Su Petrolden Kıymetli Hale Geliyor
Anahtar Kelimeler; Su Özellikleri, Su
Kesintisi, Su Analizi, Petrol Kaynakları, Türkiye
Petrol ve Su Kaynakları
Son araştırmalar, dünyadaki su
kullanımının 2000'li yıllara doğru bir sorun
yaratacağı sonucuna varmaktadır. Özellikle Ortadoğu
ve Kuzey Afrika ülkelerinde su kıtlığının kapıda
olduğu anlaşılmaktadır. Bu bölgelerdeki yıllık
toplam iç su kaynaklarıve bunların kullanımı bir
sınıra ulaşmaktadır. Kişi başına düşen su tüketimi
kıtlık yaşayan bu bölgele-rde diğer bölgelere
kıyasla çok düşüktür. Türkiye'nin de yer aldığı bu
bölgede su kaynaklan ve bunların kullanımı
önümüzdeki yıllarda bazı sorunlar yaratabilecek bir
durumdadır.
Türkiye'nin komşu ülkelerinin süratle silahlanması
ve GAP projesinin sık sık tartışma konusu yapılması
yeni bazı projelerin üretilmesini gerektirecektir.
Su konusunun petrol kadar önemli olacağı bir dönem
önümüzdedir. Bu, Türkiye için bir fırsat
yarattığıgibi önemli bazı tehlikeleri de beraberinde
getirmektedir.
1994 yılında yayınlanan John Bulloch ve Adel
Darwisfı'in "Su Savaşları" konulu kitabı bu
konudaki tehlikeye işaret etmektedir Bu kitapta yer
alan bazı görüşleri önemini dikkate alarak aşağıda
özetlernekte yarar görüyoruz.
Amerika Birleşik Devletleri Hükümeti için
hazırlanan bir .risk değerlendirme raporunda;
dünyada en az on yerde su kaynaklarının yetersizliği
sebebiyle savaş çıkacağı tahmin edilmiştir. Bu kriz
noktaları çoğunluğuyla Ortadoğu'dur. Bu konuda
Pentagon Türkiye Suriye Savaşı'nın gündeme
gelebileceği ihtimali üzerinde durmuştur. ABD'nin
Ortadoğu olaylarıyla çok yakından ilgilenmesi
petrol kadar su ile ilgilidir. Dünyada bugün
görünürde birpetrol bolluğu varsa da bu yüzyılın
sonuna doğru bu bolluğun sona ereceği
hesaplanmaktadır.
Su sorununun en şiddetli ve tehlikeli olduğu bölge
Ortadoğu'dur. Bu bölgedeki ülkelerin ağır silahlar
ve nükleer güçle donanmış olması bölgedeki tansiyonu
daha da artırmaktadır.
Birleşmiş Milletlerin "Su Kaynakları" konusunda
düzenlediği konferansıarda bu konular sık sık
tartışmaya açılmaktadır. 1991 yılında Dublin'de
yapılan "Su ve Çevre Konferansı"nda şu iki- konunun
altı özellikle çizilmiştir:
- Su kaynakları etkin bir şekilde kullanılmamaktadır
ve hovardaca israf edilmektedir.
- Su kıtlığı kısa bir süre sonra kalkınnıa
hızlarında en az petrolün eksikliği kadar etki
yapacaktır.
Yapılan araştırmalar, 2000 yılında pek çok
ülkenin1975 yılında sahip oldukları suyun ancak
yarısına sahip olabileceklerini, buna karşılık su
ihtiyacının iki katına çıkacağını belirlemiştir.
Bu gelişmeler Ortadoğu'da da
ha da kötümser bir tablo yaratmaktadır. Bölgedeki
toplam nüfusun 2000 yıllarında bugünkü nüfusa
kıyasla %
50
artarak 450 milyona yaklaşacağı hesaplanmıştır. Bu
da bir kriz noktasına süratle yaklaşıldığını
göstermektedir. Bazı bilim adamları bu kriz
noktasının 2050 yılı olduğunu ifade etmektedir.
Gelişmekte olan ülkelerde tüm hastalıkların % 80'i
ve ölümlerin l/3'ü kirli sularla
ilgili bulunmaktadır.
Dünyada toplam 1,4 milyar km3 su bulunmaktadır.Ancak
bunun %98'i tuzludur. Temiz suyun yarısından
fazlası da buz dağları halindedir.
Hangi ölçü, hangi rakam alınırsa alınsın dünyada ve
özellikle Ortadoğu su kıt bir meta haline
gelmektedir.
Politikacılar su kıtlığının doğurduğu tehlikelerin
bilincindedirler. BM Genel Sekreteri Butros Gali
çekinmeden şu görüşü ortaya koyabilmiştir.
"Ortadoğu'da bir sonraki savaşın nedeni su
olacaktır..." Ürdün Kralı Hüseyin de "Su dışındaki
bir sebeple ülkesinin İsrail'le bir daha
savaşmayacağını" ifade etmiştir.
Dünyayı su kıtlığı sebebiyle ortaya çıkabilecek
savaşlardan koruyabilmek için anlamlı bir işbirliği
şarttır. Bu işbirliğinin içinde şüphesiz suyun daha
rasyonel ve etkili kullanılması da vardır. Aksi
halde dünyayı nelerin beklediğini şimdiden kestirmek
çok .zordur. Unutmayalım ki, Mısır, Nil sularına
bir tehdidin savaş nedeni olduğunu İlan etmiştir.
İsrail, kuzeydeki Galile Gölüne su akışını azaltacak
bir baraj yapımı halinde Suriye'ye saldıracağını
ilan etmiştir.
"Su Savaşları" kitabı şu ifadelerle bitmektedir:
"Ortadoğu'da bugün kesin olan tek şey; suyun petrol
kadar önemli bir meta haline gelmiş olmasıdır. Sahip
olanlar için su, bir manivela aracı ve gücünü
gösterme yoludur. Yeterli suyu olmayanlar için milli
güvenliğin sağlanmasının yolu ise elde olanı
artırmaktır. Bu iki alan, çoğunlukla çatışır. Yanıt
işbirliğidir, ama işbirliği en azından komşular ya
da ülke gruplar arasında dostça ilişkilere bağlıdır.
Yakın gelecekte devletlerarası çekişmelerin devam
edeceği görülmektedir. Devletler anlaşmaya
vardıklarında ise, bu anlaşmalar yeni muhalif
grupları doğuracak ve Ortadoğu'daki silah bolluğu
göz önüne alındığında, bunlar terörist kampanyaları
için gerekli her şeyi sağlayacaklardır. Özellikle su
tesislerine yönelecek operasyonlar olasıdır ve
böyle bir eylemi destekleyecek ilk ülke Irak
olacaktır. Zengin ülkeler daha çok tuzdan arındırma
tesisleri yaparak yaşamaya devam edeceklerdir ve
yeni enerji formlarını sağlayacak teknolojik
gelişmeler büyük gelirleri olan ülkeler için
yararlıolacaktır. Şu anda tuzu alınmış suyun
sulamada kullanılması çok masraflı olduğundan Suudi
Arabistan ve Libya gibi ülkelerin planları
kullanılan fosil su tükenene kadar devam edecektir.
Bu da, 20 ila 60 yıllık bir süredir. Bu zaman
içinde de politikacıların inancına göre teknik
yenilikler bulunacaktır.
Artan nüfus ve azalan kaynaklar, Ortadoğu'yu su
kıtlığından zarar görecek tüm bölgelerin en
duyarlısı yapmaktadır. Yeterli kaynak sağlamak için
bu bölgelerde savaşlar yapılmıştır ve politikacılar
milli çıkarlarını
korumak için askeri gücü kullanmaya hazır
olduklarını söylemişlerdir. Arap ve İsraillilerin
arasındaki sürekli çatışmanın yanı sıra, Araplar
arası çekişmeler gerilla gruplarının doğmasma neden
olmuştur ve yeni yeni gruplar da sahneye çıkma
sıralarını beklemektedir. Ortadoğu'da şiddet
potansiyeli her zaman vardır ve bu yeniden gündeme
geldiğinde, ki mutlaka gelecektir, üzerinde
savaşılan alanlar, çatışmanın nedeni olarak
gösterilen şeyin tek neden olmadığını
gösterecektir.
Savaşlar toprak, özerklik, insan hakları ya da
sınırları koruma negenlerine bağlı görüneceklerse
de, geleceğin bütün çatışmalarını etkileyecek tek
şey; bölgenin su durumudur.
Su savaşları yoldadır."
Türkiye'nin su konusunda yeni fikirler üretmesi yeni
projeler yapması şarttır. Bu arada "Barış Suyu"
projesi gibi projelerin tekrar gündeme
getirilmesinde büyük yarar vardır.
Barış Suyu Projesi, öğrendiğimiz kadı:myla Seyhan ve
Ceyhan Nehirlerinden Ortadoğu'ya su pompalamak
şeklinde düşünülmüş bir projeydi. Daha sonraları
yapılan çalışmalar pompa istasyonlarının
kullanacağı enerji sebebiyle projeyi fizibIolmaktan
çıkardığını göstermiştir. Bununla beraber, bu
projeyi yeni veriler ışığında ele almakta yarar
vardır.
Manavgat Çayı'ndan Ortadoğu'ya su temin etme projesi
gerçekleştirilmek üzeredir. Manavgat'tan
poİnpalarla Akdeniz'deki platforma 500.000 m3 su
pompalama ve bunun tankerlerle Ortadoğu Ülkelerine
nakli konularını içeren projenin 75 milyon dolara
malolacağı hesaplanmaktadır. Bunun 25 milyon doları
sarf edilmiştir. Suyun dağıtımının özel firmalar
kanalıyla yapılması planlanmaktadır. Böyle bir
şebekeyi kuracak firmanın 50 milyon doları
sağlaması halinde projenin süratle
gerçekleşmesi bahis konusudur.
Türkiye bu gibi projeleri üretmek ve gerçekleştirmek
durumundadır. Böylece su kozunu iyi kullanmak
kaydıyla Türkiye önümüzdeki yüzyıla daha güçlü bir
ülke
olarak girebilir.
|