Türkiye Ekonomisi
Dünya Ekonomisi
Osmanlı Ekonomisi
Finansal Ekonomi
İşletme Ekonomisi
Hizmet Ekonomisi
Kalkınma Ekonomisi
Tarım Ekonomisi
Borsa ve Yatırım
Ekonomi Sözlüğü
Ekonomi Ders Notları
Ekonomi Düşünürleri
Genel Ekonomi Soruları
Özel İstatistik Arşivi
Özel İktisat Konuları
Açık Öğretim İktisat
Ekonomi Kurumları
Kamu Yönetimi
Kamu (Devlet) Maliyesi
Sigortacılık Konuları
Türkiye İktisat Tarihi
Yeraltı Ekonomisi

Kredi Kartı Piyasası

Gelişmekte Olan Ülkeler

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

Sermaye Hareketliliği ve Sıcak Para 

Uluslararası düzlemde sermaye hareketliliği iki şekilde ol­maktadır. Birisi doğrudan yatırım şeklinde sermaye girişi olup; diğer ülkelerde maden sektörüne ve altyapıya yatırım yapan, büyük üretim hatlarını satın alan veya kuran yatırımlardır ve uzun vadelidir. Diğeri ise kısa vadeli ve vurkaç taktiği ile hare­ket eden fonlardır ve daha çok "finans kapitali" veya "sıcak pa­ra" olarak adlandırılır. Sıcak para gittiği ülkede borsada, devlet tahvillerinde veya dış borçlanma senetlerine yatırım yaparak belli bir süre durup kâr ettikten sonra geri çıkar. Bu açıdan spe­külatif özellikleri ağır basar. 

1980'li yıllara gelinceye kadar doğrudan yatırımlar daha ön plandaydı, çünkü sıcak para hareketleri kısıtlanıyordu. Örneğin Fransa'da bile 80'li yılların başında bir Fransız'ın ülke dışına çı­karabileceği döviz sınırlıydı. Döviz cinsinden mevduat hesabı açılması yasaktı. 

Son 25 yılda elektronik devrimin de etkisiyle sıcak paranın dünya üzerindeki hareketliliği büyük ölçüde artmış bulunuyor. Doğrudan yatırımlar bu derece hareketli değildir. Çünkü sabit bir yatırım bir firmayı yatırım yaptığı ülkeye bağlar. O ülkeden sadece elde ettiği kârı transfer eder. Tamamen çıkması ise üre­tim hattını tamamen satması veya tasfiye etmesi ile olur. 

Dünyada doğrudan yabancı yatırımlar 1999-2000 yıllarında 1 trilyon doları aşarken, 2002 yılında 651 milyar dolara düşmüş­tür. Aynı dönemde kısa vadeli sıcak para miktarının ise 1 trilyon dolar olduğu tahmin edilmektedir. Sıcak para yapısı gereği dün­yanın herhangi bir bölgesinde mutlaka gidecek yer bulmak du­rumunda olduğu için bu rakamın altına pek düşmemektedir. 

Sıcak para kısa dönemli canlılık konjonktürü getirebilir ama onu izleyen dönemlerde ekonominin sıcak paraya bağım­lı hale gelmesi beraberinde her an çıkabilecek bir kriz riskini de taşımaktadır. 1997 Asya krizi bu yüzden çıkmıştır. Uluslara­rası fonların bölgeye fütursuzca akıttığı sıcak para bu ülkeler­de borsa ve gayrimenkul balonu oluşturmuş, durumun devam ettirilemeyeceğini anladığında da bir gecede bu ülkeleri terkederek büyük bir krize neden olmuştur. Devreye yine IMF so­kulmuştur.

Fakat bu noktada bütün suçun batı rantiyesinde olduğunu söyleyereR ulusal ekonomileri de temize çıkarmamak gerekir. Yerel ekonomilerdeki tedbirsizlikler ve fonların üretim yerine rant ekonomisine yönlendirilmesi krizin en önemli sebeplerin­dendir aslında. 

Türkiye'ye baktığımızda aslında ithalatı finanse etmek için gerekli olan dövizle dış borçlanmanın iç finansmanda kullanıl­dığı dönemlere şahit olduk, ki halen kısmen devam etmektedir. Ülkemizde devlet, belediyeler, ve hatta KİT'ler bile yatırımları­nı finanse etmek, maaş ödemek gibi amaçlarla kısa vadeli dış borçlanmaya gitmişlerdir. Böylece dış borçlanma iç finansman­da kullanılmıştır. 

 

 

Anasayfa - İktisat - Makale - Ekonomi - Borsa - İstatistik - Türkiye Ekonomisi - Ekonomi Sözlüğü

Since 2005