Türkiye Ekonomisi
Dünya Ekonomisi
Osmanlı Ekonomisi
Finansal Ekonomi
İşletme Ekonomisi
Hizmet Ekonomisi
Kalkınma Ekonomisi
Tarım Ekonomisi
Borsa ve Yatırım
Ekonomi Sözlüğü
Ekonomi Ders Notları
Ekonomi Düşünürleri
Genel Ekonomi Soruları
Özel İstatistik Arşivi
Özel İktisat Konuları
Açık Öğretim İktisat
Ekonomi Kurumları
Kamu Yönetimi
Kamu (Devlet) Maliyesi
Sigortacılık Konuları
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

Rekabet Kurumu, Özerklik ve İşlevsellik

Devlet kurma becerimiz, batırdıklarımızı bilinçle gözardı ederek, sürek­li bir öğünme vesilesidir bizim için.. Devlet kurmadaki beceri söylemini daha ileri götürenler, Osmanlı İmparatorluğunun 3 kıta üzerinde 600 yıl süren egemenliğini de örnek göstererek güçlü bir devlet geleneğimiz olduğunu da savunurlar. 

Gerçekten bu doğru mudur ? Ulus olarak devlet kurma ve devleti kural­larına uygun bir biçimde yönetme geleneğimiz var mıdır ? Bunu tartışmak uzmanların görevidir, ama ortada olan gerçek, bizde bir kurumun başarılı hizmetler verebilmesinin esas itibariyle ilk kuruluş aşamasında görev alan insanların becerileriyle yakından ilgili bulunduğudur. Yani bizde kurum­ların, kuruluş aşamasında görev alanlar ne ölçüde yetenekli ve dirayetli iseler, Kurumlar da o ölçüde güçlü bir organizasyona ve kurallar hiyerarşisine sahip olurlar ve uzun yıllar boyu dejenere olmadan kuralların yol göstericiliğinde başarılı hizmetler verebilirler.

 Bugün Türkiye'de objektif ve tarafsız hizmet verdiğine inanılan pek çok kurum, böylesi dirayetli yöneticilerin katlandıkları fedakarlıklarla ve bin bir güçlükle oluşturulmuştur. Ne büyük bir şanstır ki, Türk idari yapısının temel müesseseleri, kuralların egemen olduğu, kariyerin ve liyakatin öncelik aldığı tarafsız ve objektif hizmet birimleridir. Bugün, bir Hazine Müsteşarlığı, bir Dışişleri Bakanlığı, bir Sermaye Piyasası Kurulu böylesi başarılı organizasyonlara örnek kuruluşlarımızda. Kuruluş sağlam temellere dayandırıldığında, onu yörüngesinden çıkarmaya çalışanlara karşı direnebilmekte, kuralların korumacılığında objektif ve tarafsız çalışma geleneğini ısrarla sürdürebilmektedir. 

İşte Rekabet Kurumu da böylesi bir yaklaşımla düşünülerek, objektif ve tarafsız hizmet verebilmesi için idari ve mali yönden özerk bir yapıda kurulmuştur.   Kurumun  tarafsızlığını  ve  objektif çalışma  anlayışını muhafaza edebilmesi, yöneticilerinin kuralların uygulamasında titizlik göstermelerine ve bununla da yetinmeyerek etik kurallara uygun bir kurumsal gelenek oluşturmalarına bağlıdır. Kurumların uzun yıllar başarılı ve objektif hizmet verebilmeleri, kurallara bağlılığın sağlanması kadar, bürokratik geleneklerin oluşturulması ve geliştirilmesiyle de yakından ilgi­lidir. Kurumsal başarıda üst düzeylere çıkabilmenin, kurumsal prestiji yük­selterek devlet bürokrasisinde saygın bir yer tutabilmenin temel koşulu, kurallara bağlılık kadar ve belki onun kadar önemli olarak kurumsal geleneğin de tesisidir. 

Maalesef Doğu kültürü genlerine işlemiş bizim gibi toplumlarda kural­ları koyup bunlara riayeti sağlayabilmek oldukça zordur. Bizde, gelenek­lerin oluşturulması ve yaşatılabilmesi büyük kişisel acıların ve hayal kırıklıkların yaşanmasını ve bu yolda insanların fedakarlıklara katlanmasını gerektirir. Kamu yönetiminde böylesi özverili davranışların takdir edilme­si bir yana, çoğu kez katlanılan fedakarlıkların farkına bile varılmadan pek çok bürokrat, bürokrasi çarkının dışına savrulur gider. Bunun içindir ki, Türkiye'de objektif ve tarafsız hizmet verebilecek saygın kuruluşlar oluşturabilmenin, bunu kendilerine amaç edinmiş bürokratlar için belirli bir bedeli vardır. Bu bedeli ödemeye hevesli bürokratlar arttıkça, kurumsal yapılar güçlenir, kişisel ihtirasların ve duyguların yerini rasyonel ve objek­tif kurallar alır. Bunun sonucu, rasyonel, verimli ve objektif kararlarla kamusal hizmet kalitesinin yükselmesi, toplumsal güven ve dayanışmanın artması, ekonomik ve toplumsal gelişmenin sağlanmasıdır. 

Çoğu kez önemsenmeyen hatta "bürokratik şovenizm" olarak nite­lendirilerek küçük görülen bu tür çabalar, ülkemizde bugün hepimizin saygı duyduğu, Cumhuriyetimizin temel kurumsal yapılarını yaratmıştır. 

Rekabet Yasası, böylesi saygın bir kuruluşun "Rekabet Kurulu" adıyla Türk halkının hizmetine sunulabilmesi için gerekli kuralları öngörmüştür. Artık önemli olan bu kurallara titizlikle sahip çıkılması ve Kuruma vaki olası müdahalelere karşı kararlı tavırlar alınmasıdır. Rekabet Kurumunun geleceği, bugünkü yöneticilerinin başarılarıyla çok yakından ilgilidir. Başarı ise öncelikle, Kurumun mali ve idari özerkliğine sıkı sıkıya sahip çıkmak, bu konudaki her türlü müdahaleye kararlı ve kişilikli bir biçimde karşı çıkmakla mümkündür. Unutulmamalıdır ki; Türkiye'de saygın kuru­luşların oluşturulabilmesi ve yaşatılabilmesi hala bürokratlarımızın kişilik ve fedakarlıklarıyla mümkündür.

Ya Cumhuriyetin temel ve saygın kurumsal yapılarından biri olunacak ya da sıradan bir Devlet Dairesi örneği hizmet verilecektir. 

Saygınlık, yalnızca özerkliğe titizlikle sahip çıkılarak da sağlanamaz. Kuşkusuz özerklik, rekabet kurumlarının klasik ve olmazsa olmaz ana çalışma ilkesidir. Ancak, genç Rekabet Kurumumuz bununla yetinemez. Gelişen ve gelişen dünyada işlevsel olmak ve böyle kalmak zorundadır. Bu ise ancak, çağdaş, kendini sürekli yenileyen bir kurumsal yapı olabilmek, teknolojinin ve bilgi çağının giderek küreselleşen dünyasının koşullarına uyum sağlayabilmekle mümkündür. 

Mal ve sermaye hareketlerinin küreselleşme ile birlikte serbesti kazan­ması, dünyayı tek bir Pazar haline getirmektedir. Küresel pazarın hukuksal alt yapısını oluşturmak amacıyla şimdilerde Dünya Ticaret Örgütü bünyesinde sürdürülen çalışmalar, başta MAI olmak üzere hız kazanmıştır. Bizdeki güncel tahkim tartışmalarının içerik ve istikametinde de küre­selleşme olgusu temel belirleyicidir. 

Gümrükler sıfırlanıp tarife dışı engeller tümüyle kaldırıldığında dünya tek bir Pazar haline gelecektir. Dünya Ticaret Örgütü Uruguay zirvesine göre 2005 yılından itibaren hız kazanacak olan bu tek Pazar olgusu karşısında, ulusal rekabet kurumlan rekabetin korunmasını hangi çerçeve, hangi ortam içerisinde gerçekleştirmeye çalışacaklardır. Düzenleyici otorite bu yeni eylem platformuna teknolojik gelişmelerin ışığında yeni bir gözle de bakmak ve bu yeni duruma uygun yeni düzenlemeler önermek zorundadır. Ayrıca, sanal ilişki ve işlem biçimlerinin geleneksel işlem ve ilişkilerle ciddi bir rekabet içerisine girmeye başladığı günümüzde, artık klasik ve geleneksel araçlarla rekabetin korunmasına olanak da yoktur. 

Rekabet Kurumunun bugün yapması gereken, dünyadaki baş döndürücü teknolojik gelişmelere uyum sağlamaktır. Bu küreselleşme süratiyle yakında tek bir Pazar haline gelmesi olası görünen dünyamızın, teknolojik içeriği yüksek yeni piyasa, işlem ve ilişki ortamında, yalnızca Rekabet Kurumunun değil tüm kurumlarımızın ayakta kalabilmelerinin yegane koşulu budur. Bunun içindir ki kurumsal saygınlık artık, yalnızca klasik özerklik anlayışıyla yetinilerek sağlanamaz. Bugün, saygın ve işlev­sel olabilmek ve böyle kalabilmek ancak, bilgi çağının giderek küreselleşen dünyasının yeni koşullarına uyumla mümkündür.

 

 

Anasayfa - İktisat - Makale - Ekonomi - Borsa - İstatistik - Türkiye Ekonomisi - Ekonomi Sözlüğü

Since 2005