Siyah Altının Yeniden Yükselişi;
Rafineride, Aramada, Satışta, Üretimde Dışa Bağımlıyız
Petrol konusunda yaşanan süreç ve yeni Türk Petrol
Kanunu, siyasilerin de gündeminde. Yeni Petrol
Kanunu ile birlikte Türkiye'nin enerji ihtiyacı
açısından dışarıya bağımlı hale getirildiğini
savunan CHP Adana Milletvekili ve TBMM Sanayi
Ticaret Enerji Tabii Kaynaklar Bilgi ve Teknoloji
Komisyonu Üyesi Tacidar Seyhan, Türkiye'nin son
dönemde petrol aramada, rafineride, üretimde, satış
da dışa bağımlılığın arttığını kaydetti. Türkiye'nin
milli petrol şirketi olan TPAO'nun
özelleştirilmesinin önünün açılmasının, Türkiye'nin
stratejik politikaları açısından son derece
sakıncalı bir durumu ifade ettiğini belirten Seyhan,
"Enerji politikaları artık sıradan politikalar
olarak değerlendirilmekten çıktı. Bu nedenle her
şeyden önce milli petrol kuruluşunuzu sağlam ve
sorumlu tutmazsanız o zaman stratejik olarak
istediklerinizi elde edemezsiniz" dedi.
Petrol Bağımlılığı
Türkiye'nin son dönemde enerji politikaları
açısından bir maceraya da sürüklendiğine dikkat
çeken Seyhan, son dönemde enerji politikalarında
izlenen teslimiyetçiliğe dikkat çekerek şunları
kaydetti:
"Türkiye'nin ulusal petrol şirketinin
zayıflatılmasının ardından son yıllarda aramada,
üretimde, rafineri de ve satışta Türkiye kaynakları
yabancıların eline geçmiş durumda. Petrol Kanunu,
Maden Kanunu bunların örnekleri. Petrol Kanunu,
TPAO'yu güçlü ve sorumlu kılmıyor. Bunun yerine kamu
yararını neredeyse sıfıra indiriyor. Yabancı
şirketlerin tekeli söz konusu artık Türkiye'de."
Enerji politikalarının ciddi yürütülmesi
gerektiğininde altını çizen Seyhan, Karadeniz'de gaz
bulunduğunda sevinç nidalarının atıldığını, ancak
gaz aramalarında sadece bir kuyudan değil, bir başka
kuyuda da gaz bulunduktan sonra o bölgede rezerv
tespit edildiğinin belirtilmesi gerektiğini
belirterek sözlerine şöyle devam etti:
"Enerji politikaları ciddiyetle yürütülmesi gereken
politikalar. Bu nedenle arama başta olmak üzere
yapacağınız tüm çalışmalarda ciddiyetle adım atmak
zorundasınız. Karadeniz'de yapılan çalışmalarda bir
kuyuda gaz bulunduğunda herkes sevindi. Ancak bir
yerde rezerv tespit edilmesi için bir başka kuyudan
da gaz çıkması gerekiyor. Ancak açılan diğer
kuyunun fizibilitesinin yeterli olmadığını
söylediler. Umut tacirliği üzerinden enerji
politikalarının belirlenmesi de yanlış. Buna da
dikkat etmek gerek. Öte yandan TPAO'nun batan
doğalgaz platformlarında Türkiye zarara uğradı. Bu
platformların parasının alınıp alınmayacağını
Bakanlık tarafından açıklanması gerekir."
Erdal Sipahi: Önlemler şimdiden alınmalı
Emekli Tümgeneral Erdal Sipahi ise Türk Petrol
Kanunu'nun Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı
Osman Baydemir'in istekleri ile örtüştüğüne dikkat
çekerek şunları kaydetti:
"Türkiye'nin enerji kaynakları üzerinde uzun
zamandan beri oyunlar oynanmak isteniyor. İster ABD
olsun, ister başka bir güç olsun Türkiye enerji
üzerinden kuşatılmak isteniyor. Burada yapılacak
olan güçlü bir siyasi irade ile bunun önüne
geçmektir. Türkiye'nin gelecekte kendi enerji
potansiyelinden yararlanmasını istemeyenlere fırsat
verilmemesi için şimdiden önlemlerin alınması
gerekiyor."
IMF'ye ve Dünya Bankası'na bağımlılığın bedel
Petrol yağmasında Dünya Bankası'na ve IMF'ye
bağımlılık da bizim için pahalıya mal olacak önemli
bir gösterge. Yıllardır uygulanan yeraltı
madenleriyle ilgili politikaları eleştiren
Araştırmacı-Yazar ve yeraltı kaynakları uzmanı
Mustafa Çınkı, Dünya Bankası aracılığıyla bir
ülkenin yeraltı kaynaklarına adım adım nasıl el
konduğunu ve bir ülkenin, kaynakları üzerinden nasıl
soyulduğunu, şu şekilde sıralıyor:
"1. İlk önce girilen ülkedeki verimli zengin maden
yatağı bulunur. Bunun için o ülkenin maden arama
kurumundan faydalanılır. Maden, yataklanmış arazi
kamu şirketinin elinde ruhsatlıysa, ya da maden
devlet tarafından işletilecek bir maden
kapsamındaysa iş daha da kolaydır.
2. İşletme için şirketleşme aşamasından önce
ayrıcalıklı bir yerli şirket bulunur. (Bu şirket, el
koyma ve soygun organizasyonu sürecinin başında yer
alır) Sermaye kompozisyonu yerli şirketle yabancı
şirket oyları bir araya geldiğinde çoğunluğun
yabancı elinde olması şeklinde ayarlanır. Ancak
görünüşte yerli şirketle kamu şirketinin hisse
toplamı çoğunluk oyu gözüktüğünden, ulusal şirket
yanılsaması yaratılmıştır.
3. Yatırım aşamasında Dünya Bankası' ndan kredi
alınarak işletme borçlandırılır. Bu aşamada yerli
özel şirket hissesini yabancı çok uluslu şirkete
satarak aradan çekilir (organizasyon komisyonu
alınmıştır).
4. Çoğunluk hissesi yabancı ortak elinde
toplandığından şirket kararlarında etkin olan
yabancı şirkettir. Tüm yatırım ekipmanları yabancı
şirketin merkezinin olduğu ülkeden ithal edilir.
İthalatta transfer fiyatlaması uygulanarak daha
yatırım aşamasında Dünya Banka-sı'ndan alınan kredi,
yabancı şirketin merkezindeki kasaya aktarılır.
5. Yatırım bitip işletmeye geçildiğinde, alınan
kredinin ana para ve faizleri ödenir. Kredi borcu
bittiğinde şirket özelleştirme yoluyla büyük ortağa
satılır. Satış bedeli şirkete yatırılan sermayeyi
bile karşılamaktan uzaktır."
Dış politikadaki önemi
Petrol konusu, Türkiye'yi sadece yurt içi
kaynaklarlada ilgilendirmiyor. Çevresi adeta petrol
denizi olan Türkiye'nin, dış politikasınında bu
çerçevede düzenlenmesi gerektiğini dile getiren
CHP'li Tacidar Seyhan bu noktayı şu sözlerle
özetliyor.
"Enerji politikaları artık ulusal güvenlik
politikalarıyla eş güdüm halinde belirlenmekte. Bu
nedenle enerji politikalarında belirleyiciliği
sadece Enerji Bakanlığı'na bırakamazsınız. Dışişleri
Bakanlığı, İçişleri
bakanlığı, Enerji
Bakanlığı, Savunma Bakanlığı ve ilgili kurum ve
kuruluşlar arasında çok ciddi bir eşgüdüm
sağlanması gerekiyor."
Bunun en önemli göstergelerinden biri de Kuzey
Irak'taki durum. Son günlerde yaşanan gerginlik
dışında yaklaşık 4 aydır gündemde bulunan bir kanun
tasarısı, Kuzey Irak'taki tehdidi gözler önüne
seriyor. MİT raporlarına da yansıyan gelişmeye
göre, Barzani ve Talabani'nin, ABD desteğiyle, sözde
"Kürt Bölgesel Yönetimi (KBY)"ne hazırlattığı, İrak
Kürt Bölgesi Petrol Yasa Taslağı, kurulması
planlanan peşmerge devletinin Kerkük petrolleri
üzerindeki hesaplarını açığa çıkarıyor. Taslakta,
Irak'ın kuzeyindeki tüm bölgeler, Kürt toprağı
sayılıyor ve yeraltı kaynaklarının işletme hakkının,
Irak'ın kuzeyindeki sözde KBY olduğu iddia
ediliyor. Ayrıca, bu düzenlemeyle Irak yönetimi
devre dışı bırakılıyor ve peşmergeye sınır aşan
anlaşma yapma yetkisi tanınıyor.
Irak'ın kuzeyindeki gelişmeler dışında Türkiye ciddi
bir enerji koridoru pozisyonunda. TUSAM Ulusal
Güvenlik Stratejileri Araştırma Merkezi Başkanvekili
Ali Külebi, Türkiye'nin önümüzdeki yıllarda dünyanın
en önemli transit boru hatları ülkelerinden biri
olacağının altını çiziyor. Külebi'nin verdiği
bilgilere göre;
Türkiye'nin doğusunda Hazar çevresi ve ötesinde,
büyük güçlerin ve özellikle ABD'nin iştahını
kabartan ve hatta şu sıralar ABD'nin Rusya'sız,
Çin'siz kurmayı amaçladığı iddia edilen
Genişletilmiş Avrasya Projesi bulunuyor. Bu
projenin Hazar kıyısı ülkeleri olan Azerbaycan,
İran, Kazakistan, Rusya ve Türkmenistan'ın
ispatlanmış petrol rezervi 4,5 milyar ton ve
muhtemel rezervleri 18 milyar ton. Söz konusu
ülkelerin 2005'te 52 milyon ton, 2010'da 140 ve
215'te 215 milyon ton ihracat yapmaları bekleniyor.
2015'te Hazar Bölgesi'nin, günde 4,7 milyon ton
varil petrol üretip çoğunu ihraç edebilir duruma
geleceği dile getiriliyor. Bu rakamın büyüklüğü,
Suudi Arabistan'ın 7,6 ve İran'ın günlük 1,9 milyon
varil olan petrol ihraçları göz önüne alındığında
ortaya çıkıyor.
Ali Külebi, Türkiye'nin önemini "İşte dünyanın bu
büyük rezerv havzasının birçok kriter esas
alındığında ağırlıklı olarak bizim üzerimizden
Batı'ya gitmesi gereği bu şekilde ortaya
çıkmaktadır" sözleriyle açıklıyor.
|