Türkiye Ekonomisi
Dünya Ekonomisi
Osmanlı Ekonomisi
Finansal Ekonomi
İşletme Ekonomisi
Hizmet Ekonomisi
Kalkınma Ekonomisi
Tarım Ekonomisi
Borsa ve Yatırım
Ekonomi Sözlüğü
Ekonomi Ders Notları
Ekonomi Düşünürleri
Genel Ekonomi Soruları
Özel İstatistik Arşivi
Özel İktisat Konuları
Açık Öğretim İktisat
Ekonomi Kurumları
Kamu Yönetimi
Kamu (Devlet) Maliyesi
Sigortacılık Konuları
Türkiye İktisat Tarihi
Yeraltı Ekonomisi

Kredi Kartı Piyasası

Gelişmekte Olan Ülkeler

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

Siyah Altının Yeniden Yükselişi; Rafineride, Aramada, Satışta, Üretimde Dışa Bağımlıyız

Petrol konusunda yaşanan süreç ve yeni Türk Petrol Kanunu, si­yasilerin de gündeminde. Yeni Petrol Kanunu ile birlikte Türkiye'nin enerji ihtiyacı açısından dışarıya bağımlı hale getirildiğini savunan CHP Adana Milletvekili ve TBMM Sanayi Ticaret Enerji Tabii Kay­naklar Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Üyesi Tacidar Seyhan, Türki­ye'nin son dönemde petrol aramada, rafineride, üretimde, satış da dışa bağımlılığın arttığını kaydetti. Türkiye'nin milli petrol şirketi olan TPAO'nun özelleştirilmesinin önünün açılmasının, Türkiye'nin strate­jik politikaları açısından son derece sakıncalı bir durumu ifade ettiğini belirten Seyhan, "Enerji politikaları artık sıradan politikalar olarak değerlendirilmekten çıktı. Bu nedenle her şeyden önce milli petrol kuruluşunuzu sağlam ve sorumlu tutmazsanız o zaman stratejik olarak istediklerinizi elde edemezsiniz" dedi.

Petrol Bağımlılığı

Türkiye'nin son dönemde enerji politikaları açısından bir macera­ya da sürüklendiğine dikkat çeken Seyhan, son dönemde enerji poli­tikalarında izlenen teslimiyetçiliğe dikkat çekerek şunları kaydetti: 

"Türkiye'nin ulusal petrol şirketinin zayıflatılmasının ardından son yıllarda aramada, üretimde, rafineri de ve satışta Türkiye kaynakları yabancıların eline geçmiş durumda. Petrol Kanunu, Maden Kanunu bunların örnekleri. Petrol Kanunu, TPAO'yu güçlü ve sorumlu kılmıyor. Bunun yerine kamu yararını neredeyse sıfıra indiriyor. Yabancı şirketlerin tekeli söz konusu artık Türkiye'de." 

Enerji politikalarının ciddi yürütülmesi gerektiğininde altını çizen Seyhan, Karadeniz'de gaz bulunduğunda sevinç nidalarının atıldığını, ancak gaz aramalarında sadece bir kuyudan değil, bir başka kuyuda da gaz bulunduktan sonra o bölgede rezerv tespit edildiğinin belirtil­mesi gerektiğini belirterek sözlerine şöyle devam etti: 

"Enerji politikaları ciddiyetle yürütülmesi gereken politikalar. Bu nedenle arama başta olmak üzere yapacağınız tüm çalışmalarda cid­diyetle adım atmak zorundasınız. Karadeniz'de yapılan çalışmalarda bir kuyuda gaz bulunduğunda herkes sevindi. Ancak bir yerde rezerv tespit edilmesi için bir başka kuyudan da gaz çıkması gerekiyor. An­cak açılan diğer kuyunun fizibilitesinin yeterli olmadığını söylediler. Umut tacirliği üzerinden enerji politikalarının belirlenmesi de yanlış. Buna da dikkat etmek gerek. Öte yandan TPAO'nun batan doğalgaz platformlarında Türkiye zarara uğradı. Bu platformların parasının alı­nıp alınmayacağını Bakanlık tarafından açıklanması gerekir."

Erdal Sipahi: Önlemler şimdiden alınmalı

Emekli Tümgeneral Erdal Sipahi ise Türk Petrol Kanunu'nun Di­yarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir'in istekleri ile örtüştüğüne dikkat çekerek şunları kaydetti:

"Türkiye'nin enerji kaynakları üzerinde uzun zamandan beri oyunlar oynanmak isteniyor. İster ABD olsun, ister başka bir güç ol­sun Türkiye enerji üzerinden kuşatılmak isteniyor. Burada yapılacak olan güçlü bir siyasi irade ile bunun önüne geçmektir. Türkiye'nin gelecekte kendi enerji potansiyelinden yararlanmasını istemeyenlere fırsat verilmemesi için şimdiden önlemlerin alınması gerekiyor." 

IMF'ye ve Dünya Bankası'na bağımlılığın bedel 

Petrol yağmasında Dünya Bankası'na ve IMF'ye bağımlılık da bi­zim için pahalıya mal olacak önemli bir gösterge. Yıllardır uygulanan yeraltı madenleriyle ilgili politikaları eleştiren Araştırmacı-Yazar ve yeraltı kaynakları uzmanı Mustafa Çınkı, Dünya Bankası aracılığıyla bir ülkenin yeraltı kaynaklarına adım adım nasıl el konduğunu ve bir ülkenin, kaynakları üzerinden nasıl soyulduğunu, şu şekilde sıralıyor: 

"1. İlk önce girilen ülkedeki verimli zengin maden yatağı bulunur. Bunun için o ülkenin maden arama kurumundan faydalanılır. Ma­den, yataklanmış arazi kamu şirketinin elinde ruhsatlıysa, ya da ma­den devlet tarafından işletilecek bir maden kapsamındaysa iş daha da kolaydır.

2.  İşletme için şirketleşme aşamasından önce ayrıcalıklı bir yerli şirket bulunur. (Bu şirket, el koyma ve soygun organizasyonu süreci­nin başında yer alır) Sermaye kompozisyonu yerli şirketle yabancı şirket oyları bir araya geldiğinde çoğunluğun yabancı elinde olması şeklinde ayarlanır. Ancak görünüşte yerli şirketle kamu şirketinin his­se toplamı çoğunluk oyu gözüktüğünden, ulusal şirket yanılsaması yaratılmıştır.

3.  Yatırım aşamasında Dünya Bankası' ndan kredi alınarak işlet­me borçlandırılır. Bu aşamada yerli özel şirket hissesini yabancı çok uluslu şirkete satarak aradan çekilir (organizasyon komisyonu alın­mıştır).

4. Çoğunluk hissesi yabancı ortak elinde toplandığından şirket ka­rarlarında etkin olan yabancı şirkettir. Tüm yatırım ekipmanları ya­bancı şirketin merkezinin olduğu ülkeden ithal edilir. İthalatta transfer fiyatlaması uygulanarak daha yatırım aşamasında Dünya Banka-sı'ndan alınan kredi, yabancı şirketin merkezindeki kasaya aktarılır.

5.  Yatırım bitip işletmeye geçildiğinde, alınan kredinin ana para ve faizleri ödenir. Kredi borcu bittiğinde şirket özelleştirme yoluyla büyük ortağa satılır. Satış bedeli şirkete yatırılan sermayeyi bile karşı­lamaktan uzaktır." 

Dış politikadaki önemi 

Petrol konusu, Türkiye'yi sadece yurt içi kaynaklarlada ilgilendir­miyor. Çevresi adeta petrol denizi olan Türkiye'nin, dış politikasınında bu çerçevede düzenlenmesi gerektiğini dile getiren CHP'li Tacidar Seyhan bu noktayı şu sözlerle özetliyor.

"Enerji politikaları artık ulusal güvenlik politikalarıyla eş güdüm halinde belirlenmekte. Bu nedenle enerji politikalarında belirleyiciliği sadece Enerji Bakanlığı'na bırakamazsınız. Dışişleri Bakanlığı, İçişleri bakanlığı, Enerji Bakanlığı, Savunma Bakanlığı ve ilgili kurum ve ku­ruluşlar arasında çok ciddi bir eşgüdüm sağlanması gerekiyor." 

Bunun en önemli göstergelerinden biri de Kuzey Irak'taki durum. Son günlerde yaşanan gerginlik dışında yaklaşık 4 aydır gündemde bulunan bir kanun tasarısı, Kuzey Irak'taki tehdidi gözler önüne seri­yor. MİT raporlarına da yansıyan gelişmeye göre, Barzani ve Talabani'nin, ABD desteğiyle, sözde "Kürt Bölgesel Yönetimi (KBY)"ne hazırlattığı, İrak Kürt Bölgesi Petrol Yasa Taslağı, kurulması planlanan peşmerge devletinin Kerkük petrolleri üzerindeki hesapla­rını açığa çıkarıyor. Taslakta, Irak'ın kuzeyindeki tüm bölgeler, Kürt toprağı sayılıyor ve yeraltı kaynaklarının işletme hakkının, Irak'ın ku­zeyindeki sözde KBY olduğu iddia ediliyor. Ayrıca, bu düzenlemeyle Irak yönetimi devre dışı bırakılıyor ve peşmergeye sınır aşan anlaşma yapma yetkisi tanınıyor. 

Irak'ın kuzeyindeki gelişmeler dışında Türkiye ciddi bir enerji ko­ridoru pozisyonunda. TUSAM Ulusal Güvenlik Stratejileri Araştırma Merkezi Başkanvekili Ali Külebi, Türkiye'nin önümüzdeki yıllarda dünyanın en önemli transit boru hatları ülkelerinden biri olacağının altını çiziyor. Külebi'nin verdiği bilgilere göre; 

Türkiye'nin doğusunda Hazar çevresi ve ötesinde, büyük güçlerin ve özellikle ABD'nin iştahını kabartan ve hatta şu sıralar ABD'nin Rusya'sız, Çin'siz kurmayı amaçladığı iddia edilen Genişletilmiş Av­rasya Projesi bulunuyor. Bu projenin Hazar kıyısı ülkeleri olan Azer­baycan, İran, Kazakistan, Rusya ve Türkmenistan'ın ispatlanmış pet­rol rezervi 4,5 milyar ton ve muhtemel rezervleri 18 milyar ton. Söz konusu ülkelerin 2005'te 52 milyon ton, 2010'da 140 ve 215'te 215  milyon ton ihracat yapmaları bekleniyor. 2015'te Hazar Bölgesi'nin, günde 4,7 milyon ton varil petrol üretip çoğunu ihraç edebilir duru­ma geleceği dile getiriliyor. Bu rakamın büyüklüğü, Suudi Arabis­tan'ın 7,6 ve İran'ın günlük 1,9 milyon varil olan petrol ihraçları göz önüne alındığında ortaya çıkıyor. 

Ali Külebi, Türkiye'nin önemini "İşte dünyanın bu büyük rezerv havzasının birçok kriter esas alındığında ağırlıklı olarak bizim üzeri­mizden Batı'ya gitmesi gereği bu şekilde ortaya çıkmaktadır" sözleriy­le açıklıyor.

 

 

Anasayfa - İktisat - Makale - Ekonomi - Borsa - İstatistik - Türkiye Ekonomisi - Ekonomi Sözlüğü

Since 2005