Türkiye Ekonomisi
Dünya Ekonomisi
Osmanlı Ekonomisi
Finansal Ekonomi
İşletme Ekonomisi
Hizmet Ekonomisi
Kalkınma Ekonomisi
Tarım Ekonomisi
Borsa ve Yatırım
Ekonomi Sözlüğü
Ekonomi Ders Notları
Ekonomi Düşünürleri
Genel Ekonomi Soruları
Özel İstatistik Arşivi
Özel İktisat Konuları
Açık Öğretim İktisat
Ekonomi Kurumları
Kamu Yönetimi
Kamu (Devlet) Maliyesi
Sigortacılık Konuları
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

Sermayedarlar Gerçekten Demokrasi İstiyorlar Mı? 

Demokrasi bir araçtır. Bu araç, ekonomik kaynakların top­lumda hakça dağıtılması, sosyal dengenin sağlanabilmesi için ele geçirilmesi gereken bir uygulamadır. Şu halde, demokrasi bağ­lamında iki nokta önemli olmaktadır. Bunlardan birincisi, de­mokrasinin, kendi başına bir amaç değil, fakat bir araç olduğu, ikincisi ise, hak gibi, demokrasinin de, kapitalist sistem içinde, verilmeyip, alındığıdır. Diğer bir ifade ile demokrasi, bu hakkı kullanarak yarar sağlayacak gruplarca kazanılır. 

Demokrasiyi, en yalın ve basit anlamı içinde, ekonomik kay­nakların dağılımında toplumun karar sahibi olması diye tanım­larsak, bu bozuk gelir dağılımında, kaynaklara sahip olanlarla olmayanların demokrasiye yaklaşımları da farklı olacaktır. Kay­naklara sahip olanlar, diğer grupları şekilsel demokrasi söylemle­ri ile avutmaya ve uyutmaya çalışacaktır. Nitekim, bugün yapı­lan da aynen budur. Bunun kanıtı ise, şudur: Demokrasi söyle­mini baş tacı yapanlar, ekonomide kaynak dağılımına kimlerin karar vereceğinden söz dahi açmadıkları gibi, özelleştirme gibi bir sürece karşı çıkmayarak, ekonomik kararları kimlere teslim etmeye niyetli olduklarını açıkça ortaya koymaktadırlar. 

Peki, bu inanılmaz servet sahibi demokrasi havarileri niçin şimdilerde bu kavrama bu denli önem verir oldular? Çünkü, artık ekonomi zorluyor. Deprem, derinden duyulmaya başladı. İşte Başbakan'ın Samsun'da karşılanışı, işte Başbakan Yardımcı­sı'nın yukarıda Güneydoğu illerimizde karşılanışı, işte Aras Kargo firmasındaki durum! Tüm bu manzaralar ne kadar acı ise, o kadar da öğreticidir. Artık insanlar bilinçleniyor, etrafında olup-bitenleri öğreniyor, siyasileri tanıyor, sendikaları tanıyor, top­lumsal yapılanmaları, medyayı vb. yorumlayıp, artık her şeyi yavaş yavaş yerli yerine oturtmaya başlıyor, insanlar. İşte bu insanları hem yakalamak, hem de kanalize etmek gerekiyor. Bu arada, demokrasi söylemi ile siyasal boşluğu doldurmaya çalış­mak da, kendi amaçlan. 

Bu aldatmacanın yeni bir öğesi de, bugünlerde ileri sürülen "kalite çemberleri"dir. Nedir bu kalite çemberleri denen şey. Japonya'da ortaya atılmış, oradan ABD ve Avrupa ülkelerine yayılmış ve Türkiye'de de bir-iki çok büyük holdingde uygula­maya koyulmuş kalite çemberleri şudur. Bir üretim ünitesinde çalışanlar, belirli aralıklarla toplanıp, üretimin nerede aksadığını, verimliliği artırmak için ne yapılması gerektiğini, fevkalade "de­mokratik" usuller içinde tartışıp, bazı kararlar alırlar. Aynı grup, bir müddet sonra tekrar toplanıp, almış oldukları kararların uy­gulama sonuçlarını değerlendirirler. Tüm bu kararlarda herkes fevkalade özgür davranır. Buraya kadar her şey çok güzel Ne var ki, tüm bu toplantılarda bir konu, ilke olarak, kesinlikle gö­rüşülemez. O da, ücretlerdir. İşte demokrasi burada biter. 

Demokrasi böylesine ciddi ve havarilerini yakacak kadar teh­likeli bir konudur. Bu tehlikeyi sezenler, sadece demokrasiden söz edeler, ekonomiyi hiçbir şekilde gündeme getirmezler. De­mokrasi, başkalarının hayatlarını yönlendirmeye çalışanların değil, kendi hayatlarını düzenlemek için yola çıkanların elleri üzerinde yükselir. 

 

Kaynak: İzzettin Önder – İstanbul Üniversitesi Maliye Bölümü

 

 

Anasayfa - İktisat - Makale - Ekonomi - Borsa - İstatistik - Türkiye Ekonomisi - Ekonomi Sözlüğü

Since 2005