraz daha yakından baktığımızda, bu amacın nasıl
bir aldatmaca olduğunu derhal görüyoruz.
Bir defa, bir kuruluş özel kesime devredildi diye
orada kendiliğinden verimlilik yükselmez. Ekonomide
verimliliğin yükselmesi, rekabet koşullarının
oluşturulması ile olasıdır. Şu halde, bir işletme
kamu elinde ve tekel konumunda ise, kapitalist
sistem içinde yapılacak şey, bunu özel kesime
devretmek değil, ama o sahada özel sektör
işletmelerinin de oluşturulmasına olanak ve hatta
teşvik sağlamak olabilir. Bunun tipik örneğini THY
oluşturmaktadır. THY büyük bir tekeldir. Şimdi
soralım. Eğer THY özel kesimin elinde olsa idi,
diğer havayolları devreye girebilir miydi? Bu
sorunun cevabı HAYIR'dır. Zira, böyle bir durumda,
diğer firmaları piyasadan kovmak için, bir müddet
için fiyat indirimi uygulanırdı. Tüm firmalar zarar
eder. En güçsüz olan yeni firmalar piyasadan
silindikten sonra, eski firma aşın fiyatlamaya
giderek, hem tekelci konumunu korur, hem de kar
etmeye devam ederdi.
İşin diğer bir yönü ise şudur. İktisat teorisinde
"rekabetçi piyasalar oluşturma tehdidi" diye bir
kural vardır. Bununla şu kastedilmektedir. Eğer bir
sektörde tekel var ise, bunun tekel gücünü ortaya
çıkartmasını engellemek için, karşısında bir tehdit
unsurunun bulundurulması gerekmektedir. İthalat
olanağı böyle bir tehdit unsurudur. Tekelci firma
kaliteyi düşürdüğünde, veya fiyatı yükselttiğinde,
ithalat yolu ile bu politikayı kırmak olası
olabilir. Ne var ki, bu politika döviz yiyen, biraz
lüks bir araçtır. Eğer ülkenin dövizi var ise, bu
politikayı izleyebilir. İşte tam bu bağlamda kamu
kuruluşlarının işlevi devreye girer. Süt Endüstri
Kurumu eğer sütü belirli bir fiyattan piyasaya
sürebilirse, bunun yanında hiçbir firma daha yüksek
fiyat uygulayamaz. SEK'in özelleştirilmesinin
arkasında, devletin fiyat kırma gücünü ortadan
kaldırma mantığı vardır.
Görüldüğü gibi, tekel konumundaki bir işletmenin
özel kesime devri ne teoriye uygundur hatta ne de
yasanın mantığına!
Yasanın amacının ikinci unsuru, bütçe üzerindeki
yükleri azaltmaktır. Diğer bir deyişle, zarar eden
KİT'lerin özelleştirme kapsamına alınması, kar
edenlerin ise bu kapsamın dışında tutulması
gerektiğidir. ERDEMİR kar ediyor. PETKİM kar ediyor.
SEKA kar ediyor. O zaman bu kuruluşların
özelleştirme kapsamına alınması yasanın dahi ruhuna
aykırıdır.
ERDEMİR ve PETKİM gibi kuruluşlar hem tekel
konumundadır hem de kar etmekler. Pekiyi, o zaman
bunlar hangi gerekçe ile özelleştirme kapsamına
alınmaktadır? Gerekçe tek ve açıktır: Kamu açığına
kaynak bulmak ve özel kesime yeni kar alanları
açmaktır.
Amaç böyle olunca, KİT'lerin ya da arsaların
yağmalanacağı ortadadır. Bugüne kadar yağlamanın bir
bölümü toplum bilgisinden kaçırılmış, birkaçı ise
ancak tesadüfi faktörlere bağlı olarak ya da
çıkarcıların iç çatışmaları sonucunda ortaya
çıkartılabilmiştir.
Özelleştirmeden sorumlu siyasi ve bürokratik kadro
her yağma olayında, olayın arkasından giderek,
"Alenilik ilkesi uygulanacaktır!" gibi göstermelik
laflar edeceklerine, güçleri yetiyorsa ortaya çıkıp,
"Alenilik ilkesi uygulanmıştır, hiçbir yolsuzluk
yoktur!" ya da "Alenilik ilkesi uygulaması sonucunda
duruma el koyduk!" desinler. Daima birinci tavırla
karşı karşıya kaldığımıza göre, belki de işin esası
bu olsa gerek!
Kaynak: İzzettin Önder – İstanbul Üniversitesi
Maliye Bölümü
|