Türkiye Ekonomisi
Dünya Ekonomisi
Osmanlı Ekonomisi
Finansal Ekonomi
İşletme Ekonomisi
Hizmet Ekonomisi
Kalkınma Ekonomisi
Tarım Ekonomisi
Borsa ve Yatırım
Ekonomi Sözlüğü
Ekonomi Ders Notları
Ekonomi Düşünürleri
Genel Ekonomi Soruları
Özel İstatistik Arşivi
Özel İktisat Konuları
Açık Öğretim İktisat
Ekonomi Kurumları
Kamu Yönetimi
Kamu (Devlet) Maliyesi
Sigortacılık Konuları
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

Özelleştirme Uygulamalarında Kural Hakimiyeti 

Giriş

Mülkiyet haklarının korunması, piyasa ekonomilerinde genel kabul gÖlll1ÜŞ bir ilkedir. Mülkiyet haklarının korunması için gerekli kurumsal yapı, sanayileşmiş ülkelerde zaman içeri­sinde gelişmiştir. Gelişen ülkelerde ve geçiş ekonomilerinde ise bu süreci siyasi irade hızlandırmaya çalışmaktadır. Bu ülkelerde kamu iktisadi teşebbüs­lerinin mülkiyeti hızla özel sermayeli şirketlere devredilmektedir. Ancak, özelleştirme süreci kural hakimiyetine yönelik talebi de beraberinde getirmek­tedir. Bu süreçte yaratılacak, uygun bir kurumsal yapı refahın yaratılmasına ve çoğaltılmasına yardımcı olacaktır. Tersine, özelleştirme sürecinde, kurumsal yapının kural hakimiyetine uygun bir biçimde dönüştürülmemesi sonucunda sosyal refah zarar görecektir. 

Basit bir biçimde ifade etmek gerekirse, kural hakimiyeti, hükümetlerin ve ilgili kurumların hukukun sınırları içerisinde faaliyet göstermelerini, idari kararlardan mağdur olan vatandaşların da bağımsız mahkemeler nezdinde bu kararların hukuka uygunluğunu sorgulama haklarının bulunmasını gerektinl1ektedir. Böyle durumlarda, mahkemeler kamu görevlisi veya ku­rumu tarafından alınan kararın, karar alıcının yasal yetki sınırları içerisinde olup olmadığını inceleyecektir. İnceleme sürecinde, idari kararların yerine mahkemeler kendi görüşlerini ikame etmeyecek, sadece incelenen kararların hukuki geçerliliğini değerlendirecektir. Diğer bir deyişle, yargıçlar karar alırken ülkeyi yönetmeyecek veya idarenin yerine geçmeyeceklerdir. 

İdari Kararların Yargısal Denetimi 

Nitekim, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununa göre idari yargı yetkisi, idari eylem ve işlemlerin hukuka uygunluğunun denetimi ile sınırlıdır. İdari mahkemeler; yerindelik denetimi yapamazlar, yürütme görevinin kanunlarda gösterilen şekil ve esaslara uygun olarak yerine getirilmesini kısıtlayacak, idari eylem ve işlem niteliğinde veya idarenin takdir yetkisini kaldıracak biçimde yargı kararı veremezler. 

Özelleştirme ile beraber mal ve hizmet piyasalarında özel sektörün ağırlığının artması ve kamunun işlet­mecilik faaliyetleri yerine düzenleyici işlevlerinin ön plana çıkmasına da bağlı olarak mahkemelerin önemi gide­rek artmaya başlamıştır. Özelleştim1e öncesi ve sonrası kamu idarelerinin almış olduğu kararlar hem genel kamu yararını hem de özel çıkarları doğrudan ilgilendirdiğinden, kararların muhatapları mahkemelerde haklarını daha fazla aramaya başlamıştır. Mahkemeler idari kararlara karşı itirazları değerlendi­rerek, hukuka uygun bulunmayanları iptal etmiştir.  

Örneğin, yetkisi bulunmadığı hal­de imar düzenlemelerinin Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından yapılmış olması nedeniyle Türkiye Denizcilik İşletmeleri Genel Müdürlüğü'ne bağlı Galataport ihalesinin yürütmesi Danış­tay tarafından durdurulmuştur. Tüpraş'ın % 65,76 oranındaki kamu payının Efremov Kautschuk GMBH şirketine satışı ihalesi, ihalede şartlı teklif verilmesi, teklif sonrası açık artırmaya gidilmemesi ve satış bedelinin peşin veya vadeli olacağının şartnamede be­lirtilnıemesi nedenleriyle hukuka aykırı bulunarak iptal edilmiştir. Öte yandan, Sermaye Piyasası Kurulu, Tüpraş'ın Özelleştirme İdaresi Başkanlığına (ÖİB) ait % 14,76 oranındaki hisse senetlerinin, İMKB Toptan Satışlar Pazarında 9İB tarafından satışının kamuya açıklanmamalı mevzuata aykırı bulmuş ve mevzuata uyum konusun­da gerekli dikkat ve özen göstermesi konusunda ÖİB'nin bilgilendirilme­sine karar vermiştir. Anılan kararların doğruluğunu tartışmak bu çalışmanın kapsamını aşmaktadır. Ancak, bu kararlardan, özelleştirme işlemlerine karşı yöneltilen hukuki eleştirilerin, işlemlerin esasına değil, usulüne yönelik olduğu görülmektedir. 

Öte yandan, hukuka aykırılık nedeniyle, bazı özelleştirme kararlarının yargı tarafından iptal edilmesinin yanısıra, 1998-2004 yılları arasında Türkiye' de, siyasi istikrarın arttığı ancak, düzenleyici kalitenin ve kural hakimiyetine uyumun düştüğü yönünde bulgular sağlayan çalışmalar da bulunmaktadır

1.İdari Kararların Kalitesinin iyileştirilmesinin ilkeleri 

Kural hakimiyeti çoğu ülkede hükümetlerin faaliyetlerinin çerçevesini belirleyen yazılı anayasalara dayanmaktadır. Ancak, kendi güçlerini kullanmak ve etkilerini genişletmek isteyen siyasiler ile vatandaşları key­fiyetten korumayı amaçlayan hukuki düzenlemeler arasında kaçınılmaz bir gerilim vardır. Bu iki uç noktanın arasında ise mahkemeler yer almaktadır. Mahkemeler tartışmalı idari kararların hukuka uygunluğunu denetlenmektdir. Bu kararlar genelde siyasileri kızdırmakta ve derinden etkilemektedir. Kendilerinin halk tarafından seçildiğini öne süren siyasiler, kararlarının meşru­iyetinin kendilerini seçen halkın irade­sinden kaynaklandığını ileri sürmektedir. Ancak, temsili demokrasilerde karar alma hakkı çoğunluğa ait olmakla beraber, çoğunluğun da hukuka uygun davranmak sorumluluğu bulunmaktadır. Siyasilerden farklı olarak mahkemeler, çoğunluğun siyasi kararlarını uygulamak yerine, kural hakimiyeti ilkesi çerçevesinde azınlık haklarını çoğunluk iradesine karşı korumaktan da sorumludur. 

Örneğin, 53 üyeden oluşan Common wealth Birliği adalet bakanları, 1992 yılında kabul ettikleri Bildirimde "dürüst, saydam ve hesap verebilir bir yönetimin gerçekleştirilmesi için, bağımsız, tarafsız ve yetkin yargının sahip olabileceği merkezi konuma olan ortak inançlarını" dile getirmektedir. Kural hakimiyetine uygun idari karar alma usulü ve yargısal denetim ise aşa­ğıdaki unsurları içermelidir. 

1.1 Usul 

İdarenin taktir yetkilerini yöneten genel kurallar ve uygulana­cak yaptırımlar, uygun yöntemlerle ve yeterli bir zaman dilimi içerisinde idari kararlardan etkileneceklere duyurulmalıdır. Öncesinde kararı etkileyecek faktörler, sonrasında da kararın dayandığı gerekçeler açıklanmalıdır. İdari kararlardan hakları, çıkarları ve özgürlükleri olumsuz etkilenenler, uygun bir biçimde kendilerini savunabilmeli ve idarece dikkate alına­cak deliller sunabilmelidir. 

1.2.Yargısal Denetim 

Taktir hakkı içeren her türlü idari faaliyet yargısal denetime tabi olmalıdır. İdari taktir hakkının kulla­nımı sürecinde zaman sınırlamasının bulunmaması ve idarelerin makul bir zaman dilimi içerisinde karar almaması durumunda, ilgililer sorunlarını yetkin bir idari kuruma (veya bağımsız mah­kemelere) taşıyabilmelidir. İdari kararları denetlerken, mahkemelerin gerekli bilgiye ulaşım hakkı bulunmalıdır. 

Sonuç

Özelleştirme uygulamalarını aksatması gerekçesiyle, özelleştirme kararlarının yargısal denetimi ve iptali ilgili çevrelerce zaman zaman sevimsiz bulunmaktadır. Ancak, hem özelleştir­me sürecinin meşruiyeti hem de özelleştirme sonrası piyasalarda rekabetçi dengenin sağlanabilmesi açısından, özelleştirmeler kural hakimiyetine uygun biçimde gerçekleştirilmelidir. Özelleştirme sürecindeki kural haki­miyeti ise idarenin işlemlerinde hukuka uygunluğu dahi özenli gözetmesini ve bu işlemlerdeki hukuka uygunluk denetiminin bağımsız ve yeterli kaynaklara sahip mahkemeler tarafından yerine getirilmesini gerektirmektedir. 

Kaynak: Uğur Emek 

Pope, 1. (2000), Transparency International Source Book, Transparency International: London -i Lusaka Statement on Governmcnt Dnder The Law 21.)'11 Nisan 2006.73

 

 

Anasayfa - İktisat - Makale - Ekonomi - Borsa - İstatistik - Türkiye Ekonomisi - Ekonomi Sözlüğü

Since 2005