Türkiye Ekonomisi
Dünya Ekonomisi
Osmanlı Ekonomisi
Finansal Ekonomi
İşletme Ekonomisi
Hizmet Ekonomisi
Kalkınma Ekonomisi
Tarım Ekonomisi
Borsa ve Yatırım
Ekonomi Sözlüğü
Ekonomi Ders Notları
Ekonomi Düşünürleri
Genel Ekonomi Soruları
Özel İstatistik Arşivi
Özel İktisat Konuları
Açık Öğretim İktisat
Ekonomi Kurumları
Kamu Yönetimi
Kamu (Devlet) Maliyesi
Sigortacılık Konuları
Türkiye İktisat Tarihi
Yeraltı Ekonomisi

Kredi Kartı Piyasası

Gelişmekte Olan Ülkeler

Finansal Piyasalar

Kent Ekonomisi

Liberalizm

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

Rusya Krizi 

Rusya'nın 1990'ın ikinci yarısından itibaren bir tür potemkin ekonomisi haline geldiğini söylemek mümkündür. Potemkin ekonomisi, gerçekte olmayan, gerçekte arkasında yatanlarla hiçbir ilişkisi bulunmayan, yalnızca bir görünüşten ibaret şeyleri ifade etmek için kullanılmaktadır. ( Krugman, 1999, s. 139) 

Hiç kimse sosyalizmden kapitalizme geçmenin kolay bir şey olduğunu düşünmemektedir ama Rusya bunun çok zor olduğunu en çok düşünen ülkedir. Bunun nedeni çoğunlukla merkezi planın sağladığı yönlendiriciliği kaybetmiş ama hala piyasa sistemini çalıştırmayı başaramamış bir ekonominin bir tür sallantıya yakalanmış olmasıdır. Düşük kaliteli ürünler üreten fabrikalar artık hiçbir şey üretememektedir, kolektif çiftlikler geçmişte olduklarından daha verimsizdir. Üstün vasıflı yüz binlerce yetenekli programcı, mühendis, bilim adamı ve matematikçi artık mütevazi bir iş bile bulamamaktadır. Ama ülkede hala kaynaklar mevcuttur, doğal gaz petrol ve altın hala istikrarlı bir sağlam döviz girdisi sağlamaktadır ve yabancı yatırımcılar hala ülkenin potansiyel bir biçimde serbest kaldığında edinilebilecek servetlerin hayalini kurmaktadır. Ancak bu hayaller kaybolmaktadır. Boris Yeltsin Rusya'yı hiç değilse bir süre demokrasiye dönüştürmüş ama aynı zamanda onu bir kleptokrasiye de çevirerek hırsızlar yönetimi haline getirmiştir. Ekonomik anlamda imtiyazlar elde etmek ve politikacı satın almak için siyasal nüfuzunu kullanan küçük bir grup oligark'ın ekonominin para kazanan bölümlerindeki egemenliği ülkenin özelleştirme programından kaçırdıklarını servetlerine katmalarının ertesinde sona ermişti. Bu oligarkların ülkeyi soyup soğana çevirdikten sonra bu paraları hiç değilse iş alanları kurarak değerlendirmeleri beklenirdi ama bunlar kısa vadeli yağmacılar olarak hareket etmiş, bulabildikleri her yerden aldıkları paralan ülke dışına çıkarmışlardır.( Krugman, 1999, s.139-140) 

Rusya'da meydana gelen krizin kökenleri eskilere dayanmaktadır. Sovyetler birliğinin dağılmasından sonra Rusya'nın yeni bir sistemi benimsemeye çalışması ülkeyi ekonomik zorluklarla karşı karşıya getirmiştir. Bu zorluklan aşmak için çeşitli ekonomik tedbirler uygulayan Rusya'da enflasyon 1995-1997 döneminde %20-30' lara kadar düşürüldü. Ruble dolar koridorunun haziran / 1995'te kurulmasıyla Rusya'ya uluslararası sıcak para akmaya başladı. Borsa yükselmiş, ancak ödenmemiş borçlar da artmaya başlamıştı. (Akdiş, 2000, s.84) 

Rusya'daki krizin kaynağı geniş mali açıklar ve Rusya'nın yerli ve yabancı yatırımcılara olan borçlanndaki büyük artışlardır. Bağımsız derecelendirme kuruluşlarının notları düşürüp Rusya'yı iyimser tahminle altı aylık dönem için yatırım

yapılabilir düzeyde görmeleri üzerine ülkeden yurtdışına sermaye çıkışı da hızlanmıştır. Bu gelişmeler Rusya'nın 1992 yılında uygulamaya koyduğu şok programın bir sonucu olarak görülmektedir. Bu program ile fiyatların serbest bırakılması amaçlanmış ancak yüksek enflasyon ortamındaki rublenin değer kaybı döviz, gayrimenkul değerli madenlere olan talebi artırarak ekonomiyi spekülasyona açık hale getirmiştir. Makro istikrarın sağlanmasına yönelik tedbirler sanayideki daralmayı artırmış, piyasa sistemine geçme ve özelleştirme gayretleri ise sorunları gidermekten çok sistemin elitlerine yaramıştır.(Akdiş, 2000, s.85) 

1997 yılı sonunda başlayan Güneydoğu Asya krizi Rusya'yı giderek daha olumsuz etkilemeye başlamıştır. Asya ülkelerindeki krizin resesyona dönüşmesi ve petrol talebinin daralmasıyla zaten varil başına 10 dolara kadar düşmüş olan petrol fiyatlarının daha da gerileyeceği düşünülüyordu. The Economist dergisi petrol fiyatlarının 5 dolara düşeceği beklentisini kapak yapıyordu. Petrol ve diğer emtia fiyatları 90 milyar dolarlık ihracatının yaklaşık üçte biri sadece petrol olan ve 33 milyar dolarlık bütçe gelirlerinin %40'ı petrol satışlarından gelen Rusya için çok büyük anlam ifade ediyordu. Petrol fiyatlarının hızla gerilemesiyle, Rusya'nın önemli bir finansman kaynağı azalmış ve 1997 yılı sonunda GSYİH 'sının %7,5 'u (25 milyar dolar) büyüklüğüne gelmiş olan bütçe açığını finanse edebilmek için hükümet tahvil bono piyasasından çok daha fazla borçlanmak zorunda kalmıştır.(Özel, 2005, s.93) 

Asya'daki krizinin bir sonucu da yeni gelişen piyasalara karşı güvensizliğin oluşmasıdır. Rusya'da finansal varlık bulunduran yabancılar artan şekilde tedirgin olmaya başlamışlardır. Vadeli işlem riski ruble dolar koridorunun baskı altında olması nedeniyle artışa geçmiş, bankacılık kesimi için de kötümser bir hava yayılmıştır. Çünkü bu dönem itibariyle sektörün toplam sermaye yapısı 50-60 milyon dolar iken, toplam aktifleri 1 milyar dolar civarındadır. Rusya'nın ekonomik sistemi ayağa kaldırmayı amaçlayan EVIF'nin 22.6 milyar dolarlık yardımı 1998 yılımın temmuz ayında onaylanmış ancak geç kalmıştır. IMF'den gelen bu fon devalüe olmuş rublenin desteklenmesinde kullanılmıştır. Sadece hazine bonosu faizleri, o da geçici olarak düşmüştür. Sıcak paranın kaçışı için bu olaylar son fırsat olarak değerlendirilmiştir. Krediler ne kadar büyük olursa olsun Rusya'nın devlet ağırlıklı ekonomisini düzeltmeye yetmemiş, kriz sinyalleri alan dış yatırımcılar kredilerini geri çağırmışlardır. Uluslararası sermayenin ülkeden çıkışı ile birlikte Imperial Bank kapanmış, iki büyük tasarruf bankası olan SBS Agro ve Inkombank zor duruma düşmüştür. Bankalardan mevduat çekilişinin hızlanması üzerine Rusya merkez bankası piyasaya likidite enjekte etmiş ancak bu durum rezervleri eritmiştir. Daha sonra ise ruble dolara karşı devalüe edilmiş ve 1 ruble 6 dolardan 9.5 dolara çıkmış, döviz üzerine sermaye hareketlerine sınırlama getirilmiş ve sonuç olarak 90 günlük moratoryum ilan edilmiştir. Ödeme sistemleri durdurularak Lehman Brothers, Inkombanj, Unexim ve SBS Agro bankaları hesaplan dondurulmuştur.(Akdiş, 2000, s.85) 

1998 yılında Rusya ekonomisi %5,3 seviyesinde küçülmüştür. Krizden sonra hiç de beklenmeyen bir hızla büyüme sürecine girmiştir. Krizin bir tetikleyicisi olan düşük petrol fiyatlarının yeniden yükselmeye başlaması bu büyümede önemli etkenlerden biri olmuştur. Kriz döneminde varil başına 10 dolara kadar gerileyen brent cinsi petrol fiyatları 1999 yılı başından itibaren global ekonomik büyümenin yeniden hızlanmasıyla artmaya başlayarak 2000 yılı sonunda 35 dolara kadar yükselmiştir. Rusya merkez bankası'nın döviz rezervleri de 25 milyar dolara çıkmıştır. 1998 yılında rublenin değer kaybı sonrası %85'e kadar yükselen enflasyon ise 2000 yılı sonunda %20 ye gerilemiştir. 2000 yılı başında %20 getirilerle yeniden GKO satabilmeye başlamıştır. Yine kriz döneminde vade sonu değerlerinin beşte birine kadar gerileyen Eurobond fiyatları 2001 yılına gelindiğinde yeniden vade sonu değerlerine yükselerek kriz döneminde kendine güvenip de düşük fiyatlardan bu Eurobond'lan alabilen yatırımcıları zengin etmiştir.(Özel, 2005, s. 101)

 

 

Anasayfa - İktisat - Makale - Ekonomi - Borsa - İstatistik - Türkiye Ekonomisi - Ekonomi Sözlüğü

Since 2005