Piyasa Ekonomisine Biyolojik Bir Yaklaşım: Biyonomik
1. İsviçre Saati Analojisine Karşı Tropik Amazon Yağmur Ormanları
Analojisi
Yerleşik iktisat kuramlarının açıkladığı genel denge modeli ve tam
rekabet piyasası, Newtoncuı klâsik tizık
kavramlarına dayanmaktadır. Genel denge modeli ve
tam rekabet piyasası denildiğinde akla gelen
fayda-maliyet analizi temelli arz ve talep
kanunlarına dayanan, statik ve kararlı dengeye
sahip, mekanik ve kapalı bir sistemdir. Bu anlamda
piyasa ekonomisi zamandan ve mekândan bağımsız bir
metafizik ve mekanik kurgudur; bir mahiyettir; bir
ideadır; bir normdur; bir noumenadır; bir dogmadır;
saf bir gerçekliktir; bir izmdir. bir inanç
sistemidir; insandan ve her türlü canlılıktan
bütünüyle arındırılmış kozmotik, kategorik ve
formel bir yapıdır; objektif bilgi içeren kapalı,
soyut, plânlanmış, deter-ministik, öngörülebilir,
düzenlenmiş, yapay ve basit bir sistemdir;
açıklanabilir bir nesnedir. Bu anlamda piyasa
ekonomisi, şaşmaz düzenlilikle işleyen bir
İsviçre saatine benzemektedir: Kurulabilecek,
bozulduğunda tamir edilebilecek, aksadığında ince
ayar (fine tuning) yapılabilecek bir makinedir.
Ders kitaplarına hâkim olan bu piyasa modelinin piyasanın yapısını
ve işleyiş süreçlerini açıklama gücü ve piyasa
ekonomisinin açıklanabilir ya da modellene-bilir bir
nesne olup olmadığı, günümüzde giderek daha çok
tartışılır olmuştur. Bu tartışmanın bir uzantısı
olarak, piyasanın, klâsik fizik kavramları ile
açıklanması yerine, evrimsel biyolojinin prensipleri
ile anlaşılabileceğini (açıklanabileceğini değil)
vurgulayan son yaklaşımlardan biri de Biyonomik (Bionomics)'tir.
Michael Rotschild'in Bionomics: Economy As Ecosystem
(1990) adlı öncü kitabında temel prensipleri ortaya
konan ve hızla gelişen bir literatüre sahip olan
Biyonomik yaklaşımı, sürekli değişen ve gelişen
bilgi ve enformasyon teknolojilerindeki
gelişmelerin gereksinim duyduğu bir piyasa
yaklaşımını öne çıkarmaktadır.
Biyonomik, yerleşik piyasa açıklamalarının temelinde
yer alan ve klâsik fizik kavramlarına dayanan genel
denge modelinin sınırlarının ötesine geçmekte,
ekonomi hakkında düşünmenin yeni bir yolunu
sunmaktadır. Buna göre piyasa, şaşmaz düzenlilikle
işleyen bir İsviçre saatine değil, tropik Amazon
yağmur ormanları 'na benzemektedir.
II. Tropik Amazon Yağmur Ormanları Analojisi ve
Piyasa (Biyonomik Ekosistem)
Amazon yağmur ormanları analojisine göre piyasa,
biyonomik bir ekosistem-dir. Bir noumena olmak
yerine bir fenomena'dır; metafizik olmak yerine
fizikseldir; fizyolojik ve biyolojiktir; yapay
değil; doğaldır, cansız olmak yerine yaşamaktadır;
soyut olmak yerine somuttur; formel olmak yerine
enformeldir; kendiliğinden işleyen bir süreçtir;
planlanmamıştır; düzenlenmemiştir ve kurgulanma-mıştır;
basit olmak yerine karmaşıktır, deterministik ve
öngörülebilir olmak yerine indeterministiktir ve
öngörülemez, statik olmak yerine sürekli evrilmekte
ve gelişmektedir.
Biyonomik yaklaşıma göre piyasa, bireylerin ve
toplumların ekonomik yaşamları ile ilgili olarak
zaman içinde denenmiş ve sınanmış uygulamalar ve
kurumlardır. Doğası gereği desentralize, esnek,
pratik ve değişkendir. Bir "merkez"inin olmaması
piyasanın en önemli özelliğidir.
Biyonomik yaklaşıma göre piyasa ekonomisinin temel
ilkesi bireysel özgürlüktür. Bu tüketici olarak
rakip mallar arasında seçim yapabilme; üretici
olarak iş kurma, iş geliştirme, risk ve getirileri
paylaşma; çalışan olarak da meslek ya da kariyer
seçme, sendikaya üye olma ya da iş değiştirme
özgürlüğüdür. Risk ve fırsat özgürlüğüdür.
III. Ekonomik Karar Birimleri: Makineler Dışarı
Organizmalar
İçeri
Amazon yağmur ormanlarındaki son derece çeşitli
organizma popülasyonlarına benzer şekilde, piyasa da
çok sayıda uzmanlaşmış organizasyonlar içerir. Her
bir firma, her satıcı ve üretici, tıpkı kendi
ekolojik alanında yaşamaya çalışan birey organizma
gibi kendi piyasa alanında yaşamaya çalışmaktadır.
Bu organizmalar, son derece karmaşık bir rekabet ve
işbirliği ilişkileri ağı ile birbirlerine bağlıdır.
Biyonomik ekosistemdeki karar birimlerinin
davranışları yerleşik iktisat kuramlarının piyasa
ekonomisi modelinden son derece farklıdır.
Yerleşik iktisat kuramlarının temelindeki ekonomik
karar birimi tipolojisi, zamandan (tarih) ve
fiziksel mekândan, doğal ve sosyal çevreden,
duyulardan ve duygulardan, deneyimlerden ve
vicdandan arındırılmış, soyutlanmış, filtrelenmiş
kurgusal ve tek boyutlu bir tipolojidir. Zihinsel
yapısı bir hesap makinesi (mathe-sis), bir kompüter
gibi işlemektedir. Faydacı etiğe uygun olarak karar
almaktadır ve soyut kararlar eylemden
öncedir. Etkin olan matematiksel akıldır; eylemler
ise pasiftir ve sadece, matematiksel hesaplamaya,
fayda-maliyet ya da kâr-zarar analizine göre alınan
kararlara bağlıdır.
Tropik Amazon yağmur ormanlarındaki karar birimleri ise zamana
(tarihe) ve fiziksel mekâna bağlı, doğal ve sosyal
çevreye bağımlı, bir anlamda "suyun boğup ateşin
yaktığı" biyolojik ve sosyal varlık olarak sıradan (ordinary)
bireyin fiziksel varlığıyla, vücuduyla, aklıyla,
duyularıyla, duygularıyla ve sezgileriyle, vicdanıy-la,
deneyimleriyle ve eylemleriyle ilgilidir.
Piyasanın içsel dinamiğini, organizmaların, bireylerin ve
şirketlerin tarihsel koşullara, sosyal ve doğal
çevreye, duygularına, sezgilerine ve duyularına
bağlı olarak gerçekleştirdikleri somut eylemler
oluşturur. Eylem, yaşayan enerjinin yönüdür;
bütünüyle aktif ve dışadönüktür. Her eylem belirli
düzeyde bir risk ve fırsat içerir. Bu nedenle
piyasada faaliyet gösteren her birey çok çalışma,
dikkatli harcama, tasarruf ve yatırım yapma gibi
güçlü ekonomik güdülerle yüz yüzedir. Her firma da
kaliteli üretim yapma, ürününü piyasa fiyatından
satma, işçisine piyasa ücreti ödeme ve müşterisine
de nazik davranma durumundadır. Eylemlerin yönü, saf
matematiksel hesaplamadan çok risk ve fırsatla
ilgili deneyimlere, duyulara, duygulara ve
sezgilere, piyasa içinde oluşan bilgi ve
enformasyonun (fiyat sinyallerinin) yapısına ve
içeriğine göre belirlenir.
IV. Tropik Amazon Yağmur Ormanları Analojisi ve Bilgi Sorunu
Tropik Amazon yağmur ormanları analojisine göre piyasalar saf,
kesin ve objektif bir bilgi içermez. Yüksek düzeyde
bir tarihsellik içeren, zaman ve mekân içinde
sürekli olarak değişebilen ve farklılaşabilen
"olası, rölatif, enformel ye sübjektif bir bilgi
içerir.
Bilgi algılamasının, deneyimlerin ve enformasyonun değişmesine ve
farklılaşmasına bağlı olarak yaşayan enerjinin
yönü, yani piyasa içindeki organizmaların,
bireylerin ve şirketlerin eylemleri; bu eylemlere
bağlı olarak da piyasa aktivitesi, öngörülmesi
imkânsız ve sürekli bir değişim ve farklılaşma
sergiler; evrilir ve gelişir.
V. Tropik Amazon Yağmur Ormanları Analojisi ve Piyasanın (Biyonomik
Ekosistemin) Evrilmesi
Biyonomik ekosistemde şirketlerin evrilmesi ve gelişimi öncelikle
sahip olunan enformasyona bağlıdır. Genetik
enformasyona dayanan ekosistem ile teknik
enformasyondan türeyen ekonomi arasında paralel bir
ilişki söz konusudur:
Doğada evrim, DNA molekülündeki enformasyonun kaydedildiği genetik
kod mutasyona ve doğal seleksiyona uğradığında
meydana gelmektedir. Biyonomik ekosistem içinde de
kitaplarda, veri setlerinde, teknik manüellerde,
kaynak kodlarında ve kopyalarda kayıtlı olan teknik
enformasyon, icatlar ve piyasa rekabeti tarafından
uyarılmaktadır.
Her organizma gibi şirketler de enformasyonun gelişmesine bağlı
olarak zaman içerisinde daha karmaşık, uzmanlaşmış
ve etkin bir "hal"e gelecektir. Teknolojik evrim
sürekli olarak yeni teknolojiler oluşturacaktır.
Biyonomik ekosis-temlerin evrilip gelişmesine en
tipik örnek internettir. Internet, öngörülemeyen
yollarla evrilen ve dönüşen bir canlı obje olarak
görülmektedir. Yüksek teknolojinin ve internetin
evrilmesi ve değişmesi ile biyonomik sistem de
öngörüle-meyecek yönde evrilecek ve değişecektir.
Biyonomik ekosistemdeki (piyasadaki) bu evrim ve gelişmenin,
değişim ve farklılaşmanın, zorunlu olarak yöneldiği
belirli ve nihaî bir amaç yoktur. Piyasa için, sonuç
yönelimli Faydacı Etik'in öngördüğü anlamda
doğrusal, deterministik ve nihaî bir amaç fonksiyonu
ve bu amaç fonksiyonu ile ilgili kesin bir genel
denge durumu tanımlamak imkânsızdır. Canlı
organizmaların zamandan ve mekândan bağımsız,
doğrusal ve deterministik bir amaç fonksiyonuna
sahip olmaması; biyolojik, karmaşık, kaotik ve
katastrofık özellikler sergilemesi, ekonomik
aktivitenin nesneleştirilmesini, nesnel bir piyasa
açıklamasını imkânsızlaştırmak-tadır. Çünkü canlı
biyolojik organizmalar, belirli sınırlamalar altında
statik ve soyut metafizik bir denge durumuna
ulaşmaya çalışmaz.
Statik ve soyut-metafizik denge durumunu sistemin her tür
canlılıktan arın-dın ması ve zamanın durması yani
bir tür "ölüm hali" olarak kabul edersek, piyasadaki
organizmaların amacı "ölmek" olamaz. Her canlı
organizmanın amacı yaşamak, sürekli yeni açılımlar
bularak, sürekli yeni yollar oluşturarak yaşamı
sürdürmek ve geliştirmektir. Bu anlamda yaşam,
kendini nesneleştiren her tür düşünsel kurgunun ve
bilimsel açıklamanın üzerindedir. Yaşam, hiçbir
doktrinin, sistemin, rejimin, ideolojinin ya da
bilimsel modelin açıklama kalıbına sığ-dırılamayacak
derecede karmaşık bir süreçtir; doğrusal değildir;
kaotiktir ve dengesizlikler içerir.
Dolayısıyla, biyonomik yaklaşım çerçevesinde zamandan ve mekandan
bağımsız, evrensel ve indirgenmiş, kesin neden
sonuç ilişkilerine dayanan, soyut, mekanik, kozmotik
ve kapalı bir bir piyasa dogması türetilemeyecektir.
VI. Tropik Amazon Yağmur Ormanları Analojisi ve Rekabet
Statik bir dengeye karşı yaşamı vurgulayan biyonomik'e göre
rekabet, sadece kâr maksimizasyonu amacına yönelik
olmayacaktır. Asıl hedef organizmanın-organizasyonun
yaşaması, yaşama gücünü artırması ve yaşama alanını
genişletmesidir. Kâr artışı bunu izleyecektir.
Yaşama gücünün artırılması, belirli ve statik bir duruşun her koşul
altında sürdürülmesinden değil, gelen enformasyon
doğrultusunda değişen koşullara sürekli olarak uyum
gösterebilme esnekliğinin geliştirilmesinden ve
deneyimlerden geçer. Bu süreçte deneyimler ile
eylemler arasında çift yönlü bir etkileşim vardır:
Eylemler deneyimleri, deneyimler de eylemleri
geliştirir. Bu süreç, "yaparak öğrenme" sürecine
benzetilebilir.
VII. Tropik Amazon Yağmur Ormanları Analojisi'nin Politika
Sonuçları
Ekonominin, klâsik fizik ilkeleri doğrultusunda İsviçre saati gibi
işleyen mekanik ve öngörülebilir bir sistem
olduğuna inanılması, mantıksal olarak dışsal bir
gücün ya da otoritenin bu makineyi
plânlayabileceğim, denetleyebileceğini, ma-nipule
edebileceğini, ince ayar yapabileceğini ya da
onarabileceğini varsayarak kumanda ve kontrol
ekonomisine yol açmaktadır.
Ekonominin yağmur ormanlarına benzetilmesiyle. ise ekolojik bir
duyarlılık gelişecek; biyonomik ekosisteme zarar
vermekten kaçınılması ekonomi politikalarının temel
ilkesi olacaktır. Bu durumda yağmur ormanlarındaki
organizmaları düzene sokmak için bir mühendisler
ordusu gönderilemeyeceği gibi, yüksek teknolojili
ekonomiyi düzene sokmak için de bir endüstriyel
politika kullanılamayacaktır. Ekonomi, dünyadaki en
karmaşık şey olan tropik yağmur ormanları gibi kimse
tarafından düzenlenmeksizin kendi kendine
işleyecektir. Dışsal bir müdahalede bulunulması ise
çok sayıda yaşam formunun yok olmasına yol
açacaktır.
Biyonomik yaklaşıma göre piyasa ve rekabet üzerindeki her tür yapay
sınırlama kaldırılmalıdır. Çünkü rekabetin asıl
hedefi, yaşama gücünün ve yaşama alanının
geliştirilmesidir. Yaşanan deneyimler, eylemler ve
enformasyon, değişen koşullara uyum gösterme
yeteneği ve esneklik yaşama gücünün gelişmesi için
gerekli temel koşullar olduğuna göre, bunlar
üzerindeki her tür yapay ve kurgusal sınırlamanın
kaldırılması yaşama gücünün gelişmesinde son derece
önemlidir. Bu anlamda serbest piyasa ekonomisi,
biyonomik yaklaşıma göre yaşamın sürdürülmesi
açısından en az cinsellik kadar önemli bir yer
tutmaktadır. Piyasa yoksa yaşam da olamayacak ve
gelişemeyecektir. Piyasaya yönelik her müdahale
yaşamı da tehdit edecektir.
Öyleyse piyasaya, dolayısıyla yaşama, yaşama gücünün temeli olan
bedensel ve sözsel eyleme, deneyimin temeli olan
deneme ve yanılma süreçlerine soyut, metafizik ve
dışsal bir amaç doğrultusunda müdahalede bulunmanın
"yaşayabilirlik" ilkesi açısından hiçbir dayanağı
ve meşruiyeti yoktur.
VIII. Tropik Amazon Yağmur
Ormanları Analojisi ve Hükümetin Rolü
Bununla birlikte biyonomik yaklaşım hükümetin rolünü bütünüyle
yadsımaz. Ancak hükümet sübvansiyonlar, vergiler,
düzenlemeler aracılığıyla ekonomiyi tahrif etmek
yerine, riskleri ve getirileri dengeleyerek
kendiliğinden teknik evrimi ve ekonomik büyümeyi
yeşertecek istikrarlı bir politik iklim yaratarak
piyasanın yaşamı oluşturma ve geliştirme gücüne
katkıda bulunabilecektir. Hükümetin işi, piyasanın
yerini almak değil, piyasanın işleyişini
iyileştirmektir.
Piyasanın işleyişinin iyileştirilmesi öncelikle mülkiyet hakkının
ve sözleşme hükümlerinin uygulanmasının güvence
altına alınmasına bağlıdır. Ulusal ya da yabancı
girişimciler, kendi eylemlerinin, girişimlerinin
ekonomik belirsizliklerini
karşılamaya her zaman razıdır, ancak girişimin
yasallığı ile ilgili politik ya da yasal
belirsizlikleri kabullenmeyeceklerdir.
Politik ve yasal belirsizliklerin önlenebilmesi için
mülkiyet hakları yasal olarak açıkça tanımlanmalı,
vatandaşlara da yabancılara da eşit olarak
uygulanmalıdır. Bireyler ve şirketler, ancak
mülkiyet hakkı devletin kamulaştırma tehdidinden ya
da politik çıkarların istismarından özgür olduğunda,
devletin adalet sisteminin anlaşmazlıkları adil ve
tutarlı biçimde çözeceğine güvendiklerinde yeni ve
ek işlere yatırımda bulunarak paralarını riske
atmayı tercih edebileceklerdir.
Kaynak:
Doç. Dr. Enver Alper Güvel, Çukurova Üniversitesi,
|