|
Rekabet Kurumu, Özerklik ve İşlevsellik
Devlet kurma becerimiz, batırdıklarımızı bilinçle
gözardı ederek, sürekli bir öğünme vesilesidir
bizim için.. Devlet kurmadaki beceri söylemini daha
ileri götürenler, Osmanlı İmparatorluğunun 3 kıta
üzerinde 600 yıl süren egemenliğini de örnek
göstererek güçlü bir devlet geleneğimiz olduğunu da
savunurlar.
Gerçekten bu doğru mudur ? Ulus olarak devlet kurma
ve devleti kurallarına uygun bir biçimde yönetme
geleneğimiz var mıdır ? Bunu tartışmak uzmanların
görevidir, ama ortada olan gerçek, bizde bir kurumun
başarılı hizmetler verebilmesinin esas itibariyle
ilk kuruluş aşamasında görev alan insanların
becerileriyle yakından ilgili bulunduğudur. Yani
bizde kurumların, kuruluş aşamasında görev alanlar
ne ölçüde yetenekli ve dirayetli iseler, Kurumlar da
o ölçüde güçlü bir organizasyona ve kurallar
hiyerarşisine sahip olurlar ve uzun yıllar boyu
dejenere olmadan kuralların yol göstericiliğinde
başarılı hizmetler verebilirler.
Bugün Türkiye'de objektif ve tarafsız hizmet
verdiğine inanılan pek çok kurum, böylesi dirayetli
yöneticilerin katlandıkları fedakarlıklarla ve bin
bir güçlükle oluşturulmuştur. Ne büyük bir şanstır
ki, Türk idari yapısının temel müesseseleri,
kuralların egemen olduğu, kariyerin ve liyakatin
öncelik aldığı tarafsız ve objektif hizmet
birimleridir. Bugün, bir Hazine Müsteşarlığı, bir
Dışişleri Bakanlığı, bir Sermaye Piyasası Kurulu
böylesi başarılı organizasyonlara örnek
kuruluşlarımızda. Kuruluş sağlam temellere
dayandırıldığında, onu yörüngesinden çıkarmaya
çalışanlara karşı direnebilmekte, kuralların
korumacılığında objektif ve tarafsız çalışma
geleneğini ısrarla sürdürebilmektedir.
İşte Rekabet Kurumu da böylesi bir yaklaşımla
düşünülerek, objektif ve tarafsız hizmet verebilmesi
için idari ve mali yönden özerk bir yapıda
kurulmuştur. Kurumun tarafsızlığını ve objektif
çalışma anlayışını muhafaza edebilmesi,
yöneticilerinin kuralların uygulamasında titizlik
göstermelerine ve bununla da yetinmeyerek etik
kurallara uygun bir kurumsal gelenek oluşturmalarına
bağlıdır. Kurumların uzun yıllar başarılı ve
objektif hizmet verebilmeleri, kurallara bağlılığın
sağlanması kadar, bürokratik geleneklerin
oluşturulması ve geliştirilmesiyle de yakından
ilgilidir. Kurumsal başarıda üst düzeylere
çıkabilmenin, kurumsal prestiji yükselterek devlet
bürokrasisinde saygın bir yer tutabilmenin temel
koşulu, kurallara bağlılık kadar ve belki onun kadar
önemli olarak kurumsal geleneğin de tesisidir.
Maalesef Doğu kültürü genlerine işlemiş bizim gibi
toplumlarda kuralları koyup bunlara riayeti
sağlayabilmek oldukça zordur. Bizde, geleneklerin
oluşturulması ve yaşatılabilmesi büyük kişisel
acıların ve hayal kırıklıkların yaşanmasını ve bu
yolda insanların fedakarlıklara katlanmasını
gerektirir. Kamu yönetiminde böylesi özverili
davranışların takdir edilmesi bir yana, çoğu kez
katlanılan fedakarlıkların farkına bile varılmadan
pek çok bürokrat, bürokrasi çarkının dışına savrulur
gider. Bunun içindir ki, Türkiye'de objektif ve
tarafsız hizmet verebilecek saygın kuruluşlar
oluşturabilmenin, bunu kendilerine amaç edinmiş
bürokratlar için belirli bir bedeli vardır. Bu
bedeli ödemeye hevesli bürokratlar arttıkça,
kurumsal yapılar güçlenir, kişisel ihtirasların ve
duyguların yerini rasyonel ve objektif kurallar
alır. Bunun sonucu, rasyonel, verimli ve objektif
kararlarla kamusal hizmet kalitesinin yükselmesi,
toplumsal güven ve dayanışmanın artması, ekonomik ve
toplumsal gelişmenin sağlanmasıdır.
Çoğu kez önemsenmeyen hatta "bürokratik şovenizm"
olarak nitelendirilerek küçük görülen bu tür
çabalar, ülkemizde bugün hepimizin saygı duyduğu,
Cumhuriyetimizin temel kurumsal yapılarını
yaratmıştır.
Rekabet Yasası, böylesi saygın bir kuruluşun
"Rekabet Kurulu" adıyla Türk halkının hizmetine
sunulabilmesi için gerekli kuralları öngörmüştür.
Artık önemli olan bu kurallara titizlikle sahip
çıkılması ve Kuruma vaki olası müdahalelere karşı
kararlı tavırlar alınmasıdır. Rekabet Kurumunun
geleceği, bugünkü yöneticilerinin başarılarıyla çok
yakından ilgilidir. Başarı ise öncelikle, Kurumun
mali ve idari özerkliğine sıkı sıkıya sahip çıkmak,
bu konudaki her türlü müdahaleye kararlı ve
kişilikli bir biçimde karşı çıkmakla mümkündür.
Unutulmamalıdır ki; Türkiye'de saygın kuruluşların
oluşturulabilmesi ve yaşatılabilmesi hala
bürokratlarımızın kişilik ve fedakarlıklarıyla
mümkündür.
Ya Cumhuriyetin temel ve saygın kurumsal
yapılarından biri olunacak ya da sıradan bir Devlet
Dairesi örneği hizmet verilecektir.
Saygınlık, yalnızca özerkliğe titizlikle sahip
çıkılarak da sağlanamaz. Kuşkusuz özerklik, rekabet
kurumlarının klasik ve olmazsa olmaz ana çalışma
ilkesidir. Ancak, genç Rekabet Kurumumuz bununla
yetinemez. Gelişen ve gelişen dünyada işlevsel olmak
ve böyle kalmak zorundadır. Bu ise ancak, çağdaş,
kendini sürekli yenileyen bir kurumsal yapı
olabilmek, teknolojinin ve bilgi çağının giderek
küreselleşen dünyasının koşullarına uyum
sağlayabilmekle mümkündür.
Mal ve sermaye hareketlerinin küreselleşme ile
birlikte serbesti kazanması, dünyayı tek bir Pazar
haline getirmektedir. Küresel pazarın hukuksal alt
yapısını oluşturmak amacıyla şimdilerde Dünya
Ticaret Örgütü bünyesinde sürdürülen çalışmalar,
başta MAI olmak üzere hız kazanmıştır. Bizdeki
güncel tahkim tartışmalarının içerik ve
istikametinde de küreselleşme olgusu temel
belirleyicidir.
Gümrükler sıfırlanıp tarife dışı engeller tümüyle
kaldırıldığında dünya tek bir Pazar haline
gelecektir. Dünya Ticaret Örgütü Uruguay zirvesine
göre 2005 yılından itibaren hız kazanacak olan bu
tek Pazar olgusu karşısında, ulusal rekabet kurumlan
rekabetin korunmasını hangi çerçeve, hangi ortam
içerisinde gerçekleştirmeye çalışacaklardır.
Düzenleyici otorite bu yeni eylem platformuna
teknolojik gelişmelerin ışığında yeni bir gözle de
bakmak ve bu yeni duruma uygun yeni düzenlemeler
önermek zorundadır. Ayrıca, sanal ilişki ve işlem
biçimlerinin geleneksel işlem ve ilişkilerle ciddi
bir rekabet içerisine girmeye başladığı günümüzde,
artık klasik ve geleneksel araçlarla rekabetin
korunmasına olanak da yoktur.
Rekabet Kurumunun bugün yapması gereken, dünyadaki
baş döndürücü teknolojik gelişmelere uyum
sağlamaktır. Bu küreselleşme süratiyle yakında tek
bir Pazar haline gelmesi olası görünen dünyamızın,
teknolojik içeriği yüksek yeni piyasa, işlem ve
ilişki ortamında, yalnızca Rekabet Kurumunun değil
tüm kurumlarımızın ayakta kalabilmelerinin yegane
koşulu budur. Bunun içindir ki kurumsal saygınlık
artık, yalnızca klasik özerklik anlayışıyla
yetinilerek sağlanamaz. Bugün, saygın ve işlevsel
olabilmek ve böyle kalabilmek ancak, bilgi çağının
giderek küreselleşen dünyasının yeni koşullarına
uyumla mümkündür.
|