Tekstil ve Giyim Anlaşmaları Sonrasında Tekstil ve
Konfeksiyon Sektörü
Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ) Tekstil ve Giyim Anlaşması
(TGA) 1 Ocak 2005 tarihli itibariyle sona ermiştir.
Böylece, 40 yılı aşkın bir süreden beri çok taraflı
ticaretin temel kural ve disiplinleri dışında
tutulan uluslararası tekstil ve konfeksiyon
ticareti, tamamıyla DTÖ sistemine entegre
edilmiştir. Bunun sonucunda, tekstil ve konfeksiyon
sektörü uluslararası ticaretinde yeni bir döneme
girilmiştir. Uzun yıl1ar boyunca bu sektörde
ticaretin şeklini ve yönünü belirleyen kotaların
artık olmaması ve korumanın sadece gümrük vergileri
ile sağlanması tüm ülkeler için önemli sonuçlar
doğuran yapısal bir değişikliğe işaret etmektedir.
Kotalar, yüksek üretim maliyetleri nedeniyle gelişme
yolundaki ülkeler (GYÜ) karşısında rekabet şansı
olmayan gelişmiş ülke üreticilerinin bu sektördeki
varlıkların sürdürmesine yol açmıştır. Bunun
yanısıra, normal ticaret koşullarında rekabet şansı
olmayan gelişme yolundaki ve en az gelişmiş ülkelere
(EAGÜ) garantili pazara giriş olanağı sağlayarak, bu
ülkelere tekstil ve konfeksiyon sektörlerini
geliştirme şansı vermiştir.
Tekstil ve konfeksiyon sektöründe üretimin coğrafi
yapısı son yirmi yılda Avrupa ve Kuzey Amerika'dan
gelişmekte olan ülkelere doğru kaymıştır. Bu
dağılımda, gelişmiş ülkelerdeki önemli tekstil ve
konfeksiyon üreticilerinin üretim maliyetlerini
düşürme çabaları çerçevesinde GYÜ ve EAGÜ'lerdeki
firmalarla alt sözleşmeler yapmaları etkili bir
faktör olmuştur. Tekstil ve konfeksiyon sektöründe
üretimin coğrafi yapısının dünya genelinde
değişiminde ülkemiz ve Meksika örneğinde olduğu gibi
bölgesel ticaret anlaşmaları çerçevesindeki tercihli
düzenlemelerin de büyük rolü olmuştur. Bu ülkeler
diğer rakip GYÜ'lere nazaran, AB ve ABD pazarlarına
kotasız ve gümrük tarifesiz pazara giriş olanağı
sağlayarak önemli rekabet avantajları
kazanmışlardır.
Geleneksel sanayi olarak da adlandırılan tekstil ve
giyim sektörü, üretim sürecinin esasen emek yoğun
faaliyetlere dayalı olması dolayısıyla, başta
gelişmekte olan ülkeler olmak üzere çok sayıda
ülkede çok önemli bir gelir ve istihdam kaynağını
oluşturmaktadır. Örneğin, AB'de 120.000 tekstil
firması, 2 milyon çalışanıyla birlikte, istihdamın
%7.6'sını karşılamaktawl3). Dünya genelinde
özellikle emek yoğun faaliyetlere dayalı olan
konfeksiyon sektöründe niteliksiz işgücü yoğun bir
şekilde istihdam edilmektedir. Ayrıca, bu sektörde
kadın çalışan sayısı da oldukça fazladır.
2003 yılında
dünya tekstil ve konfeksiyon ticareti 395 milyar ABD
Dolarına ulaşmıştır. Söz konusu rakam, dünya mal
ticaretinin yaklaşık %6'sım teşkil etmektedir.
GYÜ'ler 208 milyar ABD Doları ile dünya tekstil ve
konfeksiyon ticaretinin yaklaşık %60'ını
gerçekleştirmektedir. Halihazırda AB ve ABD'nin
dünya tekstil ve konfeksiyon sektörü ithalatının
yarısından fazlasını gerçekleştirmesi, kuzeyden
güneye ve güney güney arasında gerçekleştirilen
ticaretin bu sektörde oldukça düşük olduğuna işaret
etmektedir.
GYÜ'ler, ihracata dayalı büyüme modeli stratejisi
çerçevesinde, ülkelerindeki yatırımları tekstil ve
konfeksiyon ürünlerine yönlendirmişlerdir. Böylece,
bu ülkeler, 1985 yılında tekstil sektöründeki toplam
katma değerin %23'ünü üretirken, 2000 yılında %
32'sini üretir duruma gelmişler, buna paralel olarak
da ihracatlarında tekstil-konfeksiyona bağımlı
olmuşlardıf16). Nitekim, bugün, pek çok GYÜ ve EAGÜ
statüsündeki ülkenin ekonomisinde bu sektör önemli
bir ağırlığa sahiptir. Bu husus, sektörün iş gücü
yoğun karakterinden kaynaklandığı kadar, yukarıda da
belirtildiği gibi tercihi anlaşmalar ve kümülasyona
olanak veren menşe kura1larıyla çeşitli ülkelere
yayılan üretim zincirlerinin de bir sonucudur.
İhracatları bu sektöre bağımlı olan ülkelerin
bazıları şunlardır: Bangladeş (%95), Laos (%93),
Macao (%89), Kamboçya (%83), Pakistan (%73), Sri
Lanka (%71), Nepal (%61), Tunus (%46), Fas (%43),
Türkiye (%34.4), Hindistan (%30), Romanya (%27).
Bu noktada dikkat çekilmesi gereken bir başka husus,
bazı GYÜ'lerin ihracatlarının %90'lara varan
oranlarda AB ve/veya ABD pazarına bağımlı olmasıdır.
Söz konusu ülkelerden, Arnavutluk, Tunus, Fas,
Hırvatistan ve Romanya büyük ölçüde AB pazarına
bağımlı iken, Lesotho, Orta Amerika ve Meksika ABD
pazarına bağımlı bulunmaktadır. Türkiye'nin tekstil
ve konfeksiyon ihracatında en büyük payı %63 ile AB
alırken, ABD'nin payı %14.2'dir.
Tekstil ve konfeksiyon sektörü miktar
kısıtlamalarının yanında, dünya genelinde yüksek
tarife oranlarının uygulandığı, tarife tavanlarının
ve tarife basamaklandırmasının görüldüğü bir
sektördür. Tekstil ve konfeksiyon ürünlerine
uygulanan ortalama gümrük vergilerinin diğer sanayi
ürünleriyle karşılaştırıldığında oldukça yüksek
olduğunu görülmektedir. Bu durum hem gelişmiş hem de
gelişme yolundaki ülkeler için geçerlidir. Nitekim,
gelişmiş ülkelerin sanayi ürünlerindeki gümrük
vergisi ortalaması %6.2 iken, konfeksiyon ürünlerde
bu oran % 16.1' e yükselmektedir. Gelişme yolundaki
ülkeler için bu oranlar sırasıyla, %23 ve
%13.5'dir<18).
Öte yandan, sanayi devriminin gelişmiş ülkelerdeki
tarihsel gelişim sürecinde olduğu gibi, bir çok GYÜ
ekonomik gelişiminin artmasıyla üretimini tekstil ve
konfeksiyon sektörünün katma değeri yüksek üretim
katmanlarına geçirmeye yönelmekte ve bu süreçte,
sektörün genel ekonomi içindeki payı azalmaktadır.
Bununla birlikte, İhracatları büyük oranda bu
sektöre bağımlı olan GYÜ ve EAGÜ'lerin ihraç
pazarlarında kısa dönemlerde kayıplar yaşamaları, bu
ülke ekonomilerinin diğer üretim sektörlerindeki
gelişimini de olumsuz etkilemektedir. Ayrıca, bu
sektörde düşük nitelikli/niteliksiz çalışan
sayısının fazlalığı, hükümetlerin bu sektörden
ekonominin diğer sektörlerine istihdamın
kaydırılmasına yönelik faaliyetlerini oldukça
zorlaştırmaktadır.
Kotaların ortadan kaldırılmasıyla garantili pazara
giriş olanaklarını kaybeden pek çok GYÜ ve EAGÜ için
yapısal dönüşüm ihtiyacı bugün 2005 öncesine nazaran
çok daha hayati niteliktedir.
Bu bağlamda, tekstil ve konfeksiyon sektöründe
kotaların kalkması sonucunda, tüketici gelirlerinde
meydana gelecek artışın; başta gelişmiş ülkeler
olmak üzere, dünya genelinde refah artışına yol
açacağı ve kaynakların etkin ve verimli dağılımının
gerçekleşmesi sonucunu doğuracağı öne sürülse de,
DTÖ Tekstil ve Giyim Anlaşması'nın müzakere edildiği
tarihteki beklentilerin tersine bugün pek çok GYÜ'de
tekstil ye konfeksiyon sektörü ayakta kalma
mücadelesi vermektedir.
Ucuz, orta ve düşük kaliteli ürünleriyle hayli
rekabetçi bazı GYÜ'lerin 2005 sonrasında yeni ve
büyüyen pazar olanaklarıyla karşılaşması tabiidir.
IMF tarafından yapılan bir çalışmada, gelişmiş
ülkelerde kotaların uygulamadan kalkması sonucunda
dünya genelinde GYÜ'lerde yaklaşık 27 milyon kişiye
yeni iş olanağı ortaya çıkacağı ileri sürmmüştür(l9).
Çin Halk Cumhuriyeti (ÇHC) geniş işgücü ve üretim
kapasitesiyle ve diğer GYÜ ve EAGÜ'lerden oldukça
düşük üretim maliyetleriyle liberalizasyondan en
fazla yarar sağlayacak ülke olarak görülmektedir.
Nitekim, Dünya Bankası, bugün itibariyle dünya
tekstil ve giyim üretiminin %20'sini gerçekleştiren
ÇHC'nin, payını %50'ye çıkaracağını öngörmektedir.
Anılan ülkenin dışında, Hindistan ve Pakistan
kotaların kalkmasından en çok yararlanacak diğer
ülkeler olarak gösterilmektedir. Pek çok GYÜ'nün ise
bu sektörünün uluslararası ticaretinden silineceği
tahmin edilmektedir.
Bu bağlamda, Fransız Moda Enstitüsü (IFM)'nün yaptığı
bir çalışmada, liberalizasyon sonrasında 15 yıllık
bir dönemde gelişmiş ülkelerde İhracat hacminde,
ithalat fiyatla, AB içi üretim ve ticarette önemli
bir düşüş olacağı öngörülmektedir. Bununla beraber,
liberalizasyondan en fazla zararı genişlemiş AB'nin
göreceği; ÇHC'nin en fazla yarar sağlayan ülke
olacağı, ihracat fiyatlarında düşme gerçekleşirken,
tekstil İhracatında %22, konfeksiyon ürünlerinde ise
%75'in üzerinde ihracat artışı meydana geleceği de
öne sürülen görüşler arasındadır. Son olarak bu
çalışmada, Yuan'ın reel olarak değer kazanacağı ve
ÇHC'nin tekstil dışında rekabet gücünde azalma
olacağına değinilmektedir. Diğer ülkeler için
öngörüler ise şu şekildedir: Hindistan, olası
kayıplarını elde edeceği karlarla dengeleyebilecek,
diğer gelişme yolundaki ülkeler ise önemli zararlara
uğrayacaktır. Türkiye ve Kuzey Afrika ülkeleri hem
tekstil ve konfeksiyon sektörü bakımından, hem de
makro ekonomik açıdan önemli zarara uğrayacaktır.
Türkiye'nin, bu sektör ticaretindeki ve 2005 yılı
sonrasındaki gelişmeler dolayısıyla kayıpları,
konfeksiyon üretiminde %33'ler, tekstildeki
kayıpları ise %23 civarında olacaktır. Kuzey Afrika
ülkeleri için bu kayıplar %16 ve %9 oranında
gerçekleşecektir
ÇHC'nin ülkemiz ihracatı bakımından büyük önem
taşıyan AB pazarına 2005 yılının ilk dört ayındaki
ihracatı %73 artmıştır.
Türkiye'nin de aralarında yer
aldığı bir grup DTÖ üyesi ülke, DTÖ Tekstil ve Giyim
Anlaşması sonrasına uyumla ilgili sorunlara DTÖ
platformunda çözümler geliştirilmesi amacıyla
çalışmalar yürütmektedir. Bugüne kadar, Mauritius
öncülüğünde küçük ve zayıf ekonomili bir grup ülke
ile Tunus ve Türkiye tarafından DTÖ'ye bir takım
öneriler sunulmuştu. Sunulan öneri kağıtlarının
ortak noktası, tekstil ve konfeksiyon sektörüne
ekonomileri bağımlı bulunan ülkelerin
karşılaştıkları sorunların tespiti ve çözüm
önerileri geliştirilmesi amacıyla bir çalışma
programı oluşturulması, uyumla ilgili sorunların çok
yönlü olması dolayısıyla DTÖ ile IMF ve Dünya
Bankası arasında bu alanda işbirliği yaratılmasıdır.
DTÖ Mal Ticareti Konseyinde, "Tekstil ve Konfeksiyon
Sektörüne İlişkin Sorunlar" başlığı altında ele
alınan bu konuda çözüm geliştirilebilmesi elbette,
bütün DTÖ üyesi ülkelerin konuya aynı veya benzer
duyarlılıkla yaklaşmasıyla mümkündür. Bununla
birlikte, bugün tekstil ve konfeksiyon sektöründe
yaşanan sorunların büyüklüğü konusunda uluslararası
kamuoyunda fikir birliği bulunmaktadır. Bu bağlamda,
AB ve ABD 'nin ÇHC menşeli tekstil ve konfeksiyon
ürünleri ithalatına karşı aldığı önlemler de DTÖ' de
sürdürülen çalışmaların haklılığını ortaya
koymaktadır.
Bu noktada, DTÖ kapsamında tekstil ve konfeksiyon
sektörünü etkileyecek diğer çalışmalara da kısaca
değinilmesi faydalı olacaktır. Bu kapsamda, ilk
olarak 2001 yılından beri sürmekte olan Doha
Kalkınma Raundu tarım dışı ürünlerde pazara giriş
müzakerelerine değinmek gerekmektedir. Tarım dışı
ürünlerde pazara giriş müzakereleri kapsamında,
tarifelerin ve tarife dışı' engellerin kaldırılması
amacıyla yoğun çalışmalar sürdürülmektedir. Bahse
konu müzakereler, diğer sektörler gibi, bu
sektördeki tarifelerde de indirime gidilmesine yol
açacaktır. Bu sektördeki tek koruma aracı olan
gümrük vergilerinde indirime gidilecek olması,
sektörün uluslararası ticaretindeki rekabet
koşullarını daha da çetin hale getirecektir.
Öte yandan, bu sektör girdileri (pamuk vs.), üretim
ve ticareti tarım müzakerelerinden de önemli ölçüde
etkilenecektir. Zira, sözkonusu müzakereler
kapsamında, pazara giriş, iç destekler ve İhracat
sübvansiyonları alanlarında daha ileri
liberalizasyona gidilmesi beklenmektedir. Bu
bağlamda, pamuğun tarım müzakereleri kapsamında ayrı
bir şekilde ele alındığının belirtilmesi de faydalı
olacaktır.
Sonuç olarak, 2005 yılı
itibariyle kotaların uygulamadan kalkmasıyla tekstil
ve konfeksiyon sektöründe yeni bir döneme
girilmiştir. Bu yeni dönemde karşılaşılan son derece
karmaşık ve maliyeti yüksek yapısal dönüşüm
gerektiren sorunlara çözüm geliştirilmesi, ancak,
ulusal ve uluslararası alanda sağlanacak işbirliği
ile mümkündür. Diğer taraftan, tekstil ve
konfeksiyon sektörü uluslararası ticaretindeki
değişim kotalarla sınırlı olmayacaktır. Zira, Doha
Kalkınma Raundunun bu sektörde üretim ve ticaret
koşullarını büyük ölçüde etkileyecek sonuçlar
doğurması beklenmektedir. Bu çerçevede, pek çok GYÜ
ve EAGÜ ekonomisi ve İhracatı bakımından hayati önem
taşıyan bu sektörün, DTÖ' de bütün boyutlarıyla
masaya yatın1ması, karşılaşılan sorunlara yerinde ve
zamanında çözümler geliştirilmesi bakımından büyük
önem taşımaktadır.
Yazar: Simten Şebnem GÖKÇÜ
Kaynaklar
1.
WTO Discussion Papers, No: 5, The Global Textile and
Clothing Industry Post the
Agreement on TextHes and Clothing, 2004.
2.
WTO, International Trade Statistics; 2004.
3.
International Yearbook of International Statistics
2003, UNIDO. 6. A New World Map in Textiles and
Clothing, Adjusting to Change, OECD 2004. 7. Market
access for developing country exports, Finance and
Development, IMF 2002.
4.
Institut Français de la Mode (IFM) et al.: Study on
the implications of the 2005
trade liberalization in the textile and c1othing
sector (Paris, Feb. 2004);