Türkiye Ekonomisi
Dünya Ekonomisi
Osmanlı Ekonomisi
Finansal Ekonomi
İşletme Ekonomisi
Hizmet Ekonomisi
Kalkınma Ekonomisi
Tarım Ekonomisi
Borsa ve Yatırım
Ekonomi Sözlüğü
Ekonomi Ders Notları
Ekonomi Düşünürleri
Genel Ekonomi Soruları
Özel İstatistik Arşivi
Özel İktisat Konuları
Açık Öğretim İktisat
Ekonomi Kurumları
Kamu Yönetimi
Kamu (Devlet) Maliyesi
Sigortacılık Konuları
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

Serbest Yatırım Fonları (Hedge Funds)

Özet 

"Serbest yatırım fonları (hedge funds)" global bazda faaliyet gösteren ve yatırımcılarına sağladıkları yüksek getirinin yanı sıra yüksek riskler de içeren büyük yatırım fonlarıdır. Bu fonlar bir taraftan piyasa etkinliğini artırıcı fonlar olarak görülürken diğer taraftan başta 1997'lerde yaşanan Asya krizi olmak üzere birçok finansal krizin tetikleyicisi olarak da görülmektedir. 

Giriş 

Yatırımcılar genellikle yatırımlarından bekledikleri getirinin en yüksek seviyede olmasını isterlerken bu getirinin mümkün olan en düşük risklilik düzeyinde sağlanmasını beklerler. Bu çerçevede serbest yatırım fonları (SYF) hem yatırımcıların fonlarının değerini muhafaza etmek, hem de yüksek getiri elde etmek isteyen yatırımcıların fonlarını maruz kalabilecekleri finansal risklere karşı muhtelif risk yönetimi teknikleri ve finansal türev araçlar yoluyla koruyarak (hedge ederek) bu amacı gerçekleştirmeye yönelik olarak faaliyet gösteren yatırım kuruluşları olarak karşımıza çıkmaktadır. Ancak günümüzde bu fonlarının adında yer alan "finansal risklere karşı korunma sağlama işlevi" yerini artık karmaşık finansal ürünler ve yeni türev araçlar yoluyla finansal risklerin yönetimine ve bu yolla yüksek getiri sağlamaya bırakmıştır. 

Sermaye Piyasası Kurulu (SPK) tarafından bu fonlara ilişkin olarak çıkarılan taslak tebliğde hedge funds karşılığı olarak "yüksek riskli yatırım fonları" ifadesi kullanılmış, ancak daha sonra son şekli verilerek yayınlanan tebliğde  bu fonlar için "serbest yatırım fonları" karşılığı benimsenmiştir. 

SYF'lerin faaliyetleri itibarıyla ne tür kuruluşlar olduğu konusunda birçok farklı tanım vardır. Genel kabul görmüş bir tanım bulunmamakla birlikte, SYF'ler "münferiden örgütlenmiş, profesyonel yatırım yöneticilerince idare edilen ve her yatırımcının kolaylıkla ulaşamayacağı derecede dışarıya kapalı faaliyette bulunan yatırım şirketleri" olarak tanımlanmıştır (PWG, 1999).

 Yatırım stratejileri bazında oldukça geniş bir ölçek ve coğrafyada faaliyet gösteren bu fonların yüksek getiri sağlama avantajlarının altında, vergi muafiyeti (off-shore tescilli olmaları nedeniyle) ve denetimden muafiyet gibi birçok temel yasal yükümlülükten muaf olarak faaliyet göstermeleri yatmaktadır. 

Diğer taraftan, yatırım stratejilerine göre değişen boyutlarda piyasalarda spekülatif hareketlerde bulunmaları, hatta piyasa dinamikleri sağlam olmayan küçük ve orta ölçekli ekonomilerde piyasaları yönlendirmeye yönelik davranışlar sergilemeleri sayesinde, yatırımcılarına ortalama piyasa getirilerinin oldukça üstünde bir getiri imkanı sağlayabilmektedirler. 

SYF'lere ilişkin istatistiklerin güvenilirliği tartışmalı olup farklı veri kaynaklarından erişilen verilerin derlenmesi ile elde edilen bilgilerden bugün 9,000 civarında SYF'nin yaklaşık 1,7 trilyon ABD doları tutarında bir varlığı yönettiği tahmin edilmektedir. 

Varlıklı yatırımcıları hedef kitlesi olarak gören ve en az bir milyon ABD doları ve üstü fonları kabul eden SYF'lerin bazıları bugün bu limiti 100,000 ABD dolarına indirirken, bazı SYF'ler de Japonya'da faiz oranlarının sıfır seviyesinde seyretmesi nedeniyle geniş bir yatırımcı kitlesine hitap edebilmek için Japonya'ya mahsus olarak bu rakamı 25,000 ABD dolarına kadar indirmişlerdir. 

SPK tarafından çıkarılan tebliğde "katılma payları sadece nitelikli yatırımcılara satılmak üzere kurulmuş olan fonlar ise 'Serbest Yatırım Fonları (Hedge Funds)' olarak adlandırılır" denilmektedir. Nitelikli yatırımcıdan kasıt, üstlendikleri risklerin farkında olan, bunları ölçebilme, yönetebilme konusunda bilgi sahibi olan varlıklı gerçek/tüzel kişilerdir. 

Son on yılda SYFlerin yüksek risklerine rağmen en yüksek getiriyi elde ettikleri piyasalar aralarında ülkemizin de bulunduğu gelişmekte olan piyasalar olmuştur. SYF'ler tarafından bu piyasalarda makro stratejiler yoluyla alınan yüksek riskler, Asya krizini yaşayan ülkelerle, Avustralya'da olduğu gibi, faaliyette bulunulan ülkenin mali sisteminde sistemik riskler doğurabilen veya piyasaların işleyiş dinamiklerini bozan sonuçlara da sebep olabilmektedir. Diğer taraftan piyasa likiditesine katkısı, yüksek ya da düşük değerli menkul kıymetlerde gerçeğe yakın fiyatlama yapılabilmesi ve alternatif yatırım imkanları sunması bakımından SYF'ler, finansal piyasaların vazgeçilmez oyuncuları arasında yerlerini almışlardır.

Serbest Yatırım Fonlarının Tarihçesi 

SYFlerin tarihi 19401ı yıllara uzanmaktadır. Günümüzdeki anlamda ilk SYF1949 yılında bir sosyolog olan Albert Wislow Jones tarafından kurulmuştur. Jones, yatırımcılardan topladığı ve kendi tasarruflarını da dahil ettiği fonlarla hisse senetlerinden müteşekkil bir portföy oluşturmuştur. Jones'un geliştirdiği yatırım tekniğine göre uzun pozisyondaki hisse senetlerine karşılık diğer hisse senetlerini açığa satış yapmak suretiyle karşı kısa pozisyon oluşturması, bu şekilde elindeki hisse senetlerinin genel piyasa riskini finansal koruma altına almak suretiyle ortadan kaldırması şeklindeydi. Hangi senetlerde uzun hangilerinde kısa pozisyon alacağı ise tamamen Jones'un beklentilerine yönelikti. Yani aşırı değerlenmiş senetlerde gelecekte fiyatın düşeceği beklentisiyle açığa satış yoluyla kısa pozisyon alırken, gelecekte değerlenmesini beklediği senetleri de portföyüne toplayarak uzun pozisyon alıyordu. Jones, finansal korunma sağlama amaçlı açığa satışların yanında portföyün getirişini artırmak için borçlanarak finansal kaldıraç etkisinden de yararlanıyordu. Jones'un geliştirdiği yatırım stratejileri ile gösterdiği yüksek performans 1966 yılında 'Fortune Magazine'de yayımlandı. Jones'un fonunun son on yıldaki yüksek getiri performansıyla bunun dayandığı yatırım stratejilerini anlatan söz konusu makale yayınlanana kadar böyle bir fonun varlığı kimsenin dikkatini çekmemişti. Söz konusu makalenin yayımının ardından, benzer şekilde faaliyet gösteren fonların sayısı hızla artmaya başlamıştır. 

SYFlerin 1995-2007 yıllarını kapsayan dönem içinde sayılarının 9 kat artarak 9,000'e çıkmasının ve yönettikleri fonların da 4 kat artarak 1,7 trilyon ABD dolarına ulaşmasının nedenleri arasında likidite bolluğu, yüksek getiri arayışı, risk yönetiminde yaşanan hızlı gelişmeler ve hiç şüphesiz finansal sınırların coğrafi anlamda giderek ortadan kalkması gibi faktörler etkili olmuştur.

Serbest Yatırım Fonlarının Özellikleri ve Yatırım Stratejileri 

Global ölçekte faaliyet gösteren SYF'ler sürekli olarak pozisyon alacakları yeni sektör, piyasa ve ülke arayışı içindedirler. Stratejilerini uygulayabilecekleri ya da karlı yeni stratejiler geliştirebilecekleri her türlü yenilik SYFlerin ilgi alanına girmektedir. Gelişmiş analiz yetenekleri, son derece gelişmiş ve karmaşık finansal türev araçlar kullanabilmeleri ve tasarlayabilmeleri, son model yazılım ve donanıma sahip olmaları ve ek olarak adeta "hesap vermekten muaf olmaları bu fonların diğer fonlara göre rekabetçi üstünlüğünü oluşturmaktadır. 

SYF'ler büyüklükleri, işlem ve sektör türleri, alım-satım stratejileri ve kaldıraç imkânını kullanma derecelerine göre farklı gruplara ayrılmaktadır. Bu fonlar, yatırım stratejileri ve finansal davranışları açısından farklılıklar göstermeleri nedeniyle çoğu zaman yatırım stratejilerine göre adlandırılmakta olup genelde iki ana grupta ele alınmaktadır (BCBS, 1999a): 

1. Makro (Global) fonlar: Bu tür faaliyet gösteren SYF'ler temel ekonomik göstergelere bakarak bunların bulunduğu seviye ile olması gereken seviye arasındaki farklılıklara ve bu göstergelerin olası

değişim yönü konusundaki beklentilere dayalı olarak pozisyon almaktadır. Son yıllarda, özellikle ülkemiz gibi gelişmekte olan piyasalar da dahil olmak üzere bir çok gelişmekte olan ülkede sayıları giderek artan makro fon global alım-satım stratejilerine göre faaliyet göstermektedir.

2. Göreceli değer veya arbitraj fonları: Bu tür faaliyet gösteren SYF'ler ise getiri ve performansları birbirleriyle karşılaştırabilir finansal araçlara ilişkin olarak aldıkları pozisyonları, ters pozisyon almak suretiyle riski azaltım stratejileri izleyen fonlardır. Bu fonlar, kullandıkları araçların değerlerindeki göreceli değişikliklere göre pozisyon alarak beklentilerinin gerçekleşmesini beklemektedirler. Olası risklerden korunmak için de piyasa fiyat hareketlerine bağlı olarak genel piyasa riskindeki değişimlere karşı finansal korunma sağlama stratejisi izlemektedirler. Bu tür fonların çok büyük riskler almalarının nedenleri arasında aşırı kaldıraç imkânını rahatlıkla kullanabilmeleri ve dinamik alım-satım stratejileri takip edebilmeleri bulunmaktadır. 

Farklı bir çok sınıflandırmanın yapıldığı SYF'lerle ilgili olarak muhtelif kaynaklardan derlenen ve Küçüközmen ve Mazıbaş (2005)'te yer alan bir sınıflama ve söz konusu fonların beklenen olası risk düzeyleri Tablo-1 'de verilmektedir. 

Serbest Yatırım Fonlarına İlişkin Yasal Düzenlemeler 

Gottlieb (2007) tarafından yapılan bir çalışmada SYF'lerin %53'ünün ABD'de, %27'sinin AB'de, %13'ünün kıyı bankacılığı merkezlerinde (off-shore financial centers) faaliyet gösterdiği ancak, bunların büyük bir kısmının (%64) kıyı bankacılığı merkezlerinde kayıtlı olduğu, sadece %24'ünün ABD'de, %11 'inin de AB'de kayıtlı olduğu ifade edilmiştir. Yine aynı çalışmada söz konusu fonların yatırım kaynağının 2005 sonu itibarıyla %62'sinin ABD (2002'de %86), %26'sının AB (2002'de %9) ve %10'unun off-shore (2002'de %3) olduğu ifade edilmiştir. Bu bilgilerden de anlaşılacağı üzere SYF'ler genellikle vergi ve bir dizi yasal muafiyet sağlayan alanlarda kurulmaktadır. 

Gerek ABD'de gerekse diğer ülkelerde SYFleri doğrudan hedef alan kapsamlı bir düzenleme yoktur. Ancak son beş yıl içinde SEC (ABD Sermaye Piyasası Kurumu) ve FED (ABD Merkez Bankası) tarafından ortaklaşa yürütülen çalışmalarda SYF'lerin tabi olacakları kapsamlı bir düzenleme yapılmasının gerekliliği hususu yoğun bir şekilde tartışılmıştır (SEC,2003). Ancak gelinen noktada, SYF'lerin doğrudan tabi olacağı bir düzenlemeden ziyade şeffaflık ve bu fonlara yatırım yapan kurumsal yatırımcıların (emeklilik fonları, sigorta şirketleri, vakıflar) ve yine bu fonlarla yakın ilişki içinde bulunan yatırım bankaların oluşturduğu karşı taraf riski (counterparty risk) konuları ağırlık kazanmıştır. Dolayısıyla bu iki husus alınan tavsiye kararlarında finansal istikrarın sürdürülmesi ve sistemik risklerin kontrolü açısından önemle vurgulanmıştır. SYF'lerin maksimum esneklikle çalışan ve nitelikli yatırımcılara hitap eden kuruluşlar olması itibarıyla diğer finansal kuruluşlar gibi bir düzenlemeye tabi tutulmasının eşyanın tabiatına aykırı olduğu akademik çevrelerce de dile getirilmiştir (Herring, 2003). 

SYFler genellikle büyük ölçüde bireysel ve az da olsa kurumsal yatırımcılara hizmet verdiklerinden, diğer fon yönetimi ve sermaye piyasası aracı kuruluşlarının tabi oldukları lisans alma, halka açık ise borsaya kote olma faaliyetlerine ilişkin olarak kamuoyunu bilgilendirme, bağımsız denetim yaptırma ve bu denetim sonuçlarını açıklama, belli muhasebe standartlarına tabi olma ve finansal yapısıyla ilgili bilgileri belli dönemler itibariyle açıklama gibi yükümlülükleri bulunmamaktadır (Küçüközmen ve Mazıbaş, 2005). Dolayısıyla SYF'ler hakkında ancak genel istatistikler ve yönetimi altında olan fonların parasal büyüklüğü gibi konularda bilgi edinilebilmektedir. 

SYF'lerin üstlendikleri risklerin belirlenmesi ve değerlendirilmesindeki veri ve bilgi eksiklikleri söz konusu fonların finansal istikrar ve sistemik riskler açısından kapsamlı bir değerlendirmesini adeta olanaksız kılmaktadır. Dolayısıyla kamu otoritelerinin denetimine tabi bulunmayan SYF'lerin faaliyetleri nedeniyle üstlendikleri ve/veya maruz kalabilecekleri riskleri bertaraf edebilecek düzeyde yasal sermaye bulundurmak, yatırım yaptıkları alanları bir risk bütçelemesine ya da sınırlamasına tabi tutmak, iç denetim ve risk yönetim sistemleri kurmak, kurumsal yönetişim ilkelerini uygulamak gibi banka ve diğer finans kuruluşlarına özgü yükümlülükleri de bulunmamaktadır . SYF'lere yönelik düzenlemeler yapılması konusu gündeme ilk kez LTCM (Long Term Capital Management) isimli dünyanın en büyük SYF'sinin yatırımcılarına karşı yükümlülüklerini yerine getirememesinin finansal piyasalarda neden olduğu büyük çalkantıdan sonra gündeme gelmiştir. 

LTCM olayı, SYF'lerin bireysel yatırımcılar için olduğu kadar finansal piyasalar, hatta ülke ekonomileri ve global finans piyasaları açısından önemli dersler içermektedir. LTCM olayından sonra SYF'lerin taşıdığı risklerin ve bunların gerçekleşmesi durumunda bu fonlarla ilişkide bulunan tarafların da nasıl hareket etmesi gerektiği hususu sorgulanmaya başlanmış ve bir takım düzenleyici tedbirlerin alınması hususu gündeme gelmiştir. 

Bu çerçevede Basel Bankacılık Denetim Komitesi (Basel Committee on Banking Supervision, BCBS) nezdinde bankaların SYF ve benzeri yüksek kaldıraçla çalışan kuruluşlarla etkileşimlerini incelemek amacıyla bir çalışma grubu oluşturulmuştur. Bu çalışma grubunun hazırladığı, ve "yüksek kaldıraçla çalışan kuruluşlarla (Highly Leveraged Institutions, HLI) bankaların etkileşimlerini" ortaya koyan (Brockmeijer Raporu) raporun (BCBS, 1999a) yanısıra bu konudaki standartları oluşturacak olan güvenilir uygulamalara ilişkin rapor (BCBS, 1999b) 1999 yılı Ocak ayında yayımlanmıştır. Bu raporları takiben, Basel Komitesi tarafından, 1999 yılında yayımlanan güvenilir uygulama standartlarına ilişkin bir değerlendirme raporu (BCBS, 2000) hazırlanarak 2000 yılı Ocak ayında, Komitenin IOSCO (Uluslararası Menkul Kıymet Komisyonları Organizasyonu) ile ortak çalışması sonucu hazırlanan HLI'lara  ilişkin değerlendirme raporu ise 2001 yılı Mart ayında yayımlanmıştır (BCBS, 2001). 

Basel Komitesi'nin çalışmalarına paralel olarak IOSCO tarafından hazırlanan raporlar (1999a, 1999b) ve Uluslararası Swap ve Türevler Birliği (ISDA, 1999) tarafından hazırlanan rapor bu konuda kaynak niteliğinde çalışmalardır. Bu çalışmaların yanı sıra dönemin ABD Başkanı tarafından oluşturulan Başkanlık Çalışma Grubu (PWG) tarafından hazırlanan rapor (PWG, 1999) ve son olarak Finansal istikrar Forumu (FSF) tarafından hazırlanan raporlar (FSF, 2000; FSF, 2001; FSF, 2002) LTCM olayı ve sonrasında SYF sektöründe yaşanan gelişmeleri ve önerilen tedbirleri içermektedir. 

Son iki yıl içinde finansal piyasalarda yaşanan kısa dönemli dalgalanmalar SYF'lerin tabi olması gereken düzenlemeler hususunu daha yoğun olarak gündeme getirmiştir. Örneğin Almanya bu konuda sert önlemler alınmasının önemini vurgularken ingiltere ve ABD SYF'lerin diğer finansal kurumların tabi oldukları türde bir düzenlemeye tabi olmalarının SYF'lerin varlık nedenine aykırı olacağını savunmuşlardır. 

SYPler üzerine OECD (2007) tarafından yapılan bir anket çalışmasında ise katılımcı 27 ülkeye muhtelif sorular sorulmuştur. Elde edilen yanıtların yayınlanması neticesinde ülkelerin SYF'lere yaklaşımlarında ciddi farklılıklar bulunduğu belirlenmiştir. Bu farklılıkların titiz bir şekilde değerlendirilmesinin piyasa etkinliğini bozmadan SYF'lere yönelik olarak yapılabilecek global bir düzenlemeye katkıda bulunabileceği değerlendirilmektedir. 

Yatırımcıların ve Finansal Piyasaların Serbest Yatırım Fonlarından Kaynaklanan Riskleri 

Hiç şüphesiz her yatırım risk içermektedir. Bu riskler gerek yatırımın gelecekteki değeri hakkında yeterli bilgiye sahip olunması gerek bir takım kantitatif finans teknikleri ile belli bir noktaya kadar tahmin edilebilir. Ancak muhtelif ülkelerde denetim otoriteleri bu konuda çeşitli rehber ilkeler yayınlamaktadır. Bu bağlamda fonlarını SYF'lere plase eden gerçek ya da tüzel kişi yatırımcıların maruz kalabilecekleri kalitatif türde riskler aşağıda sıralanmaktadır:

.             SYF'ler oldukça yüksek finansal kaldıraç oranları ile çalışan fonlardır(genellikle 2'den 10'akadar),

•             SYF'ler genellikle vergilendirme ve diğer hukuki düzenlemelerden muaf ülkelerde kurulan ve herhangi bir düzenleme ve denetime tabi olmayan şirketlerdir,

•             SYF'ler yönetimleri açısından tek kişi riskini içerebilirler,

.             SYF'lerin geçmiş performansı hakkında kolaylıkla bilgi sahibi olunamamaktadır,

•             Türev araçlar SYF'ler tarafından yoğun bir şekilde kullanılmaktadır,

•             SYF'lerin aktif yapıları ve yatırım stratejileri konusunda kamuoyuna sunulmuş herhangi bir bilginin bulunmamaktadır,

•             SYF'ler herhangi bir yetkilendirmeye ya da kısıtlamaya tabi olmaksızın çok geniş bir yelpazede yatırım yapabilmektedirler,

•             SYF'lerin performansının gerek kendi aralarında gerek diğer fonlarla karşılaştırılmasında referans alınabilecek uygun herhangi bir performans ölçütü bulunmamaktadır. 

Finansal piyasaların ve ekonomilerin SYF'lerden ve yüksek kaldıraçla çalışan diğer kuruluşlardan kaynaklanan riskleri de FSF tarafından yapılan çalışmada aşağıdaki şekilde iki ana başlık altında ifade edilmiştir (FSF, 2000): 

1. Gelişmiş ekonomilerde yüksek finansal kaldıraçtan kaynaklanan risklerle birlikte büyük SYF'lerin iflası nedeniyle ortaya çıkabilecek olan sistemik riskler. 

2.  Küçük ve orta ölçekli açık ekonomilerde SYF'ler ve yüksek kaldıraçla çalışan diğer kuruluşların faaliyetlerinden kaynaklanan ve piyasa dinamiklerini etkileyebilecek riskler. Küçük ve orta büyüklükteki açık ekonomiler açısından iki önemli husus ön plana çıkmaktadır: Birincisi, büyük ve belli finansal araçlara/sektörlere yoğunlaşan pozisyonların piyasa baskıları ile yayılma etkilerini büyütme olasılığı; ikincisi ise zaman zaman bazı makro SYF'ler ile ticari bankalar ve yatırım bankalarının riskli strateji uygulamaları nedeniyle piyasaların güvenilirliğinin ve bütünlüğünün bozulması. 

Bununla birlikte genel itibarıyla SYF'lerin normal koşullarda sağlıklı ekonomilerde piyasaların istikrarını bozucu davranışlarda bulunma ihtimallerinin düşük olduğu, ancak kırılgan ekonomilerde spekülatif ve fırsatçı yatırım politikaları izleme ve piyasalarda büyük dalgalanmalara neden olabilme ihtimalinin yüksek olduğu görüşü yaşanan son olaylarda kabul görmüştür. 

Serbest Yatırım Fonları ve Finansal İstikrar 

Gerek akademik yazında yer alan çalışmalar gerek basında yer alan haberler genellikle SYF'lerin faaliyetlerinden dolayı neden olabilecekleri olumsuzluklar üzerine odaklanmıştır. Diğer yandan SYF'lerin piyasa likiditesine katkıları, piyasa volatilitesinin yüksek olduğu zamanlarda bile fonları buralara yönlendirme yoluyla piyasa şoklarının hafifletilmesi gibi olumlu katkıları da vardır (ECB, 2006). SYF'ler aynı zamanda tezgah-üstü piyasaların gelişmesine, yeni türev risk yönetimi araçlarının geliştirilmesine ve böylelikle riskin piyasa katılımcıları arasında dağıtılmasına da katkıda bulunmaktadır. Özellikle normal üstü getiri arayışları çerçevesinde arbitraj imkanını da minimize ederek fiyatların olduğundan düşük ya da yüksek seviyede gerçekleşmemesine katkıda bulunarak menkul kıymet piyasasında gerçekçi fiyatlar oluşmasına da katkıda bulunurlar. SYPler aynı zamanda portföy çeşitlendirmesi yapmak isteyen kişi ve kurumlar için de önemli bir alternatiftir. Bu çerçevede SYF'ler küresel  finansal   sistemin   istikrarına   bir  ölçüde   katkıda   bulunabilmektedirler. 

Ancak SYF sayısındaki hızlı artışa paralel olarak yönettikleri portföy büyüklüğündeki artış finansal istikrar üzerinde olumsuz etkilere neden olabileceği görüşü ağırlık kazanmıştır. SYF'lerin finansal istikrar üzerine olumsuz etkileri doğrudan piyasalar ya da bankalar üzerinden olabilmektedir. Yaşanan deneyimler sonrasında üzerinde en çok durulan iki konu kaldıraç etkisinin gereğinden fazla kullanılmasının olumsuz sonuçlarının neler olabileceği ve SYF'ler ile yakın ilişki içinde olan bankaların

ne tür risklere maruz kalabilecekleridir. Özellikle bankaların doğrudan ya da ilişkide bulunduğu tarafların SYFlerle olan ilişkileri paralelinde dolaylı olarak SYF riskine maruz kalmaları mümkündür.

Sonuç 

SYFlerin, küçük ve finansal derinliği sığ olan ülkelere giriş çıkışları, çoğu zaman piyasaların dengesini bozacak hızda ve büyüklükte olabilmektedir. Dolayısıyla olası sistemik risk ihtimalinin azaltılması ve piyasa dinamiklerinin güçlendirilmesi için bir dizi tedbir alınması gereklidir. Bu çerçevede SYPlerin gerçekleştirdikleri işlemlerde karşı tarafı oluşturan bankalar, sermaye piyasası aracı kuruluşları ve diğer finansal kuruluşlara yönelik alınabilecek tedbirler yoluyla sistemik risklerin büyümeden kontrol altına alınması mümkündür. Özellikle SYFlerle işlem yapan gerçek ya da tüzel kişilerin söz konusu SYF hakkında yeterli bilgi sahibi olmasının sağlanmasına yönelik tedbirlerin alınması ve bunların uygulamasının denetimi önemlidir. 

Sonuç olarak gerek gelişmiş, gerek gelişmekte olan ülke finansal sistemlerinin SYF'ler nedeniyle maruz kalabileceği başlıca tehditler; kısa süreli fon hareketlerinin ekonomik dengeler üzerindeki bozucu etkileri, piyasaların derinliğinin bulunmaması nedeniyle manipülasyona açık olması, piyasalara olan güvenin sarsılması, istikrar ortamının ortadan kalkması ve piyasaların işleyiş mekanizmalarının zarar görmesi riski, mevcut düzenlemelerin dolanılması yoluyla gerçekleştirilen işlemler nedeniyle piyasalara olan güvenin sarsılması, ekonomi için gerekli ülke fonlarının yurtdışına çıkarılması nedeniyle ekonomi için gerekli fonların temin edilememesi riski olarak sıralanabilir (Küçüközmen ve Mazıbaş, 2005). 

Yukarıda ifade edilmeye çalışılan hususlarda uygulamaya konulacak strateji ve politikalar gerek ülkemiz gerek diğer gelişmekte olan ülke finansal sistemlerinin kurumsal, fiziki ve teknolojik altyapısının güçlendirilmesine, finansal piyasaların ekonominin ihtiyaçları doğrultusunda ve güçlü etkinlikle faaliyet göstermesine, SYF ve diğer yüksek kaldıraçla faaliyet gösteren yatırım fonlarının piyasaların dinamiklerini bozucu etkilerinin mümkün olduğunca bertaraf edilmesine ve sistemik riskin minimize edilmesine katkıda bulunabilecektir.

Kaynak: C. Coşkun KÜÇÜKÖZMEN - Uluslararası Ekonomik Sorunlar Dergisi

 

 

Anasayfa - İktisat - Makale - Ekonomi - Borsa - İstatistik - Türkiye Ekonomisi - Ekonomi Sözlüğü

Since 2005