|
Terör ve Sınır Güvenliğimiz
Bugün yaşadığımız dünya üzerinde mevcut ülkelere
baktığımızda, herbirinin kendi içinde bir sorunu
bulunmakta. Genelde ülkeler, dünya siyasi
arenasında söz sahibi olabilmenin kısa yolu olarak,
diğer ülkelerde iç karışıklıklık çıkarmak , çeşitli
sorunlar çıkarmak ve böylece kendine muhtaç yapmak
olarak görmektedirler. İç karışıklık çıkarmanın en
kestirme yolu da, o ülkenin içinde bulunan etnik
grubları körüklemek ve ülkenin coğrafî bölgeleri
arasındaki dengesizlikleri ön plana çıkarmak olarak
düşünülmektedir. İşte bu düşüncenin uygulama alanına
konulmasıyla ortaya çıkan kargaşalığa "terör", böyle
bir yol izlemeye de "terörizm" denilmektedir.
Terörde fiilen görev alanlara " eylemci terörist",
terörü gizliden destekleyenlere de "gizli terörist"
adı verilmektedir.
Dünya tarihini yakından inceleyecek olursak, tüm
ülkelerin başına musallat olan bir terörizm
hareketi olduğunu görmekteyiz. Geçmişte,
Selçuklu'da, Osmanlı'da ve diğer tüm devletlerde,
devletlerin uğraştığı konulardan en önemlisi, iç
karışıklıklar ve isyanlar olmuştur. Geçmişte,
eşkiya olarak adlandırılan kişiler, bugün terörist
olarak anılmaktadır. Eşkiya ya da teröristin tek
amacı vardır. O da mevcut devlete karşı gelmek ve
onun yıkılması için her türlü eylemi yapmaktır.
Böyle olunca da, o devleti sevmeyen ya da yıkmak
isteyen tüm devletler, açıktan veya gizliden
teröristleri desteklemektedirler.
Terörist odaklarının beslenme sahaları, ya ülke
içindeki şer güçler ya da ülkenin sınır olduğu komşu
ülkeler olmaktadır. Terörle mücadelede en zor olanı
da, komşu ülkelerin içinde beslenen terörizmdir.
Ülke menfaatleri ön plana çıkınca, "komşu komşunun
külüne muhtaçtır" özdeyişi, hemen raflara
kaldırılmakta, "komşu komşunun teröristine
muhtaçtır." özdeyişi ortaya çıkmaktadır. Türkiye
için de, durum pek farklı değildir. Bugün
Türkiye'nin içinde yaşadığı terörist eylemlerin
destek sahaları, komşu ülkeler olduğu açıkça ortaya
çıkmaktadır. Zaman zaman gündeme gelen olaylar
göstermiştir ki, Türkiye için sorun olan terör
odakları, hemen hemen tüm komşu devletlerin
sahalarında beslenerek, sınırdan içeri sızma yaparak
eylem yaptıkları bilinmektedir. O halde, gündemin
baş köşesine, "sınır güvenliği" oturuvermektedir.
Gerçek yüzölçümü 814.578 km2, olan
Türkiye'nin bugünkü nüfusunun 60 milyonu aştığı
bilinmektedir. Türkiye'nin kara sınırları uzunluğu
2.753 km. (Suriye 877 km., BDT 610 km., İran 454
km., Irak 331 km., Bulgaristan 269 km., Yunanistan
212 km.), denizlerle olan kıyı uzunluğu ise 8.333
km. ( Anadolu kıyısı 6480 km., Trakya kıyısı 786
km., Adalar kıyısı 1067 km.), toplam sınır uzunluğu
ise 11.086 km.yi bulmaktadır. Bu da 11.086.000
metre demektir. Sınırların her noktasından,
terörist girebileceği düşünülürse, sınırlarımızın
tamamı gece gündüz aralıksız devamlı bir surette
kontrol altında tutulması gerekmektedir. Bir nöbet
esnasında en az iki askerin ve en fazla iki saat
süreyle nöbet tutabileceği kabul edilirse, bir nöbet
yeri için, bir günde 24 askere ihtiyaç vardır. Yine
en sağlıklı bir nöbet mahallinin ortalama 100 metre
arayla olması düşünürse, ülkemiz sınırları için,
toplam 110.860 nöbet mahallinin bulunması gerekir
ki, her nöbet mahallinin 24 asker beklediği
düşünülürse, bir günlük nöbet için yaklaşık
2.660.000 askere ihtiyaç vardır. Sadece sınır nöbeti
için bu kadar sayıda askeri', Türkiye nüfusunun
karşılaması mümkün görülmemektedir. Bu nedenle,
sınırlarımızdaki nöbet sistemi, sadece kritik
noktalar için düşünülmüş ve kara sınırlarımız ön
planda tutulmuştur. Dolaysıyla
sınır güvenliğimiz tam anlamıyla sağlanamamakta ve
terör odakları, değişik noktalardan ve değişik
zamanlarda sızma harekatı düzenlemektedirler.
Sonuçta, terörle mücadelede tam başarıya
ulaşılamamaktadır
Yetkililerin verdikleri bilgilere göre; son 11 yıl
içinde, terörle mücadelede 3.402 asker ve 4.378
sivil olmak üzere, toplam 6.780 vatandaşımızın
şehit olduğu belirtilmektedir. Buna karşın
teröristlerin kaybı da 19.400'ü bulmaktadır. Yine
yaklaşık 10.000 çocuğun yetim kaldığı terör
olaylarında, sadece iş makinaları kaybımız 650
milyar lirayı aşmaktadır. Ayrıca 115 köy ve mezra
tamamen, 30 köy ve mezra kısmen teröristlerce
yakılıp yıkılmıştır. Kurtuluş savaşında vermiş
olduğumuz şehit sayısının 9.000 kadar olduğunu
belirtirsek, Türkiye'nin bugün için yaşadığı terörle
mücadelenin önemi açıkça ortaya çıkar. Gerçekten
kaybımız çok büyük...
Artık bu oyuna bir son verilmelidir. Sivrisinekle
mücadelede, en etkin yol bataklığı kurutmaktır.
Terörle mücadelede de, en etkin yol terör
odaklarının yurtiçine sızmasını önlemektir. Bunun
için de, etkili bir sınır güvenliği sağlanmalıdır.
Sanırız, en etkili yol, sınırlarımızın; uydu
aracılığı ve otomatik silahlarla donatılmış radar
sistemi ile etkili bir şekilde denetlenmesidir.
Belki bu yol, bugün için çok pahalı bir yatırım
olarak görülse de, uzun vadede yararları
düşünüldüğünde, ülkemizin bağımsızlığı ve huzuru
için gerekli bir girişim olacağını söylemek
mümkündür.
Doç. Dr. Ramazan OZEY
|