|
Sonraki Enron'u Beklerken, Enron Krizi
Enron çok kötü bir şirketti ve çöküşü de benzeri görülmedik şekilde
dramatik oldu. Fakat 1990'ların kızgın iş ortamında
Enron'u bu derecede yüksek ve baş döndürücü
noktalara fırlatan tuhaf şebekeden küçük şirketler
de yararlandı. Bunlar arasında ikisi bilhassa
dikkat çekmekteydi: Biri Texas'da yerleşik, kötü bir
kredi siciline sahip kitleyi müşteri olarak seçen
çılgınca büyüyen AmeriCredit, diğeri ise bir dizi
modern enerji işletmeleri inşa ederek ABD elektrik
piyasasına hükmetmeye çalışan Calpine. Aynen Enron
gibi, bu iki şirket de bir zamanlar tavana vuran
hisselerinin tepetaklak düşüşünü tecrübe etti.
Calpine'in piyasa değeri, geçen Nisan'da (2001) 17
milyar dolar ile zirveye ulaşmıştı, şimdi 4 milyara
düştü, AmeriCredit hisse değerleri Ağustos 2001'de 5
milyar dolarken, bugün 1,85 milyar dolara indi. Bu
şirketler piyasadan borç alarak ayakta
kalabilmektedir. Fakat böylesine hızlı
büyümelerinin - ve hâlâ sermaye bulabilmelerinin-
sebepleri şüphe uyandıracak şekilde benzer ve
kirlidir. İlki, bu şirketleri işleten kişilerin
diğerlerinden daha zeki ve yenilikçi olduğuna dair
piyasayı izleyenleri ikna eden etkileyici kazanç
raporlarına dayanan güçlü bir mitoloji. İkinci
sebep; potansiyel zaaflarını gizleyen ve yüksek
kazanç raporları hazırlayan şüpheli muhasebe ve
sofistike fınansal mühendislik teknikleri. Sahip
olduğumuz tek gerçek veri, Calpine ve AmeriCredit'in
temelsiz olmadığına ilişkin tek gerçek
garantimiz,de-netleme kuruluşlarının denetleme
raporları: AmeriCredit için Price Waterhouse
Coopers'dan ve, tahmin ettiğiniz gibi, Calpine için
Arthur Anderson'dan. Başka bir ifadeyle, yeni
Enronlar için hazır olun.
Kredi merdiveninin en altında yer alan bireylere otomobil kredileri
vererek "ciddî" bir şekilde büyüyen AmeriCredit ile
başlayalım. Aslında, AmeriCredit çok
büyük bir şirket değil. Zirve değerine ulaştığında
bile, piyasa değeri Merrill Lync-h'in sadece onda
biriydi. Fakat firma, kredi temini endüstrisinin
riskli kısmında çok hızlı büyüdüğünden çok büyük
ilgi çekti. Fort Worth'da yerleşik bu şirket, 2001
'de otomobil kredisi portföyünü % 51 gibi muazzam
bir ölçüde büyüterek 12 milyar dolara ulaştırdı.
Böylesi bir büyümenin normal olarak yatırımcıları
kaygılandırması gerekirdi. Ancak AmeriCredit'e
etkisi aksi yönde oldu. Şimdi tedbir fonları yöneten
muteber bir Wall Street analisti Tom Brown, tam bir
AmeriCredit hayranı. Brown, Ocak ayında kendi web
sayfası bankstocks.com'da şöyle yazıyordu: "AmeriCredit,
2001 yılında, entellektüel ve rekabet edebilen,
süreklilik aızedecek bir üstünlüğe sahip olduğunu
gösterdi." Hatta, Wall Street Journal'ın iyi haber
alan "Heard On the Street" (Sokaktan Duyduklarım)
sütununda bile şirketin potansiyel müşterilerini
akıllıca tahmin edebilme kabiliyeti olduğu gibi,
olumlu kanaatlere yer veriliyordu.
Bu, sadece, insanları kendilerinden geçirip, Enron'a da koşturan
türden bir mit yaratma yöntemi. Goldman Sachs
analisti David Fleischer geçen yılın başında şunu
iddia etti: "Enron benzersiz ve bize göre olağanüstü
bir satış zinciri (imtiyaz mağazaları- franchise)
inşa etti." Buna benzer şekilde, AmeriCredit
propagandacıları şirket yöneticilerinin
rakiplerinden çok daha yetenekli olduklarına
inanıyor ve şirketin iddialarına göre doğru ödünç
alıcıları seçmesini sağlayan ve onlara iyi ödeme
oranları uygulayan AmeriCredit'in yenilenmeyi teşvik
edici kredi değerlendirme modelini örnek
gösteriyorlardı. Fakat rakipleri, AmeriCredit'in
bugünün zayıf pazarında, mükemmele yakın bir kredi
geçmişine sahip insanlar arasından şimdiki kadar
hızlı büyümelerine yetecek kadar kredi talebi
bulacağı konusunda şüpheliler. Ayrıca, eğer
AmeriCredit riskli/problemli kredi geçmişi olan
insanlara çok miktarda ödünç para veriyorsa, çok
yakında ekonomik durgunluk bu insanların kredileri
geri ödemesinin zorlaşmasının sıkıntısını
hissedecektir.
AmeriCredit'in itibarını yükselten sebeplerden biri de "hileli"
muhasebe kayıtları tutması. Enron uzun dönemli
tahminî kârlarını, para elinde olmamasına rağmen
gelir hanesinde gösterdi. Benzer şekilde,
AmeriCredit'in muhasebe sistemi, henüz ödenmeyen
kredilerin üzerindeki en yüksek (up-front) kârlarını
dahil etmesini mümkün kılıyor. Bu tamamıyla yasal,
fakat kesinlikle güvenilmez bir muhasebe yöntemi.
Ayrıca eğer kredi geri ödemeleri konusundaki iyimser
tahminler tutmazsa, AmeriCredit, beklenenden daha
yüksek bir zararı bertaraf etmek için varlıklarının
değerini düşük göstermek durumunda kalabilir.
Şirketin diğer anahtar rakamlarla da oynadığını
düşünmemiz için elimizde sebepler mevcut.
AmeriCredit, zorlanan borçluların ödemelerini
aksatmalarına müsaade etmeye başladı. Bir ekonomik
durgunluk döneminde bu hayırseverlik gibi
görünebilir. AmeriCredit ise, bu ertelemelerin zaten
pek çoğunun sonunda ödeme takvimlerine geri
döndüklerini söylüyor. Ancak şu da mümkün ki, şirket
bunları zamanında ödenmemiş olarak bildirmemeyi
tercih ediyor olabilir, çünkü böylece zararını
göstermekten kaçınmış oluyor.
AmeriCredit'in Enron'la en büyük benzerliği, kazancını arttırmak
için çok ince malî düzenlemeler yapmış olmasıdır.
Enron, "özel amaçlı araçlar"mı veya Marlin ve Osprey
gibi fonlarını kamufle etmek için, bilançosundan
aktifinde yer alan malvarlıklarını sildi. Bu
tröstler daha sonra piyasaya 3 milyar doların
üzerinde hisse senedi sürdü ki bunların kazancı
sonunda Enron'a döndü. Mamafih, Enron-'un hisse
senedi değerleri belli bir seviyenin altına
indiğinde ve geçen Kasım'da olduğu gibi kredi notu
kötüye düştüğünde, bu senetler anında geri
ödenmeliydi. Aslında bu fonlardaki tırtıklayıcılar,
Enron'un çöküşünün başlıca sebebi oldu...
AmeriCredit'in kurduğu türden fonlarda görünürde anormal veya
netameli bir durum yok. Fakat Enron'da olduğu gibi
harekete geçmeye hazır öldürücü po tansiyel
tırtıklayıcılar ihtiva ediyor. AmeriCredit, pek çok
finansal şirket gibi, kredilerini, daha sonra
fonları vasıtasıyla sattığı hisse senedi paketleri
halinde sunuyor. Senet satışlarından elde edilen
kazançlar da doğrudan AmeriCredit'e geri dönüyor.
Şirket için fonlar, hisse senedi alıcılarını kredi
kalitesindeki düşme ihtimaline karşı korumak üzere
tasarlanan tedbirlerdir. Meselâ, bir fonda, gecikmiş
veya hiç yerine getirilmemiş geri ödemelerin miktarı
yükselirse, fonun nakit rezerv miktarı
arttırılmalıdır. Bugünlerde, AmeriCredit'in muhtelif
senetlerinde geri ödeme gecikmelerinde bir patlama
söz konusu olabilir. Belli miktarda fonda bu durum
meydana gelirse, AmeriCredit'in senetlerini garanti
altına alan sigorta şirketi, bundan sonra bu
senetleri desteklemeyi reddedebilir ve AmeriCredit
batma tehlikesiyle karşı karşıya kalabilir.
Calpine ise "asla kaybetmez" mitolojisinden de faydalandı. Üstelik,
son yıllarda, Wall Street analistleri, sürekli
Calpine'in üst düzey yöneticilerini vizyon sahibi,
hayal gücü yüksek kimseler olarak gösterdi. 2000'in
sonunda Goldman'den Jon Raleigh abartıyla, şirketi
pohpohlayarak Calpine'in "kendi kulvarında en hızlı
büyüyen şirket olacağını" söyledi. Calpine'in her
zaman, Enron gibi büyümeye ilişkin, maceravari bir
hevesi ve enerji piyasasında bir devrim yaratma
arzusu oldu. Calpine'in amacı, sanat eseri enerji
işletmelerinden mümkün olduğu kadar çok sayıda inşa
etmekti ve şundan öyle emindi ki, sağlam bir
iktisadî büyüme ve yaygın internet kullanımı
kendisine olan talebi katlayarak arttıracaktı.
Calpine 1999'un başında, toplamda 15,000 megawat
elektrik üretebilecek kapasitede fabrikalar inşa
etmek istediğini ilân etti. Yıl sonu itibarıyla, bu
rakam 25,000'e yükseldi; 2001 'in başında yeni
hedef şok edici bir şekilde 70,000 megawattı ki bu
bugün ile 2005 yılları arasında üretilmesi beklenen
enerji kapasitesinin toplamının yarısına yakın bir
miktara tekabül ediyor. Analizciler ve yatırımcılar
da, bu hedefleri teşvik ettiler. 70,000 megawatt
hedefinin yakalandığının ilan edildiği hafta,
Calpine hisseleri % 20'nin üstünde bir hızla
yükseldi. Williams Capital
Group'tan analizci Chris Ellinghaus, bu hedefin
Calpine'i "Kuzey Amerika'nın en saldırgan enerji
istasyonu müteşebbisi" yaptığını kabul etti ve
ayrıca müşterilerini muhtemelen şirketin "en iyi ve
en başarılı" olduğu konusunda da temin etti.
Problem şu ki bu tahminler çılgınca
ve gerçek dışı. Daha Ocak'ta, Kaliforniya'da
yerleşik San Jose isimli şirket, büyüme programını
26,000 megawatlasınır-lamaya karar vermişti. Calpine
ise sonunda frenlere basmasına rağmen 14 milyar
dolar gibi dev bir borçla karşı karşıya kaldı. Soru
şu: Enerji fabrikaları borçların geri ödemesini
sağlayacak nakit akışını da sağlayacak mı?
Şüpheciler bunun mümkün olmadığını ve Calpine'in
hileli muhasebe yürüterek problemlerini örtbas
ettiğini iddia ediyor. Geçenlerde, New York Times
Calpine'in ticarî kârlarını nasıl planladığını
sorgulamıştı. İleriye bakarak, şirket sadece 2002
yılında açık pazarda enerji satışlarından ne kadar
kazanmayı beklediğini söyleyecektir ki bu da
beklenen toplam satışların % 35'ini teşkil eder.
Fakat, Enron benzeri bir belirsizlik sergileyerek,
Calpine, bu yıl yaptığı uzun vadeli sözleşmelerle
satmaya anlaştığı % 65'in marjinini açıklamayı
reddediyor. Biliyoruz ki bu sözleşmelerin bir kısmı,
enerji krizinin ortadan kalkmasıyla doğal gaz ve
elektrik fiyatlarının aşağı çekildiği Kaliforniya
eyaletiyle yapıldı. Bu belirsizlik hali, Enron'un
düşüşünde gözardı edilen sebeplerden bir tanesiydi
ve muhtemelen aynı sebep Calpine'i de zorluyordur.
Açıkçası, bu yıl enerji kârlarının düşük olması,
şirketin şiddetli bir çatırdama yaşayacağını
gösteriyor.
Calpine ve AmeriCredit'in Enron'un akıbetine uğrayabileceğini
gösteren bir başka kanıt daha var: Üst düzey
yöneticileri şirket hisselerini satıyorlar. Geçen
oniki ay içinde, AmeriCredit'in kurucusu ve başkanı
Clifton Morris, 20 milyar doların üzerinde;
Calpine'in kurucusu ve Genel Müdürü Peter
Cartsvright ise 10 milyar doların üzerinde hisse
satışı gerçekleştirdi. Maalesef, Enron yalnız
kalmayacak...
Çeviren: Özlem YILMAZ
Kaynak:
Peter EAVIS
|