|
Tarımsal Kesim İle Esnaf ve Küçük
Sanatkarlara Yönelik Devlet Destekleri
Üretim, milli hasıla, milli gelir, ekonomik
kalkınma, büyüme, toplumsal refah, bütün bunlar
birbirleriyle bağlantılı kavramlardır. Ekonomi'nin
bu temel kavramları arasında ana belirleyici olanı
ise "üretim"dir. Üretim olmadan, ne kalkınma, ne
büyüme, ne milli gelir artışı ve dolayısıyla nede
toplumsal refahtan söz edilemez.
Uygarlıklar tarihi, ekonomik ve toplumsal
dönüşümlerin de tarihidir. Tarım toplumundan sanayi
toplumuna, sanayi toplumundan bilgi toplumuna
dönüşüm uygarlık düzeyinde birer sıçramadır.
Her toplumsal dönüşüm, çözümlenmesi gereken pek çok
sorunu da beraberinde getirir. Dönüşümün yaşandığı
süreçlerde, bazı toplumsal kesimlerin önemi
azalırken, kimi toplumsal kesimlerin önemi artar
ve/veya yeni toplumsal gruplar ortaya çıkar.
Nitekim, tarım toplumundan sanayi
toplumuna dönüşüm de, tarım sektöründe faaliyet
gösteren yığınların önem ve fonksiyonlarını
azaltmış, onları bir dizi ekonomik ve toplumsal
sıkıntılarla karşı karşıya bırakmıştır. Bu yapısal
dönüşüm süreci, tarımsal kesime destek (sübvansiyon)
gereğini de beraberinde getirmiştir. Benzeri bir
gelişme, küçük üretici ve ticaret erbabı için yani
esnaf ve sanatkarlar için de söz konusudur.
Yapısal Dönüşümlerden Kaynaklanan
Ekonomik ve Toplumsal Sorunlar
Tarım toplumundan sanayi toplumuna dönüşüm, tarımsal
kesim ile geleneksel küçük işletmeci ve ticaret
erbabı için büyük toplumsal sıkıntılar yaratmıştır.
Kırsal alanda geçimini temin edemeyen insanların
şehirlere akın etmesi, kentsel sorunları arttırmış,
şehirlerin hemen yanı başında gettolar oluşmaya
başlamıştır. Kentsel düzeni tehdit eden bu çarpık
yapının, sosyal patlamalara dönüşmeden
düzeltilmesinin büyük kaynaklara ihtiyaç göstermesi,
öncelikle köyden kente göçün durdurulmasını
gerektirmiş, bu da tarımsal destekleme
kavramını.gündeme getirmiştir.
Öteyandan, sanayileşme ile birlikte ortaya çıkan
kitlesel üretim, ticarette büyüme ve entegrasyon
sürecini başlatmış, bu gelişmeler de geleneksel
esnaf ve sanatkar kesiminin önem ve fonksiyonlarını
azaltmıştır. Giderek güç kaybeden ve piyasadan
çekilen bu kesimin yaratabileceği benzeri sosyal
sorunların önlenebilmesi için de devletçe
desteklenmesi gereği ortaya çıkmıştır.
Yapısal Dönüşümlerden Zarar Gören Toplum Kesimlerine
Devlet Desteğinden Vazgeçilemez
Tarım toplumundan sanayi toplumuna geçiş süreci
tamamlanıncaya kadar bu süreçten zarar gören
toplumsal kesimlere devlet, destek vermek
zorundadır. Bu destek, sanayileşme süreci
tamamlanıncaya, tarım sektörüyle esnaf kesimi,
yapısal dönüşümün koşullarına uyum sağlayıncaya,
yeni ekonomik paylaşım ve sınıfsal yapılanma
tamamlanıncaya kadar devam etmek durumundadır. Kaldı
ki bugün, sanayileşme sürecini tamamlayan ve bilgi
ekonomisi sürecine giren batı toplumlarında dahi
ekonomik bir zorunluluk olmadığı halde, sırf sosyal
dayanışma ve hakça gelir paylaşımı kaygısıyla,
destekleme uygulamalarına devam edilmektedir. İlginç
olan ise destekleme politikalarının bu ülkelerdeki
rakamsal boyutlarının, aynı konudaki yapısal
dönüşüm çalışmaları nedeniyle daha büyük kaynaklara
ihtiyaç duyan az gelişmiş ülkelerin bile çok
üzerinde bulunmasıdır.
Ülkemizde bugün uygulanması gereken destekleme
modeli, tarım toplumdan sanayi toplumuna geçiş
sürecinin sorunlarını asgariye indirmeli ve bu
geçişi süratlendirmelidir. Bu nedenle sanayileşme
sürecini tamamlamış batı ülkelerinin destekleme
uygulamalarından yararlanmak uygun, ama bunları
aynen ve tartışmaksızın benimsemek yanlıştır.
Ülkemizin Devlet destekleme politikalarının amaç,
hedef ve ilkeleri, gelişmiş ülkelerinkinden farklı
olarak belirlenmek durumundadır. Bizim destekleme
politikalarımızda temel amaç; yapısal dönüşümden
zarar gören toplumsal kesimlere destek vermek,
onları üretken kılmak ve rekabet üstünlüğü
kazandırmak olmalıdır.
Bilindiği gibi; halen, Tarımsal üretimle uğraşan ve
kayıt altına alınan çiftçilere 500 dekara kadar
arazi miktarı için dekar başına 16 milyon TL
doğrudan gelir desteği ödenmektedir (Tarımsal
Üretimle İlişkili Olarak, Doğrudan Gelir Desteği
Ödemesi Yapılmasına ve Bu Amaçla Çiftçi Kayıt
Sisteminin Oluşturulmasına İlişkin Tebliğ. Tebliğ
No: 2004/22). 2003 yılında doğrudan gelir desteği
olarak 2 748 477 çiftçiye toplam 2 Katrilyon 629
trilyon TL ödenmiştir.
Arazi sahibine, üretimle ilişkilendirilmeksizin
ödeme yapılmasını öngören böylesi bir sistemin
ülkemizde benimsenip uygulanması son derece
yanlıştır. Ödemelerin ürüne değil araziye yapılması
nedeniyle, üretkenliği ve üretimi köreltebilecek bu
model, çiftçimizin hayrına değerlendirilemez.
Tarımdaki sorunlarımızı toprak sahibine sadaka
dağıtmak suretiyle çözemeyiz. Çok yönlü bu sorunun
çözümü ancak, çiftçinin doğru ürünü, doğru maliyet
ile üretmesiyle mümkündür. Doğrudan gelir desteği
modeli ile bugün tarımsal kesime aktarılan destek,
sosyal yardımdan öteye bir anlam taşımamaktadır. Bu
sosyal yardım uygulaması kuşkusuz küçümsenemez ve
yararsız değerlendirilemez. Tarım toplumundan sanayi
toplumuna geçiş sürecinde tarım kesiminin yaşadığı
sıkıntıların hafifletilmesi için böylesi sosyal
yardımlar gereklidir, yararlıdır ama yeterli
değildir. Bu bağlamda yapılması gereken, doğrudan
gelir desteğini tarımda üretkenliği artırıcı bir
araç olarak kullanmak veya gelişmiş ülkelerde olduğu
gibi yeni üretim kompozisyonunu belirleyici, üretim
planlanmasına dönük, üretkenliği artırıcı, pazar
fiyat desteği ile girdi kullanımını da içeren yeni
bir destekleme modelini uygulamaya koymaktır.
Aynı şekilde esnaf ve sanatkarlar için de düşük
faizli kredi desteği, bu kesimin üretimini artırıcı,
rekabet gücünü geliştirici bir araç olmalıdır.
Ülkemizde sanayileşme süreciyle birlikte sorunları
giderek artan esnaf ve sanatkarlarımızın
desteklenmesi için uygulanan yegane politika aracı,
düşük faizli kredi uygulamasıdır. Türkiye Halk
Bankası aracılığıyla Hazineden faiz sübvansiyonları
şeklinde sürdürülen bu uygulamaya, istikrar programı
gerekçe gösterilerek başlangıçta tümüyle son
verilmiş, ancak daha sonra toplumsal baskılar sonucu
uygulamanın kısmen de olsa sürdürülmesine karar
verilmiştir. Bugün esnaf ve sanatkarlara yönelik
olarak sürdürülen kısmi düşük faizli kredi
uygulamaları, üretimi ve üretkenliği artırma gibi
özel bir amacı bulunmayan, sosyal yanı ağır basan
kimi uygulamalar niteliğindedir. Halihazırdaki
uygulama biçimiyle model, sosyal fonksiyonları
dışında bir amaç ve anlam taşımamaktadır. Üretimi ve
verimliliği gözetmemesi, uygulamanın yıllar içinde
kaldırılacak olması nedenleriyle, bugün uygulanan
model orta ve uzun vadede esnaf ve sanatkarlarımızın
yararına değerlendirilemez. Yapılması gereken, bu
toplumsal kesimi, düşük faizli ve sosyal amaçlı
kredi uygulamalarıyla desteklemenin yanı sıra,
onları sanayi toplumunun yeni üretim sektörleri ile
katma değeri yüksek yeni mal ve hizmet üretimlerine
yönlendirmektir. Bunun için uygulanacak politikalar
selektif olmalı, sanayi toplumunun ve giderek bilgi
toplumunun olası koşullarına uygun bulunmalıdır.
Özetle, bugün yapılması gereken; tarımdaki doğrudan
gelir desteği ile esnaf ve sanatkarlara yönelik
düşük faizli kredi uygulamalarını, yeni ekonomik ve
toplumsal yapının öngördüğü amaçları
gerçekleştirmeye yönlendirmek olmalıdır.
|