Türkiye Ekonomisi
Dünya Ekonomisi
Osmanlı Ekonomisi
Finansal Ekonomi
İşletme Ekonomisi
Hizmet Ekonomisi
Kalkınma Ekonomisi
Tarım Ekonomisi
Borsa ve Yatırım
Ekonomi Sözlüğü
Ekonomi Ders Notları
Ekonomi Düşünürleri
Genel Ekonomi Soruları
Özel İstatistik Arşivi
Özel İktisat Konuları
Açık Öğretim İktisat
Ekonomi Kurumları
Kamu Yönetimi
Kamu (Devlet) Maliyesi
Sigortacılık Konuları
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

Sosyal Demokrasi Kimin Savunucusu? 

Sosyal demokrasi, tarihsel kökleri ve hatta günümüzdeki söylemi ne olursa olsun, sol bir sistemin sözcüsü gibi görüleme­yeceği gibi, emekçi haklarının gerçek savunuculuğu rolüne de soyunamaz. Bu sonuca şöyle varmak olasıdır. Üretim biçimine ve/veya sermaye mülkiyetine müdahele etmeden bazı temel sos­yal hakların savunulması, bir boyutu ile bizzat kapitalist sistemin rasyonalizasyon amacına yönelik bir çaba olduğu gibi, diğer boyutu ile de sözde kalmaya mahkum aldatmaca niteliğinde bir savdan öteye geçemez. 

Eğitim ve sağlık emeğin verimliliğini yükselterek, sermayenin getirişini artırır ve özel kârları yükseltir. Bu tür hizmetlerin ka­musal finansmanla yürütülmesi, bunların maliyetlerinin sosyalize edilmesi, yani tüm topluma yayılması anlamına gelmektedir. Böylece, sermayenin yararlandığı kaynakların maliyeti kâr üzeri­ne yıkılmamış olmaktadır. 

Kaldı ki, eğitim ve sağlık gibi hizmetlerden yararlananların doğrudan emekçi olmadığı durumda da, sistem çelişkileri törpü­lenmiş ve olumsuzlukları yumuşatılmış olduğundan, ideolojik tabanda yine sermaye kazançlı çıkmaktadır. Bu kazanç tüm ma­liyete katlanılmadan sağlanmaktadır. 

Böyle bir felsefenin ajanları, iktidar ortağı olur ve sistemin özüne katkıda bulunabilir. Şaşırtıcı olan iktidar ortağı bir sosyal demokrat partinin uyumlu bir performans sergilemesi ve koalisyon ortağı ile kavga etmemesidir. Böyle uyumlu bir ortaklık ancak iki sağ parti arasında olabilir. Eğer koalisyon ortağı bir sosyal demokrat parti, sistemin sivrilik ve olumsuzluklarını törpüleyecekse, koalisyon ortağı ile ara sıra çatışmaya girmek du­rumundadır. Böyle bir çatışma, hem işin koşulu hem de gereği­dir. Zira, eğer çatışma olmadan sosyal demokratların dediği ola­caksa, böyle bir ortaklığa gerek yok, demektir. 

Kapitalist bir dokunun hakim olduğu sistemde sosyal demok­rasi hareketi, sistemin koruyucu tabakasını oluşturur. Bu anlam­da, hareket sistemle bütünleşmiştir ve sistemin sivriliklerini tör­püleyerek, ideolojik bir koruma sağlamaktadır. Bu nedenle, böyle bir parti emekçi haklarını korumaktan uzaktır. Bu partinin yapa­bileceği en büyük destek bazı tüketim alanında ufak çaplı fırsat eşitlikleri oluşturmaktan ibarettir. 

Demokrasi, halk yönetimi olarak, her grubun siyasal arenada doğru olarak ve kendi temsilcileri eli ile temsil edilmesi demektir. Eğer siyasal arenada bir ya da birkaç grup, kendi temsilcileri tarafından doğrudan temsil edilmeyip, birilerinin marifeti ile seslerini duyuyorlarsa, buna demokrasi değil, güler yüzlü ve tavize dayalı otoriter bir sistem demek daha doğru olur. 

Grupların temsili, yine bizzat grupların kendi organizasyonu ile olur. Yoksa durmadan karşıt grupları ya da sistemi suçlamak ne doğrudur ne de haklıdır. Ezilen grupların artık belirli bir bi­linç düzeyine ulaşmış olması gerekmektedir. Bu bilinç düzeyi onları, siyasal kararlar platformuna taşıyacak örgütlerini oluş­turmaya teşvik edecektir. 

Kaynak: İzzettin Önder – İstanbul Üniversitesi Maliye Bölümü

 

 

Anasayfa - İktisat - Makale - Ekonomi - Borsa - İstatistik - Türkiye Ekonomisi - Ekonomi Sözlüğü

Since 2005