|
Tarımda
Geniş Perspektif AB-15 'den AB-25'e Tarım ve Türkiye
Abstract
Agriculture from EU-15 towards EU-25 and Turkey.
This commentary focuses on the post-enlargement
dynamics of EU from an agricultural perspective
which may be generalized to other accession issues
as well. The stance of EU in the on going reform
program and within the WTO can change under EU-25.
AB'nin Ortak Tarım Politikası (OTP) ve Türkiye'nin
yapması gerekenler, gerekmeyenler üyelik görüşmeleri
başlasa da, başlamasa da epeyce tartışılacak.
Özellikle tarımda, sadece dış ticaret
politikalarının değil, aynı zamanda iç politikaların
etkilerinin ulusal sınırları aştığını anlamayan
artık kalmadı. Brüksel'de verilen kararların
etkileri, Söke'de, Iğdır'da, Lalapaşa'da
hissediliyor. Tarım ve tarıma dayalı sanayi
ürünlerinde, Türkiye'nin başta gelen pazarı olan
AB'de, genişleme sonrası değişen dinamikler her
durumda Türkiye için önemini koruyacak.
1
Mayıs 2004'de AB'ye üye olan Orta, Doğu ve Güney
Avrupa Ülkeleri, daha önce AB-15 ülkelerinin sahip
oldukları tüm ayrıcalıklara sahip olacaklar ve karar
alma süreçlerine katılacaklardır. Karar almada söz
sahibi olmanın yeni üye/ere getirisi ne dense
gözardı ediliyor. Genişlemiş AB'nin, OTP reform
süreci etkilenebilir ve dünya Ticaret Örgütü
görüşmelerindeki pozisyonu değişebilir.
AB'nin genişlemesinin hem AB-15'e, hem de yeni üye
10'lara olası etkileri konusunda epeyce
araştırmalar ve yayınlar yapıldı. Genişleme öncesi
yapılan araştırma ve tartışmalar genellikle emek
dolaşımı, OTP etkileri ve benzeri konularda
yoğunlaştı. Ancak, bu konuların tümünde, yapıları
benzer olmasa da, belirlenmiş geçiş dönemi
uygulamaları ve bu dönem süresince AB 15 ülkelerini
kollamak ortak nokta olarak beliriyor. Halbuki,
geçiş dönemi süresince eski üyelere yaklaşacak
getirilerin aksine, yeni üyeler, AB'nin karar alına
süreçlerine üyeliğe kabul edildikleri gün katılma
hak kına sahip olmuşlardır ve üyeliğin siyasi
getirilerini hemen elde etmeye başlayacaklardır.
Artık, iç politika baskıları herhangi bir konuda
oylarının rengini belirlemede ağırlık kazanacaktır.
Yeni üyelerin bazıları üyelik şartlarından memnun
olmadıklarından açıkça ifade etseler de, devasa bir
siyasi süreçte söz sahibi olmuşlardır. Güç
paylaşımının getiri si azımsanamaz, hatta tüm diğer
getirilerin önüne geçebilir.
Genişlemenin, bazı önemli konularda ve özellikle
tarımda, siyasi ve iktisadi ağır!ıklarda
değişikliğe neden olması kaçınılmazdır. Tarımı
güçlü olan yeni üyeler, AB politikalarının
dinamiğini etkileyeceklerdir. Az gelişmiş iktisadi
yapıları ve tarımın sosyal, iktisadi ve siyasi
önemi nedeniyle sektöre özel önem verecekleri
açıktır. AB 'nin içerde DTP reformunda, dışarda DTÖ
görüşmelerindeki oy dinamikleri değişecektir.
Yeni üyelerin, AB-OTP reformunun sürmesi ve
genişletilmesine karşı tutum al.; maları
beklenmektedir. Tarım sektöründeki çıkarları
diğerlerine göre daha ağır basan en büyük iki yeni
üye Polonya ve Macaristan'ın DTP'nin süregelen
yapısından faydalanmak için AB-15'lerdeki reform
karşıtı koalisyona katılmalarına şaşırmamak gerekir.
Özellikle, çiftçilere gelir desteğini garantileyen
kota sistemi nedeniyle süt ve şekerde, kotaları
düşük tutulmasına rağmen, bu ülkeler varolan
sistemin sürdürülmesini daha yararlı bulabilirler.
Reform sürecinden devamlı kaçırılan ve dolayısıyla
hala yüksek sübvansiyon alan bu sektörlerde AB-15
başaramadığı radikal politika değişimini AB-25'in
becermesi zor görünmektedir. Ayrıca, yeni üyeler AB
tarımında ağırlığı gittikçe artacak olan kırsal
gelişme politikalarına yaklaşımlarında ikilem içinde
kalıp, reform karşıtı duruma düşebilirler. Göreli
olarak az gelişmiş kırsal ekonomilerine açıkça
faydalı olacak bu tür politikalardan yaşam
standardını yükseltecek olanlarını tercih edip,
AB-15'in daha çok dillendirdiği, toprağa hizmet,
manzara gibi, tarımın "kamu malları üretimi"
söylemine sıcak bakmayabilirler.
Kısa ve orta dönemde Türkiye'yi yakından
ilgilendirecek gelişmeler genişlemenin dış ticaret
etkilerinde aranabilir. Genişlemeyle beraber, AB,
DTÖ görüşmelerinin çözüme ulaştırılmasında daha
ısrarlı davranacaktır. Yeni üyelerin tarım
mallarının AB-dışı ticarette daha güçlü olması
pozisyon kayışının en önemli nedeni olarak ortaya
çıkmaktadır. Yeni üyelerin üretim maliyetleri bazı
mallarda AB-15'den yüzde 20-30 daha düşüktür.
Bütünleşme sürecinde, bu ülkeler dış piyasalara
ulaşım imkanı verildiğinde kazanımlar elde
edeceklerini ispatlamışlardır. Ancak, AB'nin gıda
ithalatı ve ticaretine getirdiği gıda güvenliği,
sağlık, izlenebilirlik gibi alanlarda artan
düzenlemeleri, yeni üyelerin AB-içi ticaretini
engelleyecektir.
Gıda üretiminde AB'nin kalite standartlarına uymak
zorunludur. Uymayan işletmelerin bir süre sonra
kapatılması gerekecektir. Yeni üyelerin, özellikle
et ve süt üretimi yapan işletmeleri, standartları
tutturmak bir yana, asgari gıda güvenlik şartlarını
sağlamaktan uzaktır. AB düzenlemelerine uymanın
getirisi yüksek katma değer ve yüksek fiyat
nedeniyle daha çekicidir. Ancak, standartlara uyum
için finansal kaynak ve zaman gerekmektedir. Yeni
üyelerin standart dışı gıda malları, ya iç pazarda
tüketilecek veya AB-dışı ülkelere ihraç edilecektir.
Genişleme öncesinde, Polonya'nın AB'yle tercihli
ticaret anlaşması olmasına rağmen, kalite şartlarını
yerine getiremediği için, et ihracat kotaları tam
olarak kullanılamamıştır. Geçen sürede, 4,000 et
üretim işletmesinden sadece 300'ü AB'ye ihracat
belgesi alabilmiştir. Üyelik sonrası ilginç bir
durum ortaya çıkacaktır. Yeni üyelerin gıda
mallarına AB standartlarına uysun veya uymasın "Made
in EU" damgası vurulacak ve AB malı olarak ticareti
yapılacaktır. Ancak, sadece AB standartlarına sahip
olanlar AB-içi ticarete girecek, AB düzenlemelerine
uymayanlar, sadece AB dışına satılabilecektir.
GTP reformunun sürdürülmesi açısından bakıldığında,
yeni üyelerin reform karşıtı davranışlarının
engellenmesi için yumuşatılmaları, başka bir
deyişle genişleme öncesi politikalardan taviz
verilmesi, gereği ortaya çıkmaktadır. Bu aşamada,
Türkiye için daha önemli olan ise, AB'nin Dünya
Ticaret Örgütü pazarlıklarında olası pozisyon
değişikliğidir. Eğer Dünya Ticaret Örgütü Tarım
Görüşmelerinde, AB'nin iç desteklerinin tümü
sınırsız olarak izin verilen yeşil kutuya konursa,
AB görüşmelerde daha liberal bir tutum takınabilir.
Bu durumda, yeni üyelerin önem verdiği destekler
üzerindeki olası sınırlar kalkmış olur ve tarım
malları ihracatçısı AB, epeyce genişleyen ölçek
avantajından yararlanabilir. Böylelikle, siyasi
ağırlıklarının artmasının yanında, genişlemiş
piyasayla eklemlenmesi tamamlanır. Kapıda
bekleyenlerin tasalarına tasa eklenir.
|