İkincil Pazarlar
İkincil pazarlar, daha önce de değinildiği gibi
birincil pazarda işlem görmüş fınansal varlıkların
tekrar alınıp satıldıkları pazarlardır. Bu pazarlar
menkul kıymetler borsaları ile serbest pazarlardan
oluşmaktadırlar. İkincil pazarda yatırımcılara
menkul kıymet alım satımında hizmet veren birey ve
kuruluşlar kendi nam ve hesaplarına alım-satım yapan
tüccürlar (dealer) ile komisyon üzerine aracılık
görevi gören brokerler (komisyoncular) dır. Pazarın
kuralları, işleyişi ve organizasyonu her ülkenin
gereksinmeleri ve tarihsel gelişmesine göre
farklılıklar göstermekle birlikte, işleyiş ve
organizasyon yapısına ilişkin benzerlikler
gözlenmektedir. Kitabımızın bu Ayrımında serbest ve
organize sermaye pazarları tanıtılacaktır.
Serbest Sermaye Pazarı
Serbest sermaye pazarı deyimi ile, fınansal
varlıkların alınıp satıldığ bir pazar yeri değil,
fakat menkul varlık alım ve satımının yapılış şekli
anlatılmak istenmektedir. Bu pazar fınansal varlık
alım-satımının yapıldığı her yerde oluşmaktadır.
Alım-satım belirli bir bölgeyi içine alabileceği
gibi bütün ülkeyi ve hatta diğer ülkeleri de
kapsamına alabilmektedir.
Serbest sermaye pazarında alım-satıma aracılık yapan
bireyler, genel olarak aracı kurumlar olarak
bilinirler. Bunlar, pazarda iki şekilde görev
görmektedirler. Birinci şekil ajan veya komisyoncu
sıfatı ile alım-satıma aracılık yapmak, ikinci şekil
ise tüccür (dealer) sıfatı ile kendi hesaplarına
fınansal varlık alım ve satımı ile uğraşmaktır.
Serbest sermaye pazarında menkul kıymetlerin
fıatları pazarlıkla (istem ve sunu Hatlarının
bildirilmesi sonucu) oluşur. Bir fınansal varlığı
kendi hesabına veya komisyoncu sıfatı ile müşterisi
hesabına satın almak isteyen bir firma, o menkul
kıymet için vereceği fıatı bildirir. Bu fıata istem
fıatı (bid price) adı verilir. Satış için yapılan
fiata ise sunu fiatı (asking price veya offering
price) denilmektedir. Sunu fıatı ile istem fiatı
arasındaki fark (spread) sunuda ve istemde bulunan
aracı kurumlar arasında pazarlık yapılarak sıfıra
indirilebilirse alım satım gerçekleştirilmiş olur.
İkincil serbest pazarda kendi hesaplarına çalışan
tüccarlar çeşitli finansal varlıklar için stok
oluştururlarken, ajanlar veya komisyoncular,
alım-satıma komisyon karşılığı aracılık
ettiklerinden stoka sahip olmaları için bir neden
bulunmamaktadır. Ancak, tüccarlık ile komisyonculuk
sıfatlarının çoğu kez aynı firmada birleştiği
görülmektedir.
Serbest pazarda alım ve satımlar toptan ve perakende
olabilir. Bir firma diğer tüccarlara stokundaki
menkul varlıkları toptan olarak satar ve toptan alış
yapan diğer tüccarlar stoka aldıkları varlıkları
yatırımcılara perakende satarlar. Kendi hesaplarına
alım-satım yapan tüccarların satış ve alış fiatları
arasındaki fark onların brüt kârlarını oluştururken
komisyoncuların brüt kârı alım-satım değerleri
üzerinden aldıkları komisyondan oluşur. Gerek
tüccarların, gerek komisyoncuların brüt kâr marjı
çeşitli nedenlere bağlı olarak yüksek veya düşük
olabilir. Örneğin yüksek kaliteli, diğer bir deyişle
riski az finansal varlık satışından sağlanan brüt
kâr, yüksek riskli finansal varlık satışından
sağlanan brüt kârdan düşüktür. Keza, bir partide
alman veya satılan, finansal varlık sayısı ve değeri
de brüt kâr marjını düşüren veya arttıran etken
olabilir. Büyük meblağlara ulaşan alım ve satımlarda
kâr marjı düşük tutulurken, az sayıda alım ve
satımlarda bu marj büyük tutulur. Son olarak,
pazarın sağlam veya gevşek olması da brüt kâr
marjının büyüklük ve küçüklüğü üzerine etkili
olabilir.
Serbest sermaye pazarlarında genellikle alım ve
satımlar anonimdir. Finansal varlığa yatırım yapmak
isteyen veya portföyündeki finansal varlıkları
satışa çıkaran yatırımcının kimliği açıklanmadığı
gibi, aracılık yapan kurum da perde arkasında
kalabilir. Bunun gerçekleşmesi, alım veya satımda
bulunan tüecarın veya alım ve satıma aracılık eden
komisyoncunun satın alma veya satma isteklerini
pazardaki diğer tüccarlara bildirmesi ve onların
aracılığı ile alım-satımda bulunması ile olur.
Serbest sermaye pazarlarının yatırımcıya sağladığı
yararlar yanında bazı sakıncalarının da bulunduğu
söylenebilir. Serbest pazarda genellikle küçük ve
riskli firmaların fınansal varlıkları işlem görür.
Riskin büyük olmasına karşın bu fınansal varlıkların
verimleri oldukça yüksektir. Keza, adı geçen
finansal varlıkların fıatları zaman içinde büyük
artışlar gösterebilir. Bu nedenle sadece temettü
geliri ile yetinmek istemeyip, sermaye kazancı da
elde etmeyi arzulayan bir yatırımcı için serbest
sermaye pazarı iyi bir alım-satım ortamı
oluşturmaktadır. Alınan hukuksal önlemler serbest
sermaye pazarlarının taşıdığı riski azaltabilir. Bu
risk azaltmasına serbest sermaye pazarlarının,
iletişim araçlarındaki gelişmeye paralel olarak
yatırımcı ve aracılara sür'atli ve yeterli bilgi
verebilme yeteneklerinin artması da katkıda
bulunmaktadır.
Serbest sermaye pazarında bir yatırımcının, gerek
alım veya satım fıatında, gerek aracılık
giderlerinde manipulasyon yapılmak sureti ile
aldatılma olasılığı oldukça yüksektir. Bu olasılığın
menkul kıymet borsası işlemlerinde çok düşük
olduğunu söylemek gerekir. Serbest pazar yatırımcıya
satımda sür'at sağlayamaz. Bu nedenle serbest
pazardan fınansal varlık satın almış bir
yatırımcının, bunu gerektiğinde sür'atle likide
etmeyi beklememesi gerekir. Ancak, batı ülkelerinde
son yıllarda serbest sermaye pazarında, bu pazarın
sakıncalarını azaltıcı yönde olumlu gelişmeler
olmakta, bu gelişmeler yatırımcıların bu pazarlardan
da yararlanma olanağını arttırmaktadır. Örneğin,
A.B.D.'de serbest sermaye pazarında aracılık görevi
üstlenmiş aracı birey ve kurumların gönüllü (kendi
iradeleri ile) kurdukları Menkul Kıymet Tüccarları
Milli Kuruluşu (National Association of Security
Dealers - NASD), serbest piyasa için, organize pazar
kesımindekilere benzer kurallar koymuş ve üyelerinin
bu kurallara uymalarını sağlamak maksadı ile çeşitli
yaptırımlar uygulamasına geçmiş bulunmaktadır. En
önemlisi, bu kuruluş, (NASDAQ) olarak bilinen
iletişim ağı aracılığı ile serbest pazarda işlem
gören fınansal varlıklara ait tüm bilgileri
üyelerine ve dolayısı ile yatırımcılara
sağlamaktadır.
Menkul Kıymetler Borsası
Menkul kıymet borsaları, kote ettirilmiş tahvil ve
pay senetlerinin alım ve satım işlemlerinin
yapıldığı kapalı pazar yerleridir. Bu tanımlamadan
anlaşılacağı gibi bir menkul kıymet borsasında
yalnızca o borsaya kayıtlı fınansal varlıklar alınıp
satılabilir. Ancak, bazı özel
durumlarda borsaya kote ettirilmemiş tahvil ve pay
senetlerinin de borsada işlem gördüğü gözlenmektedir
Menkul kıymet borsalarının genel olarak sermaye
pazarına ve özel olarak da yatırımcılar ile sermaye
pazarından fon talep eden bireylere sağladıkları
önemli yararlar vardır.66 Bu yararların
başında borsaların menkul kıymetler için devamlı bir
pazar yaratmaları gelir. Devamlı pazardan maksat
fınansal varlıkların çok küçük fıat dalgalanmaları
ile birbiri ardından kolaylıkla alınıp
satılabilmesidir. Belirli bir finansal varlık
a. Sık sık el değiştirebiliyorsa,
b. İstem ve sunu fıyatları arasında çok küçük bir
marj oluşuyorsa,
c. Alım ve satım işlemleri hızla sonuçlanıyorsa ve
d. İşlemler arasında çok düşük fıat farklılıkları
ortaya çıkıyorsa,
bu finansal varlık için devamlı bir pazar yar
demektir. Böyle bir fınansal varlığın, sermaye
pazarında sağlam bir istemi olacağı kuşkusuzdur. Bu
istemin varlığı ve devamlılığı ise fınansal varlığı
sağlam bir yatırım aracı haline getirir. Zira, bir
yatırımcı portföyüne alacağı fınansal varlıkta,
diğer özellikler yanında kolayca satılabilme ve
satış fıatının alış fıatından düşük olmaması gibi
özellikler arar. İşte menkul kıymet borsaları
devamlı pazar oluşturarak yatırımcılara, fınansal
varlık sunan firmalara ve genel olarak sermaye
pazarına önemli bir hizmette bulunurlar.
Menkul kıymet borsalarının ikinci yararı borsada
işlem gören pay senetleri ve tahviller için doğru
fiatın oluşmasını sağlamalarıdır. Doğru fiatın
oluşması borsanın aşağıdaki özellikleri ve
işleyişinin bir sonucudur: Borsada işlemler sunu ve
istem kurallarına uygun olarak yapılır. İşlem gören
menkul kıymetleri çıkarmış olan ortaklıkların en
yeni ve doğru finansal verileri borsa aracılığı ile
kamunun incelemesine sunulur. Bu inceleme olanağı,
yatırımcıya veya fıat oluşturan profesyonellere
fınansal varlığın gerçek fiatını belirleme olanağı
verir. Dolayısı ile alım satım işlemleri doğru
fiatın ne olması gerektiği bilinerek yapılır. Bu da
doğru fiatın oluşmasına katkıda bulunur. Borsada
oluşan fiatlar ile sunu ve istem fiatları çok kısa
zamanda borsa dışına, bütün ülkeye ve hatta ülke
dışına yayilabilmektedir. Borsa dışına taşan bu
bilgilenme borsada sunu ve istem dengesini kurmaya
katkıda bulunacak bir kâğıt akışına neden olarak arz
veya talebin yetersizliği nedeni ile sun'i
fıat oluşmalarının önünü keser. Borsada işlem gören
finansai varlıklar üzerine yüklenen borsa ücreti ve
diğer giderler minimum düzeyde tutulmaktadır. İşlem
giderlerinin düşüklüğü borsaya yatırımcıların
ilgisini artırarak işlem hacminin artmasına,
işlemlerin derinlik kazanmasına neden olur. Bütün bu
özellikler, tam rekabet şartlarına uygun bir pazarı
oluşturabilecek niteliktedirler. Bu nedenle borsada
işlem gören tahvil ve pay senetleri için, belki çok
kısa dönemde değil ama, makul bir zaman içinde,
doğru fıat oluşabilmektedir. Doğru fıatın
oluşmasının, yatırımcıları, sermaye pazarına açılan
ortaklıkları ve genel olarak ülke ekonomisini olumlu
etkileyeceği açıktır. Bu etkileme, yatırımcıların
portföy oluştururken aldanmamaları, bu nedenle de
sermaye pazarlarına güvenle bakmaları şeklinde
oluşarak fon gereksinmesi duyan bireylerin pazardan
bu konuda kolayca yararlanmalarını sağlar. Sonuçta
da tasarruf ve yatırımların ülke yararına
gerçekleşmesi sağlanmış olur.
Menkul kıymet borsaları, fon gereksinmesi duyan
ortaklıkların bu gereksinmelerini kolaylıkla ve âdil
biçimde karşılamalarına yardımcı olarak da yararlı
olurlar. İkincil pazarda işlem gören tahvil ve pay
senetleri sağlam bir pazar bulan ortaklıkların yeni
fon gereksinmelerini birincil pazardan kolaylıkla
sağlamaları doğaldır. Borsaya kote edilmiş tahvil ve
pay senetleri için iyi bir pazar oluşturan menkul
kıymet borsaları, bu finansai varlıkları çıkarmış
ortaklıkların birincil pazardan fon sağlamalarını da
kolaylaştırmaktadırlar. Keza, borsaya kote edilmiş
pay senetlerine ait öncelikle satın alma hakları da
borsada işlem göreceği için öncelikle satın alma
haklarının borsada geniş, sür'atli ve doğru bir
pazar bulacağı bunun birincil pazara sunulan yeni
pay senetlerinin satışını olumlu etkileyeceği bir
gerçektir.
Menkul kıymet borsalarının bir diğer yararının ülke
ekonomisinin yakın geleceğini, bugünden, borsada
işlem gören pay senetleri ve tahvil fıatları üzerine
yansıtarak tahmin etmeye yardımcı olmasıdır.
A.B.D.'de yapılan araştırmalar, borsada fıatların
düşmeye başlamasından dört-beş ay sonra ülke
ekonomisinin gerilemeye başladığını göstermiştir.
Ancak, 1939 yılına kadar çok açık olarak gözlenen bu
paralelliğin o yıldan sonra etkisini kaybettiği, pay
senetleri ve tahvil fıatlarının yükselmeye devam
etmesine karşın ekonominin durgunluğa girdiği veya
aksinin olduğu dönemlere rastlanabilmiştir.
Menkul kıymet borsalarının, devamlı pazar
oluşturmaları ve finansai varlıklar için doğru
fiatın oluşmasına katkıda bulunmaları, gerçekten bu
borsaların yararlı kurumlar olduklarını ortaya
koymaktadır.
Ancak, okuyucuya yanlış kanı vermemek için hemen
şunu da söylemek gerekir ki, borsalar spekülatif
işlemler için de pazar yeri olabilmektedirler veya
bazı menkul kıymetler için devamlı pazar
oluşturamamaktadırlar.
Bir menkul kıymetler borsasının organizasyonu borsa
kuruluşuna temel oluşturan ana sözleşme veya kanunla
belirlenir. Ülkemizin tek menkul kıymetler borsası
olan İstanbul Menkul Kıymetler Borsası 1864 yılında
İstanbul'da çalışmaya başlamış ve 1929 yılında 1447
sayılı yasa ile reorganize edilmiştir.67
1980'li yılların başına kadar çok az yaşam belirtisi
gösteren İstanbul Menkul Kıymetler Borsası, 6 Ekim
1983 tarih ve 18183 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan
91 sayılı Kanun Hükmündeki Kararname ve bu kararname
hükmüne göre 2/10/1984 günlü Bakanlar Kurulu kararı
ile yürürlüğe konulan yönetmelik hükümlerine göre
yeniden teşkilatlandırılarak 1986 yılı başından
itibaren çalışmalarına başlamıştır. İstanbul Menkul
Kıymetler Borsası hakkında 10. Ayrımda bilgi
verilecektir.
Bir tahvil veya pay senedinin borsaya kote
ettirilmiş olmasının yatırımcı ve çıkarıcı ortaklık
için faydalar sağladığı söylenebilir. Yatırımcı için
sağladığı faydaları özetlersek:
1. Borsaca kote edilmiş fınansal varlık usulüne
uygun olarak kurulmuş bir anonim ortaklığın, usulüne
uygun olarak çıkardığı pay senedi veya tahvil
demektir. O halde yatırımcı için aldanma söz konusu
değildir
2. Finansal varlıkları borsaya kote edilmiş
ortaklıklar borsaya en yeni finansal verilerini
vermek zorundadırlar. Bu nedenle yatırımcı finansal
varlık alırken veya satarken ilgili ortaklık
hakkında doğu, yeterli ve yeni bilgileri borsadan
her an sağlayabilir.
3. Borsaya kote ettirilmiş finansal varlıklar için
devamlı pazar vardır. Yatırımcı portföyündeki bu tür
pay senetleri veya tahvilleri çok kısa sürede nakde
dönüştürebilir.
4. Borsada oluşan fiatlar günü gününe yayınlandığı
için yatırımcı sahibi olduğu finansal varlıkların
fiat değişmelerini her zaman
izleyebilir ve kendisini oluşabilecek risklerden
koruma için gerekli önlemleri zamanında alabilir.
5. Borsaya kote ettirilmiş finansal varlıklar
borsada alınıp satılırken yatırımcı çok küçük bir
komisyon ödeme durumundadır. Alış veya satış fiatmı
resmen bilebilir. Bu nedenle çok az maliyetle işlem
yapabilir ve aldatılma olasılığı hiç yok gibidir.
6. Borsada işlem gören finansal varlıkların
Hatlarında spekülatif dalgalanmalar olmadığı için
kote edilmiş kıymetler yatırımcı için emin yatırım
olanağı oluştururlar.
Finansal varlıklarını borsaya kote ettiren bir
ortaklığın elde edeceği faydalar ise,
1. Kote edilmiş pay senetleri ve tahviller sağlam
bir pazar oluşturacakları, Hatları büyük
dalgalanmalar göstermeyeceği için, finansal
varlıkları borsada işlem gören bir anonim ortaklık
daha sonraki finansal varlık çıkarımlarında uygun
bir pazar bulabilir.
2. Ortaklık yönetimleri dolaşımdaki pay senetleri
ve tahvillerinin günlük borsa fiatlarını borsa
bültenlerinden izleyebilecek, fiatlarda ortaya çıkan
olumsuzlukların aldıkları işletme kararlarından
kaynaklanması halinde uyguladıkları politikalarda
gerekli değişiklikleri yapabileceklerdir.
3. Borsa bültenlerinde pay senetleri ve tahvilleri
yer alan ano nim ortaklık bu yolla kamuya kendini
tanıtma olanağına da kavuşacaktır.
Emir Türleri
Bir yatırımcının ikincil pazardan finansal varlık
satın almak istediğinde veya portföyünde bulunan bir
finansal varlığı satmaya karar verdiğinde,
genellikle bir aracı kuruma başvurduğu, nadir olarak
da bir başka yatırımcı ile ilişki kurduğu
görülmektedir. Bir finansal varlık satın almak veya
satmak isteyen yatırımcı aracı kuruma alım-satımla
ilgili talimat (emir) verir ve bu talimatının yerine
getirilmesini ister. Emrin uygulamaya konulması bir
menkul kıymetler borsasında veya serbest
pazarda olabilir. Aracı, emri bir menkul kıymetler
borsasında uygulamaya koyuyorsa, komisyoncu olarak
görev görür. Yatırımcı borsa dışından da finansal
varlık satın alabilir veya elindeki fınansal
varlıkları borsa dışında da satmak isteyebilir.
Böyle bir durumda aracı kurum yatırımcının satmak
istediği menkul kıymetleri kendi nam ve hesabına
satın alır veya satışa aracılık eder. Yatırımcının
satın alma emri vermesi durumunda, aracı firma kendi
stokunda bulunan finansal varlıkları yatırımcıya
satabileceği gibi başka bir bireyin satma emrini
uygular. Birinci durumlarda aracı firma bir tüccar
olarak devrede bulunur, ikinci durumda ise,
komisyoncu olarak görev yapar.
Sermaye pazarları gelişmiş ülkelerde çeşitli emir
türleri bulunmaktadır. Bu türlerden en önemlilerine
aşağıda kısaca değinilecektir.
a. Pazar Emri (Market Order):
Bir satma veya satın alma emridir. Bir yatırımcının
acentasına bu emri vermesi halinde acentanın hiç
vakit kaybetmeden emri yerine getirmesi ve o anda
pazarda bulabileceği en iyi fiata satın alma veya
satma işlemini yerine getirmesi beklenir. Emri veren
yatırımcı, acentaya satmak veya satın almak istediği
finansal varlık türünü, ortaklığın unvanını ve kaç
adet satacağını veya satın alacağını bildirmekle
yetinir. Hiç bir fıat belirtmez. Pazar emrinin
acentanın menkul kıymet borsasındaki memuruna
ulaşması ile memur derhal emri yerine getirir. Bu
emir türü sermaye pazarında aktif bir dolaşıma sahip
olan finansal varlıkların alım-satımı ile acil
likidite gereksinmesi duyan yatırımcının finansal
varlıklarını hızla nakde dönüştürmesi için
kullanılır. Ancak, pazarın zayıf olması durumunda
emrin yatırımcıyı zarara sokması beklenebilir.
b. Sınırlı Emir (Limit Order):
Sınırlı emir, belirlenmiş bir fiata satın alma veya
satma emridir. Bu emri veren yatırımcı, örneğin
portföyünde bulunan X A.Ş.'nin pay senetlerinden 100
adedini 125.000 TL'ya satmak istiyorsa acentaya o
yolda emir verir. Acenta belirlenmiş fiatın üzerinde
satmaya çaba göstermekle beraber emirde belirtilen
fiatı bulduğu anda satışı yapar. Sınırlı emrin bir
sakıncası emirde bildirilmiş alım veya satım fiatına
pazar fiatının yaklaşmasına rağmen o fiatı hiç bir
zaman bulamaması olasılığıdır. Ancak, bu yakınlaşma
durumlarında acenta yatırımcı ile ilişki kurarak
emirde değişiklik yapıp yapmayacağını öğrenebilir.
Böyle bir durumda yatırımcı sınırlı emrini pazar
emrine
çevirebilir. Yatırımcının sınırlı emirde ısrarlı
olması halinde, acenta fınansal varlık borsada işlem
görüyorsa, emri yerine getirme görevini sürdürür.
c. Zararı Durdurma Emri (Stop Order veya Stop-Loss-Order):
Bu emir türü sınırlı emir türü ile pazar emir
türünün karışımından ibarettir. Bu tür emri veren
yatırımcı veya spekülatör zararını azaltma veya
kârını koruma yönünde tedbir almaktadır. Emir, sahip
olunan-finansal.varlığın fiatının
belirtilmiş fiatın altına düşmesi halinde en iyi
fiatla satmayı veya yükselen fiatlar karşısında
belirtilmiş fınansal varlığın fiatının belirtilmiş
fıata çıkması halinde en uygun fıata satın almayı
içerir. Bu hali ile emir sınırlı ve pazar emirlerini
bir arada dikkate almayı gerekli kılmaktadır.
Emrin örnekle açıklaması yapılacak olursa:
Varsayılsın ki bir yatırımcının portföyünde beheri
1150 TL ya satın alınmış X anonim ortaklığnın 100
adet pay senedi vardır. Pay senetlerinin hali hazır
pazar fıatı 1450 TL. dır ve böylece kağıt üzerinde
yatırımcı pay başına 300 TL. kârlı durumdadır.
Yatırımcı pay senedinin fiatının düşme olasılığına
karşı acentasına X A.Ş.'nin pay senetlerinin
fiatının 1350 TL.ya düşmesi halinde satma emrini
verir. Böylece fıatların düşmesi halinde kârını
koruma olanağını bulmuş olur. Eğer fıat 1350 TL.ya
düşerse, acenta en iyi fiatla pay senetlerini satar.
Fiatın daha aşağıya inmesi ve tekrar yükselmeye
başlaması gözlenirse, yatırımcı aynı ortaklığın pay
senetlerini tekrar alarak kârlı duruma geçmiş olur.
d. Zamanla Sınırlı Emirler:
Zamanla sınırlı emir türlerinde emirin uygulanması
emirde belirtilmiş süre içinde geçerlidir. Örneğin
günlük emir verilmiş ise emrin bir gün içinde yerine
getirilmesi gerekir. Emir o gün uygulanamamışsa
ertesi gün geçerliliğini yitirir. Zamanla sınırlı
emirler yatırımcılar tarafından pek
kullanılmamaktadırlar. Aksine açık veya iptal
edilesiye kadar geçerli (öpen veya good until
canceled) emir yatırımcılar tarafından sık sık
kullanılmaktadır. Acentaya yatırımcı tarafından
verilen satma veya satın alma emri açık emir türünde
ise acenta emirde belirlenmiş koşullara uygun bir
satış veya alım yapasıya kadar, zamanla bağımlı
kalmaksızın, gayret gösterir. Emrin geçerliliği,
ancak yatırımcının emri iptal etmesi ile ortadan
kalkar.
Açıktan Satma (Short Sales)
Açıktan satma bir bireyin sahip olmadığı bir pay
senedini, daha sonra ucuza satın almayı ümit ederek
bugünden satması işlemidir. Bu işlem satıcıya pahalı
satıp daha sonra ucuza satın almak sureti ile kâr
sağlama olanağını verebilir. Ancak, kârın olabilmesi
için, ileriki alış fıatı, satış giderlerini
karşılayacak ve bu giderler çıktıktan sonra bir kâr
bırakacak kadar düşük olmalıdır. İşlemin sonuçta
satıcıyı zarara sokma olasılığı da bulunmaktadır.
Nitekim, satılan pay senedinin flatınm düşme
göstermemesi, aksine daha da yükselmesi bu açıktan
satma işlemini yapan kişiyi zarara sokabilecektir.
Sermaye pazarında tahvil ve pay senedi alım ve
satımları, satıcının sattığı menkul kıymeti, makul
bir süre içinde alıcıya teslim etmesini gerektirir.
Bu nedenle, açıktan satış yapan bir satıcının da
sattığı pay senedini alıcıya belirli bir süre
sonunda teslim etmesi zorunluluğu vardır. Halbuki,
satıcı bu menkul kıymetlere satış anında ve teslim
için tanınan süre içinde sahip değildir. İşte bu
nedenle açıktan satma işleminde, satıcının alıcıya
teslim etmek için, sattığı pay senedini bir
başkasından ödünç alması gerekir. Ödünç alma ya
satışa aracılık eden aracı firmadan ya da onun
yardımı ile bir başka aracıdan yapılır. Ödünç
almanın bir süresi vardır ve bu süre sonunda menkul
kıymetin geri verilmesi gereklidir. Stokundaki pay
senedini ödünç veren firma, genellikle ödünç verdiği
menkul kıymetin o günkü pazar değerine eşit bir
depozitonun kendisine verilmesini ister. Bu
depozito, daha sonra, satıcı pazardan, ödünç aldığı
pay senedini satın alıp ödünç verene teslim
ettiğinde iade edilir. Ödünç alınan pay senedine,
ödünç süresi içinde kâr payı ödemesi yapılırsa, bu
kâr payı ödünç verene ait olur. Diğer bir ifade ile
ödünç alan bu meblağı da ödünç verene öder. Ödünç
alınan menkul kıymetin pazarda az bulunan, kıymetli
bir pay senedi olması gibi durumlarda ödünç veren
firma depozitoya ek olarak bir prim veya kira
talebinde de bulunabilir.
Konuyu bir örnekle açıklayalım; Varsayalım ki
yatırımcı A pazarda 1450 TL.dan işlem gören Y anonim
ortaklığının pay senedi fiatının yakın gelecekte
düşeceğini tahmin etmektedir. Yatırımcı A'nın elinde
bu pay senetlerinden yoktur. Bu durumda yatırımcı A
aracı kurumdan 30 gün sonra iade etmek üzere 500
adet pay senedi ödünç alarak, bu pay senetlerini
adedi 1450 TL.dan satar. 30 gün içerisinde Y
anonim ortaklığının pay senedi fiatı l250 TL.ya
düşerse, pazardan 500 adet senet satın alarak pay
senetlerini ödünç veren aracı kuruma verir. Böylece,
yatırımcı A pay senedi başına 200 TL. kazanç
sağlamış olur. Ancak 30 günün sonunda Y ortaklığının
pay senetleri fıatı 1600 TL.ya çıkmışsa, 500 adet
pay senedini bu fıata satın alıp, aracı kuruma iade
etmek durumunda kalabilir ve pay başına 150 TL.
zarar etmiş olur. Çoğu kez, 30 gün boyunca, Y anonim
ortaklığının pay senedi fıatı düşme yerine yükselme
eğilimine girecek olursa, zararını azaltmak maksadı
ile yatirımcı, pay senedinin fîatı belirli bir
noktaya çıktığında (örneğin 1500 TL.), satın alma
emri vererek, zararını azaltma eğilimine girebilir.
Açıktan satma işlemi ülkemiz sermaye pazarında sık
görülen bir işlem türü değildir. İşlemin yapıldığı
diğer ülkelerde açıktan satma sermaye pazarını
düzenleyen yasalarca kurallara bağlanmıştır. Açıktan
satmayı hukuksal düzenleme kapsamına alma, pay
senedi Hatlarında düşme eğilimi olduğu dönemlerde,
düşüşün hızlanmasına açıktan satma yolu ile neden
olmayı önleme gereğinden kaynaklanmaktadır.
Fiatların düşme ihtimalinin belirdiği bir dönemde
çok sayıda tüccar açıktan satma işlemi yapar ve
satış fıatlarını cari pazar fîatının altında
tutarlarsa, pay senedi pazarında, arzı arttırmak
sureti ile, fıatlarda hızlı düşmelere neden
olabilirler.
A.B.D.'de Menkul Kıymet Değişim Komisyonu (Securities
and Exchange Commission -kısa adı SEC) açıktan satma
işleminin yapılabilmesi için, esham-tahvilat
borsasında yerine getirilecek emirde bunun
belirtilmesini öngörür. Keza, açıktan satma fıatı,
konu menkul kıymetin son işlem gördüğü fıatın
üzerinde olmalıdır. Eğer daha önceki satış fıatı,
yine aynı dönemdeki bir başka satış fıatından farklı
ise açıktan satma fiatı önceki satış fıatına eşit
olabilir.
Açıktan satma, sermaye pazarında uzmanlaşmış
kişilerin basan ile uygulayabilecekleri bir işlem
niteliğindedir. Zira sermaye pazarının yakın
gelecekteki bünyesini ve satışa konu pay senedinin
fiatlarında beklenen değişmeleri bu günden
kestirebilme bu tür satışla hayati önem
taşımaktadır. Bu tahminleri başarı ile yapabilmek
ise uzmanlığı gerektirir. Bu nedenle, açıktan satma
işlemi yapanlar, özellikle profesyonel pazar
aracıları ve bilhassa borsa acentası olan
bireylerdir.
Marj İşlemleri (Margin Transactions)
Sermaye pazarında alım-satımlar genellikle peşin
yapılır. Bu demektir ki bir pay senedi veya tahvil
satın alan yatırımcı, pazarda geçerli olan süre
içinde satın aldığı menkul kıymetin bedelini
satıcıya öder. Ancak satın alınan fınansal varlığın
bedelinin belirli bir yüzdesinin peşin, geri
kalanının vadeli ve çoğu zaman taksitlerle yapılması
söz konusu olabilir. İşte bu tür işlemlere marjlı
işlemler (Margin Transaction) adı verilmektedir.
Marjlı bir işlem yapan bir yatırımcı alış bedelinin
% 70'ini peşin, bakiyeyi aylık taksitlerle altı ayda
ödemek koşulu ile 10.000 TL.lık pay senedi satın
almış ise, 7.000 TL. peşin verecek, bedelin geri
kalan 3.000 TL.sini ise her ay 500 TL.lık
taksitlerle ödeyebilecektir. Marj işlemlerinde
yatırımcıya, taksit kolaylığını satın almaya
aracılık yapan tüccar yapabileceği gibi, bir kredi
kurumundan sağlanan kredi de bu amaçla
kullanılabilir. Marjlı işlemin konu olduğu bu
durumda satıcıya menkul kıymetin bedeli peşin
ödenecek, alıcı 3.000 TL.yı aracı kuruma veya kredi
kurumuna borçlanacaktır. Kredi ister aracı tüccar
tarafından açılsın, ister bir kredi kurumundan
sağlansın, yatırımcının borçlanılan meblağ için,
kredi açan kuruma bir faiz ödemesi gerekecektir. Bu
faizin fıatının cari faiz fıatı olacağı doğaldır. Bu
tür kredi işlemleri, genellikle krediye konu menkul
kıymetlerin teminat olarak verilmesini gerekli
kılar.
Marjlı işlemler, bu işlemi yapan yatırımcıya
kaldıraç faktöründen (leverage) yararlanma olanağını
verir. Bu tür işlemleri yapan kişiler, satın
aldıkları pay senetlerini ileride daha yüksek
fiatlarla satarak sermaye kazancı elde etmeyi ümit
ederler. Doğaldır ki satın alacağı menkul
kıymetlerin bedelinin bir bölümünü borçlanan kişi,
menkul kıymetin tümünü nakitle satın alan kişiye
göre yaptığı yatırımdan daha büyük oranda verim
sağlar. Örneğin, birim fıatı 2000 TL.dan 10 adet pay
senedi satın alan ve bu pay senetlerini üç ay sonra
2200 TL.ya satan kişi bu işlemden 2000 TL. kâr
sağlar ve yatırdığı sermayenin (ki 20.000 TL.dır)
yıllık kârlılığı % 40'dır. Eğer bu kişi pay
senetlerini satın alırken yıllık maliyeti % 20'den
5000 TL. borçlanırsa (% 75 marj), üçüncü ay sonunda
net kazancı 1750 TL. olacak, böylece yatırdığı
sermayesinin (ki 15.000 TL.dır) yıllık verimi %
46.64'e ulaşacaktır. Marjın daha küçük tutulması
sermayenin verimini daha da yükseltir. Marjlı
işlemlerin yatırımcıya sağladığı bu yarara karşı
sakıncası, borçlanmanın beraberinde getirdiği
risktir. İleride, marjlı satın alınmış pay
senetlerinin fıatının düşmesi, yatırımcıyı marjın
büyük veya küçük olması oranında karşılıksız borç
altına sokabilir
Marjlı işlemlerde iki tür marjdan söz edilebilir.
Birincisi ilk marj (initial margin) ikincisi elde
tutma marjı (maintenance margin). İlk marj, marjlı
alışlarda tanınan marjdır. Elde tutma marjı ise,
marjla alınmış pay senedinin pazar fıatının düşmesi
halinde marjlı işlem yapan tüccarın veya kredi
kurumunun izin verebileceği en düşük marjdır. Pay
senedinin fıatında düşme marjı düşürür. Fiat düşmesi
devam ederek marjın elde tutma marjına inmesi
halinde, yatırımcı marjı yükseltici önlem almak
zorundadır. Bu önlemi almadığı takdirde kredi veren
birey marjlı işleme son verilmesini ister, yani
açılmış kredinin geri ödenmesini talep eder veya
teminat olarak tuttuğu pay senetlerini satarak
alacağını tahsil etme yoluna gider. Anlatılanları
bir örnek aracılığ ile açıklarsak: Varsayalım ki bir
yatırımcı % 70 ilk marjla 10.000 TL.lık pay senedi
almıştır. Elde tutma marjı % 25 dir. Bu demektir ki
satın alma anında yatırımcı 3.000 TL. borçlanacak ve
7.000 TL.da kendisi ödeyecektir. Kredi verenin, ek
teminat istemesi veya borcun tahsili hususunda
harekete geçmesi için, elde tutma marjı % 25
olduğuna göre, pay senetlerinin pazar değerinin
4.000 TL.ya düşmesi gerekecektir.74 Bu
durumda yatırımcının yatırımın pazar değeri içindeki
payı % 25'e düşmüş olacaktır. Marj işlemine aracılık
eden aracı kurum ise, ödünç verdiği 3000 TL.yı pay
senetlerini satarak tahsil edebilecektir. Ancak
riski oldukça artmıştır.
|