Telekomünikasyonun Gelişim ve Teknoloji Transferi
Teknolojik yenilik ve buluşlar,
iktisadi büyümenin en önemli faktörlerindendir. Bu
yenilik ve buluşlar ile birlikte ülkeler gelişmiş
ülkeler sınıfına yükselebilmektedirler. Yenilikçilik
ve yenilik yaratma sürecinde birçok değişken etken
sağlamaktadır. Bu etkenler ülkelere göre, bölgelere
göre farklılıklar göstermektedir. Elbette bu
farklılık ve yaratılan değerlerin korunabilmesi için
etkin bir patent koruma sistemi gerekli ve
zorunludur. Etkili bir patent sistemi hem ülke
içinde hem de ülke dışında iktisadi gelişmeyi teşvik
eder. Tarihi gelişmeler, patent sisteminin ülkede
uygulanması ile birlikte araştırma faaliyetlerinin
arttığını ve ülke ekonomisini çok daha hızlı
geliştirdiğini göstermiştir. Etkili bir patent
sistemi hem ülke içinde hem de ülke dışında iktisadi
büyümeyi beraberinde getirir. Fikir ürünlerinin
etkin olarak korunmadığı riskli bir ülkede yerli
teknoloji üretiminin gerçekleştirilmesi
beklenemeyeceği gibi, yabancı yatırımcının da yeni
teknolojiye dayalı yatırım yapmak ve araştırma-
geliştirme faaliyetlerinde bulunmak için böyle bir
ülkeyi tercih etmesi beklenemez. Yabancı
yatırımcının bir ülkeye yatırım yapma kararını,
öncelikle ekonomik faktörler etkilemekle birlikte,
özellikle yeni ve yoğun teknolojiye dayanan
yatırımlar bakımından, sınai hakların korunması da
önemli bir etken olmaktadır.
1842 yılında Amerika Birleşik
Devletleri’nde patent kanununun yasalaşmasıyla
birlikte ilk patentler ve elbette patentlere verilen
değerin artışı meydana gelmiştir.96
Patent sistemi bir mülkiyet aracıdır, araştırma
yapanı korur ve teşvik eder. Bu sistem buluş
yapanlara ve iş adamlarına buluş yapmayı ve bu buluş
etrafında yatırımda bulunmayı, buluşla ilgili bilgi
vermeyi teşvik eder ve buluşu koruma altına alır.
Patentler teknolojinin lisans edilmesinde esas
araçlardandır. Tutarlı, çağdaş bir patent mevzuatı
ve uygulamasından yoksun olan bir ülkede, sınai
hakların yeterince korunduğu bir ülkeden getirilecek
teknoloji ile istenen teknolojiye dayalı sanayi
kurulamamaktadır.
Yeni teknolojilere dayalı olarak
üretim yapma amacıyla bir ülkeye gelmeyi planlayan
yatırımcı açısından, sınai hakların o ülkede
korunuyor olması, yatırım kararını olumlu yönde
etkileyen bir faktördür. Diğer taraftan yeni
teknolojiye olan ihtiyaç ve yabancı sermayeli
doğrudan yatırımların teknoloji transferi
konusundaki etkinliği göz önünde bulundurulduğunda,
ülkeye yabancı sermayeli şirketlerin yeni
teknolojileri transfer edebilmeleri için güvenli bir
ortamın hazırlanmasında; patent, faydalı model,
sınai tasarım, marka, ticaret unvanı, işletme adı
gibi sınai hakların etkin bir şekilde korunması
gerekmektedir.
Yeni düzenlemeler ile bilgisayar
programları 50 yıl, patentler ve telif hakları 10-30
yıl arasında korunuyor. Yani Az Gelişmiş (AGU) veya
Gelişmekte olan ülkeler (GOU) açısından bakıldığında
yeni teknoloji alanında bir atılım yapabilmeleri bu
süreç içerisinde olanaksızlaşıyor. Teknoloji
yaratanlar çok uzun yıllar boyunca tekel gücünü elde
tutabilecekleri için yeni ürünlerin fiyatları yüksek
kalacak, tekel gücünü kıracak yeni firmalar ortaya
çıkamayacak. AGU ve GOU açısından bu alanlar devre
dışı kalacak ve bu yüksek fiyatlı ürünleri
kullanmaktan başka seçenekleri olmayacaktır.
İletişim çağına giren dünyamız
ülkelerinde aralarında imzalanan değişik nitelikli
iki ya da çok taraflı sosyal, siyasi, ticari
ilişkileri düzenleyen uluslararası sözleşmelerin
yükümlülüklerini yerine getirmek ülkeler arasında
zorunluluk halini almıştır. Sınai haklar açısından
dünyadaki son gelişmelere bakıldığında; gerek çok
taraflı genel nitelikli uluslararası sözleşmelerle,
gerek bölgesel nitelikli sözleşmelerle tüm hak
çeşitlerinin ayrıntılı şekilde düzenlendiği
görülmektedir.
Buluşlara patent verilerek
korunabilmesi için;
-
Sanayiye uygulanabilir
olma,
-
Yeni olma,
-
Tekniğin bilinen
durumunu aşması gerekmektedir.
GATT nezdinde ABD tarafından
başlatılan Uruguay
Round
Görüşmeleri 117 GATT
üyesi için önümüzdeki yıllarda uluslararası ticari
ilişkilerin temel ilkelerini saptadığı gibi, bu
ilkelere uyulmasının gözetilmesi ve taraflar arası
uyuşmazlıklarda yargıçlık yapma görevini de
üstlenmiştir. Zamanla GATT’ın Dünya Ticaret
Örgütü’ne
(World Trade Organization)
dönüştürülmesi de bu işlevi yerine
getirebilmesini hedefliyor.100
Patentler, buluş sahibine ya da
icatçıya bir tür tekel sağlar. Başkalarının o buluşu
kullanmasını, yapmasını, taklit etmesini yasalarla
önler. Bununla birlikte patent sahibi dilerse buluş
üzerindeki hakkını belli bir bedel karşılığı
başkalarına devreder veya kiralayabilir. Bunlardan
birincisine patent satışı, ikincisine lisans
anlaşması denilmektedir. Patent satış anlaşmasında
alıcı bir defalık bir ödemede bulunur ve o yenilik
üzerindeki bütün haklar kendisine geçer. Lisans
anlaşmasında ise; kiralayanın icatçıya sürekli bir
ödemede bulunması söz konusudur. Buluş, teknik
ilerleme meydana getiren ve bir sonuç halinden
somutlaşan fikirdir.
Patent ofisleri vasıtasıyla bir
Araştırma-Geliştirme faaliyeti sonucu ortaya çıkan
teknik bilgi koruma altına alınır. Bir ülkede tescil
edilen patent sayısı o ülkenin Ar-Ge’ye verdiği
değerin ölçüsünü göstermektedir. Araştırmacı içinde
yapmış olduğu buluşun veya yenilikçi fikrin
korunması anlamını
taşır. Bu vasıtayla hukuki yollardan
araştırmacının izni olmadan bir başkasının bu
teknolojiyi kullanmasının önüne geçilmiş olur.
Ülkemizde 551 Sayılı Patent
Haklarının Korunması Hakkında Kanun Hükmünde
Kararname ile 27.6.1995 tarih ve 22326 Sayılı Resmi
Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.
551 Sayılı Patent Haklarının
Korunması Hakkında KHK ile;
-
Faydalı Model Belgesi,
-
İncelemesiz ve
İncelemeli Patent Verilmesi Sistemleri,
-
Başvuruların
Yayınlanması ve Üçüncü Kişilerin İtirazı ,
-
7,10 veya 20 Yıllık
Koruma,
-
İşçi Buluşları,
-
Zorunlu Lisans,
-
Patent Haklarına Tecavüz
ve Cezalar,
-
İhtisas Mahkemeleri
Oluşturulması şeklinde sıralanabilir.
Araştırmacının yaratıcı nitelikteki
zihinsel ürünlerinin korunması ve ödüllendirilmesi
bir yandan onun işine olan bağlılığını büyük ölçüde
pekiştirirken, öte yandan genel ekonomik açıdan
yaratılan yerli know-how’lar kalkınma sürecine
olumlu katkılarda bulunacaktır. Sınai mülkiyet
hakları yeniliklerin ortaya çıkışını teşvik ettiği
gibi bu hakların varlığı ekonomilerin rekabet gücünü
de arttırmaktadır. Bir toplumun kültür varlığını
fikir ürünleri oluşturur. Fikri sınai mülkiyet
haklarının tanınması ve korunması hem
araştırma-geliştirmeyi özendirip teknik bilgileri
değerlendirerek yaygınlaşmasını sağlar, hem de
teknoloji transferine imkan hazırlar.
Küresel sahnede değişiklik üç temel
düzeyde gerekli ve kaçınılmazdır:
Teknolojik- Teknolojik ilerleme tüm
endüstrileri hızla yeniden biçimlendirebilecek
kapasitededir.
Kişisel-İzleyici olarak kalmaktan çok
proaktif olarak rol almaya daha istekli ve daha
uyumlu olmalıyız.
Örgütsel-Yükselen şirketler belli bir
yere bağlı olmayan, uyumlu, yeniliklere odaklanmış,
gereksiz bir hiyerarşik yapılanmaya gitmemiş
şirketler olacaktır.
Bilgisayarlar hayatımızda daha etkin
bir şekilde var olmakta ve daha da karmaşık bir hal
almaktadır. Buradaki bilgisayar kavramı artık
evlerimizde veya işyerlerimizde masanın üzerinde
duran bilgisayar kavramından oldukça uzaklaşmış
artık televizyonlarımızın, buzdolaplarımızın ve
bilumum elektronik cihazlarımızın içerisine girmiş
ve daha fazla etkinlik ve içerik sunmak için yarışır
hale gelmişlerdir.
Teknoloji fırsatlar yarattığı gibi
korku da yaratır. Bu sınai ölümün iş yaşamının bir
parçası olduğu anlamındadır. Birçok firma teknolojik
gelişmelerin ve ilerlemelerin altında kalarak
yıkılmak zorunda kalmıştır. Her teknolojik
yeniliğin, zamana ayak uyduramayan kurbanları
vardır. Eskiden yeni oluşumların keşfi uzun zaman
aralıklarında oluyordu. Küresel ekonomide ise bu
süreler çok kısalmıştır. Örneğin fotoğraf makinesi
endüstrisi geleneksel kameraların ölüm tanrıçası
dijital kamera oldu ve dijital kameraların ölümü ise
cep telefonları üzerinde kameraların yerleşmesi ile
başladı. 1970'lerde küçük hesap makinelerinde de
benzer bir durum olmuştu. Dijital kameralar, çıplak
insan gözünün görebileceğinden daha ileri bir düzey
olan santimetreye 8 milyon piksel resim
kaydedebilmektedirler. Canon şimdi dijital kamera
üretiminde bir numaradır. 2000 yılında ortalama
dijital kamera fiyatı 450 $ idi ve toplam endüstri
10 milyon sevkiyat yapmıştı. 2004 de ortalama 280 $
fiyatla 60 milyon sevkiyat yapıldı. 2004 sonu
itibariyle dijital kamera sayısı 150 milyona ulaştı
ve klasik kamera endüstrisi ortadan kalktı. Klasik
kameralara ilişkin zinciri oluşturan, filmler,
laboratuvarlar, gümüş bromürlü kağıtlar, albümler ve
laboratuvar ekipmanları şirketleri de yok oldu.
Anında fotoğraf yaratan Polaroid sistemi de tarihi
rolünü tamamladı. Dijital kamera endüstrisi de cep
telefonu endüstrisinin bir parçası durumuna
düşeceğini gösteren bir baskı duymaya başlamış
durumdadır. Benzer bir öykü, videoteyplerin yerini
DVD'lerin almasında yaşandı. DVD'ler daha rahat
taşınabilmekte, çok daha kaliteli görüntü
vermektedirler. Teknolojinin endüstrileri yeniden
biçimlendirme gücü müzik kaydı alanında yaşandı.
Klasik CD'lerdeki kayıtların ölümü iş okullarında
her öğrencinin okuması gereken bir örnek olaydır.
İnternetten PC'lere veya iPod gibi taşınabilir
aletlere müzik indirmek CD'lerle müzik satışının
sonu olmuştur. 800 milyon internet kullanıcısı,
PC'leri ile kullanabilecekleri her şeyi kabule
hazırdır. İnternetten müzik indirme cep
telefonlarına da yapılabilmektedir. Japonya'da,
internet uyumlu cep telefonu kullanıcıları sayısı PC
kullanıcıları sayısını aşmıştır. 1980'lerin sonları
ve 1990'ların başlarında cep telefonları,
kullanıcıları tel bağlantılarından kurtardı. Üçüncü
nesil cep telefonları internet üzerinden ses
iletişimini gerçekleştirmektedir. Japonya-ABD
telefon görüşmesi yerel görüşmeden daha pahalı
değildir. VolP (Voice Over Internet Protocol) olarak
adlandırılan bu teknoloji sayesinde büyük
kuruluşların haberleşme maliyetleri de önemli ölçüde
azalmıştır.
İlerleyen zamanlarda,
icat-yenilik-yayılma süreçlerinin nasıl da
birbirlerini beslediği firmalar, üniversiteler,
çeşitli sivil ve kamusal Ar-Ge kuruluşları ile
devletin etkileşim süreçlerinin önemi, hatta ekonomi
dışı faktörlerin (sosyal çevre, kültürel yapı gibi)
kritik yeri, vb. giderek daha fazla anlaşılmıştır.
Kapitalizmin geçmiş dönemlerine ilişkin uygulamalar
ve bu uygulamaları referans alan çeşitli iktisadi
yeniden keşfedilmiştir. Bu durum, başlangıçta bilim
politikası şeklinde olan isimlendirmenin bilim ve
teknoloji politikaları biçimini almasına yol
açmıştır. Elbette, OECD'nin raporlarının başlığı da
değişmeye başlamıştır: Ülke Yenilik Raporları, Bilim
ve Teknoloji Göstergeleri, vb. böylece, II. Dünya
Savaşı'nın olduğu dönemlerde kavramsal olarak ortaya
çıkan ve genellikle bilim ve teknoloji politikaları
alanı içinde görülen uygulama alanı, o zamandan bu
zamana kuram ve uygulama açısından önemli dönüşümler
geçirerek gelmiştir.
Yenilik sistemleri yaklaşımı,
yalnızca iktisadi kuram ve uygulamalar bütününü
ifade etmemektedir. Fakat aynı zamanda, bir ülkenin
mevcut durumunu ifade eden bir kavramdır. Başka bir
deyişle, bu yaklaşıma göre, bir devlet ve o
devletteki iktisadi ve iktisadi olmayan aktörler,
yenilik sistemi yaklaşımını referans alarak hareket
etmediği halde, pratikte (en azından belirli
noktalarda), yenilik sistemi yaklaşımının öngördüğü
çeşitli uygulamaları gerçekleştirmektedirler.
Dolayısıyla, her ülkenin bir yenilik sistemi vardır;
fakat yalnızca bu kadar da değil, yenilik
sistemlerinde ortak öğeler olabilmekle birlikte, her
ülkenin kendine özgü bir yenilik sistemi
vardır/olmalıdır ve bu yenilik sistemleri tarihsel
olarak sürekli değişmektedir.
Neo klasik yaklaşım, teknolojinin
yenilik ve bilgi alanında piyasaların aksaklığını
kabul etmektedir. Bilgi üretimin en güçlü motorudur
görüşü benimsenmiştir. Neo klasik iktisatçılar
bütüncül bir iktisadi büyüme teorisi
oluşturamamışlardır. Teknolojik değişim, iktisadi
değişkenlerin kalitatif değişimleriyle birlikte
büyümeyi meydana getiren 5 tip yenilik sıralamıştır;
bir; yeni bir malın ya da malın yeni bir kalitesinin
ortaya çıkması, iki; yeni bir üretim metodunun
uygulanması, üç; yeni bir piyasanın açılması, dört;
yeni kaynakların keşfedilmesi ve beş; yeni bir
örgütsel yapının ortaya çıkmasıdır.
Evrimci iktisatçıların yenilik
sistemleri yaklaşımına özgü teknoloji ve yenilik
politikasının amaçları şu şekilde özetlenebilir:
-
Yenilik için uygun bir
ortam oluşturmak, kurumlar arası işbirliğini teşvik
etmek, tüketicilerin yeni ürünlere yönelmesini
sağlamak;
Firmalarda teknolojik yenilik
kültürü geliştirmek, yeni ürün, süreç ve hizmet
geliştirilmesine yönelik yaratıcı düşünceyi
özendirmek, dış bilgiden en üst düzeyde
yararlanabilecek özümlem kapasitesini (absorption
capacity) geliştirmek, projelerin piyasaya kadar
başarılı bir şekilde sürdürebilme yeteneğini
geliştirebilmek, risk almayı teşvik etmek;
-
Firmaların gereksinim
duydukları kaynaklara (finansal destekler ve
araçlar, teknoloji hizmetlerinin geliştirilmesi,
teknoloji transferinin özendirilmesi) ulaşmasını
sağlamak;
-
Teknoloji ve bilgi akışı
için piyasa-dışı mekanizmaların ve ağ-tipi
örgütlenmelerin yaygınlaşmasını desteklemek;
Kurumsal yapının geliştirilmesi,
yeni (özellikle "köprü") kuramların kurulmasını
desteklemek, sistemik aksaklıkların (systemic
failures) oluşmasını engellemek biçiminde
özetlenebilir.
|