Serbest Yatırım Fonları (Hedge Funds)
Özet
"Serbest yatırım fonları (hedge funds)" global bazda faaliyet
gösteren ve yatırımcılarına sağladıkları yüksek
getirinin yanı sıra yüksek riskler de içeren büyük
yatırım fonlarıdır. Bu fonlar bir taraftan piyasa
etkinliğini artırıcı fonlar olarak görülürken diğer
taraftan başta 1997'lerde yaşanan Asya krizi olmak
üzere birçok finansal krizin tetikleyicisi olarak da
görülmektedir.
Giriş
Yatırımcılar genellikle yatırımlarından bekledikleri getirinin en
yüksek seviyede olmasını isterlerken bu getirinin
mümkün olan en düşük risklilik düzeyinde
sağlanmasını beklerler. Bu çerçevede serbest yatırım
fonları (SYF) hem yatırımcıların fonlarının değerini
muhafaza etmek, hem de yüksek getiri elde etmek
isteyen yatırımcıların fonlarını maruz
kalabilecekleri finansal risklere karşı muhtelif
risk yönetimi teknikleri ve finansal türev araçlar
yoluyla koruyarak (hedge ederek) bu amacı
gerçekleştirmeye yönelik olarak faaliyet gösteren
yatırım kuruluşları olarak karşımıza çıkmaktadır.
Ancak günümüzde bu fonlarının adında yer alan
"finansal risklere karşı korunma sağlama işlevi"
yerini artık karmaşık finansal ürünler ve yeni türev
araçlar yoluyla finansal risklerin yönetimine ve bu
yolla yüksek getiri sağlamaya bırakmıştır.
Sermaye Piyasası Kurulu (SPK) tarafından bu fonlara ilişkin olarak
çıkarılan taslak tebliğde hedge funds karşılığı
olarak "yüksek riskli yatırım fonları" ifadesi
kullanılmış, ancak daha sonra son şekli verilerek
yayınlanan tebliğde bu fonlar için "serbest yatırım
fonları" karşılığı benimsenmiştir.
SYF'lerin faaliyetleri itibarıyla ne tür kuruluşlar olduğu
konusunda birçok farklı tanım vardır. Genel kabul
görmüş bir tanım bulunmamakla birlikte, SYF'ler
"münferiden örgütlenmiş, profesyonel yatırım
yöneticilerince idare edilen ve her yatırımcının
kolaylıkla ulaşamayacağı derecede dışarıya kapalı
faaliyette bulunan yatırım şirketleri" olarak
tanımlanmıştır (PWG, 1999).
Yatırım stratejileri bazında oldukça geniş bir ölçek ve coğrafyada
faaliyet gösteren bu fonların yüksek getiri sağlama
avantajlarının altında, vergi muafiyeti (off-shore
tescilli olmaları nedeniyle) ve denetimden muafiyet
gibi birçok temel yasal yükümlülükten muaf olarak
faaliyet göstermeleri yatmaktadır.
Diğer taraftan, yatırım stratejilerine göre değişen boyutlarda
piyasalarda spekülatif hareketlerde bulunmaları,
hatta piyasa dinamikleri sağlam olmayan küçük ve
orta ölçekli ekonomilerde piyasaları yönlendirmeye
yönelik davranışlar sergilemeleri sayesinde,
yatırımcılarına ortalama piyasa getirilerinin
oldukça üstünde bir getiri imkanı
sağlayabilmektedirler.
SYF'lere ilişkin istatistiklerin güvenilirliği tartışmalı olup
farklı veri kaynaklarından erişilen verilerin
derlenmesi ile elde edilen bilgilerden bugün 9,000
civarında SYF'nin yaklaşık 1,7 trilyon ABD doları
tutarında bir varlığı yönettiği tahmin edilmektedir.
Varlıklı yatırımcıları hedef kitlesi olarak gören ve en az bir
milyon ABD doları ve üstü fonları kabul eden
SYF'lerin bazıları bugün bu limiti 100,000 ABD
dolarına indirirken, bazı SYF'ler de Japonya'da faiz
oranlarının sıfır seviyesinde seyretmesi nedeniyle
geniş bir yatırımcı kitlesine hitap edebilmek için
Japonya'ya mahsus olarak bu rakamı 25,000 ABD
dolarına kadar indirmişlerdir.
SPK tarafından çıkarılan tebliğde "katılma payları sadece nitelikli
yatırımcılara satılmak üzere kurulmuş olan fonlar
ise 'Serbest Yatırım Fonları (Hedge Funds)' olarak
adlandırılır" denilmektedir. Nitelikli yatırımcıdan
kasıt, üstlendikleri risklerin farkında olan,
bunları ölçebilme, yönetebilme konusunda bilgi
sahibi olan varlıklı gerçek/tüzel kişilerdir.
Son on yılda SYFlerin yüksek risklerine rağmen en yüksek getiriyi
elde ettikleri piyasalar aralarında ülkemizin de
bulunduğu gelişmekte olan piyasalar olmuştur.
SYF'ler tarafından bu piyasalarda makro stratejiler
yoluyla alınan yüksek riskler, Asya krizini yaşayan
ülkelerle, Avustralya'da olduğu gibi, faaliyette
bulunulan ülkenin mali sisteminde sistemik riskler
doğurabilen veya piyasaların işleyiş dinamiklerini
bozan sonuçlara da sebep olabilmektedir. Diğer
taraftan piyasa likiditesine katkısı, yüksek ya da
düşük değerli menkul kıymetlerde gerçeğe yakın
fiyatlama yapılabilmesi ve alternatif yatırım
imkanları sunması bakımından SYF'ler, finansal
piyasaların vazgeçilmez oyuncuları arasında
yerlerini almışlardır.
Serbest Yatırım Fonlarının Tarihçesi
SYFlerin tarihi 19401ı yıllara uzanmaktadır. Günümüzdeki anlamda
ilk SYF1949 yılında bir sosyolog olan Albert Wislow
Jones tarafından kurulmuştur. Jones, yatırımcılardan
topladığı ve kendi tasarruflarını da dahil ettiği
fonlarla hisse senetlerinden müteşekkil bir portföy
oluşturmuştur. Jones'un geliştirdiği yatırım
tekniğine göre uzun pozisyondaki hisse senetlerine
karşılık diğer hisse senetlerini açığa satış yapmak
suretiyle karşı kısa pozisyon oluşturması, bu
şekilde elindeki hisse senetlerinin genel piyasa
riskini finansal koruma altına almak suretiyle
ortadan kaldırması şeklindeydi. Hangi senetlerde
uzun hangilerinde kısa pozisyon alacağı ise tamamen
Jones'un beklentilerine yönelikti. Yani aşırı
değerlenmiş senetlerde gelecekte fiyatın düşeceği
beklentisiyle açığa satış yoluyla kısa pozisyon
alırken, gelecekte değerlenmesini beklediği
senetleri de portföyüne toplayarak uzun pozisyon
alıyordu. Jones, finansal korunma sağlama amaçlı
açığa satışların yanında portföyün getirişini
artırmak için borçlanarak finansal kaldıraç
etkisinden de yararlanıyordu. Jones'un geliştirdiği
yatırım stratejileri ile gösterdiği yüksek
performans 1966 yılında 'Fortune Magazine'de
yayımlandı. Jones'un fonunun son on yıldaki yüksek
getiri performansıyla bunun dayandığı yatırım
stratejilerini anlatan söz konusu makale yayınlanana
kadar böyle bir fonun varlığı kimsenin dikkatini
çekmemişti. Söz konusu makalenin yayımının ardından,
benzer şekilde faaliyet gösteren fonların sayısı
hızla artmaya başlamıştır.
SYFlerin 1995-2007 yıllarını kapsayan dönem içinde sayılarının 9
kat artarak 9,000'e çıkmasının ve yönettikleri
fonların da 4 kat artarak 1,7 trilyon ABD dolarına
ulaşmasının nedenleri arasında likidite bolluğu,
yüksek getiri arayışı, risk yönetiminde yaşanan
hızlı gelişmeler ve hiç şüphesiz finansal sınırların
coğrafi anlamda giderek ortadan kalkması gibi
faktörler etkili olmuştur.
Serbest Yatırım Fonlarının Özellikleri ve Yatırım Stratejileri
Global ölçekte faaliyet gösteren SYF'ler sürekli olarak pozisyon
alacakları yeni sektör, piyasa ve ülke arayışı
içindedirler. Stratejilerini uygulayabilecekleri ya
da karlı yeni stratejiler geliştirebilecekleri her
türlü yenilik SYFlerin ilgi alanına girmektedir.
Gelişmiş analiz yetenekleri, son derece gelişmiş ve
karmaşık finansal türev araçlar kullanabilmeleri ve
tasarlayabilmeleri, son model yazılım ve donanıma
sahip olmaları ve ek olarak adeta "hesap vermekten
muaf olmaları bu fonların diğer fonlara göre
rekabetçi üstünlüğünü oluşturmaktadır.
SYF'ler büyüklükleri, işlem ve sektör türleri, alım-satım
stratejileri ve kaldıraç imkânını kullanma
derecelerine göre farklı gruplara ayrılmaktadır. Bu
fonlar, yatırım stratejileri ve finansal
davranışları açısından farklılıklar göstermeleri
nedeniyle çoğu zaman yatırım stratejilerine göre
adlandırılmakta olup genelde iki ana grupta ele
alınmaktadır (BCBS, 1999a):
1. Makro (Global) fonlar: Bu tür faaliyet gösteren SYF'ler temel
ekonomik göstergelere bakarak bunların bulunduğu
seviye ile olması gereken seviye arasındaki
farklılıklara ve bu göstergelerin olası
değişim yönü konusundaki beklentilere dayalı olarak pozisyon
almaktadır. Son yıllarda, özellikle ülkemiz gibi
gelişmekte olan piyasalar da dahil olmak üzere bir
çok gelişmekte olan ülkede sayıları giderek artan
makro fon global alım-satım stratejilerine göre
faaliyet göstermektedir.
2. Göreceli değer veya arbitraj fonları: Bu tür faaliyet gösteren
SYF'ler ise getiri ve performansları birbirleriyle
karşılaştırabilir finansal araçlara ilişkin olarak
aldıkları pozisyonları, ters pozisyon almak
suretiyle riski azaltım stratejileri izleyen
fonlardır. Bu fonlar, kullandıkları araçların
değerlerindeki göreceli değişikliklere göre pozisyon
alarak beklentilerinin gerçekleşmesini
beklemektedirler. Olası risklerden korunmak için de
piyasa fiyat hareketlerine bağlı olarak genel piyasa
riskindeki değişimlere karşı finansal korunma
sağlama stratejisi izlemektedirler. Bu tür fonların
çok büyük riskler almalarının nedenleri arasında
aşırı kaldıraç imkânını rahatlıkla kullanabilmeleri
ve dinamik alım-satım stratejileri takip
edebilmeleri bulunmaktadır.
Farklı bir çok sınıflandırmanın yapıldığı SYF'lerle ilgili olarak
muhtelif kaynaklardan derlenen ve Küçüközmen ve
Mazıbaş (2005)'te yer alan bir sınıflama ve söz
konusu fonların beklenen olası risk düzeyleri
Tablo-1 'de verilmektedir.
Serbest Yatırım Fonlarına İlişkin Yasal Düzenlemeler
Gottlieb (2007) tarafından yapılan bir çalışmada SYF'lerin %53'ünün
ABD'de, %27'sinin AB'de, %13'ünün kıyı bankacılığı
merkezlerinde (off-shore financial centers) faaliyet
gösterdiği ancak, bunların büyük bir kısmının (%64)
kıyı bankacılığı merkezlerinde kayıtlı olduğu,
sadece %24'ünün ABD'de, %11 'inin de AB'de kayıtlı
olduğu ifade edilmiştir. Yine aynı çalışmada söz
konusu fonların yatırım kaynağının 2005 sonu
itibarıyla %62'sinin ABD (2002'de %86), %26'sının AB
(2002'de %9) ve %10'unun off-shore (2002'de %3)
olduğu ifade edilmiştir. Bu bilgilerden de
anlaşılacağı üzere SYF'ler genellikle vergi ve bir
dizi yasal muafiyet sağlayan alanlarda
kurulmaktadır.
Gerek ABD'de gerekse diğer ülkelerde SYFleri doğrudan hedef alan
kapsamlı bir düzenleme yoktur. Ancak son beş yıl
içinde SEC (ABD Sermaye Piyasası Kurumu) ve FED (ABD
Merkez Bankası) tarafından ortaklaşa yürütülen
çalışmalarda SYF'lerin tabi olacakları kapsamlı bir
düzenleme yapılmasının gerekliliği hususu yoğun bir
şekilde tartışılmıştır (SEC,2003). Ancak gelinen
noktada, SYF'lerin doğrudan tabi olacağı bir
düzenlemeden ziyade şeffaflık ve bu fonlara yatırım
yapan kurumsal yatırımcıların (emeklilik fonları,
sigorta şirketleri, vakıflar) ve yine bu fonlarla
yakın ilişki içinde bulunan yatırım bankaların
oluşturduğu karşı taraf riski (counterparty risk)
konuları ağırlık kazanmıştır. Dolayısıyla bu iki
husus alınan tavsiye kararlarında finansal
istikrarın sürdürülmesi ve sistemik risklerin
kontrolü açısından önemle vurgulanmıştır. SYF'lerin
maksimum esneklikle çalışan ve nitelikli
yatırımcılara hitap eden kuruluşlar olması
itibarıyla diğer finansal kuruluşlar gibi bir
düzenlemeye tabi tutulmasının eşyanın tabiatına
aykırı olduğu akademik çevrelerce de dile
getirilmiştir (Herring, 2003).
SYFler genellikle büyük ölçüde bireysel ve az da olsa kurumsal
yatırımcılara hizmet verdiklerinden, diğer fon
yönetimi ve sermaye piyasası aracı kuruluşlarının
tabi oldukları lisans alma, halka açık ise borsaya
kote olma faaliyetlerine ilişkin olarak kamuoyunu
bilgilendirme, bağımsız denetim yaptırma ve bu
denetim sonuçlarını açıklama, belli muhasebe
standartlarına tabi olma ve finansal yapısıyla
ilgili bilgileri belli dönemler itibariyle açıklama
gibi yükümlülükleri bulunmamaktadır (Küçüközmen ve
Mazıbaş, 2005). Dolayısıyla SYF'ler hakkında ancak
genel istatistikler ve yönetimi altında olan
fonların parasal büyüklüğü gibi konularda bilgi
edinilebilmektedir.
SYF'lerin üstlendikleri risklerin belirlenmesi ve
değerlendirilmesindeki veri ve bilgi eksiklikleri
söz konusu fonların finansal istikrar ve sistemik
riskler açısından kapsamlı bir değerlendirmesini
adeta olanaksız kılmaktadır. Dolayısıyla kamu
otoritelerinin denetimine tabi bulunmayan SYF'lerin
faaliyetleri nedeniyle üstlendikleri ve/veya maruz kalabilecekleri riskleri
bertaraf edebilecek düzeyde yasal sermaye
bulundurmak, yatırım yaptıkları alanları bir risk
bütçelemesine ya da sınırlamasına tabi tutmak, iç
denetim ve risk yönetim sistemleri kurmak, kurumsal
yönetişim ilkelerini uygulamak gibi banka ve diğer
finans kuruluşlarına özgü yükümlülükleri de
bulunmamaktadır . SYF'lere yönelik düzenlemeler
yapılması konusu gündeme ilk kez LTCM (Long Term
Capital Management) isimli dünyanın en büyük
SYF'sinin yatırımcılarına karşı yükümlülüklerini
yerine getirememesinin finansal piyasalarda neden
olduğu büyük çalkantıdan sonra gündeme gelmiştir.
LTCM olayı, SYF'lerin bireysel yatırımcılar için olduğu kadar
finansal piyasalar, hatta ülke ekonomileri ve global
finans piyasaları açısından önemli dersler
içermektedir. LTCM olayından sonra SYF'lerin
taşıdığı risklerin ve bunların gerçekleşmesi
durumunda bu fonlarla ilişkide bulunan tarafların da
nasıl hareket etmesi gerektiği hususu sorgulanmaya
başlanmış ve bir takım düzenleyici tedbirlerin
alınması hususu gündeme gelmiştir.
Bu çerçevede Basel Bankacılık Denetim Komitesi (Basel Committee on
Banking Supervision, BCBS) nezdinde bankaların SYF
ve benzeri yüksek kaldıraçla çalışan kuruluşlarla
etkileşimlerini incelemek amacıyla bir çalışma grubu
oluşturulmuştur. Bu çalışma grubunun hazırladığı, ve
"yüksek kaldıraçla çalışan kuruluşlarla (Highly
Leveraged Institutions, HLI) bankaların
etkileşimlerini" ortaya koyan (Brockmeijer Raporu)
raporun (BCBS, 1999a) yanısıra bu konudaki
standartları oluşturacak olan güvenilir uygulamalara
ilişkin rapor (BCBS, 1999b) 1999 yılı Ocak ayında
yayımlanmıştır. Bu raporları takiben, Basel Komitesi
tarafından, 1999 yılında yayımlanan güvenilir
uygulama standartlarına ilişkin bir değerlendirme
raporu (BCBS, 2000) hazırlanarak 2000 yılı Ocak
ayında, Komitenin IOSCO (Uluslararası Menkul Kıymet
Komisyonları Organizasyonu) ile ortak çalışması
sonucu hazırlanan HLI'lara ilişkin değerlendirme
raporu ise 2001 yılı Mart ayında yayımlanmıştır
(BCBS, 2001).
Basel Komitesi'nin çalışmalarına paralel olarak IOSCO tarafından
hazırlanan raporlar (1999a, 1999b) ve Uluslararası
Swap ve Türevler Birliği (ISDA, 1999) tarafından
hazırlanan rapor bu konuda kaynak niteliğinde
çalışmalardır. Bu çalışmaların yanı sıra dönemin ABD
Başkanı tarafından oluşturulan Başkanlık Çalışma
Grubu (PWG) tarafından hazırlanan rapor (PWG, 1999)
ve son olarak Finansal istikrar Forumu (FSF)
tarafından hazırlanan raporlar (FSF, 2000; FSF,
2001; FSF, 2002) LTCM olayı ve sonrasında SYF
sektöründe yaşanan gelişmeleri ve önerilen
tedbirleri içermektedir.
Son iki yıl içinde finansal piyasalarda yaşanan kısa dönemli
dalgalanmalar SYF'lerin tabi olması gereken
düzenlemeler hususunu daha yoğun olarak gündeme
getirmiştir. Örneğin Almanya bu konuda sert önlemler
alınmasının önemini vurgularken ingiltere ve ABD
SYF'lerin diğer finansal kurumların tabi oldukları
türde bir düzenlemeye tabi olmalarının SYF'lerin
varlık nedenine aykırı olacağını savunmuşlardır.
SYPler üzerine OECD (2007) tarafından yapılan bir anket
çalışmasında ise katılımcı 27 ülkeye muhtelif
sorular sorulmuştur. Elde edilen yanıtların
yayınlanması neticesinde ülkelerin SYF'lere
yaklaşımlarında ciddi farklılıklar bulunduğu
belirlenmiştir. Bu farklılıkların titiz bir şekilde
değerlendirilmesinin piyasa etkinliğini bozmadan
SYF'lere yönelik olarak yapılabilecek global bir
düzenlemeye katkıda bulunabileceği
değerlendirilmektedir.
Yatırımcıların ve Finansal Piyasaların Serbest
Yatırım Fonlarından Kaynaklanan Riskleri
Hiç şüphesiz her yatırım risk içermektedir. Bu riskler gerek
yatırımın gelecekteki değeri hakkında yeterli
bilgiye sahip olunması gerek bir takım kantitatif
finans teknikleri ile belli bir noktaya kadar tahmin
edilebilir. Ancak muhtelif ülkelerde denetim
otoriteleri bu konuda çeşitli rehber ilkeler
yayınlamaktadır. Bu bağlamda fonlarını SYF'lere
plase eden gerçek ya da tüzel kişi yatırımcıların
maruz kalabilecekleri kalitatif türde riskler
aşağıda sıralanmaktadır:
. SYF'ler oldukça yüksek finansal kaldıraç oranları ile
çalışan fonlardır(genellikle 2'den 10'akadar),
• SYF'ler genellikle vergilendirme ve diğer hukuki
düzenlemelerden muaf ülkelerde kurulan ve herhangi
bir düzenleme ve denetime tabi olmayan şirketlerdir,
• SYF'ler yönetimleri açısından tek kişi riskini
içerebilirler,
. SYF'lerin geçmiş performansı hakkında kolaylıkla
bilgi sahibi olunamamaktadır,
• Türev araçlar SYF'ler tarafından yoğun bir şekilde
kullanılmaktadır,
• SYF'lerin aktif yapıları ve yatırım stratejileri
konusunda kamuoyuna sunulmuş herhangi bir bilginin
bulunmamaktadır,
• SYF'ler herhangi bir yetkilendirmeye ya da
kısıtlamaya tabi olmaksızın çok geniş bir yelpazede
yatırım yapabilmektedirler,
• SYF'lerin performansının gerek kendi aralarında gerek
diğer fonlarla karşılaştırılmasında referans
alınabilecek uygun herhangi bir performans ölçütü
bulunmamaktadır.
Finansal piyasaların ve ekonomilerin SYF'lerden ve yüksek
kaldıraçla çalışan diğer kuruluşlardan kaynaklanan
riskleri de FSF tarafından yapılan çalışmada
aşağıdaki şekilde iki ana başlık altında ifade
edilmiştir (FSF, 2000):
1. Gelişmiş ekonomilerde yüksek finansal kaldıraçtan kaynaklanan
risklerle birlikte büyük SYF'lerin iflası nedeniyle
ortaya çıkabilecek olan sistemik riskler.
2. Küçük ve orta ölçekli açık ekonomilerde SYF'ler ve yüksek
kaldıraçla çalışan diğer kuruluşların
faaliyetlerinden kaynaklanan ve piyasa dinamiklerini
etkileyebilecek riskler. Küçük ve orta büyüklükteki
açık ekonomiler açısından iki önemli husus ön plana
çıkmaktadır: Birincisi, büyük ve belli finansal
araçlara/sektörlere yoğunlaşan pozisyonların piyasa
baskıları ile yayılma etkilerini büyütme olasılığı;
ikincisi ise zaman zaman bazı makro SYF'ler ile
ticari bankalar ve yatırım bankalarının riskli
strateji uygulamaları nedeniyle piyasaların
güvenilirliğinin ve bütünlüğünün bozulması.
Bununla birlikte genel itibarıyla SYF'lerin normal koşullarda
sağlıklı ekonomilerde piyasaların istikrarını bozucu
davranışlarda bulunma ihtimallerinin düşük olduğu,
ancak kırılgan ekonomilerde spekülatif ve fırsatçı
yatırım politikaları izleme ve piyasalarda büyük
dalgalanmalara neden olabilme ihtimalinin yüksek
olduğu görüşü yaşanan son olaylarda kabul görmüştür.
Serbest Yatırım Fonları ve Finansal İstikrar
Gerek akademik yazında yer alan çalışmalar gerek basında yer alan
haberler genellikle SYF'lerin faaliyetlerinden
dolayı neden olabilecekleri olumsuzluklar üzerine
odaklanmıştır. Diğer yandan SYF'lerin piyasa
likiditesine katkıları, piyasa volatilitesinin
yüksek olduğu zamanlarda bile fonları buralara
yönlendirme yoluyla piyasa şoklarının hafifletilmesi
gibi olumlu katkıları da vardır (ECB, 2006). SYF'ler
aynı zamanda tezgah-üstü piyasaların gelişmesine,
yeni türev risk yönetimi araçlarının
geliştirilmesine ve böylelikle riskin piyasa
katılımcıları arasında dağıtılmasına da katkıda
bulunmaktadır. Özellikle normal üstü getiri
arayışları çerçevesinde arbitraj imkanını da
minimize ederek fiyatların olduğundan düşük ya da
yüksek seviyede gerçekleşmemesine katkıda bulunarak
menkul kıymet piyasasında gerçekçi fiyatlar
oluşmasına da katkıda bulunurlar. SYPler aynı
zamanda portföy çeşitlendirmesi yapmak isteyen kişi
ve kurumlar için de önemli bir alternatiftir. Bu
çerçevede SYF'ler küresel finansal sistemin
istikrarına bir ölçüde katkıda
bulunabilmektedirler.
Ancak SYF sayısındaki hızlı artışa paralel olarak yönettikleri
portföy büyüklüğündeki artış finansal istikrar
üzerinde olumsuz etkilere neden olabileceği görüşü
ağırlık kazanmıştır. SYF'lerin finansal istikrar
üzerine olumsuz etkileri doğrudan piyasalar ya da
bankalar üzerinden olabilmektedir. Yaşanan
deneyimler sonrasında üzerinde en çok durulan iki
konu kaldıraç etkisinin gereğinden fazla
kullanılmasının olumsuz sonuçlarının neler
olabileceği ve SYF'ler ile yakın ilişki içinde olan
bankaların
ne tür risklere maruz kalabilecekleridir. Özellikle bankaların
doğrudan ya da ilişkide bulunduğu tarafların
SYFlerle olan ilişkileri paralelinde dolaylı olarak
SYF riskine maruz kalmaları mümkündür.
Sonuç
SYFlerin, küçük ve finansal derinliği sığ olan ülkelere giriş
çıkışları, çoğu zaman piyasaların dengesini bozacak
hızda ve büyüklükte olabilmektedir. Dolayısıyla
olası sistemik risk ihtimalinin azaltılması ve
piyasa dinamiklerinin güçlendirilmesi için bir dizi
tedbir alınması gereklidir. Bu çerçevede SYPlerin
gerçekleştirdikleri işlemlerde karşı tarafı
oluşturan bankalar, sermaye piyasası aracı
kuruluşları ve diğer finansal kuruluşlara yönelik
alınabilecek tedbirler yoluyla sistemik risklerin
büyümeden kontrol altına alınması mümkündür.
Özellikle SYFlerle işlem yapan gerçek ya da tüzel
kişilerin söz konusu SYF hakkında yeterli bilgi
sahibi olmasının sağlanmasına yönelik tedbirlerin
alınması ve bunların uygulamasının denetimi
önemlidir.
Sonuç olarak gerek gelişmiş, gerek gelişmekte olan ülke finansal
sistemlerinin SYF'ler nedeniyle maruz kalabileceği
başlıca tehditler; kısa süreli fon hareketlerinin
ekonomik dengeler üzerindeki bozucu etkileri,
piyasaların derinliğinin bulunmaması nedeniyle
manipülasyona açık olması, piyasalara olan güvenin
sarsılması, istikrar ortamının ortadan kalkması ve
piyasaların işleyiş mekanizmalarının zarar görmesi
riski, mevcut düzenlemelerin dolanılması yoluyla
gerçekleştirilen işlemler nedeniyle piyasalara olan
güvenin sarsılması, ekonomi için gerekli ülke
fonlarının yurtdışına çıkarılması nedeniyle ekonomi
için gerekli fonların temin edilememesi riski olarak
sıralanabilir (Küçüközmen ve Mazıbaş, 2005).
Yukarıda ifade edilmeye çalışılan hususlarda uygulamaya konulacak
strateji ve politikalar gerek ülkemiz gerek diğer
gelişmekte olan ülke finansal sistemlerinin
kurumsal, fiziki ve teknolojik altyapısının
güçlendirilmesine, finansal piyasaların ekonominin
ihtiyaçları doğrultusunda ve güçlü etkinlikle
faaliyet göstermesine, SYF ve diğer yüksek
kaldıraçla faaliyet gösteren yatırım fonlarının
piyasaların dinamiklerini bozucu etkilerinin mümkün
olduğunca bertaraf edilmesine ve sistemik riskin
minimize edilmesine katkıda bulunabilecektir.
Kaynak:
C. Coşkun KÜÇÜKÖZMEN
- Uluslararası Ekonomik Sorunlar Dergisi
|