Serbest Ticaret Anlaşmaları
AB "Topluluğun Bütünleştirilmiş Gümrük Tarifesi" (TARIC)
çerçevesinde
önce EFTA ülkeleri (Norveç, İsviçre, İzlanda, ve Liechtenstein) ile
bir Serbest Ticaret Antlaşması (STA) imzalamış
ve yürürlüğe koymuş, daha sonra bu STA'lar Orta
ve Doğu Avrupa Ülkeleri, Baltık Ülkeleri, birçok
Afrika ve Orta Doğu Ülkeleri ile uygulamaya
konmuştur. Türkiye'nin EFTA ülkeleri ile yapmış
olduğu STA ise 10 Aralık 1991'de imzalanmış ve 01
Nisan 1992'de yürürlüğe girmiştir.
Serbest Ticaret Anlaşması
Türkiye AB'nin Ortak Ticaret Politikası'na uyum için Rusya ve
Ukrayna hariç Merkezi ve Doğu Avrupa Ülkeleri (MDAÜ)
ile, Libya hariç Kuzey Afrika ve Baltık Ülkeleri
ile 1996'dan itibaren 5 yıl içinde STA'lar
imzalanmasına öncelik vereceğini, GB kararı ile
taahhüt etmişti.
Bu ülkelerde Türkiye'nin STA'lar kurması
Türkiye'nin menfaatinedir. Çünkü, ilk olarak
Türkiye bu ülkelere karşı sanayi malları
ticaretinde şimdilik mukayeseli üstünlüğe
sahiptir. İkinci olarak AB ülkeleri bu ülkelerde
daha önce STA'lar yaptığı için AB ülkelerinden ithal
edilen sanayi malları adı geçen ülkelere gümrüksüz
olarak gitmektedir. Türkiye yapacağı STA'lar
AB'nin bu ülkelerdeki haksız rekabetini
ortadan kaldıracak ve neticede bu ülkelere
yapacağımız ihracat artacaktır.
2000 yılı itibari ile Türkiye ile İsrail, Romanya, Litvanya,
Macaristan, Bulgaristan, Polonya, Çek Cumhuriyeti,
Letonya, Estonya, Slo-vakya, Siovenya ve Makedonya
arasında imzalanmış olan STA'lar iki yıl içinde
yürürlüğe girmektedir.
Mısır, Fas, Tunus, Filistin, Ürdün ve Malta ile de
iktisadî ve ticarî faaliyetlerimize hız
verebilmemiz için bu ülkelerde yapılmakta olan
STA müzakerelerine de büyük hız
verilmelidir. Çünkü bu ülkeler Türkiye'den
ithalat yaptıklarında aynı tür sanayi mallarına
daha yüksek gümrük vergileri uyguladıkları için Türk
ihracatçıları AB ülkelerine karşı bu ülkelerde bir
çeşit haksız rekabetle karşı karşıyadır.
Diğer taraftan MDAÜ ülkeleri yakın bir gelecekte AB tam
üyeliğine kabul edildiğinde AB'nin nüfusu 375
milyondan 480 milyona çıkacak, böylece dünya
GSMH'sinin %35'ine ve dünya dış ticaret hacminin
%40'ını aşacak olan bu zengin pazara Türk sanayi
ürünleri gümrüksüz girmeye devam edecektir. İlaveten
MDAÜ ülkelerinin Rusya Federasyonu ile
ilişkileri oldukça güçlü olduğu için, bu ülkelerle
STA'ların öncelikle yürürlüğe konması Türkiye'nin
gerek bu ülkelerde, gerekse Rusya'da ve Türk
Cumhuriyetlerinde ortak yatırımların ve
neticede diğer iktisadî ve ticarî ilişkilerin
hızlanmasına da çok önemli bir zemin
hazırlayacaktır. Çünkü Türk Cumhuriyetleri de Rusya
ve MDAÜ Ülkeleri ile yoğun bir ticarî ilişki
içindedirler.
STA anlaşmalarında "Hassas Ürünler" diye
belirtilen geçiş dönemine tâbi ürünler dışında
kalan tüm sanayi mallarına uygulanan gümrük
vergileri ve eş etkili vergilerin, (kotalar,
harçlar, fonlar, vs.) anlaşmaların yürürlüğe girdiği
tarihten itibaren kaldırılması hedeflenmektedir.
Geçiş dönemine tâbi "Hassas Ürünler" için
gümrük vergileri ve eş etkili vergiler ise
karşılıklı olarak 3 veya 5 yıl içinde kademeli
olarak kaldırılacaktır. Meselâ bu vergiler
İsrail ile 2000 yılına kadar, Macaristan ile 2001
yılına kadar, Romanya ile de 2002 yılına kadar
aşamalı bir şekilde kaldırılacaktır. Ayrıca
bu STA'larda taraflar bazı tarım ürünleri ile
işlenmiş tarım ürünleri ticaretinde karşılıklı
olarak önemli tavizler vermektedirler.
Böylece taraflar arasında dış ticaretin artması
için çok önemli bir zemin oluşturulmaktadır.
İsrail ile Türkiye arasındaki STA anlaşması ise REFAHYOL döneminde
Mart 1996'da imzalanmış Mayıs 1997'de yürürlüğe
girmiştir.
Bu ülke önemli ölçüde askerî ve sivil teknolojiye
dayanan gelişmiş bir ekonomiye sahiptir. İsrail
1977'de AB ile, 1985'te ABD ve 1993'te EFTA
ülkeleriyle, 1997'de de Kanada, Çek Cumhuriyeti ve
Slovakya ile STA'lar yapmıştır. Ayrıca bu ülkenin
Rusya ve Türk Cumhuriyetleri ile iktisadî ilişkileri
de giderek artmaktadır. Onun için Türkiye ile
İsrail arasında bu ülkelerde yapılacak ortak
yatırımlar için önemli bir potansiyel ortaya
çıkmıştır.
Siyasî ve askerî yönden
ise İsrail, Türkiye için daha da önemlidir.
Çünkü, ABD ve dolayısıyla dünya, Washington D.C.'ye
ilâveten bir ölçüde de Telaviv'den idare
edilmektedir. ABD'de yerleşmiş olan Yahudi
Cemaati bu ülkenin başta iç ve dış ticaret ve
medya kesimi ile en gelişmiş ilk 10 üniversitesini
kontrol altına almış olup, bu ülkede çok güçlü
bir lobi'ye sahiptir. ABD'de ikinci büyük lobiye
sahip olan Rumlar ise daha çok lokantacılıkta,
Ermeniler ise tiyatro ve sanat dallarında ve biraz
da ticarette temayüz etmişlerdir.
Rum ve Ermeni lobileri ABD'de Türkiye aleyhine faaliyetlerini her
sahada ve her fırsatta sürdürmektedirler.
Türkiye'nin tek şansı ise Rumların, Yahudileri hiç
sevmemesi ve bu iki lobinin sık sık çatışmasıdır.
ABD'de Türkiye aleyhine çalışmayan, çoğu zaman da
lehimize tavır koyan, tek lobi Yahudi lobisidir.
Diğer taraftan Rum ve Ermeni asıllı senatörlerin
engellemeleri sonucu ABD senatosu bahane
edilerek bu ülkede Türkiye aleyhine bir çeşit
örtülü silâh ambargosu yıllardır sürmektedir.
Türk ordusunun teçhizatı, daha çok ABD menşeli
olduğu ve İsrail'de de çok gelişmiş bir Amerikan
silâh sanayi kurulduğu için ABD'den, parasını
verdiğimiz hâlde alamadığımız askerî araç ve gereci
ve bu konudaki teknoloji transferini İsrail'den
transfer etmek zorunda kaldık. İsrail-Türkiye
STA'sı ve askerî iş birliği değerlendirilirken bu
gerçekleri de göz önünde bulundurmak ve hesaba
katmak zorundayız.
|